bugün

Korkunç bir durumdur. Sapasağlam yolcu ettiğiniz aile bireyi ( baba, kardeş, vs ) eve bir dönüyor ki ağız burun kanlar içinde. Bide kendine yedirememiş ev ahalisinden gizlenerek yüzünü gözünü temizlemeye çalışıyor, birden olayı bir fark ediyorsunuz ki kan beyninize sıçrıyor. Tekasa mı burası, kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz, adam mı bular şeklinde sıranalıp giden fikirler altında eziliyor bir taraftan da yardım etmeye girişiyorsunuz.
Çevreniz küheylan beyleri, mafya babaları, alçak dağları yarattığını sanan adamlar, ahlaksızlar, şerefsizler vs ile doluymuş ve siz irkilerek bunu fark ediyorsunuz.
Sebepsiz yere, incir çekirdeğini dolmaz sebeplerin bahane edilmesiyle yapılan sataşmalar, sonucu paraya, güce ve köpek sürüsü gibi çok olmaları sebebine dayanarak ailenizden biri dayak yemiş bir şekilde eve dönüyor.Dayak yiyen babanızsa o aşşağılık heriflerin yaşını başını almış adama nasıl el kaldırdıklarını aklınız almıyor. Öfke krizine giriyorsunuz. Yapılacak bişey yok elinize geçirseniz yaptıklarını ödeteceksiniz ama karanlık sokaktaki mechul heriflere ulaşılamıyor çaresiz Allah'a havale ediyorsunuz. Olay cerayan ederken etraftaki seyirci dilsiz şeytanlara siniz oluyorsunuz, ama yine çaresiz onlarda bu iğrençliklerinin hakkını almıyorlar ve aile büyüğünüzün yediği sopa yanına kar kalıyor.
Sonuç bu toplum nereye gidiyor? Yap et yanına kalsın mazluk yine tırmalasın.
- aman allahım oğlum ne bu hal?
+ sen bir de onları gör anne. 6 ay bulanık sıçacak ibneler.
- oğlum yavrum ne oldu sana?
+ 9 kişiydiler anne...
evin gençlerinin sinirden deliye dönmesiyle anne babayı umaursamaz bir biçimde "nerde la rroospu çocuuğuu" diye gaza gelmesiyle ve aile büyükleri tarafında "sıs otur yerine terbiyesiz" şeklinde durdurulmasıyla sonuçlanacaktır.
sonuca sebep olan olay eve yakın bir yerde ve 3. dünya ülkesindeyse iç savaş çıkmasına sebep olabilecek durumdur.
şu yaşıma gelipte** hala unutamadığım durumdur. gecenin bir yarısıydı ve kış günüydü. ben daha uyuyamamış ve yorganın içinde o zamanın meşhur oyuncağı tetris ile zaman öldürüyordum. ve tabi ki babamın neden hala gelmediğini merak ederek onu bekliyordum bir taraftan da. gece 03:15 suları, kapı çaldı. her zaman asansörü değil merdivenleri kullanan babam bu sefer asansörü bekliyordu aşağıda. elinde torbalar, çikolotalarla geleceğini tahmin ediyor, koşarak sarılmaya hazırlanıyordum. asansör kapısı açıldı ve... ve evet o yüz kanlar içindeydi. benim dilim tutulmuş, annem ne oldu diye haykırıyordu. babam gözlerini uzun uzun bana dikmiş ''keşke uyuyo olsaydın'' bakışı atıyordu. annemin, ''ne oldu ? ne yaptılar sana?'' sorusuna benim yüzüme bakarak, ''buzda kayıp düştüm oğlum, hadi sen gir yat yarın geçer'' şeklinde teselli ediyordu. ben yutmamıştım bu yalanı ve babamın karşısında değil yorganın altında sessizce ağlamayı seçtim. çocuktum, ağlıyor ve korkuyordum. babam tabi ki düşmemiş, 4-5 sarhoş serserinin can sıkıntısına alet olmuş, elindeki meyve ve sebze torbaları her tarafa saçılmış ama ona rağmen yırtık torba içinde 4 tane portakalı getirmeyi ihmal etmemişti. allah kimseye yaşatmasın.