bugün

çemişgezek taraflarındadır. şimdi evvela şuna açıklık getirelim. atatürk'e hayran bir türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım. yaptıkları ve getirdikleri ortada. odamda posteri asılıdır. ama emin olun odamda posteri asılı diğer bir insan charlie chaplin kadar solcu değildir mustafa kemal paşa.

mükemmel bir askeri dehası vardı. yeniliklere öncüydü. namık kemal ile filizlenen vatan gayesini çok üst bir mertebeye taşıdı. bir entrydeki arkadaşın bahsettiği üslupla "emperyalistlerin amına koydu, götünü sikti", evet. ama bu atatürk'ü solcu yapmaz. ya da sadece işgal güçlerine karşı sol bir tavrının mevcut olduğu öngörülür, sadece askeri tavır olarak.

asıl sol dediğimiz şey, en kaba tabirle iktisadi hayatı teşkil eder. orası için zemin oluşturur. cumhuriyetin ilk yıllarında toplanan izmir iktisat kongresinde çıkıp "yeni kurulan türkiye cumhuriyeti, iktisadi ve ticari alanda liberal ekonomik şartlara göre hareket edecektir." açıklamasına yapmış bir devlet adamı solcu olamaz. ya da sizin solculuk anlayışınız, bahsettiğiniz emperyalist güçlerin maşa olarak izmir'e ve civarına yolladığı yunan ordusunu püskürtmekse, hepinize hayatta başarılar diliyorum.
atatürk nasyonel sosyalisttir tıpkı hitler gibi.
sağındadır.
merkezindedir.
bu başlığın saçmalığını anlatmak için:

(bkz: atatürk ü solcu sanan bihaber solcu/#11675141)
solun ve onun düşüncesinin hiçbir evresinde bulunmayan durumdur.
izmir iktisat kongresini baz alan adam için yandan yemiş şekilde bakarsak doğru olacak bir önerme *. neden doğru olacak ve neden doğru olamayacak anlatayım. başlığın tanımını yapan ilk entryde de bahsedildiği gibi, ülke kendi ayakları üzerinde duracak özgürlüğe kavuştuktan sonra, ekonomik model olarak kapitalizme dayanmaya çalışmıştır. çünkü o sırada komünist rusya daha emeklemeyi bırakın doğum sancıları çekmektedir. ilk bakışta akla gelen tek ekonomik çözüm burjuvalara dayalı ekonomik sistem görünmektedir, bu konuda da onları suçlamak haksızlık olur.

fakat büyük buhrandan sonra kapitalist devletlerin otarşik duruma geçmelerinin ardından, işlerin bu şekilde yürümeyeceğini anladılar. bakın izmir iktisat kongresi 1923, büyük buhran 1929. arada 5-6 yıllık bir dönemde liberal politikalarla yönetilmeye çalışıldı, buraya kadar diyecek sözümüz yok. hatta çoğu kişi bir noktayı kaçırır, kurulan ikinci anayasanın liberal özelliği ağır basması nedeniyle bürokrat takımının devrimci duruşu büyük ölçüde yok olmuştur. arasız devrimler süreci büyük bir darbe yemiştir. neyse konumuz bu değil.

büyük buhran sonrası ziya gökalp başkanlığında toplanan komite, türklere özgü bir ekonomik sistem geliştirmeye çalışmışlardır. fakat komite içerisinde iki farklı düşünce ortaya çıkmıştır. liberaller ve sosyalistler... ayrıntıya girmeye gerek yok, sonuçta hem kapitalizmin, hem sosyalizmin sentezi olan devletçilik ilkesi (bana göre devlet eliyle sosyalizm demek daha doğru geliyor) ortaya çıkmıştır. devletçilik ile sosyalizmin benzer yönlerini görmemek charlie chaplin ile hitler'in bıyığının birbirine benzer olduğunu görmemekle eşdeğerdir.

ha mustafa kemal solcu mudur?

veya sağcı mıdır?

mustafa kemal pragmatisttir. ülkesinin medeniyetleşmesi ve bağımsızlığı için hangi yöntem fayda sağlarsa onu uygular. hayatını araştırırsanız, hiçbir zaman doktrinlere bağlı olmadığı gerçeğini göreceksinizdir.
atatürk sağcı ya da solcu olup tek bir ideolojiye saplanmamıştır. her problemin çözümü için her ikisini de kullanmıştır. olması gereken de budur zaten. bu yüzden ne sol ne de sağ atatürk'ü bir yere koyamamıştır.
Solun da sağın da Ta kendisidir atatürk Türkiye'de. Hani bir söz vardır insan para gibidir ışığa tutunca içerisinde atatürk yoksa sahtedir diye. işte Solcu da olsa kişi sağcı da olsa içerisinde Atatürk yoksa kişinin Sahtedir, güttüğü sol veya sağ düşünceler Türklük, Millet, devlet lehine değil aleyhinedir ve böyle kişiler tez elden yok edilmelidir.
atatürkü hala sağa ya da sola çekmekle uğraşanlar hala şu gerçeği öğrenememiştir, cumhuriyeti kurana kadar devrimci ve solcudur, Türkiye cumhireyi kurulduktan sonra yerli sermayeyi destekleyerek kendini devletine adamıştır.

