bugün

üçlemenin ikinci halkası olan film. Serinin son halkası olarak da Dilber'in Sekiz Günü adlı film çekilecektir.

cemal şan ın yönettiği, zeynep in sekiz günü nden sonra begüm birgören, serdar orçin ve ve ve uğur polat lı kadrosuyla serinin ikinci filmi.

dileriz ali, zeynep gibi değildir...
Serdar Orçin'in başrolünü oynadığı yerli filmdir. yönetmenliğini cemal şan yapmıştır.
alinin yedi günü 2.
(bkz: zeynep in sekiz günü)
sevdiğin kızın adı zeynep ise tıpkı senaryoda olduğu gibi kendisini çok seven birine değil de kendisini paçavra gibi kullanan bir adama gönül verişini gözyeşları eşliğinde izleyenen filmdir...ah ulannn be...zeynep bu güzellik var mı soyunda...
değişik ve çarpıcı bir tarza sahip üçlemenin 2. filmi. izlenesidir.
(bkz: dilber in sekiz günü)
neden beni bu halimle kabul edip aralarına almıyorlar?
neden beni sevmeleri için sürekli inanmadığım halde onların ilgisini çekip onlarla konuşmak zorundayım?
neden egom olmak zorunda?
neden onların arasında bencil olmak durumundayım?
neden var olabilmek için rekabet etmek zorundayım?

bakkaldaki adamın ali'ye yakarışı filmin özetidir.
http://gabrielucifer.tumblr.com/post/5980891172
rakı sahnesindeki küfürleriyle yaran filmdir. ilgili video:

not:videonun 2:05 ile 2:35 arasını izleyin yarılırsınız.
ufuk bayraktarın devleştiği bir filmdir. alinin 8 günü ve kader filmiyle de kendine hayranlığım milyarlarca kat artmıştır. ezel dizisindeki rolu hakkında yorum yapmıyorum cunku diziyi izlemiyorum.

(bkz: ufuk bayraktar)
filmin sonundaki şarkı mükemmel olur insanı gereksiz hüzne boğar.
öncelikle zeynep'in sekiz günü denen saçmalıkla aynı kişilerin elinden çıktığına inanmak zor.
sanırım oyuncu farkı, serdar orçin ve ufuk bayraktar farkı.

cemal şan yüz yıldır kafamızı siken klişeleri bu filme koymayı ihmal etmemiş.

gani müjde'den kurtulduk derken sen bari çıkma başımıza abicim ya.

aksıran tıksıran takkeli hacı amca, eski solcu klişelerinden bıktık abicim bıktık yeter artık aq ya.

--spoiler--
ali'nin sigara kullanmamasına rağmen çıktığından beri içerim ama şimdi dokunuyor demesi hoş bir ayrıntı.


--spoiler--
--spoiler--
ufuk bayraktar'la serdar orçinin çatıdaki konuştukları sahnede ufuk bayraktar müthiş bir oyunculuk sahneliyor ki film boyuncada takdire şayan bir oyunculukla dikkat çekiyor.
film derdini çok güzel anlatıyor,serdar orçin her zaman ki gibi çok iyi üçlemenin en iyi filmi hemen ardından ise ,dilberin sekiz günü geliyor.
--spoiler--
serdar orçin'in yazgı filminden sonra en beğendim ikinci performansı..tek başına filmi alıp götürmüş. ufuk bayraktar'ı es geçmek olmaz;az ama öz görünüyor..sanki rol yapmıyor,gerçekten yaşıyor.
serdar orçin'in performansı güzel. fakat ufuk bayraktar'ın performansı kesinlikle muhteşemdir bu filmde.
zeki demirkubuz filmleri tadında çekilmiş biraz film. hafiften yazgı'ya benziyor.
oldukça gereksiz film. ali'yi izlerken fenalıklar geçirilebilir. bir kaç artısı var, ufuk bayraktar'ın rolü yaşayışı, begüm birgören'in güzelliği. bir kaç güzel sahnesi var o da ufuk bayraktar'ın sahneleri. genel olarak izlenecek bir film değil.
(bkz: zaman kaybı)
dizinin başrol oyuncusu olan ali'nin karakteri yüzünden filmden soğuyanlar, beğenmeyenler varmış. iyi de adamın rolü bu !

