bugün

sevgili ankaralılar

öncelikle hep merak ederim, denizi olmayan bir şehirde yaşamak nasıldır diye. hani insan bunalınca ,daralınca şöyle bir deniz havası almak istemez mi?

neyse, gelelim esas konumuza. dün akşam siz de seyretmişsinizdir herhalde gökçek ile kılıçdaroğlu'nun tartışmasını. ankara dışından seyredenler bu tartışmayı daha çok kendi siyasi görüşlerine göre yorumluyorlar. ne olacak bu ankara'nın halinden çok benim hırsızım senin hırsızından daha iyidir meselesine döndü olay. siz şu haltı yediniz hesap verin yerine e kardeşim siz de şu haltı yediniz geyiği.

ya siz ankaralılar. bakın haberimiz yoktu. belediyenin kendi seçip, sizi takmaya zorladığı sayaçlarda ki arıza yüzünden belediyeye fazla para ödemiş bir çoğunuz. işin ilginci durum ayan beyan ortadayken, sadece mahkemeye gidenler bu fazla ödedikleri parayı geri alabiliyormuş. burası amerika mı sevgili ankaralılar, sanki herkesin özel avukatı var, en ufak bir şeyde mahkemeye koşuyor. mesela bunun hesabını soracak mısınız?ne olacak bizim bu paralarımız diye.

bir diğer merak ettiğim konu. yanılmıyorsam on beş yıldır şehrinizi yöneten başkanınızın kaynak bulmaktan anladığı, belediyenin verdiği hizmetleri olabilecek maksimum fiatla size sunmak. ankaralılar bakın size yeminlen aynı işi ben de yapabilirim. ne zaman başım sıkışsa, bütçe ile başedemesem, yaparım iki zam, bütün sorunları çözerim.

ha bir de unutmadan, ankaralıları ilgilendiren bir tartışmada ya bırak şimdi ankara halkını diyen bir başkanı siz bırakmayı düşünüyor musunuz?

sizinde işiniz zor be ankaralılar. önünüzde ki alternatiflere bakın, biri gökçek, biri karyalçın. allah size de kolaylık versin be ankaralılar.
bir kısmı 15 yıldır refah, fazilet, akp adaylarını büyükşehir belediye başkanlığına seçmiş istanbullular olan kişilerin mektubudur.
(bkz: tencere dibin kara)
(bkz: ankara dünya nın en pahalı sayacını mı kullanıyor)