bugün

--spoiler---
The pink panther filminde blake edwards pembe panter serisini david niven'ın oynadığı yakışıklı hırsız phantom'a yıkmak istiyordu.Ama filmde rahmetli peter sellers'ın göz dolduran jaqcues clouseau performansı 1 yıl sonraki a shot in the dark filminde filmin yıldızı olmasını sağlamıştı.Bu film diğer pembe panter filmlerinden daha farklıdır çünkü:
+henry mancini filmin müziklerini yapmıştır ama o unutulmaz pembe panter müziği filmde yoktur.
+filmin adında pembe panter geçmemektedir.
+filmin başlangıç jeneriğindede bilinen klişe pembe panter animasyonu yoktur.
Film müfettiş jaqcues clouseau'nun delonların evinde ardı ardına gelen cinayetleri araştırması üzerine kuruludur.Cinayet silahı ile görülen maria gambrelli'ye aşık olan(elke sommer)clouseau onun asla katil olmayacağını düşünür ve başka kişilere yoğunlaşır.

Filmin genel temposu son derece akıcıdır.izlediğim jaqcues clousea'lu filmlerin en kopartanıdır.Bu filmin diğer özelliği ilk kez müfettiş dreyfus ve kato karakterlerinin bu filmde çıkışıdır....
müfettiş dreyfusu canlandıran herbert lom, oyunculukta peter sellersla bile yarışabilir!
peter sellers' lı pink panther serisinin ikinci filmi. 64 yapımıdır. serinin en başarılı filmidir. sellers ile ilgili konuşmaya gerek yok zaten. bir çok kemal sunal-şener şen filminde bu seriden esinlenmiş bir şeyler bulmanız olasıdır. açılış sekansı ünlü olup blake edwards plan sekans çekimiyle döktürmüştür. müthiş bir zamansal başarı ile adeta bir romanstır açılış sekansı. elke sommer film boyunca süzülüp durur. hiçbir yerinde pembe panterin görülmemesi ayrıca ilginçtir.

açılıştaki harika henry mancini bestesi için (bkz: shadows of paris)
akılda "maria gambrelli* is innocent!", "facts hercule, facts!" replikleriyle kalan film. ah bi de elke teyzemiz o saç modeliyle değil de daha düz, daha uzun bi saçla çıkaydı ortaya ne de güzel olurdu dedirtmiştir*.