bugün

'başınızdan aşağıya kaynar sular dökülür. Yutkunamazsınız. O birkaç saniye hayatınızdaki en uzun süredir ve hayatınızdan en az 10 yılınızı alıp götürür' cümleleri bana 17 ağustos 1999 depreminden birkaç saat sonra elektrikler gelip televizyonu açtığımda duyduğum 'merkez üssü gölcük olan 7.4 şiddetindeki deprem şehrin tamamına yakınını haritadan sildi' cümlesinden sonra gölcük'teki ailemin, arkadaşlarımın, sevdiklerimin yani tanıdığım herkesin ölmüş olabileceğini düşündüğüm anlarda hissettiklerimi hatırlattı. teşekkürler omayra. olgunluğun, samimiyetin ve içtenliğin için. en kısa zamanda yeniden mutlu ve güçlü olabilmen dileğiyle.
anlatılan durumda bahsi geçen gözyaşlarının milyonda biri de olsa şuan gözlerimden akan yaşları artıran durum, ki bu yaşları arttıran başlık deil sadece anlatılan olay!
dünyanın başınıza yıkıldığı an
"sabır etmek boyun eğmek değil mücadele etmektir."
isyan etmeden sabretmeyi tavsiye ediyorum...
allah acil şifalar versin dediğim olaydır,ne desek bostur dualarımız seninledir.
üzüldüğüm , acını paylaşıyorum dediğim ,sözlerin kıfayetsiz kaldığı anlardan biridir.herşeye rağmen güçlü, cesur olman ve ona güven vermen gerekir dedirten durumdur. acil şifalar dualarımız seninle.
inan herşey çok güzel olucak biz inanıyoruz
her hasta için şifa allahtan dediğim durum.

dualar hep yaradana ve O'ndan tüm şifa bekleyenlere ....
dua kampanyası her hasta olana ....
allah sabır versin.amin

ayrıca şukeladan bulunan bi başlığın altına girilen entry bu.
kalbini bizlere actigin icin, hic tanimasam da, bir anda kendime yakin hissettim. kendimizi caresiz hissettigimizde, bazen hic tanimadigimiz insanlar bir anda en yakinlarimiz olabiliyor. bunu yasadigim icin biliyorum, en yakinlariniza uzuntunuzu belli edemezsiniz, onlarin karsisinda guclu durmak zorundasinizdir, ama kimseyle paylasamamak koyar en cok. bunun icin en dogrusunu yaptin bence. birak biz uzuntunu bir nebze olsun paylasalim, cunku: uzuntu paylasildikca azalir, sevinc de paylasildikca cogalir. bu yaziyla bir kez daha uludag sozlugun aile ortamini hissetmemize sebep oldun. ne olursa olsun hepberaber sevgi, inanc ve moral ile bunun ustesinden gelebilecegimizi unutmayin. acil sifalar diliyorum. vazgecmek yok!
tırnaklarının söküldüğü an
kesinlikle altindan cok zor kalkilacak bir andir herseyi sorguladigin bir döneme girersin inancini maneviyatini gözden gecirirsin kafanda hep niye sorusu vardir bu mudur yani adalet dersin.ama biraz sakinlesince daha kolay kabul edilebilir bir hal alir.ben annemin kanser oldugunu ameliyat sirasinda ogrenmistim doktora göre bir sey yoktu ufak bir operasyonla kitle alinacakti ve fakat ameliyat sekiz saat sürünce kötü birseyler oldugunu anladik.daha sonra doktor geldi birseyler anlatti hatirlamiyorum ne dedi aklimda tek kalan babamla deli gibi agladigimiz.sonra annemi gördüm ameliyat salonundan cikarken sükür sag cikmisti ama bilmiyodu ki kanser oldugunu,kim nasil anlatacakti ona.burada doktorlarin tutumu gercekten cok önemli ama onkoloji uzmanlari gercekten cok profesyoneller hastanin hem moralini yüksek tutuyolar hem de kanserin=ölüm olmadigina hastayi inandiriyolar,zaten hasta bunu kabullendikten sonra tedaviye bir adim önde basliyor diye düsünüyorum.
ama yine de cok zor ve yipratan bi tedavi süreci var,hep kafanda ya birakip giderse sorusuyla ona moral vermeye calismak ise ayri bir zor.hastalikta hastayi ve yakinlarini derinden etkileyen bir diger asama ise kemoterapi sonrasi saclarin dökülmesi annem bunu cok zor kabul etti hatta daha tam dökülmemisken kendi istegiyle gidip hepsini kazittirdi,moral olsun diye tabi bende onun disinda ekleyebilecegim hastanin moralinin yüksek tutulmasi gercekten tedavide cok önemli,o görmeden gidin odanizda aglayin zirlayin ama onun yaninda hep gülün.tüm hastalara acil sifalar dualar sizlerle. annem kemoterapi ve radyoterapi uygulandiktan sonra hastaligi yenebildi iki yildir sonuclari pozitif cikiyor.
sözlükte bugüne kadar en çok içimi acıtan başlık. ekrana ve klavyeye öylece bakıp kalmak, hayatın bir tokat gibi inmesi, benim başıma gelseydi ne yapardım gibi düşüncelerle insanın kitlenip kaldığı bir durum. kelimeleri seçmek öyle zor ki, ama burda yapabildiğim sadece acil şifalar dilemek, dualarımın onlarla olduğunu ve yakınlarının acısını paylaştığımı belirtebilmek. keşke elimizden başka şeyler de gelebilseydi.
çok yakın bir arkadaşının kanser olduğunu öğrendiğinde hissetiklerinin,sonsuz katı kadar acı hissetmek...keşke sihirli bir değneğim olsaydı dedirten durum...
çağımızın kadınlarda en çok başa gelen hastalığı olarak bilinen göğüs kanseri annemin ben 12 yaşında, daha ortaokula yeni başladığım bir dönemde çok başarılı bir öğrenci olmama rağmen, ilk dönem takdirnameyi kıl payıyla kaçırıp, ikinci dönem ise neredeyse karnemde kırık gelecek kadar beni etkileyen olay.

