bugün

yazarın notu: amacım nba'in analizini yapmaktı ama bunu yapmadan önce spor algısı türkiye'den çok daha farklı olan abd'deki spor organizasyonlarıyla ilgili bir şeyler söylemek gerekliydi. tüm spor organizasyonları tek tek kendi başlıkları altında değerlendirmeye kalksam okuyucunun ilgisi dağılacak ve amaçladığım bilgi aktarımını gerçekleştiremeyecektim. bu da beni analizimi tek başlık altında toplamaya itti. başlık nasıl olsun diye düşüne düşüne anca bunu buldum.

efendim, spor algısı eski kıta'dakinden çeşitli yönlerde çok farklı, bazı yönlerde ise tıpa tıp aynı olan abd'deki belli başlı spor organizasyonlarının adları ve incelemelerinin toplanacağı yerdir burası. bizden çok daha profesyonel ve reytinge dayalıdır abd'de spor organizasyonları. öyle federasyon falan yoktur, bunların yerine şirket ya da benzeri kurumlarca yönetilir ligler. genelde küme düşme diye bir kavram yoktur. bunun da çeşitli getiri ve götürüleri mevcuttur. ülkemizdeki gibi şike sorunları kulüpler bazında olmaz ama organizasyonlar yönetim kademelerinde bazı takımları parlatmak için çaba harcayabilirler. bunun da nedeni bu popülarite belâsıdır çünkü tüm organizasyonlar çekişme hâlindedir. üstelik abd yasaları uyarınca profesyonel sporlar amatör sporlarla yani ncaa'le çekişmeye giremezler. maç ve yayın saâtlerini buna göre belirlemek zorundadırlar. bu da reyting savaşını daha da kızıştırmaktadır.

bu özetten sonra gelelim organizasyonların incelenmesine. izlenme oranlarına göre gidecek olursak:

1- national football league - nfl

1920'de kurulan nfl o günden beri pek çok savaşa girdi. kurulduğu dönemde amerika'da en çok ilgi çeken organizasyon ncaa ve mlb'ydi. yaklaşık 40 yıl süren uğraşlar sonunda nfl profesyonel amerikan futbolunu saygın bir konuma getirdi. aafc, afl falan derken günümüze geldi.

30 yıl öncesine dek abd'de en çok izleyici çeken organizayson olmak için mlb ile çekişen nfl o dönemde ilân ettiği krallığını günümüze dek korumayı bildi. açık ara abd'de en çok ilgi gören spor organizasyonu olan nfl günümüzde devasa bir endüstri hâlindedir. dallas cowboys'un stadı cowboys stadium 1,3 milyar dolara mâl olmuştur. yılda 8 amerikan futbolu maçı oynanıyor bu stadda düşünün!

2- major league baseball - mlb

beyzbol abd'yi yaratan sporken otuz yıldır hızlı bir düşüşten bir türlü kurtulamıyor mlb. üstüne üstlük doping skandallarının ardı arkası da kesilmiyor. bir de amerika'da giderek popülerleşen futbol ile birlikte mlb izleyicilerinin yaş ortalaması yükseliyor ve reytingleri giderek düşüyor. oyunun giderek daha da durgunlaşması da günümüz tüketimine pek yaramıyor.

bunun yanında mlb'nin bir güzelliği var ki o da her takımın yılda 162 maç yapıyor olması ve takviminin yaz aylarına denk gelmesi.

3- national collegiate athletic association - ncaa

aslında ncaa bizim bildiğimiz hiçbir şeye benzemiyor. kolejlerde oynanan tüm sporların üstünde, bunlar düzenleyen ve denetleyen bir kurum. amerikan futbolu, basketbol, voleybol falan hep buna bağlı ve önemli nokta var: sporcular amatör olmak zorundalar. yani ncaa'e bağlı bir organizasyonda spor yapmak istiyorsanız o güne dek spor yapmak için asla para almamış olmanı gerek. bu kulüplerde yetişmiş avrupalı sporculara önemli bir dezavantaj çıkartıyor.

ncaa'in en çok izlenen organizasyonu kuşkusuz amerikan futbolu. neredeyse nfl kadar bunun da izleyicisi var üstelik rekabet edebilecek başka bir oluşum da yok. ikinci en çok izlenen ncaa organizasyonu ise basketbol. ancak günümüzde sporcuların giderek daha da çoğunun erken profesyonel olması ve ncaa basketbol kurallarının oyunu yavaşlatması nedeniyle reytingleri giderek düşüyor.

4- national basketball association - nba

dünyanın kalanında en çok izlenen, şahsen 25 yılını bildiğim amerikan spor organizasyonu. yalnızca bu bile nba'i diğer spor organizasyonlarından ayırıp daha sağlıklı bir temele oturmasına neden oluyor. ancak sorunlar yok değil...

michael jordan'ın temelli emekli olmasının ardından nba'in reytingleri dibe vurmuştu. david stern buna engel olmak için çeşitli denemelerde bulundu. oyunu hızlandırmak ve kısaların işini kolaylaştırmak için çeşitli kural değişikliklerine gidildi. kesmedi iyi oyuncular şişirilerek yıldız yaratılmaya çalışıldı. o da kesmedi ve sonunda hakemlere düdükleri farkı düşük tutmaya yönelik kullandırıldı. günümüzde de bu süreç sürmektedir.