hey allah'ım, nasıl bir milletiz. nasıl bir izleyiciyiz kitlesiyiz.
--spoiler--
- mahalleye yeni kız taşınmış.
+ zeynep.
- hı zeynep çıtır da, bi de bekarda yanlız kalıyor. ulan düşünsene o manitayı yatağa uzatıcaksın yatağa yatıcaksın beş saat böyle elini hiç sürmüyeceksin manitaya, sonra bi uyanacaksın böyle nazikçe kibarca onu uyandıracaksın sonra böyle üzerine bir çıkıcaksın çatır çatır çatır çatır......
--spoiler--
kapitalizmi, egolarımızı, bunalımlarımızı sadece 5 dakikalık bölümünde adeta aptallaştırarak anlatan, oyuncusuyla, senaryosuyla, mesajıyla mükemmel bir film.

http://www.youtube.com/watch?v=KhGkWRLtQLs


bu sahne, aşk acısının gerçek örneklerinden birisidir.
Ömür boyu hücre hapsi yemiş insana bile seyretmesini tavsiye etmeyeceğim film(?)dir.
sinemadan soğudum yenmederim.
değişik bir film. aslında tamamiyle 4s kuralı üzerine kurulu bi film. ama kendini asan adamın bakkalda yaptığı konuşma cidden içler acısıydı. bana hayatta nasıl bi yere gelmeye çalışmamıızı, sürekli bir şeyler istediğimizi ve sürekli birilerini memnun etmeye çalıştığımızı anlattı.

filmin en canımı alan yeri ise 59. dakika ile 69. dakika arasında zeynep’in mehmet’e olan aşkını anlattığı sahne. çoğumuzun başına gelmiştir zaten öyle bir şey.
hayat akarken tarzı işlenmeye çalışılan bir filmdir. filmde birçok fikir bir araya konulmuş, korkak ve dürüst olmak ile cesur ve hayvan olmak ikilemi işlenmiştir. birkaç çeşit toplumda görebileceğimiz insan çeşidine yer verilmiştir. mesela farklı biri, filmin başrolündeki ali karakteridir. ali gibi insanlara toplumda pek rastlamazsınız, rastlasanız da onun iç dünyasını, düşündüklerini tahmin etmeye kafa yormazsınız. yormazsınız, çünkü sıkıcı gelir. monoton bir hayat, acaba ne olur kuşkusuyla korkarak içe atılan sözler, insanların sizi ezmesine izin vermeniz.

şahit yazarlar diye bazen biz de susmuyor muyuz gördüğümüz şeylere. karı ile koca arasına girilmez inancı, ya da tecavüze uğrayan insana müdahale edememek mesela. gerçekten güzel ayrıntılardı. bakkala gelen adam, haklıydı, dedikleri doğruydu. insanlar çok değişti, herkes birbirinden bir şey bekliyor, o kadar hızlı yaşıyoruz ki kendimizden kaçıyoruz. ve adam yardım istedi, ali yardım etmedi. çünkü korktu ya da genel olarak karakteri öyleydi. bu noktada aklıma filmdeki bir eksiklik geliyor, neden içç konuşmalar yok? ali adama neden yardım etmedi? hepimizin bildiği gibi iç konuşmalarımızı susturamıyoruz ve ne kadar istersek isteyelim, içimizden konuşuyoruz. ali içinden ne konuşuyor anlamıyorum ama orada çok hazine olduğu kesin.

filmde aşkı da irdelemiş. zeynep' in sevdiği mehmet karakteri tam bir odun. fakat zeynep seviyor bu adamı, acaba sevgi bu mu? ya da aşk? yoksa bu bağımlılık mı? bence bu bir aşk değil, bu bir ten çekimi olabilir, ya da insanın tecavüzcüsüne aşık olması gibi bir şey. ali aşık olunabilecek biri değildi bence. ama mehmet hiç değildi. kızlar neden kendilerine kötü davranan birine aşık olur? ya da zeynep' in mehmet' in bağlama çaldığı için iyi biri olduğuna inanması ve daha sonra ondan dayak yemesi ama onu bırakamaması kendi içinde çelişmez mi? genelde birçok erkek düşünür bunu, neden kızlara kötü davranan hayvanların sevgilisi var da benim yok şeklinde.

hayat iyilere göre kötü bir yer mi? iyiler cesur değil midir? olamaz mı? insanlar bencil mi olmak zorunda? bu soruları hatırlattı bu film bana. aslında insanlık tarihinden beri var olan soruları tekrar sundu. peki çözüm bulabildi mi, hayır. sadece gösterdi.

aşk insanı büyütür. ali' nin bu sekiz günden sonraki hayatı böyle olmayacak. değişecek. belki daha cesur biri olacak ve hayatı daha iyi anlayacak. o değil de kiracısının ağzına bir tane çaksa içimin yağları eriyecekti. bir adam nasıl bu kadar itici ve ruhsuz olabilir? yaşadığı hayat çok doyumsuzdur bence. toplumda böyleleri de var.
güncel Önemli Başlıklar