bugün

Türkiye gibi ülkeleri bölmek salt silah gücüyle olmaz. Hem nüfusumuz büyük hem de tarihsel geçmişimiz olarak bu şekilde bölünmesi zor bir medeniyetin çocuklarıyız. Emperyal güçler bunu biliyor. Bu sebeple Atatürk'ün ölümünden sonra adım adım bunu işlediler. Ancak bugünlerde meyvelerini almaya başlamaları da, aslen ayrıntılı incelenirse atatürk dehasıdır. Dilim döndüğünce anlatayım.

Atatürk, cumhuriyet kurulduktan sonra sermaye olmadan, osmanlı borçlarını da kabullenerek sınai kalkınma hamlesi başlattı. Birkaç yılda, ithal ettiğimiz malların %85'ini yerli üretim ile üretir hale getirdi. 2. kalkınma planını uygulamaya ömrü yetmedi. Tabi bu arada sayısız fabrika kurdu. Toprak reformu yaptı. Ağalık sistemini çökertti. Sosyal devlet anlayışına hizmet ederek köy evlerini kurdu vs. sayısız şey.

Atatürk'ün ölümünden sonra emperyalistlerin en can alıcı hamlelerinden biri marshall yardımları denen yardımlardır. Bizim sınai kalkınmamız tüm dünyada ilgi uyandırdı. Hatta 1930'ların ünlü iktisatçısı A. Rostow, "Atatürk'ün Türkiye'si böyle giderse süpergüç olur" demiştir. Bunun boş laf olmadığının kanıtı şudur: Atatürk döneminde büyüme ortalamamız %7,4'tür. Oysa cumhuriyet tarihimizde bu oran %4'lerin altına inmiştir. Yani Atatürk'ün büyüme oranlarını da sayarak bu ortalamaya ulaşıyoruz. Onun kredisi de var. Eğer %7,4'lük oran devam etseydi, bugün gsmh'si en yüksek 5 ülkeden biriydik. Ne oldu da bu hale geldik?

Marshall yardımları ile sınai kalkınmamızdan endişe duyan Amerika, bize dedi ki: "siz tarım ülkesi olun. siz tarım yapın biz sanayi. Mukayeseli üstünlükler teorisi kapsamında böyle karlı çıkarsınız". Nedir bu teori? Mevcut kaynaklarınızla tarım yapmak size daha ucuza mal oluyor demek. Yani çok kar getiren sanayi yapmayın, az kar getiren tarım yapın demek bu. Biz size tarım malzemeleri de sağlayacağız dediler ve AKP gurusunun atası olan Adnan Menderes, -ki onun de berisi var ama cumhuriyet tarihinde Adnan Menderes baş kazıkçımızdır- tamam dedi. Bütün sınai kalkınma hamlelerinden vazgeçildi. Bu sayede avrupa kalkınırken biz yerimizde saydık. Biz 1 kar ederken, avrupa 5 kar etti. Biz 1 karla onlara buğday sattık, onlar 5 karla bize makine sattı.

Yıllarca bu böyle devam etti. Devrim otomobilleri projemize çomak soktular. Ürettirmediler. Oysa o proje ülkemizin kalkınması için önemli idi. Cumhuriyet tarihimizin en önemli müteşebbisi Nuri Demirağ'ı dahi küstürdüler. Kimdir Nuri Demirağ? Cumhuriyetin genç yıllarında Yeşilköy'de uçak fabrikası kuran adam. Onun NUD-36 adını verdiği Uçaklarını devlete satmak istedi almadılar. Amerika'dan emir gelmişti. Sonra Belçika'ya sattı. Göndertmediler. ispanya'ya sattı engel oldular. Finlandiya ile görüştü yine sattırmadılar. Sonuçta o uçaklar Yeşilköy'de fabrika'da çürüyerek yok oldu. Paraşüt konusunda da ilktir Nuri Demirağ. Hani 10. yıl marşında "demirağlarla ördük ana yurdu dört baştan" der ya, orada anayurdu demiryolları ile ören adam da Nuri Demirağ'dır. Bu adamı ülke menfaatine gidiyor diye yok ettiler. Unutturdular. Kim yaptı bunu? Emperyal işbirlikçisi Tayyip'in ataları.

Emperyalistler silahla bölemedikleri ülkeyi, ekonomik olarak yok edip, sonra da kımıldayamaz hale getirmek istediler. Cuntacılıkla solu yok ettiler. mhp nin kanlı tarihi'ni yarattılar. Faşizmi körüklediler ve kendi içimizde bizi böldüler. Her türlü şeye potansiyel yarattılar. Ama yetmezdi. Ekonomik iflas gerekti. Özelleştirme adı altında ab ayağına devlet elinde ne kadar üretim işletmesi varsa AKP iktidarında sattılar. Tüpraş, Petkim gibi tekel olan birçok işletme marka değerinin altına satıldı. Düşünün Tüpraş satılıyor ve yıllık 1 milyar dolar net karı var, ama 800 milyon dolar taksitle 4-5 yıllık vadeye satılıyor. Bunun adı peşkeştir. Bana satsalar ben de alırdım. Bir de satılsın diye devlet kredi veriyor. Bunun ülkeyi yok etmeye çalışmaktan başka açıklaması yoktur. Aydın Doğan'ın 20 milyar dolar borcunu, medya desteği aldılar diye ötelettiler %1 faizle. Bunlar inanılmaz şeyler. Geçenlerde maliye bakanı Kemal Unakıtan bir açıklama yaptı. "Ne komünist ülke sat sat bitmiyor" diye. Satılan her işletme halkın sırtına vergi yükü oldu. Çünkü arayı kapatmanın tek yolu onlara göre vergi idi. Halk daha da fakirleşti. Bankalar satıldı ve para politikası yapamaz olduk. Çünkü siz ne kadar bankalara para arz ederseniz edin, yunanı, ingilizi, ermenisi, amerikalısı bankaları aldı. işlerine geldiği gibi para satarlar. Halka değil, kendilerine hizmet ederler. Nitekim öyle de oldu. Hükümetle bir olup halkı soydu bankalar. Hala da soyuyor.