--spoiler--
kendini devletine adamak kafatası milliyetçisi değildir, ve ilk okul yıllarında yerli malı haftası düzenlenirdi çok güzel bir olaydır hala varmı bilmiyorum.
--spoiler--

--spoiler--
aslında şuanki durumu görünce keşke kurtuluş savaşını boşuna yapmışız gibime geliyor. şuan ülke olarak yerlerdeyiz ced denilen kavramı unutuyoruz ve bilmiyoruz. yaşamayı bile hak etmiyoruz.
--spoiler--
"sağa mı sola mı nereye gideceğiz? herhalde sağa değil. çünkü insanlar, fikirleriyle, siyasetleriyle, ilimleriyle sürekli aksi istikameti takip ediyorlar. eski tarihin, insanlığı kendi kendine bağlayan bağları, bilhassa umumi harb'in yarattığı büyük sarsıntısan sonra, büsbütün gevşedi. ve sola doğru, bası devletler seri ve hamleli, bazı devletler ise yavaş ve temkinli bir yürüyüşe başladı. süphe yok, insanlığın düşünüz tarzı, çok derin ve esaslı inkılap devresindendir. bir taraftan krallar, imparatorlar, sağ kanatta merkez partileri ve mutlakiyet parlamentoları zayıflıyor, diğer taraftan sosyalistler hak taraftarları, halkçılar kuvvet kazanıyor. bu değişim karşısında türkiye ne tarafa dönecek?" mustafa kemal atatürk- hakimiyet- i milliye gazetesi. konu bitmiştir arkadaşlar, dağılabilirsiniz.
atatürk hiç bir görüşe bağlı kalmamış bütün görüşleri incelemiş ve en mantıklı olanları benimsemiştir. atatürk 'e tam solcu diyemeyiz o yüzden ancak; bir de şu açıdan değerlendirirsek olayı atatürk yepyeni bir devlet yepyeni bir yönetim anlayışı getirerek devrim yapmıştır.
şuan ki solun hiç bir yerindedir.
atatürk sosyalist ekonomi politakaları gütmeyen bir sosyalisttir. yanlış anlama omasın burada sosyalist dediğimiz şuan sol jargon tarafından tanımlanan sosyalist değil. gerçek anlamda toplumcu, halkçı olmaktır. halkının gelişmesini ve kalkınmasını istemiştir bütün amacıda budur. solmuş, sağmış atatürkün bunların hiç birini önemseyeceğini sanmıyorum, zaten atatürk bütün bunların üstünde hepimizin ortak mirasıdır.

atatürk'ün ekonomi politakaları ile ilgili olarak; mustafa kemal paşa avrupada ateşe olarak bulunduğu sırada avrupadaki sistemi gözlemlemiş neler yapıldığını görerek tavsiyelerini mektuplarla bab-ı ali'ye iletmiştir. avrupa sistemlerini incelerken zayıf ve güçlü yanlarını görmüş. daha sonra komunizm orataya çıktığında onuda incelemiş aynı şekilde değerlendirmiştir. fakat atatürk'ün türkiye için istediği model bu iki sistemde değildir. daha önce söylediğim gibi atatürk için önemli olan ekonomik sistemler değildi, gelişmeydi. çağdaş batılı bir türkiye hayali vardı atatürk'ün.

kurtuluş savaşı dönemlerinde bmm'nin dış mali desteklere ihtiyacı vardı. emparyalist güçlerin düşmanı sovyet rusya bu role gönüllü olmuştu. rusyadan özellikle silah ve cephane alanında yardım alınıyordu. fakat rusyanın bir kötülüğü vardı, kendi sistemini yayma, ihrac etme eğilimindeydi. "anadoluda yeşil ordu cemiyeti gibi hem görünür hem gizli kolları olan örgütler, gizli olarak kuruluna türkiye komunist partisi ve halkın işitrakiyun fırkası gibi örgütlenmeler vardı.bu furyaya daha sonra çerkes ethem de katılmış, o ve adamları türkiye komunist partisi ile bütünleşmişlerdi.sanki sovyetlerin bir uzantısı gibi haraket ediyorlardı.**." daha sonra belli kişiler islamla bütünleşmiş bir komunizmin propagandasını yapmaya başladır, bu bmm'nin oluşturuduğu mevcut sistem için bir tehlikeydi. çerkez ethemin günümüzde herkesçe bilinen isyanı ve bastırılmasının ardından yeşil orducularda istiklal mahkemelerince idam edildiler.