aradan 11 sene geçti, artık kanser şüphesi kalmasada alınan sol göğsünden dolayı, sol koluyla ağır birşey kaldırdığı an kolunun şişmesine tanık olmamak için, aile bireyleri seferber olmuş durumda ve sürekli endişeli. sonuçta anne yüreği dayanmıyor ve siz ne derseniz deyin, mutlaka bir ev işi yapıyor. artık onu görev olarak kendine bellemiş ve dikkat etsenizde bir şekilde o sizi dinlemeden gizli gizli her işi yapıyor. neyse ki kötü huylu olmadığından dolayı, daha sonrasında aldığı kemoterapininde saçlarını hiç dökmemesi bizim için o kötü dönemde sevinmemizi sağlayan olaylardı.

(bkz: allah kimsenin basina vermesin)
(bkz: ana gibi yar olmaz)
bu hastalığı yaşayan birden faza yakınım oldu ve diyebilirim ki;en önemli ilacı moral.80 yaşındaki dedem böyle üstesinden geldi,şu an kanserle ilgili hiçbir sorunu yok.bu hastalıkta neden ben diye sorulacak bir durum da kalmadı aslında,çünkü o kadar sık görülüyor ki artık.
insan acılarla olgunlaşır.Acı ne kadar büyükse,iyi olacağına dair inanç ve umut da büyük olmalı.Omayra'nın annesi iyileşecek.Ben inanıyorum.Çok çok geçmiş olsun.
yabancısı olmadığım ve bana hep maske giydirmek zorunda bırakan durumdur..hayatınız ilk defa bu denli kısa görünür hem hastaya hem de yakınlarına..bi mucize yağmasını beklersin ama bi gün elbet ...gelicek..er ya da geç....geç...geçç
size ne kadar kötülük yapmış olursa olsun hiçbir düşmanınızın başına dahi gelmesini istemeyeceğiniz bir durum.
sizi 9 ay karnında taşıyan, önünde bir lokma yiyeceği olsa hiç düşünmeden size verebilen,
hasta olduğunuzda size bakan, size en ufak bir şey olduğunda dünyadaki herkezden daha fazla üzülen, ve bunları hiç bir karşılık beklemeden yapan insanın, "anne" nizin gözününüzün önünde eriyip gitmesini acı acı izleyeceğinizi düşündüğünüz andır.
annenin kanser olması mı?? bu riski taşıdığını öğrenmek bile tarifsiz bişey. insanın dünyası başına yıkılır, kanı çekilir, dünya biter hayat biter herşey biter. sonucun negatif çıkması ohhh dedirtir insanı ama ya tersi olursa... allah acil şifalar versindir.
o ana kadar çok önemliymiş gibi görünen diyer sorunlarının , boşlukta yitip gidişini izlemek. bu acıyı yaşayan arkadaşın başını omzuna dayayıp teselli etmeyi arzulamak. *
--spoiler--
(bkz: sınav) *
--spoiler--
Dünyadaki tüm ışıkların söndüğü andır. Dışarıda ağlayıp onun yanında şakalaşıp kahkahalar atmanız gereken, yalnız kaldığınız her anda Allah'a yalvaracağınız, netten sürekli araştırmalar yapacağınız, en azından bir Tıp Fakültesi öğrencisi kadar konuyu net kavrayacağınız günlerin startının verildiği andır. Allah herkesin Anacığını sevdiklerine bağışlasın...
kimsenin yaşamadan bilemeyeceği durumdur. Allah da kimseye vermesindir zaten.

