bugün

Peygamber Muhammed’den yüzyıllar önce Arabistan, Vedik kültürünün parlak merkezi ve olağanüstü zenginliklerle dolu bir coğrafyaydı.

Bu kadim kültürün ne olduğunu öğrenmeğe başlarken önce Arabistan adına bakabiliriz; bu kelimenin orijinali Sanskritçe “Arvasthan”dır ve Atlar Ülkesi anlamına gelmektedir. Daha da derinden bakacak olursak Arva (atlar) ve Sthan (yer) anlamındadır. Bu bölgede yaşayan halka Semitik denilirdi; bu da yine Sanskritçe Smritic’den gelir. Araplar kadim Vedik Semitizmini izlemekte Manu-Smriti!yi kutsal sayarlardı. O dönmede Uttarapath (Kuzey Yolu) Hindistan’ın kuzeyine açılan uluslar arası bir yoldu ve tün ön asya'ya ve Arabistana açılıyordu. Ayrıca islamın doğuşundan 800 yıl öncesinden başlamış bulunan çok sıkı bir deniz ticareti de söz konusuydu: Basra limanı Hindistan’dan gelen tüm malları ve konukları karşılıyordu. Konuşulan dil Sanskritçe idi ancak yüzyıllar gibi uzun bir zamanda giderek değişti ve günümüz Arapça’sına dönüştü. Bunun en aşikar kanıtı Arapça ve Sanskritçe bulunan sayısız benzer kelimedir; işte bazıları:

Sanskritçe, Arapça , Türkçe

Sagwan , Saj , gemi kerestesi
Vish , Besh , zehir
Anusari , Ansari , Havari
Shishya , Sheikh , şeyh
Mrityu , Mout , ölüm
Pra-Ga-ambar, Paigambar , cenetten gelen
Maleen , Malaun , kirli
Aapati , Aafat , afet
Karpas , Kaifas , keten
Karpur , Kafur , kafur
Pramukh , Barmak , şef

Hatta bazı kılıçların adına Handuvani, Hindi, Saifulhind. Muhannid denilirdi. Sanskrit Astronomisi de Arapçada kolayca görülmektedir; Brahma-Sphuta- Siddhanta; Sind-Hind olarak; Khanda-Khadyaka da Arkand olarak geçmiştir. Matematiğe ise Arapçada Hindisa denmektedir. Araplar matematik; fizik ve astronomi gibi hemen her alanda bilgilerini Hindistandan alarak kendi sistemlerini geliştirdiler.

Önemli Arap bilginlerinden olan W.H. Siddiqui’den alıntı;

“Arap medeniyeti Hindistanla yapılan kültür ve mal ticaretinin sonunda yoğun ve geniş çapta bir ilerleme gösterdi. Göçebe arap aşiretleri büyük bir ölçüde yerleşik düzene geçtiler ve hatta surlarla çevrili kentlerde yaşamaya başladılar; hayvancılık; tarım ve ticaretle uğraştılar; tanrılardan korktular ve krallarını yücelttiler.”

Bazı kimseler yanlış bir şekilde Arapların Hindu sözcüğünü aşağılamak için kullandığını düşünmektedir. Bu tamamıyla yanlıştır; islam öncesi Arabistanda Hinduizm çok yaygındı; bunu kolayca en sevdikleri kızlarına “Hinda” yada “Saifi Hindi” adlarını vermelerinde belliydi. Arapların Hindistanı manevi ve kültürel anavatanları olarak görmeye alışık oldukları aşağıda dört Vedanın değinildiği şiirden anlaşılmaktadır:

“Aya muwarekal araj yushaiya noha minar HIND-e Wa aradakallaha manyonaifail jikaratun” ” Ey Hint ülkesi, sen ne kadar da kutsalsın; sen Tanrı tarafından seçilmiş ve bilgelikle kutsanmışsın”

“Wahalatijali Yatun ainana sahabi akha-atun jikra Wahajayhi yonajjalur -rasu minal HINDATUN ”
”Dört fener gibi parıldayan şahane bilgeliğin bolluk ve bereket getirir”

“Wahowa alamus SAMA wal YAJUR minallahay Tanajeelan Fa-e- noma ya akhigo mutiabay-an Yobassheriyona jatun”
“Bu bilgiyle yanan SAM ve YAJUR yaradılışta bahşedildiler; işte kardeşlerim özgürlüğe giden Vedaların yoluna saygı duyun ve izleyin”