ayrıca söz konusu dönemde vahşi kapitilizm olduğunu hatırlatmak isterim. sanayi devrimi sonrası başlayan bu anlayış 1929'daki büyük buhrana kadar sürmüştü.

cumhuriyet kurulduktan sonra devletin ekonomisi mustafa kemalin istediği kadar gelişmiyordu. 1929da büyük buhranda ortaya çıkınca mustafa kemal bu işin sadece sermaye ile olamayacağına karar verdi. 1929da birinci 1934te ikinci sanayileşme planı yapıldı. şuan özelleştirilmiş olan devlet kuruluşlarının %90'ı bu 10 yıllık süreçte yapıldı. devlet kilit öneme sahip kuruluşlar kurdu, ekonmiye gelişecek ortam sağlarken hem istihdam yarattı, hemde şeker gibi önemli gıdaları üretti.

yani bütün bunlarla birlikte demem o ki: atatürk marksist leninist sosyalist değildi alakası bile yoktu. o kendi sosyalist sistemini kurmuştu. evrensel bir sistem yerine türk halkını içine alan dinini, milletini kabul eden, ona uygun bir sistem kurmuştu. amacı kendini gerçekleştirmek olmayan, çağdaş medeniyetler seviyesini çıkmayı hedef edinen ve kendisi de bu yönde bir araç olan sistemi kurmuştu.
* paradigmanın iflası;

"lisede öğrenciyken, m. kemal'i sosyalist bellerdik. onun milliyetçi olduğunu söyleyen öğretmenlerimize içten içe gülerdik. din dersi veren öğretmen ise, onun dört dörtlük müslüman olduğunu, ülkeyi gavurların elinden kurtardığını anlatırdı. muhtemelen herkese göre bir m. kemal algısı yaratılmıştı. bunun için semboller, resimler, günün koşullarına göre söylenen sözler, yani her malzeme kullanılmıştı. solcular için m. kemal, lenin'le mektuplaşan liderdi. milliyetçiler için, kürt varlığını tarihten silmeye çalışan atatürk'tü. i̇slamcılar için, 1. meclisi dualarla açan bir mümindi. liberaller için, zevkine düşkün, şık giyinen, elit takılan bir önderdi. aleviler için, onları şeriattan kurtaran bir can'dı. oysa ortada bir kemalizm tanımı vardı ve hiçbirine cevap olamıyordu.

üniversiteye başladığımda, yukarıdaki çelişkiler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı. bu kadar geniş bir skalaya oturtulan bir lider ve o lider adına uydurulmuş bir ideolojinin arka planı neydi? birçok soru havada uçuşuyordu ve bir çoğuna mantıklı yanıtlar bulamıyordum. m. kemal'in sol ile uzak yakın bir ilişkisi olmadığını öğrenmiştim. resmi komünist partisinin kurulması, mustafa suphi ve arkadaşlarının boğdurulması, 1 mayıs bayramının ve sendikaların yasaklanması, 1. iktisat kongresinin sonuçları bu düşüncemi sağlamlaştırıyordu. kürtler için güzel şeyler düşünmediğini, pratiklerinin bunu gösterdiğini de birçok kaynaktan öğrenmiştim. ama latin harflerine geçişi, giyim kuşam ile ilgili kanunları, saltanatı ortadan kaldırması... bunları neye yoracaktım? pozitivist olması ne kadar önemliydi benim için? sanırım 97 yi 98 e bağlayan kıştı. bir akşam, bir arkadaşım eve geldi ve heyecanla bir kitaptan bahsetti. kitabı yeni okumuştu, sarsılmıştı. kafam inanılmaz berraklaştı diyordu. bu kitap 'paradigmanın iflası'ydı. yazarı fikret başkaya'yı hiç duymamıştım. işin doğrusu, paradigma kelimesinin tam neye tekabül ettiğini de bilmiyordum.

