bugün

efendim herşey akşam 6.45 - 7.00 gibi taksimden metroya binmek istememizle başladı. baştan herşey çok güzeldi, ufak bir yoğunluğun dışında bir aksilik yoktu. o da istanbul'un şanındandır dedik, sineye çektik.

ne zaman ki hareket etti metro, ve osmanbey durağına geldik, birşeylerin ters gittiği belliydi. taksimdeki o yoğunluk osmanbey'de zirve yapmıştı. iyice sıkış tıkış bir hale geldi, insanlar bindikçe bindi. fakat terslik şuydu; metronun kapıları kapanmıyordu bir türlü. kapandı, tekrar açıldı. kapandı, tekrar açıldı. yaklaşık 10 dakika kadar böyle oldu. insanların tahammülü kalmamıştı artık. ve tam imdat ziline abanacakken hareket etti.

herşey düzeldi, artık gidiyoruz derken, mecidiyeköy istasyonuna yaklaşırken arada tekrar durdu. neyse uzun sürmeden mecidiyeköy istasyonuna devam etti. fakat bu terslikler silsilesi orada da devam ettiden ziyade koktu artık. oku çıktı yani. istasyona geldik fakat o da ne? kapılar açılmadı. anlamsız anlamsız insanlar birbirlerinin yüzlerine bakarken, sinirler iyice gevşemiş, millet gülmeye başlamıştı.

o sırada metro aracını kullanan görevli, kabininden çıktı, ve koşarak metronun diğer başında ki kabine girdi. ve kapılar açılmadan, inmemiz gereken durakta inemeden, metro geri gitmeye başladı. işte o anda insanlar bokuyla oynayan deli misali koy verdi kendini. kahkahalar, küfürler. osmanbey de indik, otobüsle gitmeye karar verdik.

fakat otobüs şöförleri de bir garipti. otobüse bndik. daha yeni yaptırmış olduğum gıcır aylık akbilimle basayım derken, şöför bağırırcasına, beklesene dedi. hani şu yeni takılan akbil cihazlarını bilirisiniz. istanbul resimleri dönüp dönüp duruyor sürekli. işte o resim ekranı gelmeden basma dedi. eyvallah dedim, sineye çektim.

neyse tıngır mıngır, o saatin kendine has trafiği eşliğinde şişliye geldik. günün son otobüsüne bindik. azcıkta sıra var arkamızda. öndeki bayan bastı akbilini, ben de az evvelki şöförün uyarısınca bekledim. bu sefer de bu şöför bağırmazmı bassana argadaşım ne beklion? diye.

işte şartelin attığı, bam telinin koptuğu an o an oldu. şöföre '' al o akbil cihazını sapla muhtelif yerlerine diyesim geldi, ama yutkundum. diyemedim. yine her zaman ki gibi
kalbime gömerim o zaman modunda, içimden kendi çapımda küfür ede ede, arkadaki pis cama kafamı dayayarak, yarı uykulu yarı uyanık modda yolculuğuma başlamak üzere ağır adımlarla ilerledim.

(bkz: bu da boyle bir anımdı)
(bkz: kötü olmus tabi)
taksim otobüs durakları'nın önünde bağıran insanlardan sonra, polis, durakların bir bölümünü, güvenlik çemberine almıştır. çok garip.
(bkz: birde üst üste gelince)
bizim neriman ablalara da olmuştu komşu. geçmiş ola. evlerden ırak valla.
(bkz: üstteki yazarın en çok nesini beğendik)
(bkz: beterin beteri var üstadım)
(bkz: ya kapılar ebediyyen açılmasaydı)
(bkz: cana geleceğine mala gelsin)
(bkz: allah korumuş)
(bkz: her işte bir hayır vardır)