bugün

türk milleti ab sevdalısı asla degil, türk mileti, atatürk gibi, bir imparatorluk mirascısı oldugunu zaten bilincinde, digerleri de bunu biliyor, türk milletinin yakasına pranga vuruyorlar, zenginler klübü kuruyorlar, dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş bir şey, patronlar klübü kominist bir acaip ülke burası, sendikaları faşist, cunta destekçisi, 5 li çeteler kurup seçilmiş hükümeti düşürüyorlar cuntanın altına yatıp, işçi işveren sendikaları ortak, başbakanı nı cuntacıların astıgı bir ülke burası ve en büyük gazete iddiasındaki gazetenin başyazarı, o cunta nın atadıgı senatoda senatörlük yapmış bir acaip ülke, hala maaş alıyor seçilmiş senatör gibi, danıstay bassavcısı, basbakanı asan cunta için bugün oıhh en güzelini yaptılar açıklaması yapabiliyor, bassavcı dikkatinizi çekerim hukugun en üst noktasındaki insanlar bunlar.

türk milleti bakıyor ve o da kendisine göre çözümler düşünüyor. atatürk çü gözüküp atatürk ün gösterdigi yolu unutanlar var bu ülke de, atatürk çülügü inönücülük zannedenler var, işte, rayından, atatürk ilkelerinden inönü ilkesiligine düşürülmüş darbeci/cuntacı oluşumları kim temizlicek, cumhuriyet mitingleri düzenleyen eski askerin günlükleri ortaya dökülüyor, kimse elini dokunamıyor, demokrasiye, ülkenin yönetim şeklini degiştirmeye yönelik çete kurmuş, devletin silahını, türk milletine çevirmek için, bu cuntacılar degil de, cuntanın günlügünü yayınlayan dergi kapatılıyor bu ülke de, kim temizliyecek bunları.

not: türban mış bilmem neymiş, türban konusu çok kafana takılıyorsa, sana çok basit geliyorsa azcık endülüs oku 600 yıl islamın hüküm sürdügü bir cografya da bugüne neden hiç müslüman kalmamış, bir tek mimari eseri kalmamış, bakalım ispanya dan islamı nasıl kazımıslar, kazıyamamışlar ya, (bugün ispanya da tüm ispanyol isimler dahil, en çok konulan isim muhammed), başörtüsü nasıl yasaklanmış, adım adım, bilginiz olsun diye, tamam bez parcası ama, sonucta yapılan mücadele, türk milletine yasama alanı bırakmamak.
siyasi varlığının sebebi, yani anası, babası, dini, imanı, yaradanı herşeyi ab ve abd olan satılmışların kendilerini savunmak için yarattığı kurgular bütünüdür. bu kişilerin kandırdığı insanlar da bu kurguları evirip çevirip ulusalcıların önüne getirirler, gerçekler suratlarına bir tokat çarpıldığında ise hiç yüzleri kızarmaz; aynı patronları gibi acaip pişkindirler, din iman türban demokrasi falan diye konu değiştirip gevelemeye devam ederler.
son olarak bu konuya 301 eklenmiştir, 301. maddeki muglak ifadelerden dolayı, ülkeyi kaosa sokan cinayetlerin işlenmesine zemin hazırlanmış, dink suikastının sebebi ilk önce 301 den dava açtırılmış, sonmra da onu öldirterek ülke zor durumda bırakılmıştır, muglak ifadeler ve degişen halleri şöyledir, türkiye cumhuriyetine yapılan hakaret ifadesi, türkiye cumhuriyeti devletine diyerek netleştirilmiştir, diger bir ifade de, türklüge hakaret ifadesi, türk milletine hakaret olarak degiştirilmiştir, türklük nedir? saçma bir kavramdır, içine her konunun girdigi ama ülke içinde kardeşligi tesis etcek noktaların ayrıştırlma noktası haline getirildigi bir cümledir, şimdi türk milletine denilerek, yaygın hale getirilmiştir, kapsayıcı hale getirilmiştir. malum 367 kararından sonra, bu madde hakkında, savcılar tahkikat acacaklar ve dava açılıp açılmayacagını adalaet bakanına soracaklar artık, kafalarına göre herkese dava acamayacaklar, malum hakim ve savcılar arasında yapılan ankette, kişi devlet ikileminde tamamına yakını devletten yana tutum takınırım demiştir, kişi hak ve hürriyetlerini devlete karşı da korumak hakimin savcının ve hukukun temel görevidir.
ab'nin reel demokrasi; insanı merkeze alan dolayısı ile icraatte millyetçilik manasına gelen düsturları olduğunu göremeyen; durağanlığı, statükonun muhafazasını vatanseverlik olarak gören yiğitcanların(!) 'gerçek' olarak algıladığı laf-ı güzaflar...
kendi pis çetelerine 'vatansever güç birliği' ismini vermekte beis görmeyen; hayâsız, milletin değil o küçük, maneviyatsız, aziz milletin değerlerine yâd ve yabancı elit(!)zümrelerinin erk'inin bekâsı için her türlü değeri sömüren; toplumu hor, cahil gören zavallı bencil tiplerin yalanlarıdır, ki toplumun yüzde yirmisi toplumun yüzde birini dahi teşkil etmeyen bu erk delisi (c)aymazlara, maalesef kanmakta, asıl düşmanı olan bu tipleri vatansever, kahraman addetmektedir...
(bkz: uyan ey gözlerim gafletten uyan)
şimdi yeni yaratılan bu ulusalcı kavramını kısaca açıklayalım. ulusalcı kelime kökü itibariyle ulus- millet kökünden gelir yani milletçi ya da milletini seven onu tutan anlamına gelir. ee son zamanlardaki bayrağımıza (bkz: türk bayrağı) uygulanan psikolojik operasyonun * * * bir benzeridir. aslında tüm bu ulusalcı derken = solcu-chp-tuncay özkan-kanaltürk ve çeşitli sivil toplum örgütleri ısrarla akla getirilmekte ve bu amerika'da sam amcamın kucağında oturan cemaat liderinin nüfuz ettiği tüm medya kanalları tarafından çarpıtılmakta.