Özelleştirme, Avrupa'da var diyorlar ya hani. inanmayın. Orada özelleştirme hissedarlık şeklindedir. Hepsi satılmaz. Ortalamaya vursanız, %10 ile %40'lar arasında seyreder. Hepsi satılmaz. Almanya'da Wolswagen'in satışı gündeme geldi. Kıyamet koptu "satılamaz" diye. Sattırmadılar. Avrupalılar özelleştirmeye böyle bakar. Bizimkisi tamamen yutturmaca. ingilizler borsada 25 milyar dolar kaybetti diye bizim elektirik zamları böyle yükseldi. Açıklarını finanse ediyorlar. O zaman Tayyip açıklama yaptı: "elektirik zamları gerekli" diye. "Cari açık var" diye. Ulan zaten sattınız özelleştirdiniz. Devletle ne alakası var zamların? Bu bir aymazlıktır.

Mesela Türk Petrol Kanunu/#4517706 çıkardılar. Silahla Irak gibi işgal etmeye gerek kalmadan, elin oğlu istediği gibi geliyor, çıkardığı petrolün %1'ni bize bırakarak ülkesine götürüyor %99'unu. Daha birçok ayrıntısını kanunu inceleyerek de görebilirsiniz.

Şimdi cari açık, öyle arttı ki, bir ekonomist olarak şunu açık ve net söyleyebilirim ki: Cari açıklar 80 yıllık cumhuriyet birikiminin 4 katı hale geldi. kapanamayacak derecelere ulaştı. Abd, israil bizi kredilerle fonladığı sürece halk bunu anlamıyor ve anlamayacak. N'oldu? Kar getiren her şeyi özelleştirdiler. Devletin geliri bitti ve cari açık bu sebeple hortladı. insanlar bu sebeple işsiz. Çünkü açığı kapatmak için vergileri arttırdılar. Ama halk bunu anlayamıyor.

Yarın öbür gün devletin ekonomik olarak tamamen eli kolu bağlandığında iflasa yakın; kesecekler kredileri. Binecekler tepemize. Diyecekler ermeni soykırımı, diyecekler kürdistan, diyecekler Kıbrıs... terörü hortlatacaklar. Güneydoğu'da Atatürk'ün Hatay'da yaptığı gibi referandum yapacaklar ve kaybedeceğiz toprakları. Bu sefer kimse ses de çıkaramayacak.

