bugün

(bkz: karasevda)
daha da makbulü:
7 yıl bi sürü kızla çıkıp hiç aldatmayan erkektir.
evlendiğinde 65 yıldan aşşa sürmeyecek evlilik bağı yapan erkektir.

(bkz: hayatı boyunca bakir kalan erkek)
evliya sabırlı erkek türüne örnektir. *
(bkz: aranıyor bulana ödül)
(bkz: 7 yıl bir erkekle çıkıp sürekli aldatan kadın)
gerçekten seven erkektir.
(bkz: gerçekten sevmek)
en saçma duyguların ezik erkeğidir. bi tane kız bulabilmiş ve onu aldatabileceği bi sevgili bulamadığı için tek kızla idare eden erkektir.

-guerilla insanlara yardım et.
+bunda bi ışık göremiyorum.
aldatmaya ihtiyaç duymayacak kadar güzel bir sevgiliye sahip erkektir.
yoktur. aldatmak sadece sevişmek değildir cünkü, aldatmak olarak * başka bir kızla flirt etmek bile sayılır.
(bkz: yok böyle biri)
(bkz: aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor)
aldatmamakla iyi yapan erkektir. ama eğer 7 yıl boyunca çıkıyorsa ve hala flört seviyesindeyse ortada garip bir durum vardır. bunu bir anlatım bozukluğu kabul edip asıl konuya değinmek istiyorum. öyle gerizekalı bir devirde yaşıyoruz ki insanlar nerdeyse aldatmak ile övünecekler. ayrıca herkesi default olarak "aldatır" sanıyorlar. yanlış bir düşünce. uçkur uçkur gezenler halinden memnunsa anlarım durumu; fakat onurlu bir davranış olarak görünmüyor bana. bu devirde onur kelimesinin hala birileri için bir şey ifade ettiğini düşünerek kurdum bu cümleyi de.
lise arkadaşım olan, lise 1 de başladığı şehirlerarası aşkını üniversite 4. sınıfa geldiğinde halen devam ettiren arkadaşımdır. kız şimdi öğretmen olmuş arkadaş ise 5 yıllık okulunun 4. yılındadır. ve hala da ihanetin fikri bile zihninden geçmeden aşkları devam etmektedir.
kız arkadaşı ile cinsel ilişki yaşayamıyor ise pipisinin yok oluşunu an ve an izliyor olacak erkektir.
sadakati arayan bulur, sadakatten haberi olmayan yada sadakat kelimesinden hoşlanmayan fahişe beyinler, kadın yada erkek daima aldatılmaya mahkumdur. ama aldatıldıklarından haberleri olmadan dünyadan göçüp giderler yazık.
hergün pilav yiyen papazdır.
(bkz: yok öyle bir şey)
kız, çıkmak , aldatmamak gibi kelimeler geçiyor başlıklarda.
ergen sözlüğe hoşgelmişiz farkında değiliz a dostlar!
takdiri hak eden erkektir.
gercek hayatta cok anormal olmayan erkektir. ama burda yazilanlari okuyunca sozluk yazarlarinin ucer beser goturdugu gibi bir sey kaliyor insanin aklinda.
aldatırsa, aldatılıcağını bilen çok seven erkekdir..
bir fıkrayı akıllara getiren erkek:

bir adam ölmüş sorgulayıcı meleğin karşısına çıkmış. melek demiş ki:
-evet, hayatta hiç içki içmemişsiniz, kumar oynamamışsınız, küfür etmemişsiniz, ve karınızı karınızı hiç aldatmamışsınız.
adam:evet hiç yapmadım.

melek masanın altından 2 tane kanat çıkarır. adam sevinir ve heycanlanır:
+ben şimdi melek mi oldum?
-hayır kaz oldunuz.
erkek torunlarına o 7 yılı anlatamayacak olan insandır.
onunla tanışmamızın altıncı yılı dolmuş,yedinci yılına girmek üzereydik.ilk kez haydarpaşa tren gar'ında karşılaşmıştık,onun üzerinde kırmızı, bir çok boncukla süslenmiş kazağı,üstüne çektiği ince siyah yağmurluk,benim üzerimde ise gri parkam vardı. ikimizde güncellik değerini yitirmiş, ancak nostalji albümlerinde yer bulan hatıra nitelikli yeşilçam film dergilerini karıştırıyorduk.
bir gülümseme,küçük bir tebessümü,ahh! evet! ona çılgınlar gibi aşık olmuştum,ilk kez böyle bir durumda hissediyordum kendimi. masmavi işıklarını saçmaya başlamıştı kahverengi mi kızıl mı olduğunu loş karavanada göremediğim saçları.yağmur bitmeden gök kuşağını çoktan çizmiştim yüzümdeki kırmızılı morlu ve karşımda yükselen mavi ışıklarla birlikte. evet aşk bu olabilirdi,ben aşık olmuştum.allahım! heyhaat!bu ne hoş bir sürpriz böyle!bu ne güzel bir maşuk!
acaba o da benim hissetiklerimi hissediyor muydu?benim gibi sendelemiş miydi o an diye düşünürken, beni karavanın içindeki küçük bölmeye hızlı bir biçimde çekti,yağmur durduraksız dövmeye başlamıştı keşme kayaları.gözlerime inanamıyordum,vucudumdaki tüm kanlar delicesine bacaklarıma kadar iniyor kalp atışlarımda, atış poligonu havası esiyordu.bana yönelerek;
- sen kimsin? yalvarırım söyle,kimsin sen? dedi.fütursuzcasına döküldü kelimeler dilimden.
-ben mecnunum leyla! dedim. mecnun? hangi? kaçıncı? der miydi acaba? yahut meczup mu diye eğlenir miydi benimle? hemencecik, küçük çantasından suyunu çıkararak yudum yudum içirdi bana. ne güzeldi ne hoş bir meydi bu, hasat sonrası fabrikaya yollanan yeni pamuklar gibi olan ellerine dokunmak ve içirdiği her damla suyu, inadına boğazımla, mide yolu arasındaki boşlukta durdurarak o anın ölümsüzlüğünü onun masmavi deniz gözlerinde yaşatmak.
-bu, nedir ki bu? dedim ona;
-bu; hem sen hemde benim dedi.ne kadar talı bir şerbetti bu. daha önce hiç böyle bir tat denememiştim,ne güzeldi dudakları öyle?emmek istiyordum adeta dudaklarından boğazı ile mide yolu arasında kalan suyu son damlasına kadar.vişneyi kızgın sularda kaynatarak damıtmış sevgilinin bal dudağına kondurmuşlardı sanki.
onu o günden sonra daha hiç görmemiştim,boğazıma düğümlenen su ile mide yolu arasında kalan su o gün bu gündür hala aynı hslinde duruyor,ben hala haydarpaşa garında seni bekliyorum sevgili leyla! ne olur gel artık leyla!bak bana su içirdiğin elimi hiç yıkamadığım için bakteri üremesinde dolayı kestiler.çöl develeri gibi senin içirdiğin suyu depoluyorum yedi yıldır içimde,ne olur gel artık leylam! bak güneş göründü,yeşilin senin mavine ihtiyacı var. bu bahar olsun gel ve o vişne damıtması dudaklarından bir buse kondur dudağıma.sonra istersen yine git.ben yedi yıl bekledim,cennetimi sonsuza dek beklerim,sen bensin benim içimde ben zaten kor oldum seni içince...
herhangi bir mühendislik dalında okuyorsa imkaan yetersizliğinden bu yola başvurmuş olabilir.son trenide kaçırdınmıydı yallah görücüye *