duyduğunda bir kaç gün kendine gelemezsin. hiç büyümemişsindir kaç yaşında olsan da "henüz değil tanrım hiç hazır değilim" dersin. görüntüler gelir gözlerinin önüne. en kötüsüne alıştırmaya çalışırsın kendini, alışamazsın... kaderin pis pis sırıttığı anlardan biridir, sen hiç gülemezsin. "neden o, neden ben değil?" diye isyan ederisin. aslında aynı anda annen de iyi ki ben, iyi ki o değil... demektedir, sen duymazsın. güçlü görünmek istersin, eskiden herşeye afra tafra yapabilirken, artık bir dediğini istesen de iki edemezsin; istemezsin de zaten. onun savaşına destek olmak istersin, moral verirsin, kemoterapiye onunla gidersin... bu yaşına kadar hiç bir şeyin yıkamadığı anneni bitkin görmeye de alışırsın yavaş yavaş... vakit sayarsınız içinizden, çünkü beş seneyi atlatınca tehlikeyi aştığınız söylenir. aşarsınız da birlikte; beş değil yedi yılı devirirsiniz... sonra bir gün bir haber alırsın. annen bu sefer de karaciğer kanseri... yıkılırsın. en baştan başlarsınız her şeye... durup durup ağlarsın başka bahaneler yıkarsın gözyaşlarına; kimse, en çok da o anlamasın, üzülmesin diye... nefes aldığı her an için şükredersin aslında kızgın olsan da tanrı'ya. kaybetme korkusunun en güçlüsü yerleşir hücrelerine. çaresiz kalmaktır en kötüsü de... her şeyin başı sağlıktır gerçekten, ancak o zaman anlarsın. ama umarım hiç bir zaman bunu anlamak zorunda kalmazsın... * *
çaresiz kalmak. hani olsa yapacak bir şey o yaparsınız. doktoru öldürmek gibi aptalca düşünceler geçer kafanızdan hele birde karadenizliyseniz çernobile o devirde tv de çay içenlere saydığınız küfürlere akıl sır ermez. aloın benim ciğerimi böbreğimi neyim varsa yeter ki... diye feryat ettiğiniz bir durum.
(bkz: daha kötü ne olabilir)
doktor filmleri incelerken deli gibi dua edersin kötü bir şey görünmemesi için... Hmm evet burda bir kitle görünyor dediğinde donup kalır annenin gözündeki ilk damlayı görünceye kadar kıpırdayamazsın. O günden ameliyat olana kadarki bir haftalık sürede onun yanındayken hep iyimser olmaya, suratını asmamaya, mümkün mertebe ona moral vermeye çalışır, bulduğun her fırsatta da - banyoda, araba kullanırken, hastanede o test yaptırırken, kafede otururken, uyumaya calısırken- gizli gizli ağlarsın. ameliyata 3 gün kala panik halindeki babayı, dünyadan habersiz kardeşi ve kaderine isyan eden anneyi bırakıp gitmek zorunda kaldığında, gözyaşlarını göstermemek için vedalaşamazsın bile doğru dürüst. ne yer ne içer ne uyursun o güne kadar. deli gibi araştırma yaparsın internette: kaçıncı evrededir, hastaya nasıl davranılmalıdır, başına neler gelecektir, en gerçekçi peruklar nerelerde satılır. ameliyat bitmek bilmez bir türlü, sonunda telefon calar, her şey yolundadır. çok şükür ki çok erken farkedilmiştir ve kemoterapiye bile gerek kalmadan o illet çıkıp gitmiştir hayatımızdan. kimse inanmayınca onun gelip de annemi bizden alabileceğine, arkasına baka baka gitmiştir. ama hepimizin ömründen de on yılını götürmüştür giderken.
insana "allahım nolur önce benim canımı al,ne olursun.anamın bu halini bana gösterme,dayanamam" diye dua edilerek belki bir umut duanız kabul olduğunda,hissedilmeyecek acı.