bugün

zavalli padişah ejderha zekerli smuthi bile içememiş

acıdım şimdi ben bunlara, ağlıyorum.
Bir şeyi eklemeyi unutmuş yılmaz özdil üstat.
O bilgiyi de ben ekleyeyim.
Fatih sultan mehmet han babamız ve diğer osmanlı padişahlarının bu sofra-mutfak, yemek giderleri padişahların kendi kişisel servetlerinden karşılanırdı.
Yani fatih her öğün karides ve istiridye yerdi ama kendi cebinden yerdi. Devlet hazinesinden değil.

Peki ya asrın liderimizin 2.6 milyonluk mutfak masrafı kimden çıkıyor?

Senden, benden, bizden.
Yani onlar yiyor, boru bize giriyor.

Afiyet olsun.

Not: bu arada hanıma dedim ki; "hanım ejder meyveli smoothie yapalım mı bu hafta sonu? Ne güzel içeriz ferah ferah" dedim.

"Manyak manyak konuşma tengir" dedi.

Hayır adamlar yiyor içiyor biz de özeniyoruz bir de üstüne fırça yiyoruz ya en çok o koyuyor işte.
Gülmeme neden olan yazı.
Yok ya, garibim padişahlar, normal bir geliri (5000-6000₺) olan ve eşi Türk mutfağını bilen bir erkeğin sofrasına sahipmiş.
Ne kadar sıradan (bazıları itibarsız diyebilir) sayılabilecek bir durum.
Üstelik, basit bir internet araştırması yaparsanız Topkapı sarayı Avrupa sarayları yanında gecekondu gibi kalır. Tabi ki bu da başka bir konu.
iştah açıcı bir yazıdır. Osmanlının halkı nasıl sömürdüğünü gösterir.
Paylaşanin bile okunmadığı boş beleş yazıdır.
Tayyip'in saray giderlerinin haşmetli padişahlardan bile fazla olduğunu ortaya koyan yazıdır.

--spoiler--
Fatih Sultan Mehmet yumurtaya bayılırdı. Tavuklu böreğine, pirinç lapasına, kestaneli bulguruna, pidesine mutlaka yumurta konurdu.
Kuzu etini, kaz etini, keklik etini, güvercin etini severdi. Et yemeklerine tarçın serpilirdi.
Kelle, paça ve işkembe severdi.
Deniz ürünlerini en çok tüketen padişah Fatih Sultan Mehmet'ti. Kekikli yılan balığı favorisiydi. Sabah sabah sarımsaklı sirkeli soğanlı balık çorbası içerdi. Her öğününde mutlaka karides ve istiridye bulunurdu.
Mantı bağımlısıydı. Topkapı'nın mutfak defterlerine göre, 28 gün arka arkaya mantı yediği dönemler bile vardı.
Sofrası sebzesiz olmazdı, kış aylarında pırasa, lahana ve ıspanak vazgeçilmezdi.
Sonbahara girerken mutlaka sarı erik çorbası isterdi.
Hayatı boyunca domates, biber, taze fasulye ve patates tatmadı. Çünkü henüz Amerika keşfedilmemişti, bu sebzelerin anavatanı Amerika kıtasıydı, henüz Avrupa'ya geçmemişti.
Lahana turşusunu tercih ederdi.
Yoğurdunu gümüş tastan kaşıklardı.
Hoşaflardan en çok üzüm hoşafına, şerbetlerden en çok naneli üzüm şerbetine tezahürat yapardı, yemekle beraber içerdi. Kışın yemeğin üstüne pekmez ve boza içerdi.
Meyveler mevsimine göre elbette değişirdi ama, armutu, narı, çağla bademi ve inciri pek severdi, Üsküdar kaymağıyla sunulurdu.

Topkapı mutfağı elbette sadece padişahı doyurmuyordu, beş bin kişiye yemek çıkıyordu.
Aşçıbaşı, sakabaşı, ocakbaşı, kebapçı, tatlıcı, hamurcu, pilavcı, balıkçı, bamyacı, perhizci, helvacı, kasapbaşı, yoğurtçu, sütçü, sebzeci, tavukçu, simitçi, buzcu, karcı vardı.
1490 yılında mesela, Topkapı Sarayı'nın mutfağına 17 bin koyun, 410 ton un, 200 ton pirinç alınmıştı.
1573 yılında mutfaktan beslenen boğaz artmış, alınan koyun sayısı 35 bine, un bin tona, pirinç 730 tona çıkmıştı.
1660 yılında ise artık 10 bin kişiye yemek hazırlanıyordu, neredeyse günde 3.5 ton et, bin ton pirinç tüketiliyordu.

Kanuni Sultan Süleyman hamsiye düşkündü, buğulamanın adını bile duyduğunda ağzı sulanırdı, Topkapı Sarayı'nda kullanılan kılıçların üstüne bile hamsi motifi işletmişti.
Hünkar beğendi'den kastedilen Abdülaziz'di, siyahi kadın aşçılar ilk ona yapmışlardı, ilk o beğenmişti.
Abdülhamid mum ışığında üç saatte pişirilen soğanlı yumurtanın hastasıydı.
Üçüncü Ahmed ekşili bamyaya doyamazdı.
Yavuz Sultan Selim lezzetleri karıştırmazdı, 23 çeşit yemek sunulurdu, birini seçerdi, tek çeşit yemek yerdi.

Fatih Sultan Mehmet tatlıya hiç dayanamazdı, muhallebi, zerde, baklava, sütlü kadayıf, helva… Helali hoş olsun, illa ki bal yerdi.
Reçelleri her üç ayda bir tazelenirdi.
Unu Bursa'dan, balı Malkara'dan, zeytini izmit'ten, tuzu Eflak'tan, üzümü Ankara Kalecik'ten gelirdi. Patlıcan Çin'den gelirdi.
Ekmeği, sepetle çeşit çeşitti, has ekmek, beç ekmeği, mirahor ekmeği, imam ekmeği, nohut ekmeği, şekerli ekmek, yağlı halka, simit, pide, beç poğaçası, canı hangisini çekerse onu yerdi.

Fatih Sultan Mehmet'in saray mutfağı gideri, aylık 135 bin akçeydi.
Bir akçe bugünkü parayla hemen hemen 1 liraya tekabül ediyor.
Yılda 1 milyon 600 bin lira tutuyor.

Gelgelelim… Sayıştay, asrın liderimizin sarayıyla alakalı denetim raporunu açıkladı.
Asrın sarayımızın mutfağında beslenme amaçlı tüketim malzemeleri kaleminden bir yılda 2 milyon 600 bin lira harcandığı ortaya çıktı.

Asrın liderimizin mütevazı mutfağı, Fatih Sultan Mehmet'in Topkapı Sarayı mutfağına bile 1 milyon akçe fark atıyor yani.

Zavallı Fatih…
Bi ejder smoothie bile içemedi.

--spoiler--

Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/...maz-ozdil/mutfak-2665104/