diğer gün, ilk iş olarak büyük bir kitabevine gittim, kitabı satın alıp eve döndüm. sayfalarını karıştırmak amacıyla yapraklarını çevirmeye başladım. olacak şey değildi, her ara başlık bir tabu yıkıcılık taşıyordu. hemen ilk sayfaya döndüm, iktisat öğrencisi olmanın artısıyla, kitabı büyük bir keyifle okumaya başladım. her sayfada mutlaka bir iki yerin altını çiziyor, dip notlar düşüyordum. sabaha doğru sayfaların azaldığını farkettiğimde, kitap bitiyor diye müthiş üzülmüştüm. o kitap, bir gecemi aldı, bir ömrüme çağ açtı. o günden sonra, kitap önermemi isteyen herkese ilk olarak paradigmanın iflası'nı önerdim.

resmi ideolojinin mit'lerini yerle bir ediyordu fikret başkaya. bazı solcuların hala savundukları, adına milli mücadele dedikleri ve anti emperyalist olduğunun altını çizdikleri sürecin, aslında anti emperyalizm olgusu ile ilintisiz olduğunu çok net ortaya koyuyordu kitap. kürt isyanlarının nedenlerini ve niçinlerini kemalizm olgusunu sorgulayarak, bilinenden çok farklı sonuçlara çıkıyordu fikret hoca. hakim sınıfların rolünü, lider olgusunu, kemalizm ile faşizm'in ortak özelliklerini örneklerle sıralıyordu. kurtuluş savaşı denilen büyük savaşın hiç yaşanmadığını, inönü savaşlarının savaştan öte bir yer değiştirme olduğunu ilk paradigmanın iflası'ndan öğrendim. sovyet rusya'nın ankara'ya hangi saiklerle yardım ettiğini, m. kemal'in sonra neden ingilizlere yanaştığını, ingilizlerin ne karşılığında yunanlardan desteklerini çektiğini neden- sonuç ilişkisinden yola çıkarak çözümlüyordu başkaya.

birçok efsanenin nasıl uydurma olduğunu öğrenmek, resmi ideoloji tedrisatından geçmiş bir genç olarak, bana inanılmaz keyif veriyordu. kitabı okumayanlar için, aklımda kalan bir iki çarpıcı örneği paylaşmak istiyorum. hani derler ya, arap alfabesi zor olduğu için, m. kemal ülkeyi latin alfabesine geçirdi. oysa bu hamlenin, bir ülkeyi bir gecede okuma yazma bilenin olmadığı bir ülkeye çevirdiğini söyler başkaya. bunun nedeni de çok basittir: m. kemal'in tarihi kendi isteğine göre yeniden yazmak isteği yatar der. zaten sorun alfabenin kolaylığı zorluğu değildir. insan hangi alfabeyi öğrense, en kolayı o gelir. uzaktan bakınca, en zor alfabe japonca'dır ama japonya'da okuma yazma bilmeyen yoktur. en kolay denilen latin alfabesine sahip bizde ise okuma yazma bilmeyen birçok insan vardır. kemalizm'in ilkelerinden biri 'halkçılık' olarak geçer. kemal'in hakim bir zümre yerine, anadolu halkına yaslandığını, gücünü buradan aldığı söylenir. oysa her sözü kanun olan bir liderin, neden bir toprak reformu yapmadığı sorgulanmaz.

türkiye cumhuriyeti'nin neden yeni bir ülke olmadığını, rejimin neden bonapartist olduğunu, olmayan kürtlerin nasıl ayaklandığını, şapka devrimi denilen uygulamalar sonucu ne gibi trajediler yaşandığını, uydurma amaçlı kurulan partilerin misyonlarını, müdafa-i hukuk derneklerinin asıl amaçlarını, diktatörlüğün yerleşmesinin aşamalarını paradigmanın iflası'nda bütün ayrıntılarıyla öğrenmek mümkün.

bugün dersim katliamından dolayı konuşulmaya başlanan şeyleri, 18 yıl önceden tartışmaya açan bu kitabı herkesin mutlaka okuması gerekir. okuyanın ise bir daha okumasında sayısız yarar olduğunu düşünüyorum"
1929 a kadar liberal , sonrasında ise özel girişimci gelişmediğinden devlet sosyalizmini uygulamış . ekonomik olarak olmasada getirdiği özgürlükçü tutum ve devrimleriyle solcu sayılabilir .
bre ay dürzü diyen kısmındadır.
tunceli'de olanları katliam olarak nitelendirenlerin neden toprak reformu yapmadı diye sorguladığı liderdir atatürk. yapsa mutlak yine isyan çıkacak ve sizin gibi iki yüzlüler yine katliamcı diyecekti. demeyin diye yapmamıştır.
kürt isyanlarını haklı sebeplere bağlayanlar acaba o dönemin rus gazetelerinde isyan ile çıkan haberlerde bu isyanın ingiliz yapımı olduğunu söylendiğini bilirler mi?
lenin'e staline toz kondurmayanlar onların nasıl katliamlar yaptıklarını inkar mı ediyorlar?