--------------------------------------------------------------

AKP'nin ilkleri ve enleri

- BOP'a eşbaşkan bir başbakana sahip olunması.
- Büyük israil Projesi'ne destek veren başbakana sahip olunması.
- BOP ve Büyük israil Projesi'ne katkılarından dolayı üstün cesaret nişanı alan başbakana sahip olunması.
- Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan dış borcun 2 katının 6 senede yapılması.
- Dış borcun un yüksek seviyeye ulaşması.
- Açık havada mayo reklamının yasaklanması.
- Barzani'nin kardeş ilan edilmesi.
- 23 Nisan'da Kur'an okuma yarışmasının düzenlenmesi.
- ithalatın en yüksek seviyeye ulaşması.
- TC ibaresinin okul tabelalarından kaldırılması.
- imamların bürokrat olması.
- ABD'de başbakanın pazarlanması.
- Türk askerinin başına çuval geçirilmesi.
- Halka hakaret edilmesi.
- Şehitlerin aşağılanması.
- TC ibaresinin okul tabelalarından kaldırılması.
[url]http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/387871.asp[/url]
- Enflasyonun 4 katından fazla doğalgaz, 3 katından fazla elektirik zammı yapılması.
- Tekerlekli sandalye alan engelli vatandaşlara ilk defa ötv vergisi koyan hükümet olması.
- Tarıma verilen desteğin 1 yıl içinde 500 trilyona kadar gerilemesi.
- Eğitime ayrılan bütçenin en düşük oranlara inmesi. En son %0,07 idi ama ondan da kesinti yaptılar son bir kararla.
- Abdullah Öcalan'a "sayın" denmesi.
- Bir maliye bakanının kendisi ve oğlunun açtığı şirketlerde gerekli alımları yapması için ilgili alanda nokta atışı ile vergileri sıfırlayıp, işi bittikten sonra vergileri eskisinden de fazla arttırıp sektörde lider olması.
- Başbakan'ın oğlunun elmas/pırlanta işine girmesi ile bu mücevherlerden verginin sıfırlanması.
- En yüksek dolar bazında hazine borçlanma faizi: %27.6
- ilk kez cari açığın üstünde borçlanma yapılması
- En yüksek kişi başına borç: 7000 doları da aşmış durumda.
- ilk defa bir başbakanın memur sendikalarına "imf'yi ikna edin" demesi.
- ilk kez yunan kilise bankasının Türkiye'de banka alması.
- "iMF'ye ümmük sıktırtmam" deyip tarihin en ağır stand by anlaşmasının imzalanması.
- ilk defa domuzun kesimlik hayvanlar sınıfına alınması ve teşvik kredisi verilmesi.
-ilk defa kamunun kamuya olan borcu piyasadan borçlanılarak ödenmesi.
- ilk defa bir başbakanın işsizliğin dünya gerçeği olduğunu söylemesi.
- ilk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanınması.
- ilk defa bir Amerikan şirketinin vuku bulmuş 100 trilyon vergi borcunun affedilip silinmesi.
-ilk defa bir kanunun daha uygulanmadan değiştirilmesi. 5018 sayılı kamu mali yönetimi ve kontrol kanunu ile türk ceza kanununun daha yürürlüğe girmeden değiştirilmesi.
-ilk defa petrol kanunu ile yabancılara 50 yıllık imtiyaz verilmesi. (sanki petrolün 500 yıllık geleceği var)
- ilk defa petrolden alınan verginin %1'e indirilmesi. eskiden %12 idi.
- ilk defa petrol çıkarma tesislerinin yabancı mülkiyetine açılması.
- ilk defa petrol tesislerinde yabancı çalıştırabilmenin serbestliğinin kanunlaşması. önceden bir türk'e ait olmalıydı tesisler.
- ilk defa ülkeden çıkarılan petrolün tamamının %1'inin devlete verilerek kalanının memleket ihtiyacını umursamaksızın dışarıya götürülmesi. Önceden karadan veya denizden çıkarıldığına göre %50 ve %60'ının memleket ihtiyacına harcanması zorunluluğu vardı.
- ilk defa düşük faizli dış borcun yüksek faizli iç borç ile ödenmesi.
- ilk defa döviz sürekli düşerken döviz cinsi borçların tl cinsinden borca çevrilmesi.
- ilk kez israilli işadamına gizli bir şekilde 800 milyon dolar kaynak aktarılması.
- ilk defa bir başbakan baş danışmanının amerika'ya "bunu kullanın, dini inandırıcılığı işinize yarar, süpürge gibi atmayın" demesi.
- ilk defa zinanın suç olmaktan çıkarılması.
- ilk defa bir başbakanın ve dışişleri bakanının, islamiyeti yok etmeye yemin eden bir papanın heykeli önünde fotoğraf çektirmesi ve AB anayasasını imzalaması.
- ilk defa iletişim sektörünün tamamının yabancıların kontrolüne geçmesi.
- ilk defa bir iktidar "ben ülkemi pazarlamakla mükellefim" dedi ve "alıyorlarsa götürmüyorlar ya" dedi.
- ilk defa bir başbakanın Türkiye'de 36 etnik grup olduğunu söylemesi.
- ilk defa bir başbakanın "dini kullandık" demesi.
- ilk defa bir başbakanın Türk bürokratlardan evvel yabancı bürokratları bilgilendirmesi.
- ilk defa br başbakanın çiftçiye "gözünüzü toprak doyursun" demesi. Atatürk, "köylü milletin efendisidir" demişti.
- En yüksek işsiz sayısına ulaşılması.
- ilk defa Kuzey Kıbrıs'ın milli mesele/dava olmaktan çıkarılması.
- ilk defa bir başbakanın yapılan bir ihaleden önce uçak istemesi ve sonrasında mercedes'e razı olması.
- ilk defa bir başbakanın Kızıhaç'tan nişan alması.
- ilk defa bir başbakanın abd askerleri için sağ salim dönmeleri adına dua ettiklerini açıklaması. Bizim askerlerimize "askerlik yan gelip yatma yeri değildir" demiştir.
- ilk defa enflasyon % 20 artarken, pancar fiyatları 99 kuruştan, 88 kuruşa indi.
- ilk defa fındık fiyatları, maliyetinin altına düştü.
- ilk defa bir başbakanın tarihsel haklarımızın olduğu ve türkmen bölgesi olan Kerkük için, Türkmenlerin bölgeden silah zoruyla Kürtlere devredildiği bir dönemde "Kerkük Iraklılarındır" demesi.
- Fındık fiyatları yüzünden fındık üreticilerinin en büyük mitingi yapması.
-ilk defa borcun gayrısafi milli hasılayı aşması.
- ilk defa şirketlerin yatırım istisnası kaldırılması.
- ilk defa bir cami, kiliseye çevrildi.
- ilk defa kiliseler ve havralar imar planında yer aldı.
- ilk defa bir başbakanınyahudi think tank kuruluşundan üstün cesaret ödülü alması
- ilk defa TBMM tarafından tezkere reddedilmesine rağmen, dışişleri bakanlığı genelgesi ile Amerikan savaş araç ve gereçlerinin Türkiye üzerinden Irak'a aktarılması.
- Tarımdan kopan insan sayısının ilk defa 2 milyonlara yaklaşması.
- ilk defa bir dışişleri bakanının Abd'nin Irak'taki katliamlarına, "Abd'nin Irak'taki başarısı başarımızdır" demesi.