ha bunu yaparken yöntemleri ne kadar insanlıkla, şeref ve haysiyetle bağdaşır elini eksiye doğru götüren kıt beyinlilerin * vicdanına ve * fikirlerine kalmış.

ne diyoruz şimdi ben bu ülkeyi severken kendimi ulusalcı-antiulusalcı ayrımından ve bu milletin içine sokulmak istenen kalıplardan uzakta görürüm bu ülkedeki herhangi bir partinin yandaşı olmayan milyonlarca kişi gibi.. ama bu ayrımı ısrarla yapan, beyni kuş beyninden daha az enerji harcayan, cemaatçi-bölücüdevrimci-ikinci cumhuriyetçi-neoliberal kısmısının ulusalcılıktan anlayabildiği tek kavram ne dediğini kendi de bilmeyen doğu perinçekten ibaret olduğu.

daha anlaşılır bir tanımla devam edecek olursak milletçilik yani milliyetçilik ile ulusalcılık aynı kavramlardır. bu kavramın içine akpye emanet oy vermiş vatandaşlarda girer. ee pekiyi de ülkesini seven akpye oy verir mi? diyenleriniz vardır. o da üzerimizde ağır bir şekilde uygulanan psikolojik operasyonun ürettiği sonuçtur. "aman ülkede tek iktidar olsun", " aman istikrarsızlık olur" ,aman yasalar bir an önce çıksın" , "aman şu olur aman bu olur" propagandaları tüm haber bültenlerinden sonra ekonomistler çıkartarak pompalanmasaydı bugün daha farklı bir sonuçla karşı karşıya kalabilirdik.

"ulusalcılık, ergenekon bıdı bıdı bıdı, bu ülkeyi ecevit bu hale getirdi, baykal döneminde yağ kuyruğuna girildi hebele hübele çüşş" diyen kıt beyinliler son 6 senedir ne değiştiğini ekonomik anlamda (halka yansıyanından alayım akp yandaşları ya da kodomanların tatlı karlarından değil) şu satırlarda ulusalcıların yalanları şeklinde anlatsınlar bizlerde bilgilenelim.

anlayamayana not : ben senin anladığın manada ulusalcı değilim evladım ben sadece ülkemi ve milletimi seviyorum.
mevlana ne kadar güzel demiş zamanında "Ne kadar konuşursan konuş, söylediklerin; karşındakinin anlayabildiği kadardır" diye.

başlığın açılış nedeni ile alakalı onlarca saçmalık öne sürülüp ab karşıtları hakkında attıkları tüm iftiraların dayanıksızlığı belgelerle yüzlerine tokat gibi çarpıldığı halde kimileri hala dayak arsızı olmuş ki konuşmaya devam edebiliyor..

ab ermeni soykırımı kabul edin, kıbrıs rum kesimi'ni tanıyın şartı koşmuyor dediler. belge sunuldu, mor olup oturdular. ama doymadılar..

abd'nin türkiye'de istediği oluşumun ulusalcılar olduğu gibi ancak sığ beyinlilerin inanabileceği bir saçmalık ortaya attılar, o zaman abd'nin ve ab'nin neden akp destekçiliği yaptığını sorduk. cevap veremediler. mor olup oturdular. ama doymadılar..

bu cehaleti de geçti. gerçekleri görmemekte, anlamamaktaki bu ısrar, bu bilgisilik, mantıksızlık döngüsü ya kötü niyetten ileri gelir ya da aptallıktan. kimileri sizi çok kötü kandırmış beyler. algılama yetiniz taşlaşmış sizin.