lise seviyesinde ülke çapında olay yaratan lebron james'in gelişinin ardından nba yeni ilahını bulmuştu. ancak bir sorun vardı. bu yeni ilah basketbol oynamayı bilmiyordu! evet, tüm o hayvani fiziksel yeteneklerine karşın lebron james'in basketbol fundamental'ı yoktu. öyle ki adam turnikeye girerken bile fazladan adım atıyordu. david stern efendi devreye girdi, nba'de adım sayısı değişti. ama olmadı! yeni ilah bir türlü şampiyon olamıyordu. david stern bir kez daha devreye girdi ve o'nu büyük pazar takımlarından birine, iki yıldız ve tonla görev adamıyla atıverdi. ilk yılında gene şampiyon olamayınca bu kez hakemlerin düdükleri eşeğin kulağına su kaçırır oldu.

neyse ki sonunda lebron james'e iki yüzük hediye edildi. herkes artık three peat bekliyordu.kadrosunda kobe bryant, steve nash ve dwight howard'ı bulunduran los angeles lakers'la kadrosunda lebron james, dwyane wade, chris bosh bulunan miami heat'in yani abd'nin en popüler iki büyük şehrinin abd'nin reytingleri en yüksek iki takımının finali için her şey hazırdı... dwight howard'ın mızmızlanmaları, kobe'nin sezonu kapatmasına yol açan sakatlığı falan... gene olmadı! batı'da tehdit olacak takım kim olabilirdi? hemen karar alındı, abd'de reytingleri sürünen ama uluslarası platformda en sevilen takım olan san antonio spurs gelecekti. üstelik sas basketbolu iyi bilen* oyunculardan kuruluydu... ve finalde basketbolu bilen adamlar kazandı.

ama olmadı böyle! e nerede three peat? hemen çözüm bulundu. son dört yılda üç kez birinci sıra, bir kez 4. sıra draftı verilen cleveland cavaliers'a dönecekti! yetmeyecekti, daha maça çıkmamış andrew wiggins ve draft bust olma yolunda emin adımlarla giden anthony bennett'a, yani bir hiçe karşılık kevin love'ı da yanına verdiler.

nba'in öncesini bilenler için lebrick'e yapılan ayrıcalıkları, kıyakları görmek çok kolay. sırf bunlara bakmak bile nba'in aslında ne kadar kötü durumda olduğunu ortaya koyuyor.

açıkçası nba reyting uğruna karanlık bir yola girmiş durumda. zamanında aynı şeyi yapan amerikan güreşi bugün tümüyle gösteri durumuna düşmüş durumda. evet, inanmayacaksınız ama amerikan güreşi eskiden ciddi bir spordu. nba de bu yolda emin adımlarla ilerliyor.

yazmaktan yoruldum. burada yazıma virgül koyuyorum. yakın bir zamanda duruma göre devam ederim.

düzeltme: nba'in association'ını league diye yazmışım kimse de çıkıp aga bu nedir dememiş.
Abdliler en çok ncaa organizasyonunu sever. Nedeni profesyonel sporların pislik dolu olduğunu bilmeleri.
nba konusunda ciddi yanılgılar bulunan organizasyondur. şöyle ki; nba güzel bir pazar ve tabii ki reytingler dönüyor ama michael jordan öncesinde ve sonrasında da ciddi potansiyel sahibi ve savunulanın aksine birbirinden iyi fundamentali olan oyuncularla döndü bu lig, bu şekilde de devam edecektir. bugün tim duncan ve kobe bryant gibi superstar mertebesine gelmiş oyuncuların 5 er yüzük kazanması tümüyle david stern in egolarına değil, bu oyuncuların takımlarına yaptığı liderlik ve yönlendirmelerine bağlıdır. hakemlerin zaman zaman maçlarda yaptığı hatalar da bir takıma kazandırmak için kasıtlı değil, insanlık halidir.

derek fisher ın bitime 0.4 kala bulduğu basket, ray allen in son saniyede bulduğu üçlükle seriyi 3-2 geriden çevirmesi, robert horry nin yine el üstünden bulduğu son saniye üçlüğü gibi birçok mucize de bu başarılar yolunda takımlara yardımcı olmuştur elbette. hele hele lebron james in sadece fiziğiyle buralara geldiğini savunmak bu adamın bütün lise kariyerine, cavs gibi bir çöplüğün daha 2. playoff senesinde nba finallerine yükselmesine -ki burada hakemlerin en ufak müdahalesi olmadı malumunuz- kazanılan 2 yüzüğe, bu sene de dahil olacağını düşündüğüm üstüste 6 nba finali yapılan senelere, playofflarda doğunun en iyi takımlarına**** en fazla 2 maç vererek gelinen noktalara, 5 sezonun 4 ünde söke söke kazandığı normal sezon mvp ödülüne ve tarihe geçen daha birçok başarıya küfretmektir.

velhasıl kelam, yakın gelecekte yine potansiyelli oyuncular bu lige girecek ve süksesini devam ettirecektir. adam silver ne isterse o oluyor demek tek kelimeyle haksızlıktır. 90 lı yıllardan itibaren tüm nba playoff serilerini izlemiş biri olarak, potansiyelinin üzerinde haksız şekilde şampiyonluk kazanan takıma rast gelmedim. hakem hataları oldu evet, ama yıldız kayırılması ve hakemlerin de insan olduğu gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu da bilmek gerekir. olay takım olabilmek, göze hoş gelen oyunu oynayabilmek ve bu sporu canlı tutabilmektir. bu yüzden ne tbl, ne de avrupa basketbolunu önemsemiyorum. bana michael jordan ve vince carter önderliğindeki estetik smaçlar, bakmadan yapılan asistler, takip blokları, lockdown savunmalar, all star maçları vs. çok daha cazip geliyor, fast break i turnikeyle bitiren çelimsiz avrupa topçuları değil.
Eşek yarıştırsalar bile milyonlarca dolarlık sponsor ve dopdolu stadyumlarla süslenecek organizasyonlardır.