bugün

dededen antalyalı olan insanlar topluluğu. ama itiraf etmeliyiz ki merkezde bu insanların oranı yüzde on belki de. ve giderek düşmekte. ilçelerde kaldı zaten artık antalyalı olmanın ne olduğu görebileceğiniz hava. merkezde antalyalı kalmadı.
* kuzey cepheli ev almaz, 500 metrekare de olsa öyle evde oturmaz; alana, oturana iyi gözle bakmaz.
* vw polo alırsanız, "hayırlı olsun bilader"den önce duyacağınız şey "golf alsaydınya abem"; bmw 316 alırsanız, "üç yirmi alaydınya"; bmw 320 alırsanız "bu çok yakar abem" olacaktır.
* antalya'nın yerlisinin bindiği arabanın plakası özenle seçilmiştir. rakam ve harf kombinasyonunun mutlaka bir anlamı vardır. istenen harf, bağlı bulunan trafik tescil müdürlüğünde yoksa, 130 kilometre ötedeki müdürlükten 'araya adam konarak' temin edilir.
* antalya'nın yerlisi sinirlenince 'başına ağrı çıkar'. çok yaramazlık yaparsanız 'gözü kararır'. sürekli evhamlanır, alengirli işlerden kaçınır.
* eşin, dostun, akrabanın kızları 1.25 m boyunda 130 kg ağırlığında olsa bile; prensestir, su perisidir. bunun dışında kalanlar, gerçekten prenses dahi olsalar çirkin ve orospuluğa meyillidir. paris hilton gelip ellerini öpse "nasılsınız teyzeciğim" diyerek bacağını kırıp otursa, dünya'nın en güzel kızı, prensesi, su perisi olur.
yazarın notu: antalya'da su perisi ve prenses bulunmamaktadır.
* antalya'nın yerlisi asla doçent'e muayene olmaz. hekim mutlaka profesör olmalıdır. hemşire dünya güzeli bir kızdır. hayırlı bir kısmet bulsun diye dua edilir, çünkü "teyzecim sen hiç merak etme" demiştir. demediyse "bütün gün koridorda ağzını eğe eğe lak lak" etmiştir. aynı hemşire, farklı yerlilerin gözünde iki ayrı konumda olabilir.
* yat limanı'na iskele; büyükşehir belediyesi'nin olduğu yer ile kaleiçinin üç kapılara kadar olan kısmına yenikapı der.
* yerlisi için, her şeyin en pahalısı en iyisidir.
* yoğurt varken kola içmez. tersi de geçerlidir.
* taksonomi çok önemlidir. (bkz: amcamgiller), (bkz: teyzemgiller), (bkz: kedigiller).
denize erken gider, erken döner. denize giderken suyunu, şemsiyesini yanında götürür. şezlonga para vermez. yanında götürdüğü su, bir gece önceden buzlukta dondurulmuştur.
merkezde oturur.

yıllardır aynı mahallededir. yolda birini görse tanıyormuş gibidir, konuşur sohbet eder, yaşlıysa eli doluysa poşetlerini taşır.

yerlilerin kesinlikle evleri vardır.ev demiyorum, evleri vardır. o portakal bahçeleri kesilmiş yerine apartmanlar yapılmıştır zira. ha kiradaysa kesin bi b*k gelmiştir başına, dolandırılmıştır.

serikliyse muhakkak ülkücüdür.

ikamet edilen muhite göre yobazlık görecelidir.

nerde bir yerli başka bir yerliye rastlasa, "azizim yok gibi artık, antalyada yerli kalmadı." der.
ha bi de evet o denize sabah gidilir. *
-dönüm dönüm arazi, portakal bahçeleri sahipleridir.
-bu varlığa rağmen deli gibi çalışmaya devam ederler.
-yerlilerin genç oğulları turist kızların gözdesidir, antalyaya kapak atmakta en iyi yoldur.
-dışardan pek görünmesede yerlisinin dini bütündür.

ve unutmadan;

(bkz: bir serikliyi 100 metreden tanımak)
antalya merkezde ararsan nah bulursun, oturduğum dairede bile bi tane antalyalı yok. antalya nın yerlisi artık ilçelerde yaşamaktadır, bir serikli olarak bunu her köye gidişimde babaanneme, halama, amcama bakarak görmekteyim.
ilçelerden falansa; kabadır, tarlalarını otel yapacak olanlara satıp köşeyi dönmüştür yani bildiğin sonradan görmedir.
merkezdense ışıklar civarından lara'ya doğru uzayan bir çevrede yaşarlar. bayan olanları pek kokoştur, havalıdır.

esasında çok iyi insanlardır ama onları anlamanız zaman alır.*
antalyalı değilim ama edindiğim izlenim "bi tanısan çok seversin"...
aksu'da köfte-piyaz yemişliği, karaoğlan'da çekirdek çitletmişliği vardır. yaylalarda yazlığı, merkezde kışlıkları bulunur. turizmin başkentinde ikamet eder ama deniz kültüründen bîhaberdir. kadını hibeş yapmayı; erkeği ise pilava limon sıkmayı iyi bilir...
beş kuruş etmeyen insandır. babadan, dededen kalma topraklara sahiptir bankada bok gibi parası vardır ama barakadan bozma evlerde otururlar, üstlerine başlarına bişey almazlar, üç kuruşun hesabını yaparlar, konuşmalarına, oturmalarına, kalkmalarına dikkat etmezler. görgüsüzlük paçalarından akar. genelde kumluca, demre, serik vs. civarında otururlar. boşuna antalyada aramayın.
boş insanlardır. evet.
antalyanın kızları, gelinleri genelde zengindir. söyle ki eski zamanlarda sahile yakın yerlerdeki tarla verimi az olduğundan bu bölgedeki tarlaları genelde kızlara, geri kalan üzerinde sera ve portakal bahceleri olan tarlalari oğlanlara pay edilmiştir. zaman ilerleyince güzel gelinlerin arsalarını şimdi bir güzel damatlar yemiştir.
antalyanın yerlisi genelde yörüklerdendir. misafirperver, cana yakındır. 2. hatta 3. memleketim olan antalya, (insanın doğduğu yer değil, doyduğu yer memleketidir) bir esnafsanız ve seviliyorsanız bir iki domates, hatta bazen marul, maydonoz, biber, portakalla ellerinde hal hatır sormaya gelirler. hiç boş geldiklerini görmedim.
yalnız şimdiki zamanda şöyle bir durum da var; antalyanın yerlisi tüm arsalarını satıp biraz dağlık, metropol olmayan ilçelere kaçtı. bunun nedeni iyi niyetlerinin mütahitler tarafından kullanılması, yeni gelen insanlara karşı ön yargıları ve güvensizlikleri olmuştur.
Diksiyonu düzgün kişilerdir.
hiç güvenilmez. hayatımdaki en büyük kazıkları antalyalılardan yedim.
içinde bulunduğum insan grubudur.
köse, esmer suratıyla yörüktür.
Diğeri de benimdir.
Var mıdır dedirtir? Antalya, istanbul ile yarışır bence. Ağırlığı Kürtler oluşturuyor sanırım. Ondan sonra ingilizler, ruslar, almanlar ve türkler...

Çok acayip lan. Güzel memleket falan da bu kdar çeşit olması sorun olabilir ilerde demedi demeyin.