ama biz onu da kıracağız, sizi yaban ellere böyle kolay bırakmayacağız tamam mı cicim. açın ensenizi geliyor şaplak..
söz anlayana anlatılır, yalan duymak isteyene söylenir. aydın beyin de yalan durmaz, çelişik kafalarda fikir bulunmaz, abilerinin ne dediginin nerde ne yapmaları grektiginin hesabını yapmaktan fikir üretmeye zamanı olmayanların, ittihatcılıkla atatürkçülügü bir sananlarla, atatürk ün enveri talatı bu ülkeden nasıl kovdugunu bilmyenlerle, ha ittihatcı zavallılıgı konusmussun, ha ulusalcılıgı aynı degil mi mirim..
80 küsür yıl önce söylenmiş yalanlardır. halbüse damat ferit paşa ile şurekasına uyup imzalasak sevri şimdiye ohooo milletçe am üstünde g.t skkiyorduk afedersiniz. ama her nasılsa o yalanları söyleyenler o gün yıkıntıdan bir devlet kurmayı başarmışlardır.başarmışlardır da iyi mi olmuştur yani? peeeh! ne iyi olması lan! sevri imzalayıp italyanların nüfuz bölgesindeki antalya sahillerine dolan itilaf devleti hatunlarıyla eşli pişti oynayacaken iyice içimize kapandık mına koyum! ha allah hükümetimizi başımızdan eksik etmesin yeni hükümetimiz de bizi bu hatunlarla mekan ortağı yapmak istese de eski kafalı jakoben faşikler yine engel olmaktadırlar.

(bkz: kafa siken liberal zırvaları)
ecevit in, abdullah gül hükümetine bıraktıgı boy kazılarının, devlette süreklilik geregi, atılan imzaya mecbur kalmasına, sanki, abdullah gül ya da tayyip erdogan zamanında rumların girmesine izin verilmiş gibi tarihler sıralamak, ayar yedim canım acıdı demekten öte bi şey ifade etmez, bu rum kesiminin ab ye üyelik kazıgını, bu millete 28 subat mahsülü ecevit hükümeti atmıştır.

ab sürecinden kopmuş bir türkiye, türk cumhuriyetlerinde bile iş yapamaz, bilgisizlik en büyük rahatlıktır, cuntalara yardım ve yataklık etmek en hafif deyimi ile karşı koyamıyorsan zevk al demektir. sadist olmadıgımıza göre, kimse de vatan hainligi ile suçlayamaz, bu ulusalcı höykürme gibi. kim bunların izinden ayrılmışsa vatan haini, aklı mitingcilerin cebindeki bir takım zevat bu ülkeye ayar veremez, ergenekon çözülecek, şapka düşüp kel gözükecek, birileri şapkalarını alıp, perinçek e komşu olacaklar. rahmetli mumcuyu kim öldürttü, kışlalıyı kim öldürttü ortaya çıkacak. kapatma davası açılmadan 1 ay önce, savcının kapatma iddianamesi perinçegin bilgisayarına nasıl kaydedildigi ortaya çıkmadan, hudson enstitute de, bir araya gelmeyiz denilen talabani nin oglu ile, anayasa mahkemesi başkanı öldürülsün, büyük şehirlerde büyük bombalamalar olsun, türkiye nasıl kuzey ırak a girmezmiş bakalım diyerek ülkeyi bataklıga sokulmaktan bu hükümetin feraseti kurtarmadı mı bu milleti? gözler kapalı, beyinler oksijensiz, açın sınırlarıda azcık oksijen gelsin ülkeye bee, eski darbe cunta karartma ülkesi degil burası artık.
avrupa birliği'nin tek çıkış noktamız olduğuna inanların ve avrupa birliği'ne girmek için neredeyse 'anamızın satılmasını' bile göze alabilecek bir zihniyetin önermesi.

avrupa birliği bize diyorki ermeni soykırımını kabul edin; bugun avrupa'nın hangi ulkesinde bir soykırım tasarısının kabul edilmesi birlik üyeliğine girmek için şart koşulmuş,
belçika'nın 1900lü yılların basında kongo'da yaptığı soykırım fotoğraflarla açık açık belgeli bir gerçek ama bugün kimse ondan söz etmiyor.
isveç'te artık neredeyse soyu tükenmiş Sami ve Tater'lere yapılan soykırım hiç gündemde yer alıyor mu?
ingiltere, fransa'nın yaptığı soykırımlar... kim bahsediyor bunlardan? unutuldu mu?yada portekiz'in yaptıklarından..

bir de bu gelişmiş avrupa ulkeleri nobel ödülleri , barış ödülleri dagıtıyorlar, nobel bir silah tuccarıydı.. yıllarca silah satmış ve pişmanlıktan ödül falan verelim benim adıma demiş heralde..

