bugün

Dağların ıssızlığı, sessizliği, güzelliği ve gizemleri yine seni çağırır. Düşersin yollara. Mutluluğa..
Sırtında koca bir çanta, içinde evin yemeğin.Sonra başlarsın tırmanmaya. Yükseklere vardığın da doğanın sesi ve Dünya'nın sessizliği ile devam edersin yoluna. O sessizlik içine işler. Issızlar da hayattaki tek kişi sanki sen olursun.
ileride yürüdüğün patikanın üzerinde bir yaban görürsün. Taş atarsın kaçmaz. Ne olduğunu bilemez korkarsın. Dağ aslanı zanneder, kat ettiğin yolları var gücünle önüne katıp koşarsın. Ama yaban seni takip eder. Nefesin kesilir bir nokta da durursun. Bire bir hesaplaşma zamanıdır artık. Çantanı fırlatır, içinden bir somun çıkarır parçalara böler yabana atarsın. Ekmeğini paylaşırsın. Ve sonunda ''artık git ne olur git'' dersin. Anlar seni ya da sen öyle zannedersin. Koca sarı kafasını sallayıp ağır ağır aşağılara doğru inmeye başlar. Sana yol vermiş, yolundan çekilmiştir artık.
Sen girdiğin şoktan çıkmaya çalışken, çantanı tekrar sırtlanır, kaybettiğin zamanı telafi etmek için adımlarını hızlandırırsın.
Ama o alev alev bakan bir çift gözü asla unutmazsın.
Kalabalıklara geri döndüğünde, o anılara tutunur, gideceğin yeni yolların, yaşayacağın yeni maceraların hayalleriyle yaşarsın.
Özlersin, hep özlersin..
Ve beklersin seni çağıran o sesi işitmeyi, dağların sesini..