bugün

Hala fırlatma beklediğimiz testtir. Hadi bakalım. Şurdan takip edebilirsiniz.

https://youtu.be/lQx6YBtQZbw
3 kere saat değişikliği oldu . Artık beklemedeyiz
Dumanı üstünde tütüyor. Bu yayını yapamayıp uyuyan medyamıza rağmen barış özcan mükemmel bir youtube yayını yapıyor.

https://youtu.be/yG-9XIIELk4
Uzuyoe beyler, adamlar leblebi gibi roket firlatirken bizim hala suncu buncu, acik kapali diye tartismamiz uzuyor amk ya.
ülkemizde sol elle yemek yiyenlerin şeytan olup olmadığı tartışılırken gerçekleşmiş büyük olaydır. Adamlar arabasını mekikle uzaya yollayıp yetmeyip boosterları aynı anda dünyaya tekrar indiriyo ve dünya lideri biz oluyoruz, yersen.

Edit: https://twitter.com/explo...status/960980643747217408

Evet siz eksiledikçe dünya liderliğine yaklaşıyoruz.
çok mühim bir hadise değildir, mesele sol elle yemek yiyorlar mı yemiyorlar mı.
06/02/2018 "insanlık Tarihinin" değiştiği ve geleceğin baştan yazılmaya başlandığı bir tarihtir. Ne mutlu dün buna canlı tanık olanlara!

Kusura bakmayın bu yazı biraz uzun olacak...
Ama bu yazıya mutlaka bir göz gezdirin, hatta ara ara hatırlamak için bir yere kaydedin. Bundan 5 veya 10 sene sonra konuştuklarımızla karşılaştırın.

Eski çağlardan beri "Merak" dürtüsü insanı hep yukarı bakmaya, göklerde ne olduğunu anlamaya itti. Kimisi gök cisimlerine taptı, kimisi bunlara bilimsel anlamlar yüklemeye çalıştı. Kimisi bu uğurda kellesinden oldu, kimisi de kellesinden olmamak için doğru bildiğinden şaştı. Fakat her daim bu serüven devam etti.

Asıl olaylar ise yakın geçmişte olağanca hızıyla yaşanmaya başladı. Sputnik-1 diye 80 kg ağırlığında 58 cm çapında bir küre ortaya çıkarılıverdi Ruslar tarafından. Baykonur uzay üssünden fırlatılan Sputnik-1 577 km yükseklikte dünya çevresinde yörüngeye oturdu. Uzay yarışı böylece kızışmaya başladı. Bunun altında kalmak istemeyen ABD "Oyunun içinde Bende Varım!" dedi. Çünkü Amerika, küçük gördüğü Sovyet Teknolojisine asla yenilemezdi.

Ruslar bu şaşkınlığı iyi değerlendirdi. Hemen Sputnik-2 fırlatıldı. Rusya, uzayın artık dünyalılar tarafından keşfedilmesi gerektiğini düşünüyordu. Dünya dışı yörüngeye çıkması hedeflenen ilk canlıda bir "Köpek" ti. Layka isimli köpek, teknoloji yetersizliğinin kurbanı oldu. O dönem mevcut teknoloji, mekiği sadece gönderiyor ama geri getiremiyordu. ABD bu kozu iyi kullanma niyetindeydi. Sovyetler, acımasız, ABD ise düzgün ilerleyen, planlı işler yapan bir devlet imajı çiziyordu. Çünkü ABD, Sputnik-1' e cevap verememişken, görece başarılı bir Sputnik-2' ye maruz kalmıştı.

ABD belli reformlar yapması gerektiğinin farkında idi. Bu amaçla, 29 Temmuz 1958’de NASA kuruldu. ABD'nin Sovyetlere geçildiği korkusu ile eğitim müfredatı ve eğitim sistemi baştan sona yenilendi. Okullarda fen bilimlerine ağırlık verilmeye başlandı. Aynı dönemde uzay projelerine ayrılan mali kaynaklar artırıldı.

Koca bir parantezle, aynı yıllarda, bizde de bu işlerin ucundan tutan birilerinin varlığından bahsetmek isterim sizlere.

