bugün

Orman içinde dağda bir evimiz var. Değişiklik olsun diye bir gidelim dedik, kış kıyamette dağa çıktık. Nerden kış kıyamet demeyin dağ kar ve buzla kaplıydı, durmadan kar yağıyordu. Neyse efenim, eşyaları eve taşıdık, sobayı yaktık. Evin içi lambri kaplı olduğu için hemen ısındı. Sıcak bir odada ormana bakıp kar yağışını izlemek gibi güzel bir duygu yok.

Aşağı katta misafir bölümü var. Bir kolaçan edeyim dedim ve içeri girdim. Yatak odasında yerde havayolları poşeti gördüm, delik deşik, lime lime edilmiş. içindeki kekler yerlere saçılmış. Çilek reçelinin plastiği kemirilmiş reçeller yere dökülmüş. Herhalde babamın misafirleri gelip kalmış ve poşeti de unutmuşlar. Zeytinler sağda solda kemirilmiş, acaip değişik bir manzara. Sanki küçük fareler odada alem yapmış. Yatağın örtüsünü kaldırdım, bir de ne göreyim; Beyaz çarşafın ortasında bir çilek tanesi- reçelden- duruyor ve bol miktarda- afedersiniz- fare kakası. Alem yaptıkları yetmemiş, yatağın içine de yemek taşımışlar, kimbilir o yatakta daha neler yaptılar diye düşündüm.
akşamdan kalma rakı sofrasında peynir tabağına kıvrılıp sızmış fareler bu gruba örnektir.