bugün

ruhumu keser.
çok acaiptir. liseye giderken okula yürüyerek giderdim ( fakirim ben). saçlarımı kıvırcık yapmak için sürdüğüm jöle kafamda donar, petek başında çözdürürdüm. ellerimi hissetmez, yarım saatte kendime gelemezdim.

bu sene erken bastırdı namussuz.
Kapıdan dışarı çıkarken tüm hazırlıklar Apollo 11 mürettebatı gibi yapılır.son bir kez ayaz korumalı kalın kıyafet kontrol edilir ve besmele çekerek kapı açılır.artık ankara zemininde gezmektesinizdir tüm bu aksiyona rağmen ayazın önüne geçilemez etkisini hissettikçe,moralman çöküşe geçer,aklımıza, izlediğimiz mekik fırlatma görüntüleri gelir. roketin çıkardığı patlama enerjisi ve o koca 'Shuttle Main Engine'den çıkan ateş beni ısıtsa diye hayal edersiniz.cidden o an tam bu akla gelir.
-5 ile uyandık, hayırlı uğurlu olsun.
yüzünüzde bıçak kesiği hissi yaratabilir.
Bir Kars ayazı değildir, ömrümde ilk defa soğuktan bayılan insan görmüştüm. Askerde içtimada 20 dk dan fazla kalınca üç kişi bayılmıştı birden.
güzel dizi, film ya da kitap ismi olabilecek ayazdır.
yüz felci geçirmenize sebep olabilir. şaka değil.
2014 yılı, kasım ayıydı. Ilk defa Ankara'dan geçip gitmemiş, arkadaşımın nişanı için kalmıştım. Bir kasım ayı için kalın bile giyinmiştim. Nişan Etimesgut'taydı. Navigasyon sayesinde kolayca bulmuştuk. Nişan icin ayrilan salon oldukça küçük ve içerisi kalabalıktı. Arabadan salona gelinceye kadar biraz üşümüştüm. Nasıl olsa salon sıcak olur diye düşündüm. Içeri girdiğimde yanılmadığımı anladım. 3 tane ufo yanıyordu ve kalabalıktı. Kabanımı çıkarmadım, biraz ısınayım öyle çıkarırım diye düşündüm. Ayrılan masada biraz oturduk ve hala üşüdüğümü fark ettim . Geleli neredeyse 1 saat olmuştu. Salon küçük, kalabalık ve 3 tane ufo yanıyor. Biri de benim dibimde üstelik... Yüzüme yansiyan kısım sıcacık, alt taraf donuyor. Dikkat ettim ki herkes nişanda kaban, mont ne varsa o şekilde oturuyor ve herkes ufoyu kendine döndürme telaşında... Nişanda yaklaşık 3 saat kaldık, daha sonra arabamıza binip evimize döndük. Evde hala üşüyordum. Burnum , ellerim buz gibiydi, o gece bir türlü ısınamadım.
Hala hayret ederim. Ankara ayazı nasıl bir ayazdır ki hem küçük hem kalabalık hem de elektrikli ısıtıcıların yandığı bir yer bile insanı donduruyor. Ayaz deyince ilk aklıma gelen yer Ankara'dır. Evimiz Adapazarı'ndadır. Burada don olsa bile böyle soğuk, ayaz olmaz.
Isınmak isteyen beyler eqlesin.
Özlediğim ayazdır.

Havasına kurban olduğum şehir.

Aah ah.
Bir görüşme için Ankara’ya gidecektim, gitmişken biraz da gezerim diye düşünüp erken geldim,erken derken ben sabah 8-9 gibi planlarken sabah ezanı ile aştiden çıktım. Nereden nasıl geldim hatırlamıyorum gazi hastanesinin ordan büyük bir parka çıktım ama soğuktan beynim dondu bacaklarım horon tepiyordu yürürken. Elimi cebimden çıkarabilsem otel filan bakacağım ama 56 yerimden bıçaklasalar elimi cebimden çıkarmayacağım bir psikolojiye girdim. Gözüme bir bank kestirdim gidip üzerine in çık yapıp vücudumu ısıtmayı deneyecektim bu düşünce bile bir nebze içimi ısıtmıştı. Banka doğru yürürken aslında iş tamamen psikolojik aga filan deyip kendimi avutuyordum ki 7-8 kişilik bir gurubun bana yaklaştığını gördüm. Sis çökmüş parkta görüş mesafesi pek olmasa da gelen gurubun ellerinden havaya doğru bir şeyler attıklarını fark ettim, malum gurup yaklaştıkça daha seçilir oldu ve kadın olduklarını anladım(he he kadın). Ulan bu kadınlar ne yapıyor bu saatte burada ? Acaba pilates gurubu mu? Eylem protesto gurubu mu diye düşünürken görüş mesafem netleşti. Gelen gurupta kırmızı deri ceketli, siyah deri etekli, zincirli kot etekli ablalar görünce kafamdaki bütün iyimser tablo yok oldu. Kötümser düşünmeye vakit bulamadan abla dediklerimin sonradan meşhur olduğunu öğrendiğim ankara travestileri olduğunu gördüm ellerinde de kartvizitleri vardı. Beni fark ettiklerini gördüğüm anda yolumu değiştirdim ama benim gittiğim istikamete doğru gelmeye başladılar. Parkta bir ben bir de onlar var, ben hızlandıkça arkadan bağırışmaya ve koşmaya başladılar. Ben de koşmaya başladım ama sanki yürüsem daha hızlı giderim öyle bir koşuş. Soğuktan uyuşan beynim ayaklarıma söz geçiremiyordu sanki halbuki atletik bir vücuda sahibim kısa mesafeyi iyi koşarım. Neyse güç bela kendimi işlek bir caddeye attım ve gördüğüm ilk cafeye girdim. Burnum sızlıyor kulaklarımı hissetmiyordum ama cafede olmanın verdiği güven ve huzur hissi bunları bastırıyordu. Masaya oturmadan beni dikkatlice izleyen garsona durumu anlattım soba ufo ne varsa yak aslan parçası filan diyorum. içimdeki bütün karamsarlık yeni yeni doğan güneş ile yerini aydınlığa bırakırken masaya oturacağım anda ellerimi cebimden hiç çıkarmadığımı fark ediyorum. Otogardan cafeye kadar o ellerin o cepten hiç çıkmadığını fark ediyorum ve çayı içerken püskürtmemek için kendimi zor tutuyorum. Ne zaman Ankara ayazı deseler ellerim üşüse bu anımı hatırlarım.
adamin aklini alacak cinsten bir ayazdir. ocak ayinda 5 dakika durakta bekledim bacaklarimi hissetmedim bir süre robot gibi hareket ediyordum.
Gece boyu sert sert vurup hala daha göt dondurmaktadır.
Mutlu konuşacağımızda umrumda olmayan , bir kez sesini duymak için saatlerce beklediğim ayazdır. Sesi içimi ısıtır soğuk vız gelirdi. Çalıştığı dönemde 8.20 civarında 5 dk lık molası vardı. Meclisin önünden geçtiğim ana denk gelirdi. O beş dk lık molasına yetişebileyim de günaydın canımın içi diyim diye neler yapmazdım ki.