bugün
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası8
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu26
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması17
- boşuna yaşıyorum hissi11
- murat kurum kurudu gitti8
- arda güler12
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı11
- futbolcu ismiyle nick almak11
- icardi190511
- icardi1905 silik olsun kampanyası24
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- sözlük kızlarının ayakkabıları14
- akp seçmeni16
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı10
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler12
- karınıza range rover alır mısınız18
- şu anda çalan şarkı8
- susmayan durmayan israile gemi ticareti10
- ali erbaş11
- anın görüntüsü17
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- güzel kızların size abi demeye başlaması12
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü23
- ismail kartal12
- sivasspor'a verilen penaltı27
- sinemaların batma aşamasına gelmesi22
- patiswiss17
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı14
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi19
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı31
- trollerin karışması8
- fenerbahçe11
- sözlük yazarlarının pankekleri13
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- stanleywhite10
- siklememenin getirdiği huzur9
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington13
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=203543
Amerika'da futbol neden tutmaz?
Tarihte sporun bu denli sanayileştiği, sporla bu denli yatıp kalkan başka bir ülke olmadı. Basket maçlarından gelir bile ihracat kalemleri arasında. Bırakın profesyonel liglerini, üniversiteler bile spora yatırım yapıyor. Liselerden iyi oyuncu kapmak için birbirleriyle yarışıyor, onlara burs veriyor, bilet satışı ve maçların televizyon haklarından her yıl milyarlarca dolar kazanıyorlar. Takım sahibi olmak o kadar kârlı ki önüne gelen servetine servet katıyor. George Bush başkan seçilmeden önce Teksas'ta bir beyzbol takımının ortağıydı. Mafyanın en büyük gelirlerinden biri maçlarda bahsi müşterek.
Tek bir takım tutmakla yetinen dünyanın tersine, Amerikalı yıl boyunca üç, hatta dört takım tutuyor - son baharda Amerikan futbolu, kışın basket ve buz hokeyi, yazın beyzbol. Golf, tenis, bowling, güreş, cabası. Otomobil yarışları o denli popüler ki, yılda bir kaç kez yarış seyredebilmek için sırf pistlere baksın diye yapılan apartman daireleri kapış kapış satılıyor. Portekiz'in eski diktatörü Salazar, "Futbol olmasaydı ülkemi idare edemezdim" sözleriyle ünlenmişti. Dediklerinde şu kadarcık doğruluk payı varsa burası totaliter düzen heveslilerinin cenneti.
Yatırımcıların tüm gayretlerine rağmen tek tutmayan futbol. Ligler kuruyorlar, Pele gibi dünyanın en iyi oyuncularını getirtip New York Cosmos gibi takımlarda oynatıyorlar, olmuyor.
Ligler iflas ediyor, pes etmiyor yenilerini kuruyorlar, gene olmuyor. Yıllardır gençlere okullara yatırım yapıyorlar. Yuvadan başlayarak, erkek-kız, çocukların en çok yaptığı spor futbol.
Bu gayretle ABD milli takımı günün birinde dünya şampiyonu olursa, gene bir şey değişmez. Her şeyin kazanmak, kazanmak ve daha çok kazanmak üzerine kurulu bu ülke insanlarının 90 küsür dakika boyunca bir maç seyredip 0-0 biten sonuca katlanabileceklerini düşünebiliyor musunuz? Amerikalılar için kazanmak kadar boyutlar, sayılar da önemli. Her şeyin en büyüğüne, en çoğuna meraklılar. Dünyanın en büyük tüketicisiler. En çokla, en büyükle, doymak bilmiyorlar.
Yüzlerce sayılık basket maçları yetmediği için oyun kurallarını değiştirdiler. Basketi onlar icat ettiklerinden olmalı, yaz boz tahtalarına dünyadan itiraz gelmedi. Yeni kurallara Londra'dan Tokyo'ya kadar herkes uydu. Daha çok sayı olsun diye 24 saniyede potaya topu atma zorunluğunu getirdiler, yetmedi. Basket alanına yarım aylar çizip dışından atılan her başarılı topu üç saydılar. Futbolda bu kadar uğraşıp, nice gayretlerden sonra gol olunca bir, baskette tek atışta üç sayı!
Amerikan futbolunda sayılar daha da abartılı. Topu rakip takımın alanının sonuna kadar götürmeyi başarmak, altı sayı birden. Bildiğimiz futboldaki bir gole altı gol birden tekabül ediyor. Rakip takımın savunmasını üç defa aşana 18, dört defa aşana 24 sayı! Her çocuğun yapabileceği, duran topa vurup 10 metre öteden direklerin üstünden geçirmek iki sayı daha.
Beyzbol maçlarında oyun süresi dokuz devre, ama birisi kazanırsa. Taraflardan biri galip gelene kadar saatlerce sürebiliyor, akşam yedide başlayan oyun gece yarısını geçebiliyor. Her maçın galibi olması lazım. Bir beyzbol takımı sezonda ortalama 200'e yakın maç yaptığına, beyzbol liglerinde elliye yakın takım olduğuna göre siz hesaplayın Amerikalının kazanma bağımlılığını, galibiyet sarhoşluklarına alışkanlığını.
Bu ülkedeki spor oligarşisinde futbolun şu kadar şansı varsa, o da oyunun Amerikalılaştırılmasında. Denerler mi?
Irak işgaline karşı saman alevi gibi yanıp sönen dünya çapındaki tepki, mesele futbol olunca, farklı olabilir diye düşünmek bile hepimiz için ibret verici...
Amerika'da futbol neden tutmaz?