öte yandan , en büyük silah ureticilerinden norveç barış ödülü veriyor.. aynı anda silahlarını satıyor...kimsede ses yok..

kıbırs'a bakalım,kktc vatandasları birleşim için oy verdiler , birleşmek için çabadılar cünkü bu tek cözüm olarak sunuldu önlerine.. sonra noldu?hiçbirsey.. kıbrıs rum kesimi adanın bütününü temsil etmeye devam ediyor...doğal kaynakların da tek sahibi gibi ...2003 yılında guney kıbrıs akdenizde petrol aramalarına basladı ve biliniyorki kıbrıs turkiye arasında ve kıbrıs lubnan arasında denizde zengin petrol yatakları var...

yıllar öncesinde ingiltere mısır'dan çekilirken ingiliz basbakan ne demiş ; ''mısır'ı kaybettik ama kıbrıs alternatif üstür.kıbrıs adasını kim elinde tutarsa iskendurun limanını ve türkiye'nin arka kapısının kontrolunu elinde tutar..''ve yıllar sonra da başkan junior bush şöyle dedi ''orta doğu'nun anahtarı kıbrıstır!''

ab yolunda turkiye önce kürt sorununu da çözmeli diyorlar , butun avrupa ve almanya'dan böyle bir talep geliyor.. çünkü insanlar ana dillerini konuşmalı diyorlar.. ama görünen o ki almanya'da iki dilde eğitirm veren sadece bir okul kalmış..(turkce-almanca) hepsi kapatılmış..hatta 2006 yılında almanyada bir okul , okul sınırları içinde heryerde almanca dısında baska bir dilin konusulmasını yasakladı..* arkasından bu okula bir ödül layık görüldü..ve alman cumhurbaskanı köhler almanyadaki göçmenlerin evinde dahi almanca konusmaları gerektiğini söyledi...

bla bla bla... daha birsuru ornek.. işte bu avrupa bize bu dayatmaları sunuyor.. ve bu dayatmalar bize avrupa'nın iki yüzlülüğünü gösteriyor... bu türk milleti hiçbir zaman satılmış bir millet olmadı.. herzaman bağımsız bir devlet oldu..olmaya devam edecek mi?
bir zamanlar abdullah gül' ün meclis kürsüsünden söylediği şeylerdir. yok bağımsızlığımız yok olacakmış ta, yok bizi sömürüyorlarmış ta... aynı abdullah gül iktidara gelince aksi yönde hareket ettiğine göre demek ki söyledikleri yalanmış.
ulusalcılara b.ok atmak için lafazanlıktan başka bir şey yapamayanların ısrarla komedi unsuru yazılar yazarak ispatlamaya çalıştıkları yalanlardır.

18 kasım 2002: abdullah gül'ün başbakanlığındaki 58. hükümet'in göreve başlama tarihi.
12-13 aralık 2002: kopenhag görüşmeleri ve sonuç bildirgesinde rum kesimi'nin de aralarında bulunduğu 10 aday ülkenin 1 mayıs 2004'te ab'ye katılımının onaylanması.
14 mart 2003: recep tayyip erdoğan başbakanlığındaki 59. hükümet'in göreve başlama tarihi.
1 mayıs 2004: rum kesimi'nin ab'ye katılması.

belge niteliğinde belge, rumların ab'ye üye olması.

boy boy, ebat ebat kapak. tornadan çıkan, istediğiniz uzunlukta, istediğiniz kalınlıkta, istediğiniz sivrilikte ayar.

başka bir arzunuz?

paleface sundu.
türkiye'nin ab üyeliği sürecinin zaten türkiye'yi abd güdümünde bir truva atı olarak ab'nin içinde bulundurma oyununun bir parçası olduğunu göremeyenlerin yalan sandığı gerçekliklerdir.

senin başbabakanın abd'nin ılımlı islam politikasına uygunluk bakımından tüm özeliklere sahip olsun..

daha başbakan dahi olmadan bush'un makamında karşılıklı oturarak gülücükler dağıtsın..

akp, abd'nin ırak'ı işgali sırasında amerikan ordusu'nun türk topraklarını kullanabilmesi için yasa teklifi ile destek versin, abd güdümlü bir türkiye istiyor dediğin ulusalcı chp ise her ne hikmetse buna karşı çıksın.

aynı başbakan amerikanın ortadoğu'yu kendi çıkarları doğrultusunda tekrar şekililendirme projesi olan bop'un eşbaşkanı olduğunu televizyon programlarında bangır bangır bağırsın..

başbakanın danışmanı ta amerikalara kadar gidip amerikan yetkilerine başbakanı tuvalet deliğine süpürmeyin onu kullanın desin..

seçimlerden önce abd ve ab ortak olarak akp'yi desteklediğini kesin olarak dile getirsin.

abd ve ab politikalarını destekleyen tüm büyük kodomanlar ve tüsiad akp'yi desteklediğini hissettirsin..

akp'yi kapatma davasının açılmasından sonra hem abd'den hem ab'den sanki anlaşmışlarcasına aynı tandansta akp'ye destek veren, içişlerimize ve bağımsız yargıya karşı saldırılar başlasın..

ne kadar neoliberal, ikinci cumhuriyetçi vatan haini ve tarikatçı yobaz takımı varsa akp'ye ab polikalarına destek versin.

sonra da sen çık ulusalcılar türkiye'yi abd'ye bağımlı yapmak için yalanlar uyduruyorlar, komplolar üretiyorlar diye saçmala.