-----------------------------------

Türk Petrol Kanunu incelemesi

Akp ile petrol kanunu yerine hem ismen, hem içerik olarak değiştirilmiş petrol kanunudur.

- Eskiden petrol çıkarılırken karadan ve denizden çıkarılan petrollerin %50-60'ı memleket ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmak zorunda idi. Yeni kanunda bu oran %0'a indi ve ülkemizden çıkan petrolün tamamı götürülebilecek.

- Eskiden petrol çıkarmak için kurulan tesislere bir Türk'ün sahip olması gerekti. Türk işçi çalıştırma zorunluluğu vardı. Yeni kanunda yabancılar da tesis kurabilecek ve türk işçi çalıştırma zorunluluğu ortadan kalktı.

- Eskiden stratejik noktalarda, tarihsel dokusu önemli yerlerde petrol çıkarılması yasaktı. Şimdi bu madde de kaldırıldı. isteyen Dolmabahçe Sarayı'nda bile petrol arayabilir (çünküsü altta).

- Eskiden petrol araması/sondajı yapabilmek için fizibilite raporu şartı vardı, petrol bulunması gerekiyordu, bulunsa bile çıkarılması için üstte saydığım birkaç maddeye uygunluğu da gerekti. Şimdi ise bunlar kalktı. Herhangi bir yerde petrol olduğunu iddia edebilecek biri, engelle kalkışmadan petrol arayabilecek.

- Eskiden çıkarılan petrolün %12,5'i vergi olarak devlete kalıyordu. şimdi bu oran %1'e kadar indirildi.

[b]not[/b]: Görülen o ki, elin oğlu istediği yerde petrol çıkaracak, kendi elemanını istihdam edecek, %1'ini bize verip, kalan %99'u ülkesine bedavaya götürebilecek. Akp'nin bu petrol kanunu, ülkemizin nasıl bedavaya düzüşmek zorunda olan bir hayat kadını gibi peşkeş çekildiğinin kanıtıdır. Hiçkimse korkmasın, biz arkamızı böyle döndükçe kimse bize kurşun sıkmaz. Kimse bizi birbirimize düşürmez. Bizlere bahşettikleri açlık, yokluk; bizleri düşünen yöneticilerimizin iyi niyetindendir(!).
(bkz: ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI GÜNCESi)
(bkz: kuresellesme ve kapitalizme sol bakis/#4801927)
akp'nin ege'yi yunanistan'a, güneydoğu'yu ingilizlere, karadeniz'i rusya'ya, doğu anadolu'yu ermenistan'a, marmara ve trakya'yı bulgaristan'a, iç anadolu bölgesini de meksikalılara verme planıdır.
abd nin ortadoğu planlarında bizim cumhurbaşkanımızın elçi gibi kullanılmasıyla anlaşılabilecek plan. büyük osmanlı hayalleri kuranlar ellerindeki anadoluyu da kaybedince akılları başlarına gelecek.
bu ülke bölünecek olduktan sonra, ak partiymiş kara partiymiş bunu engelleyemez! sadece halk engelleyebilir.

