bugün

Jacques Seguela'nın kitabıdır.
"o beni bir genelevde piyanist sanıyor" cümleciği ile devam eden kitap adıdır..
aynı zamanda cezanın bir parçasıdır.
http://www.ideefixe.com/k...?sid=C518FXR3SA3KRJLE2ZCL
reklama ilgi duyan herkesi, ozellikle ismiyle ve okuduktan sonra icerigiyle de cezbeden eglenceli kitap. tam adi ise soyle:

anneme reklamci oldugumu soylemeyin o beni bir genelevde piyanist saniyor

--spoiler--
Beni reklamcılığa Jacques Prevert soktu. Aslında reklamcılık virüsü bende zaten vardı. Pierre Lazareff'ten geçmişti. insan bundan daha iyi nasıl bulaşıcı hastalık kapar?
Kötülüğe karşı mücadeleye başladım. ilk bunalımım Pompidou'yu kapak mankeni seçmek oldu.
L'Express dergisinde Cumhurbaşkanını, Mercury motorlu bir tekneyi kullanırken gösterecektim. Sonuç: Dergi toplatıldı. ikinci hastalığımda Creteil'de reklamcı arayan bir binaya "Lahana" adını koydum. Meslek hayatımın en güzel başarısızlığı oldu.
Ondan sonra her şey daha da kötüleşmeye başladı. Salvador Dali'nin katkıda bulunacağı vaadiyle yılın en önemli ihalesini kazandım. Ama Dali'yi hiç tanımıyordum. Üstad beni kabul etmeden önce cezalandırmak için birtakım fıttırık tarikata giriş deneylerinden geçirdi.
Darma dağınık yol alırken hayatımın tantanası kapıyı çaldı. Produits Libres'i lanse ediyordum. Beni derhal katil sandalyesine mıhladılar. Kendimi unutturmak için aynı zamanda hem Sosyalist Parti'nin hem Giscard'cıların hem de Chirac'çıların seçim afişlerini yaptım. Sonum geliyordu. Gidip tedavi olmalıydım. Yankee bir ortak bulmak için Atlas Okyanusu'nu aştım. Ortak adayı bana o kadar çok Chateau Margaux şarabı içirdi ki, etrafı kıpkızıl görmeye başladım ve Amerika'ya savaş ilan ettim.
işte şimdilik durum bu. Aman bana dokunmayın. Bulaşıcıyımdır. Ben galiba deliyim. Reklam delisi.
--spoiler--
(bkz: uludag sozluk e bir daha gelinse alinacak nickler)
seguela'nın hatalarını, başarılarını, küstahlıklarını ve şapşallıklarını samimi bir şekilde anlattığı otobüslerle dost kitap. korna, akbil ve mutsuz insan sesleri arasında bir trafik kürü.

"(...)Eczacılığı, sadece hastalar gördüğüm rezil mesleği bıraktığımı...ama daha sonra belki de daha beter bir meslek benimsediğimi anımsadım: gazetecilik. insanlara sedece falaket haberleri veriyordum. şimdiki mesleğimse insanlara mutluluklar satmamı sağlıyor. ee, peki ben bu mecrada nasıl olur da mutluluğu bulamam. anneme reklamcı olduğumu söylemeyin, o beni genelevde piyanist sanıyor. benim mesleğim tüketimin büyük şenliğinde işte bir parça piyano çalmaktan ibaret. piyano çalmak zaten eğlenmektir..."

"...Reklamcılığı aşırıya kaçmakla suçlamak, bir genci nişanlısına 'senin gözlerin dünyanın en güzel gözleri' dediği için suçlamaya benzer. aşk, çılgınlığını yitirirse biraz zirzop bir jimnastikten başka bir şey olmazdı."

"Reklamcılar kendilerini yaratıcı sanır. Halbuki onlar sadece ebedir. Bizim asıl yeteneğimiz dinlemesini bilmektir."

ve ne kadar hak versem de hayatta beceremediğim şu söz:

"Gelecek, sabah erken kalkanlarındır!"
güncel Önemli Başlıklar