geçtiğimiz günlerde, beşiktaş adliyesi'nde şahit olunan, kendisine rastlanan. lüks otomobili ile iki yaşlı kadına(selda bayoğlu ve nesibe çakıralmaz) çarpan bir bayan sürücü, hızını alamayarak beşiktaş adliyesi'nin duvarına çarparak durabildi. sürücünün sinir krizine girmesi dışında herhangi bir hayati tehlikesi de olmamıştı. sonuç itibari ile de genç sürücü, adliye duvarındaki deliğin mimarı oluyordu. gel gelelim işin garip tarafına... sürücünün sağlık muayenesinde, bunun genetik bir durum olabileceği ihtimali üzerinde hiç durulmamış, olay yerine gelen trafik ekipleri de herhangi bir fren izine rastlayamamış olmalarına rağmen olayı analiz edememiş ve "fren yerine gaza basmıştır" diyerek olayı tipik bir trafik kazasına çevirmişlerdir.

olayın aslı çok daha değişik aslında... başbakana sorsak "sizin kazaya inancınız yoksa, benim size diyeceğim birşey yok" der. çünkü inançlarımız konusunda hassasız. yurdum polisi alışkanlıktan olsa gerek tipik bir trafik kazası olarak ele almayı yeğler. ama benim tezim çok farklı... kaza kahramanlarından en kallavisi diyebileceğimiz şoför kızımızın amcası, bir ülkenin, bir şehir belediyesinin başkanıdır. ve bana öyle geliyor ki ihaleler ve benzeri anlaşmalı işlerde adalet denilen şeyi kevgire çeviren bu amcanın genetiğini sonuna kadar bünyesinde barındırmaktadır. ve adliyeyi görünce de dayanamadı, hakim olamadı kendisine ve kökledi gazı... gözü nasıl döndüyse artık iki tane yaşlı kadını da ezip geçmiş olması, o duvarı delmesine engel olamazdı.