atamız ne demişti: "muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur."
1.rte' ye inanan ve inanmayan sorunsalı;
kuzey ırak' ta mehmetçiğin başına çuval geçirilirken sesini çıkarmayan, annan planı dayatılırken bir ki üç tıp oynayan, ancak yerel seçim öncesi davos' ta rüzgar yapmayı çok iyi bilen bir başbakan..kendisine inanan ve inanmayanlar arasındaki farkı iyice açmış, ve inanç konusunda bir bölme yaşatmıştır.
2.türbanlı-türbansız sorunsalı;
türbanlıların hiçbir şekilde sorununun olmadığı zamanlar, * türbanlı arkadaşlarımız üniversitelere serbestçe girip, sadece fakültelerine başları kapalı giremediği zamanlar, abuk sabuk yıllar süren gündem oluşturup ülkeyi türbanlı türbansız konusunda bölme yaratmıştır.
3.türk-kürt sorunsalı;
çanakkale' de omuz omuza savaştığımız kürt kardeşlerimizle aramızda sorun yokken demeyelim ama en azından bu kadar azılı sorunlar yokken, kendi eliyle trt 6' yı kurarak üstüne yetmezmiş gibi kanalın açılışını kürtçe yapması. halbuki biz gerizekalıyız ki bunlar olduktan sonra kürtler üniversitelerde özerk bölüm istemeyecek, mecliste kürtçe konuşma yapmayacak..
armutuz biz ki kürtlere tanınan bu imtiyazları yarın bir gün boşnaklar, gürcüler ,çerkezler istemeyecek..
4.dinci-dinsiz sorunsalı;
sadece kendi parti ve partilisinin allah'ı bildiğini, kul hakkını savunduğunu ve dinin gereklerini yerine getirdiğini savunan bir başbakan.. oysa ki chp'lisi, mhp'lisi, dsp' lisi kafir yada dinsiz yada münafik değilmi?
oysa ki kul hakkını bilen bir başbakan kendi oğluna gemi(cik) ler almayı yada oğluna sarraf dükkanı açıpta altından kdv yi kaldırmak isteyen bir başbakan..ve kul hakkı..
ya da kul hakkını şöyle de yorumlayabiliriz.. cemil çiçek gibi yoldaşının(!) kızının kpss sınavına girmeden devlet dairesinde üst düzey görev alabilmesi ancak ahmet, mehmet kardeşimin kpss' den sağlam puan alabilmek için g.tünü yırtması..
ya da şöyle yorumlamak istiyorum ben; yoldaşı(!) melih gökçek'in hesap açıklarını kapatan veysel karani diye bir doğalgazcı arkadaş vardı unutmadık değilmi? hani bu arkadaş gökçek' in hesaplarında yaptığı usülsüzlükleri profesyonelce kapattığından dolayı hiçbir mühendislik bilgisi olmadığı halde ankara doğalgaz' ın genel müdürlüğüne getirilmişti ve sonrasında yılbaşında doğalgazdan zehirlenerek ölen yavrularımıza ne güzel seslenmişti!
5.pkk ve sonrası sorunsalı;
yorum yapmıyorum, küfür etmek istiyorum..
akp ananla beraber, başbakanınla beraber, melih gökçek' inle beraber,cemil çiçek' inle beraber, şaban dişli gibi, dingil fırat gibi siktir git artık..bölme ülkemi, yazık etme bana..
esas bölmek isteyenlerce ortaya atılmış saçmalıktır.
(bkz: kıçından polemik çıkarmak)
(bkz: bsg)
(bkz: iğrençsiniz)
(bkz: kıçımızla gülüyoruz)
göbeğini kaşıyan enayilerin güldüğü, kıçını kaşıyan andavalların da kıçlarından uydurup kendilerinin inandıkları komedyadır. sahi ya bursa tarafını da senegal'e peşkeş çekeceklermiş.
dünya kapitalist sistemine bir kez entegre olmaya gör. merkezi değil yerel yönetimlerin ellerinin güçlenmesi ile, küçük eyaletlere bölme ile başlar bu çözülüş. kağıt üzerinde olmasa bile kafalarda oluşur bu şablon.
önce cumhuriyetin kazanımları bir bir tasfiye edilir. daha sonra ulus kimliği bir tartışma başlığı olarak önümüze sunulur. iş o kadar tuhaf bir hal alır ki, devleti meydana getiren aygıtlardan çok şirketler ve temsilcileri söz sahibi oluverir birden bire. iktidarı onlar belirler. düşürülecekse de onlar düşürür. sonra bir bakmışsınız devlet denilen şey şirkete, vatandaş ise çalışana dönüşmüş, en hassas damarın birden çıkarların oluvermiş. karnını doyurabildiğin yer yurdun olmuş.
galiba bir ülkeyi bölmenin en kolay yolu vatandaşın devlet ile kurduğu organik bağları ortadan kaldırmak. öyle ya koyunlaşmış bir kütle daha kontrol edilebilir gibi duruyor birileri için.
darbe de susan, işgal de susan, krizler de susan bir yığın en ideal toplumdur birileri için.
kurulan yeni ülkemiz şimdiden hayırlı uğurlu olsun. ikinci cumhuriyetçileri saygı ile anıyoruz...
(bkz: recep tayyip erdoğan gafları/#4534460)
imam ihtiyacının üzerinde yüzlerce imam hatip lisesi açarak, farklı bir yaşam tarzını benimsemiş bir kitle yaratarak, kadınların imam yapılmadığı türkiyede kızları imam hatip okullarına doldurup yarının annelerini yetiştirerek, bol bol çocuk yaptırarak , yarattıkları kitle ile kendileri gibi düşünmeyen kesimi sindirerek toplumu kıvama getirme planıdır. tamamen türkiyenin sefil bir arap ülkesi olarak kalması için dış desteklidir.
pek değerli sözlük yazarlarının pek de umurlarında olmadığı anlaşılan plan. *
bölünerek çoğalarak yok olma planıdır.

Kuzey Irak türkiye'nin eyalati olmak istiyormuş.

bugün de apo gül bu konu hakkında olumlu açıklamalarda bulundu.

Kuzey ırak..

Ne güzel değil mi?

Aslında Kuzey ırak değil Bölgesel kürt yönetimi.

Hadi alalım ülkemizde kürdistan isimli bir eyaletimiz olsun.

Bunu da Ortadoğunun hamisi, Osmanlı'nın veliahtı kimliğimizle yapalım.

15-20 yıl sonra Güneydoğu'yu da bu bölgeye dahil edelim.

böylece Musul kerküğü kürt toprağı gibi gördüğümüz kalmasın bunun yanında Güneydoğuyu da kürt toprağı görelim. Orada yaşayan Türklere rağmen binlerce yıllık vatanımız olmasına rağmen.

işin en komik yanı ise AKPlilerin, Kürtlerin bu birleşmeyi desteklerken Misak-ı Millide kerkük musul da vardı diyerek Atatürkçülük yapmaları.

iyi de Atatürk orayı eyalet olarak hiç görmedi ki? Atatürk eyalet sistemi istese zaten en başından beri eyalet sistemi kurardı.