“Wa-isa nain huma RIG ATHAR nasayhin Ka-a-Khuwatun Wa asant Ala-udan wabowa masha -e-ratun”
“Diğer ikisi RIG ve ATHAR bize kardeşliği öğretecek;karanlık onların aydınlığında sonsuza kadar yok olacaktır”

Bu şiir Labi-Bin-E- Akhtab-Bin-E-Turfa tarafından Arabistanda yaklaşık MÖ1850’de yazılmıştır. Bu şiir; kadim Arap şiiri antolojisi çalışması olan Sair-Ul-Okul’da bulunmaktadır; bu eser MS 1742’de Sultan Selim!in emriyle derlenmiştir. Arapların MÖ 1800 lü yıllardan beri Vedaları kutsal yazıtları olarak kabul ettikleri ve bunlara sadakatle bağlı oldukları sadece Vedaların ne kadar eski değil, aynı zamanda Hint uygarlığının I ndus’tan Akdeniz’e kadar uzandığını da kanıtlamaktadır.

Muhammed peygamberin doğumu sırasında da Vedik kültürü oldukça canlıydı. Yine bunun kanıtını Sair-Ul-Okul’dan alalım ve peygamberin doğumundan 165 yıl önce yazılmış bir şiirde bulalım:

“Itrasshaphai Santul
Bikramatul phehalameen Karimun
Bihillahaya Samiminela
Motakabbenaran Bihillaha
Yubee qaid min howa
Yaphakharu phajgal asari
nahans Osirim Bayjayholeen
Yaha sabdunya Kanateph natephi
bijihalin Atadari Bilala masaurateen
phakef Tasabahu. Kaunni eja majakaralhada
walhada Achimiman, burukan, Kad, Toluho
watastaru Bihillaha yakajibainana baleykulle amarena
Phaheya jaunabil amaray Bikramatoon” – (Sair-ul-Okul, sayfa 315)

“Ne mutlu onlara ki Kral Vikram’ın zamanında doğdular: Zira o kendisini halkının iyiliği ve selametine adamış, cömert ve çalışkan bir kraldı. Ancak o zamanlarda biz Araplar maneviyatı unutmuş ve dünyevi zevklere düşmüştük.Entrika ve eziyet yaygınlaşmıştı. Umursamazlığın karanlığı ülkemizi sarmalamıştı. Canı için çırpınan kurdun ağzındaki bir kuzu gibi; biz de boşvermişliğin pençesindeydik. Ancak günümüzü aydınlatan şafak; eğitimin ışığı altında sonucunu verdi ve o bilge Kral Vikram biz yabancıları unutmadı. Kendi kutsal kültürünü, gönderdiği bilginler ve öğretmenler sayesinde ülkemizin üzerindeki güneş gibi aydınlattı. Bizlere Tanrı’nın varlığını hatırlattı ve ona giden yolu gösterdi”

Orijinler adlı kitabında (3. ve 4. ciltler) Sir W. Drummond şöyle demektedir: !ibrahim vahi aldığı zamanlarda insanlığın ortak dili ve kültürü Sabaizm idi. Ve felsefeleri dünyadaki bütün milletlere ulaşmış durumdaydı.” Kitabının 439. sayfasında Kabe tapınağında bulunan 360 ikonadan söz etmektedir; bu Vedik ikonların adları Arapça – Sanskritçe karşılaştırılmasıyla bazıları verilmiştir:

Arapça , Sanskritçe , Türkçe

Al-Dsaizan , Shani Saturn
Al-Ozi or Ozza , Oorja kutsal enerji
Al-Sharak , Shukra, Venus
Bag , Bhagwan , Tanrı
Bajar , Vajra Indra’nın şimşeği
Kabar , Kuber , Zenginlik Tanrısı
Dar , Indra , Tanrıların Kralı
Dua Shara , Deveshwar, Tanrıların Lideri
Habal , Bahubali , Dayanıklılık Tanrısı
Madan , Madan , Aşk Tanrısı
Manaph , Manu , ilk insan
Manat , Somnath , Lord şiva
Obodes , Bhoodev , Dünya
Razeah , Rajesh, Kralların Kralı
Saad , Siddhi , Şans Tanrısı
Sair , Shree Zenginlik Tanrıçası
Sakiah , Shakrah Indra,
Sawara , Shiva-Eshwar Şiva
Yauk Yaksha Kutsal varlık
Wad , Budh Mercury