ya abd ile ab saf; ulusalcılar onlar adına çalıştığı halde hala akp iktidarına destek vermeye devam ediyorlar ya da bizim ülkede bazı akp şakşakçılarının gözleri öylesine kör olmuş, kafaları öylesine bulandırılmış ki tüm ortaya konulan gerçekliklere rağmen hala aymaz bir tavırla ulusalcılığı abd yanlısı olmakla eşdeğer tutabiliyorlar.

ha canım akp anti emperyalist, ha cicim akp abd karşıtı..

ne tutarlı bir mantık anlayışı, ne mükemmel bir siyasi analiz yeteneği vallahi bravo..

sen abd'den tebliğ edilen fethullah yayın organlarının haberleriyle, ergenekon safsatalarıyla kendini koyun gibi uyutmaya devam et..

allah' ım sen de kimilerine biraz akıl fikir ihsan et..
ulusalcı yigitlere belge niteligindeki belge, rumların ab ye üyeligidir, daha ne belgesi arzu edilmektedir, hatta bu, belge degil, ayar degil kapaktır hatta, susmak düşünmek gerekir nerde hata var diye, ab den konuyu, türbana saldırı malzemesi yapmak ancak laf ebeligindeki son noktayı betimler, cambazlıktır, türban alakasız bir söz olmuştur, en azından kıbrısı kim sattıyı konusurken..

not: daha fazla ayara gerek var mı?
bu ulusalcılık ülke ile filan ilgilendigi yoktur, eski yök başkanının son yayınlanan kasetinde, erzurum dolaylarındaki bir üniversitenin (eski asker) rektörü için pişkin pişkin, ya o pkk lıları üniveristeye dolduruyor ahaha ahaha şeklinde kendi agzından konusmaları yayılanmıştır, uluslacılar hala sahip çıkarlar bu eski yök başkanına, bi şehit cenazesi geldi mi, cenazesi namazı slogan yerine döner, ama bunlar namaza durmazlar slogan için ordadırlar, en büyük açıklarını da 301 de verirler, türklüge hakareti içeren yasamız var ya onda, degişiklik sadece şudur, türklük degil, türk milletine yapılan hakaret cezalansın denilmektedir degişiklikte, bunlar ulusalcı oldugu için kürtleri, lazları çerkesleri türk milletinden saymazlar. düşman cenahlarını, lozan a zarar veriyor derler, bu 301 olunca konu, maskeleri düşer, lozan da gecen ifadeyi kabul etmezler, çünkü din temellidir o ayrım, bunlar o zaman, bizzat kendileri türk milletinden ayrı düşerler, türk milleti demek, ülke için de yasayan, türkmen, kürt, laz, çerkez herkesi içine alan kusatıcı bir kavramdır, bunlar ulusalcı ya, kürtler kürttür, dini kendisine, ülke bölünsün umuru mu duyar bunların, nasıl olsa gidecekleri ülke bellidir, dillerini anadili kıvamında bilmektedirler.
1959-1960 anlaşmalarının by-pass edildiği iddiasından çok daha doğru olan iddialardır.

yahu yiğitler; belge diyorum, numara diyorum, isim diyorum, imza diyorum, deklarasyon diyorum.

böylesine önemli bir gelişmenin sadece ve sadece okunup okunmadığı bile tartışılan bir gazetenin, belki de ömrünüzde ilk defa yazısını okuduğunuz, ismini gördüğünüz bir gazetecinin yazısına dayanarak ispatlamaya çalışmak hakikaten komik.
tabi hayatta kimse müfteri durumuna düşmek istemez, şöyle ki, türkiye nin diger iki ülke ile birlikte garantörü oldugu kıbrısta kendisinin üye olmadıgı bir birlige kıbrıs üye olamaz ibaresini paleface daha önce ki yazısın da burada yayınladı.

99 helsinki zirvesi, o gün ki basında ecevitin oldugu, yılmaz ve bahceli ortakların içinde oldugu 28 subat koalisyon hükümetinin ilk icraatlarıdır. burada alınan kararlar ve türkiye nin rum kesiminin ab üyeliginin önünü nasıl açtıgını konusun da yaptıgım arastırmada şu yazı ile karşılaştım, zira bu helsinki zirvesinin türkce metinlerini bulamadım, yeniçag dan h.macit yusuf isimli gazeteci süreci şu kelimelerle güzel özetlemiş;

"Helsinki de AB, Kıbrıs konusunda Enosis in önünü açan Rum-Yunan formülünü karara bağlamıştı. Bu formüle göre: Rum Yönetimi ile tam üyelik görüşmeleri tamamlandığında, Kıbrıs sorununa hala çözüm bulunmamışsa dahi, AB Konseyi Rum tarafını AB üyesi yapma kararı verebilecekti. AB nin , Kıbrıs sorunundaki gelişmeleri izleyerek tüm faktörleri de göz önüne alarak karar vereceğinin, karar altına alınması, Rum Yönetiminin AB ye tam üye yapılacağının açık bir ifadesiydi."

metnin tamamı için;
http://www.yenicaggazetes...haberdetay.php?hityaz=543

not: ne ayar mı dedin..
abd'ye bağlayanların savunulma mekanizmasında ulusalcılara sallamak için içi boşaltılmış iddialardır.

