bugün

ahlak kendi içinde ahlak olan insana gereklidir, onlar ahlakı arar dururlar, olmayana bir şey girip çıkmamaktadır.
''Ahlak; uzun, korkusuz bir sahtekarlıktır.''

''Ahlaklılık törelere itaat etmekten başka bir şey değildir (özellikle artık değildir), töreler ne tür olurlarsa olsunlar bu ilke değişmez; bununla birlikte töreler geleneksel tarzda davranmak ve değerlendirmelerde bulunmaktır. Geleneğin emretmediği şeylerde ahlak yoktur. (Tan Kızıllığı, Madde 9) Sadece gelenek olduğu için bir inanca bağlanmak... bu elbette namussuz olmak, korkak olmak, tembel olmak demektir! — Öyleyse, ahlaklılığın ön koşuluna namussuzluk, korkaklık ve tembellik olmuyor mu?''
ahlak gereklidir ahlak kuralları gereksizdir. zira bireyin karşısına çıkan her ahlak kuralı önüne çekilen bir set gibidir. ahlak kuralları bireyi ahlaksız olmaya iter.
ahlak denilen şey kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkalarına da yapmadan ibaret bir kavramdır.
kime göre neye göre gerekli?
ahlak dünyanın her yerinde değişen bir takım değerlerdir.
bize çocukluğumuzdan beri öğretilen bir şey vardır, büyüklerinin yanında bacak bacak üstüne atma diye, bunu da hangi öküz götünden çıkardıysa hiç anlamam mantık ne bir türlü çözemedim. her neyse yurt dışından bir misafiriniz geldi var sayıyorum 15 yaşında bir genç. babanızın yanın da bacak bacak üstüne attı diye ahlaksız mı olur? ya da sofra da herkesi beklemeden yemek yemeye başladığı için ahlaksız mı olur?

gerçekten ön yargıdan başka bir şey değildir bizim ahlak diye bildiğimiz şey. ahlak eğer bundan ibaret ise gereksizdir.

eğer ki ahlak empati kurmak ve nerede olursak olalım ona göre davranmak ise kesinlikle gereklidir.
bazı insanlar için gerekli bazı insanlar için gereksizdir. karaktere bağlı olarak değişir.
-hilmi abi ...
+efendim canım.
-abi, ahlak olmasaydı nolurdu?
+public olurdu amk. kan gövdeyi götürürdü.
otodeterminizm olayından bihaber yazarın sorgulamasıdır.
evrensel olmasa da, belli bir topluluğun inancına dahil olmasa da kişilerin kendi 'asla yapmam'ları ve yapmasam iyi olur'ları vardır. bu çoğunluğa kötü görünse de kişinin kendisiyle çelişik olmadığı sürece kendisini ahlaklı olarak tanımlamasına yetecek kurallardır.
örneğin 'kendi dini inancıma mensup birini öldürmem' diyen bir hitlerin yahudileri öldürmesi hitler için ahlaki açıdan problem yaratmaz.
ya da 'kendim hariç hiç bir insanın sorumluluğunu üstlenmediğim gibi onlara zarar da vermem' diyen bir ateistin uyuşturucu kullanması mazoşist olması vs. onu ahlaksız yapmaz çünkü kendi ahlak yargılarıyla çelişmez.
ama toplumdaki çoğunluğun gözünde belli başlı 'iyi' ve 'kötü'ler mevcuttur. genelde inanç sahibi olsun olmasın herkesin bu normlara uygun yaşamaya çalışması ve bunlara göre diğerlerini yargılaması ağ yapılı toplum olayının bir sonucudur.
sorulmaması gereken sorudur. elbette gereklidir. önce ahlâki bir toplum düşünün sonrada ahlâksızlığın kol gezdiği bir toplum. insanların fantezi olarak gördüğü bir çok ahlâk dışı unsur aslında insanlıktan uzaklaşmanın açık bir göstergesidir.
ahlak elbette ki gereklidir. insanlığın tamamı ahlak anlayışına sahip olsaydı, ahlak kuralları diye bir şey olmazdı, yani ahlak kurallarına gerek kalmazdı.