Bütün dünyada hem bir kıskançlık hem de büyük bir heyecan var. Türkiye' de de bu işe kimsenin haberi olmadan kafa yoran ya da sesini kimseye duyuramayan bir küçük topluluk var.

Her şey Balıkesir Bandırma' da başlıyor. 1953 yılından beri akılları bu işlerle meşgul olan ve Sputnik' in uzaya yollanması üzerine iyiden iyiye hevesleri harlanan Şehit Mehmet Gönenç Lisesi Öğrencileri Güngör Gezer, Artuğ Sayıner ve Osman Caran, yanlarına arkadaşları Atilla Yedikardeşler ve Adnan Zambak' ı da alıp günümüzde bile yapılsa uçuk ve çılgın bir proje olduğu düşünülebilecek bir işe imza atarak lise bünyesinde "Bandırma Füze Kulübü" nü kuruyorlar. Kulüp kısa süre sonra bandırma havacılık ve uzay araştırma derneği adında bir tüzel kimliğe kavuşarak resmen liseden bağımsız bir dernek halini alıyor. ilk bakışta bir heves gibi görünen bu oluşum daha sonra topluluğun genişlemesi ve araya katılanlar (Özellikle Kirkor Divarcı) ile birlikte teknik bilgi birikiminin artması nedeniyle "Füze Tasarlayabilecek" bir kademeye geliyor. Çeşitli başarılı denemeler yapılıyor. Üzerine düşülse belki Türkiye 3. bir aktör olarak uzay yarışında kendine yer bulacaktı. Marmara-4 tam 5415 metre yüksekliğe kadar çıkar. Ama sonra Kirkor Davarcı' nın bütün çalışmaları, adeta Nikola Tesla' nın akıbetini anımsatır şekilde ortadan kaldırılmıştı.

Neyse dönelim tekrar dünyaya...

ABD ve Sovyetler son sürat uydu fırlatmaya devam ediyordu. Fakat Sovyetler, ABD' nin defanstan çıkarken Sovyetlere kaptırdığı topu kalesinde gol olarak görecekti.

12 Nisan 1961’de kozmonot Yuri Gagarin Vostok 1 uzay aracıyla dünya yörüngesine girdi ve o ana kadar başarılamayan geri gelişi başardı. Artık dünyadan bir canlı uzaya çıkmıştı. Bu uzay yarışının dönüm noktalarından bir tanesiydi. ABD şoktaydı. Hemen insan göndermeli projeler yapıldı. Her ne kadar sağlıklı geri dönüşler olsa da, yörüngeye oturmayan mekikler ve Sovyetleri tekrarlama ABD halkının hoşuna gitmiyordu. Başka bir şey lazımdı!

Göreve gelen ABD başkanı John. F. Kennedy bu gidişatı değiştirmeye kararlıydı. Araştırma bütçeleri neredeyse 5 kat arttırıldı, yoğun teknik personel alımları yapıldı ve adamlara resmen "Ay' a Gideceksiniz, Nasıl gittiğiniz Önemli Değil Yeter ki Gidin!" mesajı verildi. Kennedy suikaste kurban gidince yerine gelen Johnson' da bunu devam ettirdi. Ay' a Gidiş ilk defa bu dönemde somut olarak dillendirildi.

27 Ocak 1967’de Apollo 1 uzay gemisinin yerde yapılan test çalışmaları sırasında kabinde çıkan yangın sonucunda üç astronotun ölümüyle sonuçlanınca projeye ara verilmek zorunda kalındı.29 Temmuz 1969’da Apollo 11 uzay aracının komutanı Neil Armstrong Aya ayak basan ilk insan oldu. Maçın son dakikasında golü bulan ABD, işte bu tarihte uzay yarışında Sovyetler Birliği’ ni geçti ve hem psikolojik, hem teorik anlamda liderliği ele aldı. SSCB' nin Roket Uzmanı Korolyov' un ölümü ile de zaten SSCB' de bütün projeler aksadı.

