bugün

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

bu dörtllüğü, bütün eserlerinin imbikten geçirilmiş halidir denebilir mi acaba?
"Çocuklarımızı muayyen yaşlara kadar okutmayı âdet edindik. Bu çok güzel bir şey! Fakat günün birinde bu mektepler sadece işsiz adam çıkaracak, bir yığın yarı münevver hayatı kaplayacak... O zaman ne olacak? Kriz..."

Ahmet Hamdi Tanpınar/

haklısın ve o zaman geldi çattı...
Köy enstitüleri hakkında bilgi edinebilinecek bir yazardır.
"modern hayat, ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder."
"hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?"

(bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)

onların dostoyevskileri varsa bizim de tanpınarımız var çok şükür.
sana ufuklar gel giye bağırır
ellerinde çiçek haykırarak
seni gür sesiyle hayat çağırır
beni de çiğneyip geçtiğin toprak..

dizeleriyle insanı yüreğinden vuran türk edebiyatının üstatlarındandır kendisi.
Nasıl olur da kitabı bende olamaz şairidir.

"insanoğlu insanoğlunun cehennemidir.
Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz."

(bkz: Ahmet Hamdi Tanpınar)
(bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)
“Sağlık,Yarabbim bide sağlık ver... Kuvvet değil,sağlık...Hayatı olduğu gibi kabul edecek sağlık....Tanrı’lara benzer ömür istemiyoruz...Bize nasip olan ömrü yaşayalım...insanca yaşamak..."
Yazdıkları zamandan bağımsız güzellikte olan yazar.
(bkz: Saatleri Ayarlama Enstitüsü)
görsel

Ömrümde böyle nokta atışı görmemiştim.
Bkz. Günün anlam ve önemi. Ve kapanış.
bir gül bu karanlıklarda
sükute kendini mercan
bir kadeh gibi sunmada
zamanın aralığından.

başında bu mucizenin
sesler, kokular ve renkler
ebediyete kadar derin
bir anın vadiyle bekler.

ve diyor fecirden berrak
sesiyle her ürperişte
geceyi yumuşatarak
bütün gözyaşlarım işte.

serinletmesin, ne çıkar
bu ümitsiz yalvarışı
hiç bir meyve ve pınar
ne de günlerin akışı.

yetmez mi bu müjde sana
aydınlatırsam alnını
ben her rüyayı zamana
taşıyan yıldız kervanı.
edebiyatın vücuda gelmiş şeklidir. Defalarca söyledik ama Ahmet hamdi estetik ve düşüncenin birlikte en iyi dans ettiği salonlardandır, dünya çapında.
saatleri ayarlama enstitüsü ile gönlüme taht kurmuş, yazar,şair ve daha bı çok şey.
Biz onu daha çok romanları ve denemeleri ile tanımış olsak da asıl edebi hazinesi şiirlerindedir. Eserlerinin daha iyi anlaşılması için şiirlerindeki rüya, zaman, geçmiş temalarının iyi özümsenmesi gerekir. Tanpınar okumaya şiirlerinden başlayınız.
"isterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,"

Bu iki mısrasıyla beni şiirin tılsımına inandıran şair.

Dokuz kelime ile o kadar çok arzuyu dile getirmiş ki. Ölümlü olmanın verdiği acıyı, sonsuzluk Fikriyle öyle güzel örtmüş ki...

Şimdi en sevdiğiniz, değer verdiğiniz kişiyi düşünün. En güzel haliyle. Ve onunla cismanilikten sıyrılıp zamansızlık nehri içinde yüzdüğünüzü... hiçbir engel yok, mesafe yok, bir şeylere geç kalmışlık yok.
Yaşadığı dönemin ilerisinde olan bir adam. Hala daha ilerideki anlaşılması için baya kafa yormak gerekiyor. Evet.
birgün üniversitede hoca haşim'in şiirini yorumluyormuş, anlatmış anlatmış sonra arkada haşim'i fark etmiş nasıl üstad güzel yorumladım mı demiş. haşim de:
-valla ben bunları hiç düşünmemiştim demiş.

böyle bir hikâye kalmış aklımda.

demek şiir biraz da ortak duygulara hitap eden herkesin kendinden bir şeyler bulabildiği bir şey.
“sonra bir sabah seni gördüm. sonra bir sabah daha gördüm. sonra hep gördüm. kedi de gördü. kedi seni çok seviyor, biliyor musun? onunla takip ediyorduk seni. bazen izini kaybediyorduk ama onun bir sürü arkadaşı var. onlara soruyorduk.”

beş şehir
Hayranı olduğum adam.
görsel
şu dörtlüğünü sevdiğim güzel adam;

"ne içindeyim zamanın,
ne de büsbütün dışında;
yekpare, geniş bir anın
parçalanmaz akışında"
"Bir şehri sevmek, aşka sebep aramaktır."

Türk kültür hayatının en önemli edebiyatçısıdır.
görsel

Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ağlama, gözleri kızarmış çocuk!
Tek damla yaşın düşmesin yere.
Bak, tek güzelliğimiz yokluk,
Sana bir öğüt; ağlama boş yere.

Ne olursa olsun hiçbir şey değmez,
Senin bir damla gözyaşına.
Ağlayana kimse boyun eğmez.
Kimse bakmaz kimsenin yaşına.

Ne kadar kötülük, pislik varsa;
Sen herşeyi tertemiz öğren.
Eğer yüzüne gözyaşı yağarsa;
Seni garip sanır her gören.

Ağlama sakın çocuk, ağlama!
Korkmayana zarar gelmez, bunu bil.
Sevgini hep söyle, sakın saklama.
Aklından korkuyu, gözünden yaşı sil.
çok kez aşık olmuş ama hiç evlenmemiştir. evliliğe karşı olduğundan değil büyük aşklarının hepsini evli kadınlarla yaşadığından....

sevdiği kadınla eşini gördüğündeki hislerini bir mektubunda ahmet kutsi tecere şöyle anlatır:

"birtakım gayet hissi ve benim yüzüme bir maymun hali veren konuşmalardan sonra, beni mektebe gelip göreceğini vadetti. 'sizi arar bulurum.' dedi. (...)
dün beyoğlu'nda ona rastladık. yanında kısa boylu bir adam vardı. kocasıymış... herif o kadar çelimsizdi ki, önünde durduğumuz tütüncü dükkanının aynasında uzun müddet ve hiç de mütevazı olmayan bir hazla kendi yüzümü seyrettim. armutun iyisini... efendim, ayı denilmez, maymun diyelim, yermiş."

aynı mektupta:

"evlen, kutsi, evlen. ebedi bir şifadır evlenmek. ben doğrusu ümit etmekten bıktığım için evlenmeye derhal hazırım." der.

edebiyat fakültesinde hoca iken yine evli bir kadına aşık olur. bu aşk yüzünden hasta düşer, intihar etmeyi bile düşündüğü söylenir ama kadın, kocasından boşanmaz. zamanla mesele kendiliğinden durulur:

"ben bu aşkı yaşamasaydım, bu sıkıntıyı çekmeseydim Huzuru yazamazdım!" der yakın bir dostuna. huzur romanındaki "nuran" o kadındır işte

sen akşamlar kar büyülü, sıcak/ rüyaların kadar sade, güzeldin,/
baş başa uzandık günlerce ıslak/ çimenlerde yaz bahçelerinin