dünyada ermeni soykırımını tanıyan 21 ülke var. bunlardan 9 tanesi sözde soykırımı 58. hükümet göreve geldikten sonra kabul etmişler basit matematikle hesaplarsak bu 21 ülkenin yaklaşık %43'ü sadece ve sadece akp döneminde kabul etmişler bu kararları -harbiden büyük başarı tebrik ediyorum. her iktidar bu kadar başarılı olamaz-. durun durun daha bitmedi. hani akp'den önce alınmış olan 12 karar var ya? hah işte o kararı alan ülkelerden uruguay -ki ilk tanıyan ülkedir- 2004 ve 2005'te olmak üzere 2 defa, arjantin 2003, 2004, 2005, 2006, 2007 olmak üzere 5 defa -hani arjantin de denmiş ya o bakımdan- rusya 2005'te 1 defa, kanada 2004'te 1 defa daha kabul etmiş bu sözde soykırımı. ha, şimdi cumhurbaşkanımız, dönemin dışişleri bakanı abdullah gül ne gibi girişimlerde bulunmuş 9+9 olan kararlar konusunda ne yapmıştır? ayrıca fransa'nın şu son senato kararında "fransa'ya çok ağır yaptırımlar uygulayacağız" diyenler karardan sonra neden buhar oldular?

ortaya sunduklarınızı belgeleriyle, tarihleriyle yalanladığımızda her zaman olduğu gibi türbana sarın kafanızı.

- ama ermeni soykırımı.
* arkadaşım bak şu tarih, şu belge..
- ama kıbrıs?
* bak kıbrıs 1959 ve 1969 anlaşmaları...
- ama türban ühühühüühhü...
* lan bi git oğlum elini yüzünü yıka, sıkışınca türban. ondan sonra yok "atatürk'ü alet eden cümleler" diye popülizme dalarsın. hele bir dini kullanmasan, türban mevzusuna dalmasan?
- abi ayar üstüne ayar veriyorsun git allah aşkına ya... ühühühü türban işte türban. ama 2 gündür konuşuyoruz bir kere atatürk demedin ya, ben en azından bir cümlemde geçsin dedim... ühühühüh
türkiye yi, dünyadan kopararak içine kapatıp, sadece abd ye bagımlı, prematüre bırakmak için uydurulan yalanlardır. ermeni hikayeleri, türkün türke propangandası ile aşılamayacak haşle gelmiş bir yalandır artık, arjantin parlamentosuna kadar kabul edilmiş durumdadır. sizin ulusalcı darbeleriniz ancak bu sözde soykırım hikayelerine destek vermektir.

gecen yıl bir ingiliz, rus casuslugundan yakalandı, adam kendisini öldürdü, çünkü ruslara çalıştıgını bilmiyordu adam, adam güney afrika cumhuriyetine çalşıştıgını sanıyormuş ve ruslar ordaki gac büyükelçiligindeki ajanı aracılıgı ile ingilizi kendisine çalıştırmıştı, şimdi bu ulusalcılıkta öyle vatan millet deniliyor, en çok bu vatan ve millet için ölenlere saldırılıyor, türkiye nin en büyük sorunu, başörtülü kızlar mıdır? vicdan azcık, atatürk ü alet edereke kurulan cümleler, atatürk başörtüsünü yasaklamadı, aksine eşi ve annesi çarşaflıydı. ulusalcı hikayeler inönücü hikayelerdir, atatürk le alakası yoktur. gün gelecek atatürk le inönünün ilişkilerinin nasıl oldugu da açıklanacak, atatürk ün neden inönünün çocuklarını mirascısı yaptı, bütün bunlar hala sır. bu ulusalcılıgın atatürkcülükle alakası yoktur ondan ismini kemalizm olarak kullanıyorlar çünkü inönücülük aslı, atatürk ün resmini toplumdan kazıyan inönü..
belge ismi zikredilmeden "yalan olduğu" iddia edilen yalanlardır.

dsp-anap-mhp koalisyonunun veya devletin herhangi bir bürokratının imzaladığı 1999 helsinki zirvesinin hiçbir belgesinde "1959 ve 1960 anlaşmaları kıbrıs'ın ab süreci ile ilgili olarak devre dışıdır" minvalli bir ifade yoktur. bu manaya gelecek başka bir ifade de yoktur. bunu iddia eden kişiler, türkçesinin olup olmaması önemli değil, orijinal belgenin ulaşılabileceği bir link, olmadı bu belgenin bulunduğu bir devlet kurumu adı verirlerse ben şahsen "bilgi edinme yasası" kapsamında bu imzayı araştıracağım, fakat, ab süreci konusunda iyi derecede bilgi sahibi olduğumu iddia edebilen ben, 1999 helsinki zirvesi'nin hiçbir belgesinde -veya 1999'daki farklı bir görüşmede imzalanan bir belgede- böyle bir ifadeye -orijinal metin dahil- denk gelmedim. en azından bilgilenme açısında diyorum hani bizi aydınlatırsanız resmi belgeler üzerinden iyi olur.

