bugün

bundan 4 yıl önce ben bir kızı sevdim, ama saçının ucundan tırnağına sevdim.gülüşünü sevdim öpüşünü sevdim, beni sevmesini sevdim, saçmalamasını sevdim, yanımda rahat olmasını sevdim, ağzına yakışmayan o küfürleri derbi maçında onu kızdırırken bana etmesini sevdim, evlilik hayallerimizi sevdim, dalga geçtiğimiz insanlar gibi doğmamış çocuğumuza isim seçmemizi sevdim...

sonra;

sevgisinden artık şüphe ederken sevmeye devam ettim, arkadaşları önceliği olmaya başlayınca, artık'' seni seviyorum''u demek için dediğini fark edince, bana kızıp telefonu yüzüme kapatınca, ayrılık lafını dillendirmeye başlayınca, ayrılık konuşmasını yapınca, ona sadece peki derken, o benden gidince, üzerinden 1 yıl geçince, sevgilisiyle el ele taksim'de görünce, onu sevmeye hep devam ettim...ama bu aralar;

ama bu aralar farklı, bu aralar artık canımı acıtmıyor.
onu unuttum zannediyordum ama hayır ben hissetmeyi unutmuşum...

bu yüzden panikle açıp eski fotoğraflarımıza baktım, tekrar canım yansın istedim ki anlayayım hala hissedebiliyor muyum diye...şarkıda dediği gibi,,,

i hurt myself today
bugün kendimi incittim

to see if i still feel
hala hissediyor muyum diye

https://www.youtube.com/watch?v=4ahHWROn8M0
Yorgunluktan kaynaklanan durum.
aşk acısından daha beter bir acı var. sevecek insan bulamaacağını sanmak. aman allahım ne büyük acı.
Yaktım bi sigara derdinle dertlendim.
Tanım:zor durumdur vesselam.
Montla sıçmış kişi beyanı.
"bile?"

lan aşk acısı ne? nedir olum bu saçmalık? zeka yaşınız kaç sizin? aşk acısı nasıl bir acıdır ki "bile" olarak değerlendirilsin.

bak ben sana aşk acısının ne olduğunu söyleyeyim:

aşk acısı; doyurulamayan trajedi ihtiyacının tezahürüdür, doyurulamayan egonun tezahürüdür, dengesiz hormonal akışın tezahürüdür. bırak acı vermeyi keyif bile verir yaşayana, tabi mevzunun dandikliğini "görebiliyorsa" aşık olduğunu düşünen ebleh.

acı değildir "bile" hiç değildir ama güzeldir her salakça ve anlamsız şey gibi.