bugün

(bkz: anarko komünizm)
komünistler de başkaları tarafından yönetilmek istemedikleri için bir ölçüde anarşist sayılabilirler fakat toplumsallaşma aşamasında yönetme erkini kurup başkalarını yönetmeye yönelirler. bu da çok ciddi benzerliklerin olmadığını gösterir.

bir de şu mesele var tabi: anarşizim hiç bir zaman ciddi bir hareket haline dönüşmediği için anarşist yazarlar, aktivistler, dünyada yükselişte olan sosyalist hareketler içinde yer almış, sonradan devletlü olan sosyalistler tarafından aforoz edilmiş ve onlara ciddi eleştiriler getirmişlerdir. misal, emma goldman, bakunin, Golos Truda... hatta golos truda, 1917 yılında(zaman manidar) volin'de şöyle bir açıklama yapmıştır: "...devlet sosyalistleri, yani merkez ve otoriter liderliğe inananlar olarak sosyalistler, bir kez kendi güçlerini pekiştirip yasalaştıklarında, ülkenin hayatını ve halkı tepeden yönetmeye başlayacaklar. "sizin sovyetleriniz.." zamanla merkezi hükümetin basit araçları haline gelecek, kısa süre içinde her türlü muhalefeti demir yumrukla ezecek. otoriter bir siyasetin ve devlet aygıtının kurulduğunu göreceksiniz. "bütün iktidar sovyetlere..." sloganı bir süre sonra "bütün iktidar parti önderliğine" sloganına dönüşecek."

ikinci ayrım noktası olarak, stoacılığa bakış açısı farklılığı var, iki sistemi uzlaşmaz hale getiren. şöyleki: ünlü anarşist kropotkin şöyle der: "...lüks bir ihtiyaçtır, tensel hazların ve sanatsal duyguların tatmin edilmesi gerekir." ama sosyalistler, stoacı olmasalar bile lüksü, bireyselliği kötü olarak görür ve bu gibi şeyleri aşağılamak için, bunlar, burjuva sınıfının aptalca ve gösterişe yönelik oyunlarıdır gibi söylemler geliştirir.
(bkz: türk anarşisti)

(bkz: #17108893)