diğer taraftan, aynı 1999 helsinki zirvesinde, kıbrısla ilgili geçen en dikkat çekici madde avrupa birliği konseyi'nin bm genel sekreterinin çalışmalarını desteklediği ifadesidir. ayrıca 1994-1995 yıllarında yapılan bütün ab toplantılarının sonuç bildirgelerinde açıkça, genişleme konusunda ilk adayların malta ve "kıbrıs cumhuriyeti" olduğu geçmiştir. 2000 yılında ab komisyonu tarafından yayınlanan katılım ortaklığı belgesi'nde de, helsinki zirvesi'nin çizgisinin dışında türkiye aleyhine kıbrısla ilgili olarak çok sert ifadeler yer almış, başta bülent ecevit olmak üzere bu belgeye çok sert tepki gösterilmiş, çankaya köşkü'nde yapılan devletin zirvesinin katıldığı toplantının sonucunda da ab'ye bu konuda çok sert ifadeler kullanılmıştır. hatta alınan kararlardan biri de rauf denktaş'ın bm nezdindeki dolaylı görüşmelerden çekilmesidir. 2001 yılında, güney kıbrıs'ın kıbrıs sorunu çözülmeden de -ki, 1997 yılındaki açıklamada, kıbrıs'ın ab'ye üye olabilmesi için, ada'da siyasi çözümün şart olduğu vurgulanmıştı, bu açıklamaya yunanistan sert tepki göstermiş, birliğin doğu'ya doğru genişleme sürecinde veto hakkını kullanacağını açıklamıştı- güney kıbrıs'ın ab'ye üye olabileceği açıklanmıştır. bununla beraber 57. hükümet bu açıklamaya sert tepki göstermiş hatta ecevit ve bahçeli ortak açıklamayla "bedel ödemeye hazırız" demişlerdir.

1999 yılında 57. hükümet'in güney kıbrıs'ın ab üyeliği sürecinde 1959 ve 1960 anlaşmalarını by-pass ettiğini iddia edip, ispatlayamayanlar müfteridir.
(bkz: ulusalcılık karşıtı ab yalanları)
uluslacılıgın en büyük yalanı şudur, kıbrısı sattılar, paleface türkiye nin ingiltere ve yunanistan ile beraber üçlü garantörlügünü deklarasyon metnbini buraya alarak süper bi hizmet yapmış, şöyle ki;

"kıbrıs elimizden çıkmamışmış bu ulusalcı karşıtı güruha göre. ey iman edenler pardon ab'ye koşulsuz destek verenler. kıbrıs konusunda 1959 ve 1960 anlaşmaları esas alınır. 1959'da zürih'te imzalanan anlaşmanın 8. maddesi der ki; "Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının, Türkiye ve Yunanistan'ın birlikte katıldığı ittifaklara ve uluslararası kurumlara Kıbrıs Cumhuriyetinin de katılması dışında. EK- 1'de belirtilen savunma, güvenlik konuları ve dış işleriyle ilgili herhangi bir yasa veya karara karşı, ayrı ayrı veya birlikte kullanılmak üzere nihai veto hakları olacaktır." Ayrıca 23. Madde der ki; "Kıbrıs Cumhuriyeti; ingiltere, Yunanistan ve Türkiye'ye, niteliği ne olursa olsun, her türlü anlaşmalar için, en ziyada müsaadeye mazhar ülke koşulu tanıyacaktır."

yani ey dalyaramos, hellori hazretleri burda diyor ki, ingiltere türkiye ve yunanistan'nın -yani garantör devletlerin- birlikte katılmadığı ittifaklara kıbrıs katılamaz. yani daha da açarsak, ingiltere ve yunanistan'ın üye olup, türkiye'nin üye olmadığı ab'ye kıbrıs üye olamaz. gayet açık değil mi?"

evet gayet açık, rum kesimi, kıbrıs cumhuriyeti ismi ile ab ye girebilmesi için türkiyeye 1999 da, dsp-anap-mhp koalisyonu dönemin de buradaki garantörlük anlaşması geregi izin istemiş ve türkiye 99 da o izni ecevitin,bahcelinin ve mesut yılmazın olusturdugu 28 subat hükümeti ile o izni vermiştir. bu izinden dolayı, artık rumlar ab ye girmiş ve muhatabımız, birleşmiş milletler olmaktan çıkıp, ab halişne dönüştürerek, kıbrısın elimizden gitmesine ramak bırakılmıştır.