Artık NASA bu işte dünya lideriydi ve bu misyonla çeşitli çalışmalarına devam etti. Ürettikçe öğreniyorlardı, öğrendikçe de üretiyorlardı. NASA tamamı ile bir cazibe merkeziydi artık, bütün mühendislerin rüyasını süsleyen bir hal almıştı. Böylece seçme insanları toparlayıp, en iyi projeleri yapıyorlardı.

Gelin gelelim, iş her zaman kamuya kalırsa, ilerleme yavaşlar. Kamu da belli dinamikler ve statik bir yapı vardır. Ne kadar NASA olsan da, kamu bütçe verdiği kadar varsın...

ABD' de özel sektörün işin içine el atması sağlandı. Artık NASA yalnız değildi. Her ne kadar yeni gezegen keşifleri, yeni insanlı görevler, uluslararası uzay istasyonu vb. görevler devam ettirilse de, özel şirketlerde roket teknolojilerine ve uzay madenciliği alanında yan kulvar oluşturmuştu.

Çünkü fırlatma maliyetli bir iş ve kamu parayı sadece harcar, kaynak geliyordur nasılsa. Fakat özel sektörde işler öyle yürümez. Fırlatma maliyetleri mutlak suret ile düşürülmeliydi. NASA tipi roket teknolojisinin ilerleyişi statikti.

iticiler, yakıt gövdesi ve kabinden oluşan roketin, itilmesi tamamlandıktan sonra "Seperation (Ayrılma)" gerçekleşir, yük, kabinle ilerlerken, kalan diğer parçalar ise feda edilirdi.

işte bu noktada "Zıpır" bir oğlan çıktı ortaya. Dedi ki: "Bu Düzen Böyle Yürümez, Roketleri Tekrar Kullanmak Lazım".

itici ve gövde tekrar yere insin, tekrar kullanılsın fikri işte böylece ortaya çıkıyor. 2011 yılından itibarn Space X farklı roketler üretiyor. Bazıları çok büyük başarısızlıklarla sonuçlansa da, Falcon ve Falcon 9 roketleri ile büyük başarı sağlanıyordu. Artık tek roketi indirmede kendini ispatlayan SpaceX' in önünde çok daha farklı bir hedef vardı. Daha ağır yükleri taşıyacak bir "Yeniden Kullanılabilir Multi (Çoklu) Roket"....

Falcon Heavy, klasik Merlin Motoru kullanıyor. Merlin Motoru şu anda dünya üzerinde yapılan motor çalışmaları içerisinde en verimli itişi sağlamaktadır. Ayrıca yakıt verimi de bu motoru tercih edilir kılmaktadır. Dedik ya özel sektör "Minimum Maliyet Maksimum Fayda" *

Roketlerin nasıl geri getirildiğinin detaylı mühendislik açıklamaları elbet var tabi ama burada uzun uzadıya yazıp kafa karışıklığı yaratmaya gerek yok.

06/02/2018 tarihinde yapılan deneme ile 3 itici roketten 2 si başarıyla indirildi. Falcon Heavy' nin insanlığa katkısı ise tek başına dolu bir Boeing 737' yi taşıyabiliyor olması ve roket biliminde yarattığı dönüşümün sağlayabileceği domino etkileri.
Ayrıca Spacex uzay ulaştırma ve taşımacılığı ile de ilgileniyor. Hatta uzay seyahatleri sayesinde Asya ve ABD arası uçuşları "35" dakikaya kadar indirebilmeyi hedefliyorlar.

Artık roketlerin, yollarda giden arabalardan farkı kalmadı. Doldur yakıtı gönder uzaya, geri gelsin.
Son günlerde konuşulan "Çin, ABD' yi hem bilimsel hem teknolojik, her alanda tokatlıyor" imajına önemli bir cevap verilmiş oldu.

ABD' nin görünen rakibi Çin ve Rusya- Japonya- Hindistan gibi ülkeler artık uzay yarışında rekabeti kızıştırmayı deneyeceklerdir.

Modern Ekonominin Babası Adam Smith' in rekabet konusunda görüşleri her ne kadar daha sonra John Nash tarafından değiştirilse de, bu rekabet insanlığa büyük katkılar sağlayacak ama er yada geç silah olarak geri dönecektir.