bugün

genelevde büyüyen bir çocuğun
hangi kadına anne diyeceğini bilememesindeki güçlüğü düşünün biraz.
başka birinin beşinci sıradaki olmasından ziyade,
bir diğerinden paslanmış olma ihtimalini düşünün bir de.
”sözde” annesinin üzerindeki
birkaç yüz adamdan hangisi babası acaba?
“o piti piti” de yetmeyecek muhtemelen
bu dilemmayı çözmesine..
kütüğündeki ismin
acaba imal edildiği gerçek kütük olma ihtimali yüzde kaçtır?
annesi ekmek parası kazanırken ona,
acaba o an annesinin boğazından geçenleri tahmin edebiliyor mudur?
pencere kenarında annesi yarı çıplak müşteri toplarken kendine,
bu duruma seyirci kalmak ve çekirdek çitlemek üstüne üstlük zor olsa gerek.
ve çok merak edicidir,
“bir başkasına gitmesin” diye annesi
acaba çocuğuna ilk hazzını yaşatacak kadar cesur mudur,
“ilkokul” öğretmeni olabilir mi çocuğuna?
hangi hayatın şartları zorlamıştır annesini bu durumda olmasına,
bir esrarkeş, torbacı, çete üyesi, hayatın hangi
sillesi?
parasızlık için yapılacak tek iş bedeni tezgah olarak kullanmak mıdır?
sonuçta tezgahta satılan elma armut da değil ki.
çok mu yalnız kalmıştır kadın hayatta,
ve merak ediyorum o kadının ayaklarının altında da
benim annemin ayaklarının altındaki gibi cennet serili midir?
yani o da hak etmiş midir cenneti?
rutubet kokulu odaların, sıvası dökülen yalnızlıklarında
kan ter içinde kalmış bir alışverişin tam ortasındaki iki kişi,
alıcı ve verici…
ikisinin de bedeninden çıkan o geniz yakan kokuyu
odanın ortasındaki bir airwick fısı kaç dakika bastırabilir ki?

yani, bu işin yanisi yok!
şimdi sivri dilimi kesip bir kenara koyuyorum;
ve anlamaya çalışıyorum hayatıma giren yüzlerce orospu çocuğunu.
sizde düşünün bunları arada sırada ve hak verin onlara
orospu çocuğu olmak zor!

alıntıdır.