bugün

içinde bulunduğunuz durumu farklı bir biçimde hissetmenize sebep olan durum.
(bkz: krizin türkiye yi teğet geçmesi)
ölüm gerçektir. hatta dünyadaki en büyük geçektir diye biliriz. ama insan onu bir türlü algılayamaz.
algılama öznel,gerçeklik ise nesneldir.
algı sizi yanıltır, gerçek acıtır.
500 days of summer filmindeki durumdur..
kişi ne algılar, gerçek nedir.
algı; kişiye özel olduğu gibi topluma özgü de olabilir...**
insan algıladığını gerçek kabul eder, oysa gerçek, algılayamadıklarımızdır.**
buna bir örnek verecek olursak : ardayı messi sanmak algıdır,ancak ardanın messinin sol kramponu etmeyeceğini bilmek gerçektir.
çoğu durumda gerçeklik algısı, algılama kabiliyetimizin sınırları içinde kalacağından gerçekten farklı olacaktır.
Ayrıca (bkz: gerçek)
algıda sorun yok ise; algılanan=gerçek
algıda sorun var ise; algılanan=hezeyan(=illüzyon)
algılanacak bişey yok ama algılanan bişey varsa=hallüsinasyon *
(bkz: gerçeği yemişim algıma bişey olmasın)*
algı gerçeğin yerini almaktır, gerçek ise algılamaların içinde yok olmuş varoluşsal bir durumdur.
algıya yön verilebilir ama gerçeğe asla.
(bkz: algida)
bir an yaz geldi gibi algıladım ama gerçekte daha mayıs ayı imiş.
hayatla olan tüm kavgaların nedeni, bazen de gereksiz mutlulukların.
algı= subjektif, özneye bağlı
gerçek= objektif ,nesneye bağlıdır.
algı değişkendir gerçek sabittir.
insanın algıladığı şey gerçektir. algı dediğimiz olay sinirler vasıtasıyla ayırtedebilme noktamızdır. zaman bile gerçek değil bir algı meselesidir.
şartlanmış bir beyindeki sabit fikirleri canlandırıp duygusal tepkiler yaratarak mantığın bloke edilmesi, ülkemizin içine sokulduğu parçalanma, taassuba ve kara faşizme yönelme, çağdaşlıktan uzaklaşma, gelişmişlerin ve yerli derebeylerinin ucuz emek deposu ve pazarı olma sürecinde en önemli enstrüman olmuştur.

yapılan son derece kötü işler bile, nasıl kandırılacağı bilinen bireylere çok iyi veya normal işler gibi gösterilebilir.

belki birey sağduyusu ile mantık hatasını farkeder, ama daha kolay olan yolu seçer ve arka planda hep var olan sabit fikirlerin coşturduğu duygular zaten çok zayıf olan entelektüel kapasitesine ve dolayısıyla mantığına ağır basar.

buna, halkı yönetme ve yönlendirmede algı yönetimi denilmektedir.

bu insancık tipi, sadece büyük bir felaket yaşandığında, yani onca anlatılan ve gözler önünde yaşanan gerçekler ve açık tehditler varken, ancak kendi dar çerçeveli kısır yaşamında aleyhine somut müdahale hissettiği anda ayılacak ve başka bir algı yöneticisinin peşine düşüp eski yaşamını tekrar canlandırmayı umacak kadar boştur.
elektromanyetik dalgaların farklı frekansta salınması sonucu renkler ortaya çıkar. renkleri görmek bir algılama biçimidir. gerçek ise elektromanyetik dalga boylarının uzayıp kısalmasından ibarettir.

bu sadece renkler için geçerli değil. insan yapısı gerçeği birebir tecrübe etmeye engel olan bir şeydir ve konu insanla da sınırlı kalmaz. evrende bir araya gelen maddelerin oluşturduğu her karmaşık canlı yapı gerçeği olduğundan farklı şekilde algılamaya mecburdur. bir enerji formu veya foton taneciği olsaydınız bile gerçeği birebir algılayamazdınız. zaten ünlü çift yarık deneyindeki gözlemci etkisi sorunu da buradan kaynaklanır. yardımcılardan bağımsız olarak gerçeği olduğu gibi görmenin tek yolu ona onuna ait olmadığı yerden bakmaktır. bu da uzay-zamanın içine dahil olmamayı gerektirir. böyle bir şeyi başarabiliyorsanız gerçeği olduğu gibi görebilirsiniz.