bugün

kesinlikle siyasi bir amacım yok ama bu malların boykot edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

yalnız kafamı kurcikleyen bir husus söz konusu;

türk malı olan ne var?

vestel telefon diyoruz; ekranından işletim sistemine kadar amerikan malı. biz sadece montaj yapıyoruz. eee vestel alarak boykot mu etmiş oluyoruz?

o yüzden hakiki türk malı olan şeylerin burada paylaşılmasını istirham ediyorum. ne yazık ki çok uzun bir liste olmayacaktır zaten.

paylaşalım arkadaşlar ve artık onları kullanalım. karınca misali, safımız belli olsun.
Bu gereklidir, iyidir ama bir şeyin talebini azaltmak için gerekli en mühim şey başka bir şeye teşvik etmektir. Fakat o şey ne? Üretim ülkesi değil, sanayi ülkesi değiliz, buluşçu bir ülke de değiliz; o halde elimizi bu mallardan çekip neye yöneleceğiz? Kaldı ki amerikan malı kullanmamakla dolar kullanmamış bile olmuyoruz, bir başka ülkenin uluslararası ticaretinde de dolar mevcut. Bunun için sanayi, fabrika gibi şeyleri yabancı yatırımdan ziyade yerli özelleştirmeye dönüştürmek gerekirdi -ki bunun için geç olduğunu düşünüyorum.

Ama ne iktisatçı ne de politikacıyım. Cahil cesaretim mazur görülsün.
Devlet niye dışardan inek getiriyor yada tahıl??burda yokmu çook.ama dışardan getirmek daha ucuz.burda üretim maliyeti yüksek.kırk çeşit vergi var abuk sabuk.mazot pahalı hernekadar çiftçiye destek sağlansada.öyle olunca dışardan getirmek işin kolayı böylelikle dışa bağımlı oluyorsun.balkan ülkeleri bir ara ülkeye dış yatırımcılar gelsin diye yanlış hatırlamıyorsam ücretsiz arazi 10yıl vergisiz gibi cazip projeleri vardı.üretimi teşvik etmek için bu işe devlet el atmalı.
Memnuniyetle katıldığım eylem.
iphone almayarak katıldığım boykot. Param yetmiyor zaten.
Ben de ithal google amcadan ha bunu buldum
https://www.helalplatform...i-urunler-listesi/38/amp/
Olması gerekendir fakat daha güzel alternatifler lazım bize.

Vestel’in venüs modelleri yerli üretim değil yerli montaj diye biliyorum. Muhtemelen dış çerçevelerini türkiyede üretiyorlar trt bandrolü alıp, imei kaydettirip, marka basıp satıyorlar.
Sermayem olsa ben de Parçaları çinden alıp montajını yapıp getherüs diye piyasaya sürebilirim ondan kolay ne var ki? Önemli olan o parçaları üretmek. Fena olmaz mı “ak işlemci” yapsak. %100 bize ait olsa fena olmaz mı? 10 kişiden 5’i apple ürünü kullanıyor (göt kaynaklı ortalama istatistiktir). Ben de lg yüzünden androidlerden soğuyup yakın zamanda geçmiş bulunmaktayım apple dünyasına. Servisleri ve kendisi kaliteli, diğer amiral gemilerini aratmayan ve onlardan kat kat ucuz olan “Tamamen yerli” telefon üretilse neden almayayım, almayalım ki? Yapalım, kullanalım. Muhtaç olmayalım.

Yine de boykot olayına destek veriyorum fakat vestel, casper gibi telefonları almanızı tavsiye etmem. General mobile 5 plus almıştık anneme. Gayet güzel telefon. Önerilir.
Murat Bardakçı'dan alıntıdır:

Esmeye başlayan boykot rüzgárları, bana bundan önceki ilk millî boykotumuzu hatırlattı: 1908'de Avusturya'ya karşı başlattığımız ‘‘fes’’ boykotunu ve hazin bir öyküyü...

ÖZGÜRLÜK HiSTERiSi

Tahtta Sultan Abdülhamid vardı, iktidarının otuz ikinci yılıydı ve memleket karmakarışık, herşey birbirine girmiş haldeydi.

Hükümdar Jöntürkler'den, Rumeli'deki askerlerden, içeriden ve dışarıdan gelen baskılara nihayet boyun eğdi, 23 Temmuz günü seneler önce kapattığı Meclis'in yeniden açılmasına izin verdi. Bu hadise, tarihlere ‘‘ikinci Meşrutiyet’’ olarak geçti.

Abdülhamid'in 32 senelik mutlakiyeti birkaç gün içinde yerini aşırı bir serbestliğe bıraktı. Söylenmesi yahut yapılması yasak olan ne varsa yazılıp konuşulur oldu, vakti zamanında sürgüne yollanan muhalifler peşpeşe istanbul'a döndüler, sansür kalktı ve memlekette hürriyet rüzgárları esmeye başladı. ittihad ve Terakki Cemiyeti'nden artık ‘‘Mukaddes Cemiyet’’, ittihadçıların merkezi Selanik'ten ‘‘hürriyetin beşiği’’, diye bahsedilmedeydi.