şu an ki hükümete, annan planından başka yol bırakılmamış, annan planının oylanması ile, iş tekrar birleşmiş milletler platformuna gecmiş, elimiz güçlenmiş, işki kesimlilik kabul görmüş ve kıbrıs davası, çözüme ramak kalmıştır ve kıbrıs türkü kazanmıştır.

torunu rum vatandası olan, denktas, davasını torununa anlatamamış, denktasın torunu ki, vip pasaportlu, dünya vatandası bir insan, sıradan kıbrıslının halini siz düşünün, o denktas ki yıllarca, yavru vatanımızda canımızda, gözümüzün bebegi, türkiyeye son gelişlerinin birisin de başörtülü kızlarımız için karafatmalar demiştir. davayı götüren kişi bu kişidir.
yalan falan olmayan gerçekliklerdir.

neden ab karşıtı olduğumuzu işkembeden salladığımız sözlerle değil bizzat kanıtlara dayanarak, ab yetkililerinin ve avrupalıların ülkemize ne gözle baktığını irdeleyerek şurada açıklamıştık.

atatürkçülük ile ab bağdaşmaz
ulusalcı karşıtı gudiklerin, rum kesimi'nin ab'ye üye olmasını ulusalcılara bağlarken kendi söyledikleri yalanlardan daha beyaz olan yalanlardır.

bahsi geçen, kısmet çarpıtılan muhabbetler siyaset meydanı adlı programda geçti. insanları bilgilendirme açısından söyleyelim de, tüsiad brüksel temsilcisi bahadır kaleağası romanya'daki kadınların kadın hakları bakımından türkiye'den çok önde olduğunu, kadınların çalışma hayatına katılma oranlarının türkiye'den yüksek olduğunu ve ab üyesi olmayı hak ettiği yönünde bir cümle kullandı. yiğit bulut da -ki program boyunca bir takım hareketlerinden ötürü gözümde ciddi irtifa kaybetmiştir- "gördük romen kadınların haklarını" dedi. her kişi yiğit bulut'un ne demek istediğini anladı ancak, yiğit bulut'un ifadesi her ne kadar yakışıksız olsa da, bahadır kaleağası'nın cümlesi karşısında romen kadınlarla, türk kadını arasında bir kıyaslama yaparsanız aklınıza bu karşılaştırma gelmez mi? ifade yakışıksız da olsa, haksız da değildir hani. diğer yandan araplara laf atan ne yiğit bulut'tur, ne erol manisalı, ne de sinan aygün'dür. araplara laf atan da bahadır kaleağası'dır. tabi o da kötü niyetli bir şekilde konuşmadı ancak, bahadır kaleağası rumenler hakkındaki sözünüzü geri alın deyince, yiğit bulut da "siz de araplar hakkındaki sözlerinizi geri alın" dedi. yani, tamam anladık ulusalcılara b.ok atmak istiyorsunuz da, programdaki her haltı da mâl etmenin manası yok.

vay efendim rumların ab'ye girmesinin sebebi 28 şubat muhtırasını verenlermiş... vay vay vay neler dönmüş serhat ya? hemen bir tarihsel hafızamıza göz atalım, rumlar ne zaman ab üyesi oldu 1 mayıs 2004, ey iman edenler 1 mayıs 2004'te kim vardı iktidarda? 1959 zürih anlaşmasını kaynak göstererek bu konuda uluslararası tahkime gitme hakkı olan türkiye'yi kim götürmedi tahkim'e, sakın "susun koçlarım benim, ben sana siyasi destek vereyim, 17 aralık'ta da sana adaylık statüsü vereyim aman sen bu konuda sesini çıkarma" sözünü dinleyenler olmasın? mahkemelerin gündemine rumların ab'ye girmesi de gelsin tabi, örneğin 1 mayıs 2004 tarihinde rum kesimi'nin de içlerinde olduğu 10 aday ülkenin tam üye olacağının açıklandığı 12-13 aralık 2002'de kopenhag'ta gerçekleştirilen zirve sonucunda açıklandığı da hatırlatılsın mahkemelere, ayrıca 18 kasım 2002'de iktidarda abdullah gül'ün başında olduğu akp hükümeti'nin de geldiği belirtilsin. ulan bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan gençleri aramızda görünce gerçekten üzülüyorum. rum kesimi'nin üye olmasının kesinleştiği tarih 13 aralık 2002, o dönem 58. hükümet olan akp hükümeti, tepki göstermeyen de aynı hükümet ayrıca aynı hükümetin dışişleri bakanı yaşar yakış'ın "türk askeri ada'da işgalci konumundadır" şeklindeki affedilemez açıklaması -yeri gelmişken bu adam şimdi ab uyum komisyonu başkanı- akabinde 14 mart 2003'te görevi devralan recep tayyip erdoğan başkanlığındaki 59. hükümet yine en ufak girişim yok, 1 mayıs 2004'te rum kesimi'nin ab üyesi olması olayı, yine gık yok.

ulan bakıyorum bakıyorum, rum kesimi'nin ab üyesi olması konusunda 28 şubat muhtırası ve ulusalcılarla en ufak alakası yok, ha şunu derseniz 28 şubat akp'yi iktidara getirdi, buna kısmen katılırım. ama bu kadar tarihli belgeli kanıtlar varken hangi iq, hangi mantık, hangi beyin bu durum konusunda akp'yi soyutlar anlaşılır değil hakikaten.

bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmakla, takım tutar gibi parti tutmakla olmuyor bu işler. sonra ettiğiniz lafları biri gelir rulo haline getirir, gözünüze sokar, şimdi olduğu gibi.
güncel Önemli Başlıklar