ahlak önce bireye, bireyden aileye, aileden topluma, toplumdan da devlet yönetimlerine sirayet edecektir ki ikili ilişkilerden başlayıp ülke politikalarına kadar varan bir yoldur bu. yani bireyin her konu da ahlaklı olması, dünyanın öbür ucunda ki insana kadar etki edecektir.
bunun cevabını açıklamak için bir ton yazı yazmaya gerek yok.

- evet gereklidir.

edep yeter.
(bkz: biraz etiksizlik biraz huzur)
(bkz: göremediğini yok algılayamadığını sonsuz sanmak)

not: bakınız doludur...
öncelikle içerik olarak boş ama şekil olarak hoş bir yazı olmuş. birazdan kalkmam gerekeceğinden hızlı yazacağım.

1-"limit:(ölüm süresi)--->sonsuza giderken, (hayat süresi)--->sıfıra gider." hesabı yanlış. çünkü insan ateist de olsa mümin de olsa, ölüyken geçen zamanı algılayamacağı için, ölüm süresi 0'a eşittir. bu durumda ateist için hayatın göreceli değerinin hesaplandığı yaşam süresi/ölüm süresi hesabı terse döner, 70 yıllık hayatın değeri, ölümden sonra hayatın olmaycağını düşünen birisi için sonsuza yaklaşır. (bak ölümden sonra hayat var mı konusunda bir şey demiyorum, yalnızca senin limit hesabının nasıl da söylediğinin tam tersine işaret ettiğini gösteriyorum) ölüm yokluktur. yokluğun süresi yoktur, 0'dır. öyleyse;

lim x->0 (1/x) = sonsuz = ölümden sonra hayatın olmayacağını düşünen birisi için hayatın değeri sonsuza yaklaşır. bu yüzden kast sisteminde yaşayıp dirilip dirilip dünyaya geleceğini düşünen hindular değeri 0'a yaklaşan hayatlarında durumlarını düzeltmek için hiçbir şey yapmazlarken, ahirete inanmadığını gördüğümüz birçok solcu bu dünyada bazı sıkıntılara katlanmak pahasına dünyada cenneti(!) kurmak için mücadele ediyor. başarılı olup olamamaları veya başarılı olabilecek niteliğe sahip olup olmamaları ayrı mesele. bak yine söylüyorum; ahirete, tanrı'ya inanmıyor veya sosyalist düşünceyi de herşeyiyle tasvip ediyor değilim, yalnıza senin o muhteşem düşünce sisteminde bir şeylerin eksik olduğunu göstermeye çalışıyorum.
daha fazla da izahat gereksizdir herhalde. aslında bu ilk maddeyle yazıyı çökertmiş oluyorum ama devam edeyim.