Kabe ele geçirilmeden önce uluslar arası bir Vedik Tapınağı idi. Harihareswar Mahatmya kadim Vedik Yazmalarıdır; burada Vişnu’nun Mekke deki ayak izinden bahsedilmektedir. Bununla ilgili önemli ipuçlarından birisi Müslümanların bu bölgeye Sanskritçe Hariyam dan gelmiş olan Haram demeleridir; HARI , Vişnu’nun müttefikidir. Eski yazıtlar şöyle der; :

“Ekam Padam Gayayantu
MAKKAYAANTU Dwitiyakam
Tritiyam Sthapitam
Divyam Muktyai Shuklasya Sannidhau”

Burada Vamana’ya; üç belirli mekana ayak basarak buraları kutsayan Vişnu’nun reenkarnasyonuna bir gönderme vardır; bu yerlerin adı Gaya; Mekke ve Shukla’dır. Bu şekilde oyulmuş kutsal mekanların ziyaret edilmesi Vedik bir gelenektir. Ayak izlerinin günümüzde iddia edildiğinin aksine herhangi bir kişiye ait olmadığı kesindir zira bu figürler hep tek ayak şeklindedir.

Kabe’de bulunan siyah taş (SAnge Aswat olarak bilinir ve Sanskritçesi Sanghey Ashweta dır ve beyaz olmayan taş anlamına gelir) bir Şiv Amblemidir. Kabe’de arkeolojik kazılar yapılacak olursa Vedik ikonların kalıntılarına kolayca rastlanabilir. Kabe anlam olarak Sanskritçe Ghaba dan gelmektedir ve anlamı Mabet’tir. Hajja ve civar bölgelerinde Rama ve Somia kabileleri vardı; bu isimleri kabilelerin izlediği Tanrısal varlıklar olan Vedik Soma (güneş)ve Rama’dan (ay) gelmektedir. Ay Tanrınsın islam öncesi dönemlerde çeşitli isimleri vardı; bunlardan biri Al-lah idi. Al-lah’ın 3 çocuğu vardı ; bunlar; Al-lat, Al-uzza ve Manat idiler. Al-lat ve Al-uzza ikisi de dişildi. Manat ise Somnath yani Ay Kralının ismidir ve Kabe’nin o dönemde Ay Tanrısı Somnath’ın hizmetindeydi. işte Kabe’deki siyah taş tüm Şiva ikonlarında Şiva’nın anlında bulunan ve dolun ayı temsil eden taştan başkası değildir. Ayrıca her Şiva tapınağında Ganj Nehrini temsilen bir su kaynağı bulundurmalıydı. Zemzem suyu kaynağı bu eşleşmeyi tamamlamaktadır.

Alıntı.
Hepsini okudum, cidden uzunmuş.
Hangi cahilin yazısıysa peygamber kelimesini Arapça zannediyor.

Birisi götünden bir iddia uydurmuş, ne kaynak var ne referans var. Yalan yanlış bilgilerle dolu bir yazı. Peygamber kelimesi örneği de bunlardan biri.

Not: peygamber Arapça değil Farsçadır.

Beybi!
Peygamber kelimesi arapça denmiyor sanskritçe den arapça ya geçti deniyor yazıda dikkatli okuyunuz

Zaten farsça da hintçe ve sanskritçe ile akraba olan bir hint-iran dilidir o iki dilin kökeni ortak zaten

Beybi!
Bende zaten peygamber farsça bir kelimedir ve hintçe,sanskritçe gibi diller farsça,avestaca ve afganca gibi dillerle akrabadır yani hintliler ve irani kavimler bir soydan gelirler dedim

Beybi!
yahudilikte hinduizmin etkisi daha fazladır.
Enteresan bir yazı

Lakin arapların kendi mitolojisi var.
Yanlış bilgi.
islamiyet öncesi araplar'da paganlık hakimdi.
Peygamber muhammed’den sonrasını okumadım.
güncel Önemli Başlıklar