Hürriyet rüzgárları, birkaç hafta sonra şiddetli bir fırtınaya döndü. Jöntürkler ve ittihadçılar duruma hakim gibi görünüyorlardı ama memlekette kimin sözünün geçtiği pek belli değildi ve bu karmaşa başkalarına yaradı: Türkiye'yle araları o zamanlarda da pek iyi olmayan ve Babıali ile devamlı didişen komşularımıza...

ilk atağı Avusturya yaptı ve imparator François-Joseph, 1908'in 5 Ekim'inde yayınladığı bir kararnameyle, káğıt üzerinde de olsa Türk toprağı sayılan Bosna-Hersek'i ilhak ettiklerini açıkladı. Babıali, Viyana'nın yarattığı şaşkınlıkla mahmur bir haldeyken, aynı gün bu defa Sofya'dan da bir haber geldi: O zamana kadar yine káğıt üzerinde Osmanlı toprağı sayılan ama apayrı bir prenslik olan Bulgaristan artık ‘‘bağımsız bir krallık’’ olduğunu ilán etti. Bütün bunların üstüne de, Yunanistan, hemen ertesi günü Girit adasını topraklarına kattığını duyuruverdi.

O devrin hükümet merkezi Babıali'nin, bütün bu oldu-bittilere protesto dışında bir karşılık vermeye ne gücü, ne de háli vardı. Viyana'ya, Atina'ya ve Sofya'ya gönderilen telgraflarla Osmanlı topraklarına yapılan bu tecavüzler kınandı ama bu arada herkesi şaşırtan bir de karar alındı: Avusturya'yla yapılan her türlü ticareti boykot edildi ve ithalát durduruldu.

Türkiye'nin Avusturya'dan yaptığı ithalátın büyük kısmında, eski giyimimizin belki de en önemli parçası olan fes vardı. Gerçi istanbul'da bir ‘‘Feshane’’ faaliyetteydi, işe özel sektör de el atmıştı ama yerli üretim ihtiyacın çok altındaydı ve kullanılan feslerin yüzde yetmişe yakını Avusturya malıydı. Bütün çabalarını devlete tek başlarına hakim olmaya sarfeden ittihadçılar, işlerine gelecek bir galeyan havası yaratabilmek için boykotu var güçleriyle desteklediler.

YiNE BiZ KAYBETTiK

Partili konuşmacılar istanbul'un hemen her meydanında nutuklar çekmede, halkı Avusturya malı fesleri kullanmamaya ve daha önceden satın aldıklarını da parçalayıp atmaya çağırmadaydılar.

Boykota katılanların sayısı gün geçtikçe arttı, Avusturya'dan gelen fesler satılmaz oldu, fesin yerini kalpağı andıran serpuşlar aldı ama bu milli galeyan sadece dört ay devam edebildi: Viyana ile masaya oturan Babıali, 26 Şubat'ta imzaladığı bir anlaşmayla Bosna-Hersek'in Avusturya toprağı olduğunu kabul edip bütün haklarından feragat etti. Birkaç hafta sonra da Sofya ile anlaştı ve bu defa da 5 milyon ingiliz altını tazminat karşılığında Bulgaristan'ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldı.

Ama değil 5 milyon, tek bir altın bile alamadık, zira Bulgaristan ödeyecek parası olmadığı bahanesiyle Rusya'yı devreye soktu, Ruslar tazminatı garanti ettiklerini ama Türkiye'nin kendilerine önceden kalma savaş tazminatı borcu bulunduğunu ve sözkonusu 5 milyon altının bu tazminata mahsup edildiğini söyleyip hiçbir ödeme yapmayacaklarını açıkladılar. Fes boykotu da bu arada kaynadı, gitti...

Bundan 83 yıl önceki ilk milli boykotumuzun öyküsü, kısaca işte böyle.
birisi telefon uretmek degil parcalarini uretmek minvalinde bir entry girmis. geldiniz mi muharrem incenin sozune. adam araba yapmayi birak o arabanin beynini yap yazilimini yap derken bosa mi konusuyordu?

1 saat icinde nasil bir katakulleye getirildiyse yediniz adamin tum iddiasini, yenilmesine musade edip adini milli irade koydunuz. simdi de neyi boykot etsek diye dusunuyorsunuz.
+1 ile katıldığım boykottur. Hayır biliyorum bir b*oka yaramayacağını ama safımız belli olsun.

Kerbela'ya su taşıyan karıncaya sormuşlar: "ne yapıyorsun böyle? Koca yangın senin bir damla suyunla sönmez.."
Karınca da: "biliyorum ama safımız belli olsun, gerekirse bu yolda öldü desinler."