bugün

bazı durumlarda insanın yapmak zorunda olduğu bir eylem olarak karşımıza çıkar.

efendim, geçenlerde bir gün arkadaşlarla starbucks'ta kahve içerek güzel geçirdiğim bir günün ardından nihayet evime gelmiştim. yorgun olduğum için anneme bir merhaba dedim ve hemen odama çıktım. o sırada hizmetçimiz olan pakize yerleri silmeye devam ediyordu. bu pakize inanılmaz derecede varoş bir insandı ve nedense kendisinden pek haz etmezdim. içimden bir ses pakize hakkında hiç hoş olmayan şeyler söylüyordu. sonra bende su içme isteği uyanınca mutfağa gitmek amacıyla tekrar aşağı indim. o sıralarda annem ve hizmetçi pakize'nin konuşmalarına kulak misafiri oldum. duyduklarıma inanamadım. pakize akp'ye oy veriyordu, annem de akp'ye oy vermenin ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyordu. kan beynime gitti. meğerse hissetmişim, bu kadından boşuna işkillenmiyordum. üstelik pakize "olsun adam namaz kılıyı. olsun yol yaptılar. ak parti gitse yerine kim gelecek? chp gelse o da çalacak." gibi klişelerle hiç de utanmadan kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu. anneme de bir akp'liyle konuşmayı hiç yakıştıramadım, hemen kovması gerekirken bir de karşısına almış konuşuyordu. bu sinir harbi içerisinde "bu ne rezalet!" diye bağırarak mutfağa daldım. pakize'ye "akp'ye oy veren biri bu eve giremez ulan! sen ne hakla burada çalışıyorsun?" diye kızdım. ardından "senin bu evle hiçbir ilişkin olamaz. bu evin tek erkek evladı olarak işine son veriyorum. çabuk siktir git buradan!" diyerek işten çıkardım. bu sırada pakize'nin döktüğü timsah gözyaşları kafamdaki ateşi söndürmüyordu. annem "dur oğlum ayıp." dese de dinlemedim. aslında onun kovması gerekirdi bu durumu öğrenir öğrenmez. pakize bohçasını aldı ve gitti. evimi bir akp'linin işgalinden kurtarmanın mutluluğuyla tekrar odama geçtim ve internetten elit hizmetçi ilanlarına bakmaya başladım.
(bkz: mhp ye oy veren özel şoförü işten kovmak)
gece gece akla gelmesi biraz hüzünlendirse de haklı olduğumu hatırlayınca vicdanımı rahatlattığım olay.