2-tanrı inancının iyi, özgecil davranışları rasyonelize ettiği doğrudur. ama bu demek değildir ki tanrısız insan ahlaklı olamaz. çünkü insanlar sanıldığının aksine mantıklarıyla değil duygularıyla hareket ederler. ahiret inancına, sonsuz azaba inanan bir sürü insanın hırs duygusuyla çok kötü şeyler yapmasına, yetim ve emek hakkı yemesine, çalıp çırpmasına inançlarının bunları mantıksız kılması engel olamıyor. istatistiksel olarak ahirete inandığı için iyi şeyler yapan veya ahirete inandığı için kötülük yaparak çıkar elde etme fırsatı eline geçtiğinde bunu elinin tersiyle iten insan çok azdır. bunu da tersine çeviriyorum: anakütleyi temsil eden bir örneklem kümesine bakıldığında yani istisnaları hariç tutarak konuşuyorum, insan allah'a ve ahirete inandığı için iyi insan olmaz, iyi insan olduğu için allah'a ve ahirete inanarak eylemlerini rasyonalize eder. iyi şeyler yaparken sürekli onu rahatsız eden, "sen enayi misin, elin derdinden sana ne" düşüncesini mantıklı olmaktan çıkarır veya da bir haksızlığa uğramışsa bunun er geç giderilmesi için bir savunma mekanizması olarak allah'ın ve ahiretin var olmasını ister. çünkü eylem ve çevresel koşullar düşünceyi belirler. kuran'da allah'a ve ahirete inanmayanlar hakkındaki tehditleri bu açıdan değerlendirmek lazım. kuran'ın indiği dönemde bir tarafta zengin köleci kodamanlar vardı, yaptıkları birçok haksızlıktan ötürü ödüllü-cezalı ahiret gibi bir olguya inanmaları beklenemezdi. bir tarafta da dünyayı iyi bir yer yapmak isteyen iyi insanlarla zulmedilenler vardı. bunların da elbette ödül ve ceza veren bir tanrı anlayışıyla sorunları yoktu. yani orada allah'a ve ahireti inkar ettikleri için tehdit edilenler aslında fiilen kötülük yapan insanlar. bunların elbette bazen bazı iyi işleri olabilse bile, bunlar toplumdaki haksızlığa dayanan sosyo-ekonomik konumlarını korumak için yaptıkları birer pr çalışmasından başka bir şey olmadığı için bir değer ifade etmiyordu. o yüzden allah ve ahiret inancı vurgulanıyor ki, bunların topluma karşı karşılıksız yapılan iyilikler olmadıkları anlaşılsın. imandan önce iyi amelin geldiğini gösteren ayetler de gösteririm ama vaktim yok, kaçtım.

ekleme: geldim. işte o önce iyi davranışların geldiğini, imanın kalbe sonradan yerleştiğini söyleyen ayetlerden ikisi:

Hucurât 14 Bedeviler "inandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

beled suresi:
7. Kimse onu görmedi mi sanıyor?
8. Biz ona iki göz vermedik mi?("yukarıdaki cümleyle bağlantılı, kendisi kendisini görüyor ya")
9. Bir dil ve iki dudak,
10. Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik.(yine yukarıdaki cümleyle bağlantılı olarak, "kendi ağzıyla söylettik ona iyiyi ve kötüyü")
11. Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.
12. O sarp yokuş nedir bilir misin?
13. Köle azat etmek,
14. Veya açlık gününde yemek yedirmektir,
15. Yakınlığı olan bir yetime.
16. Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.
17. Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.

önce sarp yokuşu aşıp iyi ve özgecil davranışlarda bulunursun, sonra inanırsın.
türkiye'de algılanan haliyle ahlakı gerekli kılan tek şey dinler ve tanrı inancıdır. bunun dışındaki ahlak denilen asıl kavram için din olmazsa olmaz noktasında değildir. iç huzuru ve anksiyetelere yol açmayacak dengeli bir psikoloji için iyi olma hedefine sahip ateistler de azımsanmayacak kadar çok olduğu gibi faydacılık esasına göre topluma ters düşmemek için iyi olan kişiler de vardır.

bizlerin ahlaksızlık olarak algıladığı ortalık yerde cinsel eylemler, çirkin sözler ve hareketler diğer insanları sadece bunların yanlış olduğuna ve kafalarındaki doğru insan profiline yakıştıramadıkları için rahatsız eder. bu davranışların tüm topluma yayılmasının dünyada huzursuzluğa neden olup olmayacağı ayrı konu. diğer taraftan birisinin parasını, malını, emeğini çalmak, canı istediği için ve bundan dolayı cezalandırılmayacağını bildiği için bir insanı darp etmek, işkence etmek, öldürmek, hayvanlara eziyet etmek, kamu malına zarar vermek, tecavüz gibi eylemler de ahlak dışı olduğu gibi öncekilerin aksine tüm insanların yaşamına zarar verir. devlet otoritesinin güçlü olduğu ülkelerde insanlar huzur içinde yaşayabilirken otoritenin asayişi sağlamaya yetmediği ülkelerd (örneğin 10 yıl öncesinin azerbaycan'ı, afganistan, gürcistan, rusya gibi) bu gibi eylemlerin kat kat fazla yapıldığını biliyoruz. şunu kimse inkar edemez ki bir otorite altında olmayan insan kadar acımasız, onun kadar canavar hiç bir varlık olamaz. otoritesizlik altında bile iyi olmaya çalışanlar ya yaşlı, ya güçsüz ya da tüm insanrın belki en fazla %20'sini oluşturan iyilik sever mizaçlı insanlardırdır. yani bu durumda acımasızlık hakim olur. tüm bunlar ahlakın gerekli olduğunu gösterir, aynı zamanda insanın bozuk yüzünü gösterememesi ve ahlakın korunması için devlet veya din gibi korkutucu ve cezalandırıcı bir otorite gereklidir.

(bkz: ahlak)

Ek: din korkak, aciz, cahil inSanlar içindir diyenler şu devrin en cahil, insanı tanımaktan en uzak kişilerdir.
gereklidir. olması gereken etik kurallardan biridir. konuyla alakalı ibret verici bir hikaye anlatmak isterim;

hikaye dedik ya; ateş, su, ahlak ormana girmişler. sohbet ede ede ilerliyorlarmış ve aralarında şöyle bi diyalog geçmiş;

ateş ; bu ağaçların arasında ya birbirimizi kaybedersek?
su ; ben hemen akarım ve sesimi duyup beni bulursunuz.
ateş; çok mantıklı. ben de küçük bi yeri yakarım, siz de onun dumanından beni bulursunuz demiş.

( ve sıra ahlak'ın o sikici, şey yani ibret verici cümlesine gelmiş)

ahlak ; ben kaybolursam beni bir daha asla bulamazsınız.
geleceğimiz için gereklidir. toplumları frenleyecek dinamikler olmalı. sevap olmasa çoğu karşılıksız iyilik yapmaz, hırsızlık suç olmasa herkes birbirini yağmalar, tecavüz olmasa ortalık babası belli olmayan çocuk kaynar. işte ahlak bunun için geçerlidir. ahlak giderse suç kavramı özgürlük kavramıyla birleşir ve kaos çıkar. ahlaksız toplum her zaman batmaya mahkumdur...
ahlak olmasaydı da millet birbirini mi sikseydi.

(bkz: süleyman demirel replikleri)
ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi,
insanlık istedi keşfetti hepsini.
(bkz: şebnem ferah)

yani diyor ki bize öyle ya da böyle dayatılan ahlak kurallarını zaten biz bulabilirdik.
toplumsal huzur için gereklidir ahlaksızlığın marifet sayıldığı dünya da neler olduğunu görüyoruz.
platon'un devlet kitabında uzunca bir süre üstünde durulan konu.

socrates gerekli olduğunu savunmaktadır.
platon da öyle.
bu felsefe sorusuna adam akıllı üç beş paragraf yazı yazabilecek adam sayısı sözlükler aleminde iki elin parmaklarını geçmez.
ahlak , kime gore ahlak, kimin ahlaki derler adama. ona gore gerekli mi degil mi tartismasi baslar .
ahlak nispeten zayıf insanların varlıklarını ve nesillerini devam ettirebilmeleri için sosyal hayatın içerisinde oluşmuş kurallar dizgesidir. kırılmadan üretken biçimde hayata devam etmesini sağlar bir nevi alet edavattır. ahlak zayıfların en kuvvetli var kalma argümanıdır.
güçlü insanlar ahlaka ihtiyaç duymaz.
zaten patalojik haller dışında güçlülerin de ahlakı olmaz.
(bkz: abd)
bu ne biçim başlık lan. böyle birden sorunca bilemedim açıkçası.
güncel Önemli Başlıklar