bir avuç ülkede Ulus devlette eyalet sistemi mi olur?
yavaş yavaş sonuçlarını görmeye başladığımız hain plandır. göremeyenlerin ise, biraz daha güncel olaylarla ilgilenip, kitap, gazete okuyup, kafalarındaki nesneyi fazla sıkmayıp, beyinlerine biraz daha kan gitmesini sağladıktan sonra ancak görüp, idrak edebileceği planlardır. malum kafaya biraz da olsa bilgi de gerekiyor. hayat magazinle geçmiyor malesef... neden mi?

http://www.haberinyeri.ne...ervasiz-teklif_66166.html

haydi geçmiş olsun....
tıkır tıkır işlemektedir..yazık...
(bkz: akpyi fırsata çevirme)
bazen de işi kılıfına uydurmaktır...
(bkz: ergenekondur o ergenekon)
akp´nin ürettigi politikalarin türkiye´nin hic yararina olmadigi kesinkez dogrudur. bunu hepimiz biliyoruz, ama halk bilmiyor. ama "oy" da halktadir. benim tek bir adet "oy"um vardir. bundan baskasina söz geciremiyorum.

bu durumda ne yapmalidir?....

türkiye, dogrudur, gercekten bölünme noktasina getirilebilir. osmanli borclari yüzünden finans kaynaklarini tamamen batiya acmak zorunda kalmis, is vergi dairelerinde yabanci memurlarin bizzat oturup verilen parayi bizzat tahsil etmesine kadar gitmistir.

sonunda n´olmustur? osmanli batmistir. bu oynanan ayni oyundur.

belki akp bu isi bilincsiz yapiyordur, belki biz onlardan daha akilliyiz ve olanlari daha net görebiliyoruzdur. öyle olmasini umut ederim. ama eger öyle degilse, demek ki devletin icinde bazi sahislar alenen devletin aleyhine calismaktadir. bunun cezasi- biz cok ileri ve medeni bir devlet oldugumuz icin kaldirdik ama- geri kalmis 15.dünya ülkesi a.b.d.´de idamdir.

2.dünya savasi tamamen kaybedilmis, naziler iyicene yenilmistir. hitler artik intihar etmeye kesinkez karar vermistir. ruslarin eline canli düsmek hic hosuna giden bir düsünce degildir. rus topcusunun atesi artik berlin´in icinde tinlamaktadir. cevresindekilere :

"beni bu halk secti. yaptiklarim yanlis olsa bile, bana inandilar, ben de böyle yaptim. demek ki bu halk buna layikmis." demistir. bir-iki gün sonra da intihar etmistir. ancak....intihar etmeden 2 gün önce yaslari en fazla 15 olan binlerce alman cocugunu "kizilordu" ya karsi kesin ölüme göndermekten de cekinmemistir. cocuklar o ölüme gitmeseler, zaten nazi subaylari beyinlerine birer kursun sikarak onlari öldürecektir. onlarda her mantikli insan gibi yapip, belki bir ise yarar diye düsmanin karsina dikilmis, ve hepsi ölmüslerdir. almanya o insanlarin akibetini hala bilmemektedir. rus askerlerinin bu cocuk askerleri yaktiklari söylenir, bazilari hatta ruslarin o cocuklari et diye pisirip yediklerini bile söylerler. o adamlar kelimenin tam anlamiyla "yok edilmislerdir" !!! ne cesetleri, ne de hicbir izleri bulunamamistir.

tarih cok kere tekerrür eder. seytanin oyunlari sinirlidir. ama ne yapabilirsin ki? benim elime tek bir oy pusulasi verilir, ben de o oyu veririm. herkes benim gibi düsünmedikten sonra istedigim kadar yirtinayim, ne ise yarar?

1.entry´i de tebrik ederim. herkesin okumasi kendi yararinadir. yazilanlar bilen bir adamin düsünceleridir. ve matematik bilgidirler hepsi. insan matematigin karsisinda saygiyla egilmekten baska pek birsey yapamaz.

iste ayni o matematikle birgün bize gelip "sizin su kadar borcunuz oldu, ya bize bunu verin ya da türkiye´yi bölün söyle söyle yapin" seklinde bir yaptirima pekala da girebilirler. bu taktikle osmanli gibi koskoca bir imparatorluk 200 yilda yikilmistir. yani....türkiye´de yikilir. her devlet yikilir, yeter ki sartlar olussun. sartlarin olusmadigi bizim tamamen yanlis sularda yüzdügümüz dogru degildir. hakli oldugumuzu biz, devlet yikildiktan sonra degil öncesinde bilmek isteriz. hepimiz türkiye´nin evladiyiz, hepimiz ülkemizin ilerlemesini isteriz, ancak atilan bu adimlarla türkiye´nin geriledigi, toplumun, dizilerle magazinle güzelce uyutuldugu, artik iyice ayyuka cikmaya baslamistir.#

ama tekrar... iki kisinin söylemesiyle olmaz o is. bes kisininkiyle de olmaz. sen türkiye´nin limanlarini-hem de hepsini böyle ucuza baskalarina-türk´e de degil- sattin mi, ben otomatikman, bi dakka ya bu nasil istir böyle derim. dünya da örnegi yoktur. sen cebine birkac milyar dolar koy ve gidip herhangi bir avrupa limanini almaya kalk, bakalim alabiliyor musun? büyüklerini gec, kücüklerinden- önemsizlerinden birisini almaya kalk, bak bakalim satiyorlar mi sana o limani? ben isleyen, calisan bacagimi kendiligimden baskasina para karsiligi sattim mi, ben...sakat kalirim. bu budur. haaa belki param olur ama, tekerlekli sandalye mahkumu olurum. sonra ben o bacagi geri de isteyemem, valla cok boktan bir durum olur benim icin. demek ki neymis ? calisan bacak satilmazmis. bu da böyledir. artik buna herhlade pek karsi cikilmaz...
bölüm 2

Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısıyla baş ladı. ABD, Bağdat'a yürümedi. Bunun yerine Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36 enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı. ABD'nin planı şuydu:

Önce Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak'taki yeni devleti Türkiye'nin güneydoğusu,Suriye'nin doğusu ve iran'ın batısından koparacağ ı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı,yani ikinci israil'i kurmak. Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi (Cumhurbaşkanı ve Başbakanımız bu projenin resmi eş başkanlarıdır) Türkiye'deki bu hükümetler, incirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. TSK, bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğ unu da farketti.

ilk Olay: Torumtay'ın istifası . Özal'ın, "kuzeyden Irak'a girme" emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti. Böylece TSK, Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren TSK'ya karşı ABD "tetik" düşürmeye karar verdi. "Ergenekon" tertibinin planlanmaya başlanması, o zamandır. Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır. Şimdi tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmektedi dolayısıyla, "ABD güdümündeki" ÖHD, "ABD'den gelen bir tehdide karşı" kullanılamaz. Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK'da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı.
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, ÖHD'i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiş tirdi. Yıl 1991. ÖKK'nın PKK'yı hedef alması ve Kuzey Irak'ta kurulan devlete karşı tavır alması, Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır. "Tugay" düzeyindeki ÖKK, "tümen" düzeyine çıkarıldı. Ankara'da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu, "kullandığı" pek çok kişi aracılığ ıyla, tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı, ÖKK eğitim tesislerinin yapılmasını uzun süre felce uğrattı.

ABD'nin Kuzey Irak'taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK'ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi. Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal "hedef"e seçildi. Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu yolculuk önceden ABD'ye haber verilmiş olmasına rağmen iki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi. Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı.

CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti:Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi. Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan i smail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı "uygulandı" ve Kuzey Irak'a Çelik Harekatı yapıldı.35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi. Kuzey Irak'a giren TSK, ABD'nin "egemenlik alanı"na da girmiş oldu. Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi "yarı-resmi" organlarında "Türk komutanlar hizadan çıktı", "Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor" türünden görüşlere yer vermeye başladılar.
Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova istasyon Şefinin CNN televizyonunda Türkiye'nin '"karışacağını" dünyaya şöyle ilan etti: "Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir." Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu "ifadelerle" belirtti: "Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

CIA Şefinin ve Holbrook'un "haber verdiği gibi",12 Mart 1995 gecesi istanbul'da Gazi Mahallesi olayları baş ladı. TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri, italyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti. Türkiye'de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı.1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir "ulusallaştırmaydı" ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef, Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdite karşı mücadele olarak tanımlanıyordu. ABD, "kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma" denemesine girişti.

1973'den beri içişleri Bakanlığ ı içinde örgütlenen "islamcı Cunta", artık "Fethullahçı Gladio" olarak kontrgerilla içinde TSK'dan boşalan yeri alıyordu. Fethullahçı Gladio nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olayları. ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7500 "CIA Peşmergesi"nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayının yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı "ABD'nin Vietnam'da sonraki en büyük yenilgisi" olarak değerlendirdi.

Bu harekattan 20 gün önce bir tuğgeneral, Aydınlı k dergisine bir demeç vererek Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı. TSK, Çelik Harekatını Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti çünkü Çiller'in ABD'ye "örgütsel" bağlılığı TSK tarafından biliniyordu. 28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Fethullah Hocaya indirdiği darbe o Fethullah Hoca kaçıp ABD'ye yerleşti.

Mayıs 1997 YAŞ toplantısında "160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle orduda atılması", başbakan Erbakan'a onaylaması için" dayatıldı". Bu uygulama, ordu içindeki Gladio'yu yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu çünkü kontrgerilla, artık Fethullahçı Gladioydu. 28 Şubat kadrosu içinde "ABD'nin Truva Atı olan bir de general vardı:Çevik Bir. Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, "irtica", 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı. 1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Org. Karadayı şunları yaptı: ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı genelkurmay karargahından çıkardı. Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.

Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da "kullanılmasına" engel oldu. 1998 yılında genelkurmay başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu "açık bir dille" belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde "ABD'yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı" olarak tarihe geçti. Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BiN YIL sürdürmeye kararlıyız"diyen komutandı. Demek istediği aslında, "ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek" olduğuydu.

Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi:
BiN YILIN MEYDAN OKUMASI (MILLENIUM CHALLENGE 2002) ! ABD, "bu" isim altında, 24 Temmuz 2002'de Nevada çölünde Türkiye'yi işgal tatbikatı yaparak "gözdağı" verdi. Bu, "ABD tarihinin" en büyük askeri tatbikatıydı. ABD'nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS, "tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu" açık açık yazdı.

Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti. Assoc. Press'egöre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi: Türkiye'de bir "deprem" oluyor (!) ve TSK, karışıklığı önlemek için yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs'ı kuşatıyor ve "96 saat içinde" "hedef ülkeyi" iş gal ediyordu. "96 saat", TSK'nın bir dış saldırıya karş ı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından "kozmik sır" düzeyinde saklanıyordu (saklandığı sanılıyordu ).

Tatbikatta işgal süresi olarak "96 saat" seçilerek, "hedef ülkenin Türkiye olduğu", "anlayan kişilere" anlatılıyordu. O dönemde Dışişleri Bakanı olan Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir "gizli anlaşma" yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini "açıklayamayacağını", "gizli olduğunu" söyledi. 13 Temmuz 2003'de Doğu Perinçek bu gizli anlaş manın maddelerini açıkladı. Birinci madde: "TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak'tan çekilecek" şeklindeydi.

Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu "Türk askerinin başına çuval geçirdi". "Çuval geçirme" eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir "ihtar"dı. Başbakanımızın o günlerde kullandığı "Müzik notası vecizesi, yine, "anlaşmanın uygulanması gerektiğine" ilişkin TSK'ya yönelik bir uyarıydı. "Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık" diyordu Başbakan, TSK'ya.

ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, "Çuval olayı"ndan sonra Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu:

"TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır" Rumsfeld, çuvalı "Erdoğan'ın değil", "TSK'nın başına geçirdiklerini" böylelikle anlatarak Başbakan Erdoğan'ın "içini rahatlatmak" istiyordu.

Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının "artık geçersiz olduğu" açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe "başına çuval geçirilen komutan" olarak kaydedildi. Buna ses çıkarmadı, böylece "Ergenekoncu" olarak suçlanmaktan kurtuldu. "Başına çuval geçirilmesi"ne ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen "akıllanmayarak" sınır ötesi harekatta ısrar eden TSK'ya karşı, Org. Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı. "ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı" ve destekleyici tüm unsurlar "Ergenekon çetesi" olarak suçlanacaktı.
Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök "Ergenekoncu olmadığından", onun görev süresince organizasyon "uykuya" yatırılmıştı. Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı kullanılan "Şemdinli olayı"dır. O günlerde, Büyükanıt "çete kurmakla" suçlandı fakat sonuç alınamadı. Fehmi Koru, "Taha Kıvanç" imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında "Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt" demektedir.

Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir. Ne var ki, şimdi bu masum tanımlamadan vazgeçilmesi, daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur. Bu günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır. ABD'nin belirli-belirsiz "her tür" desteğiyle iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD'ye "sorun çıkarmadan" eş başkanlık yapabilmek için, başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır.
Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve "1991 öncesinde olduğu gibi" ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır. AB'nin de "bir kriter" olarak dayattığı gibi, TSK "sivil otoriteye" tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan "ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma" görevini unutacaktır "AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi" itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim: CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation'un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor:

"ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez, Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan , Abdullah Gül'ünde Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye'yi kontrol altında tutmaya devam edebilir." 20 Ekim 1996, Abramowitz: "Erdoğan, Erbakan'ın yerini almalıdır" (bu tarih, 3 Kasım 2002 seçimlerinden 6 yıl öncesidir !)
http://albastropos.blogcu...kk-ohd-gercekleri/7073737
bunlar daha önce yoktu da yeni çıktı zaar.

şimdi gördüğümüz şey bu çatışmalarda barışı sağlamaya yönelik bir politikadır.

biz barışmayız diyorsa birileri kendileri bilirler, tarih onları yargılarken keşke deme şansları olmayacak.
tuttu maalesef, iyice bölündük. bizden, onlardan diyerekten herkes birbirine diş biliyor.
görsel
planı uygulamaya sokmuş bile.

memlekette ; terlik atarak f-16 düşüreceğine inanan ama

akabenin, meclis de 15 temmuz araştırılsın önergesine

blok oyla red verdiğine inanmayan bir kütle oluşturdu.

ilk kez tayfun talipoğlundan duymuştum

küfeli ile şamlının hikayesi, basbayağı gerçek oldu.
bop bop diyerek geldi adam zaten başa. o programlardaki söylemleri, hepsi birilerine mesajdı- ben emri aldım o yolda adım adım yüriiceem, demekti o.

cia feto ağbiyi çok güzel bi şekilde abd´ye konuşlandırdı. o kapıyı kullanarak türkiye´nin derinlerine nüfuz etti. cia sadece ve sadece abd çıkarları için çalışır, sen abd´den vize almak için yanına alacağın donların renklerini deklare etmek zorundayken feto ağbi, her taraftan korunan 7-8 villadan oluşan bir kompleks de yaşadı abd´de.

ne olarak yaşadı? vizesinde ne yazıyo, işadamı yazamaz, öğrenci yazamaz, hepsi sınırlıdır..

feto ağbi birden fetö oldu, ama hala abd´de. bu da esad la esed´e benziyo.

1500 odalı saray yaptılar- acaba o odalarda ne dolaplar dönüyo? çankaya çok güvensizdi, kendilerini güvenli hissedecekleri bişey yapılması gerekiyordu.

ben eminim, o sarayda cia acayip bi şekilde konuşlanmıştır.

akp abd´nin çıkarlarına hizmet etmektedir.