Tarihte sporun bu denli sanayileştiği, sporla bu denli yatıp kalkan başka bir ülke olmadı. Basket maçlarından gelir bile ihracat kalemleri arasında. Bırakın profesyonel liglerini, üniversiteler bile spora yatırım yapıyor. Liselerden iyi oyuncu kapmak için birbirleriyle yarışıyor, onlara burs veriyor, bilet satışı ve maçların televizyon haklarından her yıl milyarlarca dolar kazanıyorlar. Takım sahibi olmak o kadar kârlı ki önüne gelen servetine servet katıyor. George Bush başkan seçilmeden önce Teksas'ta bir beyzbol takımının ortağıydı. Mafyanın en büyük gelirlerinden biri maçlarda bahsi müşterek.
Tek bir takım tutmakla yetinen dünyanın tersine, Amerikalı yıl boyunca üç, hatta dört takım tutuyor - son baharda Amerikan futbolu, kışın basket ve buz hokeyi, yazın beyzbol. Golf, tenis, bowling, güreş, cabası. Otomobil yarışları o denli popüler ki, yılda bir kaç kez yarış seyredebilmek için sırf pistlere baksın diye yapılan apartman daireleri kapış kapış satılıyor. Portekiz'in eski diktatörü Salazar, "Futbol olmasaydı ülkemi idare edemezdim" sözleriyle ünlenmişti. Dediklerinde şu kadarcık doğruluk payı varsa burası totaliter düzen heveslilerinin cenneti.
Yatırımcıların tüm gayretlerine rağmen tek tutmayan futbol. Ligler kuruyorlar, Pele gibi dünyanın en iyi oyuncularını getirtip New York Cosmos gibi takımlarda oynatıyorlar, olmuyor.
Ligler iflas ediyor, pes etmiyor yenilerini kuruyorlar, gene olmuyor. Yıllardır gençlere okullara yatırım yapıyorlar. Yuvadan başlayarak, erkek-kız, çocukların en çok yaptığı spor futbol.
Bu gayretle ABD milli takımı günün birinde dünya şampiyonu olursa, gene bir şey değişmez. Her şeyin kazanmak, kazanmak ve daha çok kazanmak üzerine kurulu bu ülke insanlarının 90 küsür dakika boyunca bir maç seyredip 0-0 biten sonuca katlanabileceklerini düşünebiliyor musunuz? Amerikalılar için kazanmak kadar boyutlar, sayılar da önemli. Her şeyin en büyüğüne, en çoğuna meraklılar. Dünyanın en büyük tüketicisiler. En çokla, en büyükle, doymak bilmiyorlar.
Yüzlerce sayılık basket maçları yetmediği için oyun kurallarını değiştirdiler. Basketi onlar icat ettiklerinden olmalı, yaz boz tahtalarına dünyadan itiraz gelmedi. Yeni kurallara Londra'dan Tokyo'ya kadar herkes uydu. Daha çok sayı olsun diye 24 saniyede potaya topu atma zorunluğunu getirdiler, yetmedi. Basket alanına yarım aylar çizip dışından atılan her başarılı topu üç saydılar. Futbolda bu kadar uğraşıp, nice gayretlerden sonra gol olunca bir, baskette tek atışta üç sayı!
Amerikan futbolunda sayılar daha da abartılı. Topu rakip takımın alanının sonuna kadar götürmeyi başarmak, altı sayı birden. Bildiğimiz futboldaki bir gole altı gol birden tekabül ediyor. Rakip takımın savunmasını üç defa aşana 18, dört defa aşana 24 sayı! Her çocuğun yapabileceği, duran topa vurup 10 metre öteden direklerin üstünden geçirmek iki sayı daha.
Beyzbol maçlarında oyun süresi dokuz devre, ama birisi kazanırsa. Taraflardan biri galip gelene kadar saatlerce sürebiliyor, akşam yedide başlayan oyun gece yarısını geçebiliyor. Her maçın galibi olması lazım. Bir beyzbol takımı sezonda ortalama 200'e yakın maç yaptığına, beyzbol liglerinde elliye yakın takım olduğuna göre siz hesaplayın Amerikalının kazanma bağımlılığını, galibiyet sarhoşluklarına alışkanlığını.
Bu ülkedeki spor oligarşisinde futbolun şu kadar şansı varsa, o da oyunun Amerikalılaştırılmasında. Denerler mi?
Irak işgaline karşı saman alevi gibi yanıp sönen dünya çapındaki tepki, mesele futbol olunca, farklı olabilir diye düşünmek bile hepimiz için ibret verici...
hiç bir amerikalı, yaklaşık 2 saat boyunca, skoru 0-0 bitme ihtimali olan herhangi bir oyunu izlemek istemez.
amerika'daki tüm sporların gösteri özelliği taşıması, şova yönelik olması. futbol diğer amerikan sporları ile karşılaştırıldığında daha az aksiyona ve durağan bir tempoya sahiptir ve nispeten daha fazla zeka gerektirir. (basketbol hariç, onu da zaten siyahiler oynuyor).
futbol diğer sporlara göre süresi daha uzun bir spordur,daha sıkıcı geçme ihtimali yüksektir,amerikanın en gözde sporu amerikan futbolu 60 dk dır.nba maçları 48 dk sürer.buz hokeyi amerikan futbolu gibi yine 60 dk dır.beyzbol diğerlerine göre uzun sürebilir ama sürekli her dk. her saniye bir heyecan vardır.amerikan sporlarının futboldan en önemli farkı ya kazanırsın ya kaybedersin mantığıdır.beraberlik yoktur.normal süresi berabere biten maçlar uzar.amerika'da insanların sporcuların,spora bakış açısı genelde bu şekildedir.özellikle amatör ruhla yapılan ncaaf ve ncaab liglerinde oyuncularda bu fazlasıyla görülür.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar