bugün

Uzun süredir düşünüyorum bu konu hakkında.
Bence birazı doğuştan geliyor ahlak ve vicdanın. Birazı da yaşaya yaşaya öğreniliyor.
bir insanın fakir olması kaderidir ama aklaksız olması kendi elindedir.
Aynı ailede yetişmiş iki kardeş düşün, biri başkadır diğeri bambaşka. Muhakkak başına geldi biliyorsun sen bunu. Demişsindir bir yerde "bu ikisi aynı anadan doğmuş olamaz" diye. Hıhh işte tam o.
Her insanın bir kumaşı vardır, eskiler kumaşı iyi derler, kimisi buna hamur der. Hıhh işte o kumaş kötüyse iş zor.
Niye zor dedim? Her ahlaksız, kötücül insan "yeav böyle yaratılmışım" diye işten sıyrılıp kurtulmasın. Herkes içinde biraz pislik. Bunu da biliyorsun kendinden. Senin de aklına geliyor bir takım şerefsizlikler ama savaşıyorsun bununla, diğer yol zor olsa da onu seçiyorsun. Ahlaksız olmayı herkes biliyor ama aksini seçiyor. O da seçebilirdi. Başka bir yol hep var ama zor.
Doğuştan gelen bir yapı vardır ve sonra o yapı etrafında olanlar, yaşananlar ve öğrenilenlere göre daha bariz ve belirgin bir şekilde şekillenir.
Doğuştan gelir diyenler Salak salak konuşmayın ya.
Merhamet belki doğuştan gelebilir ama onu da toplum bir güzel törpülüyor.
Önce aileden sonra dahil olduğu toplumsal alanlardan öğrenilir. Kişisel gelişim kitapları romanlar belki bunu ateşler ancak meleke haline gelebilmesi bizzat toplumsal yasantilarin tecrubeleri toplamıdır.
Ahlak diye birşey var mı gerçekte? herkes kendi ahlakını kendi uydurmuş.