sanıyorum ki bizim ülkemizde (o dönem için) ne işçiler ne de kadınlar kendi haklarına tam bir mücadele etmeden kazandıkları için değeri anlaşılamayan liderdir.

atatürk sağdan giderken solda, soldan giderken sağda kalır.
Hiç bir yerinde tabii ki. Atatürk'ün ve partisinin o dönemde de bugünde solcu olma gibi bir lüksü yoktur. Bugünse solu yozlaştırmaktan öteye gitmeyen beş para etmez bir parti konumundadır zaten.
yazarın bana hitaben söylediğini düşündüğüm aşağıda ki cümleden dolayı ;
--spoiler--
bir entrydeki arkadaşın bahsettiği üslupla "emperyalistlerin amına koydu, götünü sikti", evet.
--spoiler--
cevap hakkı olarak başlığın tanımı şudur :

sol bir ideoloji midir yoksa bir duruş mu? sol bir ekonomik paket midir yoksa bir düşünce biçimi mi?
hz muhammed getirdiği devrimlerle ki ticari hayatta dürüstlük ve faizin kaldırılması, zamanına göre görece olarak oldukça devrimsel kadın hakları, okuma yazma ve aydınlanma konusunda getirdiği emirler, o zamana kadar insanların ne olduğundan bile habersiz oldukları hayvan hakları, çevre bilinci ve insanların sınıf ayrımı gözetilmeksizin adil yargılanabilme hakları ve daha pek çok şey. Bunlar devrimdir. bunlar o zaman için sol düşüncelerdir.

mustafa kemal atatürkün izlediği devrimci yol sol bir düşüncenin tezahurudur ve köhnemiş eskimiş yerleşmiş muhafazakarlaşmış tüm düşünceleri silmiş atmıştır.

sol kavramı kendi devinimi içinde sürekli değişir. zaten tanımı da budur. kısaca sol nerede "insanların daha iyi yaşayabileceğine dayanan bir muhalefet" varsa oradadır.
türkiyedeki solculuğunun, türkiyede adam gibi solun olmamasının tek sebebidir atatürk. zamanında kurduğu bu ceberrüt sistemin sadece dine mesafeli olmasından dolayı sonraki yarımakıllılar tarafından kutsanmış ve biz atatürkçüyüz solcu biziz denilerek alakasız lakin papağansal bir durum ortaya çıkarmıştı. kerameti kendiliğinden olmasının dışında en yakın bir ilişkiyi, şöyle bir tarafa bırak neredeyse bu damarı zehre çevrilmiş bu da atatürk tarafndan neredeyse adeta içine edilmiş ve kirletilmiş lanetli bir duruma sokulmuşur. solculuğunun mayasının bu diyarlarda bozuk olmasının yegane müsebbibidir. halka halkın değerlerine uzak olmak halka rağmen halkı yönetmek bütün bunları yaparken kendini solcu sanmak , bütün bunlar atatürkten miras kaldı bu ülkeye.
doğusuna düşer, epeyce!

şöyle ki,

solda tanyeri ağırırken, ata'nın yüzüne ayın şavkı çoktan vurmuş olur.
atatürk solcu veya sağcı değil türkçüdür. türkçülük ise sola göre sağ a yakındır. bu yüzden atatürk' ü en çok solcular değil türkçülüğe yakın olarak sağcılar sever. bu böyledir. solcular ancak onu istismar ederler.

(bkz: atatürk ün türkçü olduğu gerçeği)

bu da kendi ağzından;

''bizim devlet hayatımızda bilindiği gibi osmanlı siyaseti, gayri mütecanis unsurlardan ve maddelerden meydana gelmişti. bunlardan bir harita yapmak mümkün olmadığı için osmanlı siyaseti yerine yeni bir siyaset çıktı. o siyaset, millî siyaset, türkçülük siyasetidir. ''
mustafa kemal atatürk, 1930, kırklareli ...
bir solcu olarak, kendisinin "komünizm görüldüğü yerde ezilmelidir" gibi bir sözü de olmadığını, bunun türk milliyetçiliğinin uydurduğu bir yalan olduğunu da bilerek söylüyorum: karşısındadır.
(bkz: düz git ileride caminin karşısında)