bugün

fetullah gülen daha 90'lı yıllarda tsk'ya karşı sırtımızı amerika'ya dönmeliyiz diyordu.

henri barkley açıkça akp ile türk ordusunu kafesledik şeklinde açıklamalar yaptı.

balyoz davasındaki mehmet baransu'nun getirdiği belgelerden ibaret olan kanıtların sahteliği defalarca kanıtlandı, örneğin 2003 yılında hazırlanan 17 no'lu cd'de 2006 yılı programı kullanılması veya hiç bir belgede imza olmaması üstüne de cd'lerin üzerindeki imzaların sahte oluşunun 2 ayrı bilirkişi raporuyla kanıtlanması...

savcılık ise bunlara rağmen sahtecilik yaptığı kanıtlanan kişiler hakkında soruşturma açacağına sahteciliği kanıtlayan belgeleri adli emanete kaldırıyor.

tuncay güney dahi ergenekon için "bu bir oyun ve herkes görevini yapıyor, evimde isteseydik 17 çuval belge bırakırdık." dedi, osman yıldırım adlı kişi iftiralarının hiç birisini kanıtlayamadı, sonuç olarak ise amerikan karşıtı türk aydını ve türk ordusu kafeslenmiş oldu.

bütün bunlar nato üyesi her ülkede kurulan bilinen adıyla süpernato, gizemli adıyla derin devlet'in bir adımıydı, 1996 yılından sonra orgeneral hüseyin kıvrıkoğlu süpernato'nun oda ve birimlerini ordudan çıkartmaya başladı.

ecevit dahi herkesin ulaşabileceği 12 eylül belgeseli'nde "bana bu örgütü söylediklerinde başbakan olmama rağmen haberim yoktu, nerede görev yapar dedim, özel harp dairesi içinde yuvalanmış durumdalar diye cevap verdiler." diyerek bu durumu ifade ediyordu.

bunun üzerine fetulhhaçı şebeke polis içinde şebekeleniyor ve 16 temmuz 2001 yılındaki istanbul emniyet müdürlüğünün içişleri bakanlığına sunduğu raporda şöyle deniyordu, (herkes bu belgeye ulaşabilir) " fetullahçı bazı kişilerin emniyet içerisinde önemli görevlere getirilmesi cumhuriyet ilkeleri açısından tehlike doğurmaktadır."

ordu içerisinden atılınca emniyette şebekelenerek ordu'yu kafeslemeyi başaran süpernato üstüne bir de nato idealleri için canını verebilecek bir partiyi amerikan desteği ile iktidara getiriyordu.

2007 yılı eylül ayı tarihli emniyet müdürlüğü terörle mücadele depertmanlığı'nın (gene herkes ulaşabilir) içişleri bakanlığına sunduğu raporda ise "milliyetçilik terörle bir tutuluyordu" ve şöyle açıklıyorlardı:

"ülkedeki milliyetçi kesim ülkenin bağımsız olmadığına ve avrupa uyum yasalarınca cumhuriyetin tamamen esir alındığına inanmaktadırlar, bu kişiler yaptıkları eylemlerle hükümet için tehlike arz etmektedir."

bu süre içerisinde asker ve bir çok devlet kurumu hükümet ve onların yandaşlarıyla kavga ediyordu, özellikle en son hsyk'nın hükümet eline geçmesiyle ülke çoğunluğuyla tamamen bürokratik cumhuriyetlerde olamayacak şekilde diktatörize ediliyordu.

askerle bir kavganın parçası olarak askere her fırsatta darbeci diyenler, bunların bir gram vatan derdi yok diyip onların namuslarını hiç bir belge ve kanıt olmadan ayaklar altına alanlar, her şehit verildiğinde sürekli söyledikleri sözlerin öznelerini başa yüklemlerini sona alarak yineliyorlardı.

"başa gelince orduyu tasfiye edeceğiz" diye ist. belediye başkanıyken açıklama yapan tayyip her fırsatta şehit düşen her asker için aynı sözleri söylüyor ama medyanın ışık tutmadığı arka yüzde de askerin kanını emiyordu...