bugün

3 dünya ülkesi olarak nitelendirilen, ekonomisi ve yaşam şartları istenilen düzeyde gelişmemiş , eğitim seviyesi olarak bir şeyler veremeyen bu ülkelerde görülen ama farkında olunmayan bir sorundur.

sosyo-kültürel açıdan bakılırsa 3. dünya ülkeleri kapalı bir aile sisteminin tüme varmasıyla oluşan bir toplum ekolü olarak karşımıza çıkar. insanlar eğitimi sadece kendisine iş imkanı sağlayacak kadarını alıp , geri kalan hayatında kendisini ve ileride olası bir ailesini geçindirecek kadarıyla yaşayıp hayatını ikame ettirmeye çalışmasıyla devam eder. toplum olarak 3. dünya ülkeleri çekirdek aileden aldıkları kültürel bilgi ve geçmişten süregelen adetler ve dini inanışlar çerçevesinde kendisine bir yol çizmek zorunda kalır. aslında gelişmemişlik tam bu noktada başlar. bu tip geleneksel aile profilleri , yetiştirilen çocuk ve çocuğun gelişimi , eğitimi ve çevresi daha erken yaşlarda çocuğa belirli bir karakter sağlayıp ailesinde ve içerisinde yaşadığı dar toplumda ne gördüyse ileride kendi hayatını ona göre şekillendirmek zorunda kalır.

aşırı muhafazakar toplumlar ve biat mekanizmasının yetiştirdiği bireyler, içinde yaşadığı topluma hizmet eder. yönetim biçimi olarak devletin toplumuna ve kritik değerleriyle bağdaşmayan bir akımı , düşünceyi asla benimsetmez. dolayısıyla belirli bir tip ve karakteristik yapıdaki bir toplum, her zaman devletin ve yönetimin işini kolaylaştırıcı ve hizmet adına daha dar yelpazede seçenekler sunmasını sağlar.

3. dünya ülkelerinde çok seslilik ve toplumun içerisindeki farklı inanışlar , benimsemeler ve farklı değerler; devlet adına her zaman bir handikap oluşturur. herhangi bir 3. dünya ülkesi ve içerisinde yaşayan insanlar kendisi gibi olmayan insanı dışlayıp ötekileştirmeye çalışarak bertaraf etme yoluna gider. karşılıklı dayanışma ve anlayış yolu hiçbir zaman sonuç vermez çünkü bir anlaşma ve empati yoluna giderek karşısındaki farklı kültürden ve inanıştan insanı dinleyip hak vermek bir nevi kendi toplumuna ihanet olarak görülür. bir zamanlar kendi toplumu tarafından bağrına basılan birey daha sonra aforoze edilerek sistemin dışına itilir. bu korkunun da vermiş olduğu anlayışsızlık ve karşı tarafı hor görme dürtüsü bu anlayış ve inanışların arasındaki görünmez bir tel örgü olarak mevcudiyetini sürdürmeye devam eder.

gelişmemiş toplumların bir kavrama veya bir inanışa hizmet edecek şekilde yaşamı ikame ettirme gayesi, bu toplumlardan çıkan çocuk bireylerin üzerindeki bir vesayet olarak kalmaması için iletişim araçları ve teknolojik yenilikler topluma entegre edildiği oranda gelişme ve farklılaşma daha geniş boyutlara ulaşarak, gelenekçiliği ve vizyonsuzluğu her geçen zaman diliminde ortadan kaldırmaya daha çok yaklaşır. dolayısıyla teknolojik imkanlar ve küresel iletişim araçları bir nevi insanlığa ve gelenekçiliğe sunulmuş bir lütuf olarak görülebilir.

yıllar öncesinde teknolojik , anlık ve küresel iletişim araçları bu kadar revaçta değilken, insanlığın gelenekçilikten ve tek tip toplumcu anlayıştan sıyrılmak adına elindeki tek imkan okul, eğitim ve kitaplarla sınırlıydı ve ulaşılması tamamen gelir kaynağına bağlı idi. fakat daha sonraki yıllarda küresel anlık bilgi sistemi ve bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ile birlikte yepyeni ve daha kesin bilgilerin ortaya çıkması, umudu daha şiddetli seviyelere taşıdı. insanların artık aile ve gelenek olarak içerisinde yaşadığı topluma olan bağlılığı daha sonradan pozitif olarak kopmalara neden olmaya başladı. bu pozitif kopmalar farklı ses ve düşüncelere sırt çevirmek yerine insanların geniş bir toplum yelpaze havuzuna daha geniş perspektiften ve görüş açısından bakmasına sebep oldu. artık insanlar daha fazla bilgi ile daha fazla düşünce sistemini çok net olarak değerlendirme şansı elde etti. teknoloji ve bilgiye anlık erişim, insanların vizyonunun ve dünyaya olan bakışını değiştirmesiyle birlikte kendisine devletçe sunulan ve fikir olarak ters düşen yaptırımları ve hizmet olarak sunduğu görevleri, reddetme derecesine gelmesi ve daha geniş açıdan değerlendirme şansı ile birlikte protesto ve kabul etmeme - reddetme seviyesine taşıdı.

3. dünya ülkelerindeki bu halk çatışması, protesto ve biat etmeme mantalitesi, devletlerin vizyonu dar ve tek tip bireycilik anlayışına ters düştüğü için daha sert ve otoriter yapıya bürünmesi sorununu ortaya çıkardı. önümüzdeki yıllarda dünya büyük bir 3. dünya ülkeleri iç savaşına tanıklık etmesi içten bile değil.

bir tarafta tek tip ve gelenekselci insan ve yönetilmesi güç olmayan insan isteyen devlet mekanizması , diğer tarafta bilgi , bilim ve iletişim ile birlikte kendisini bu boyunduruk altından kurtarmış, refah seviyesi daha geniş olan toplum isteyen halk. önümüzdeki süreç bu çarpışmaya tanıklık edebilir.

vizyon olarak kendi fikrinin ve hürriyetinin savaşını veren ve bu uğurda daha aydınlık olacağına haklı olarak inanan insanlar, gün be gün artarken devletçilik kavramının bir azınlığın elinde oyuncak olarak kullanılan bir kavram olduğu da bütün toplumlar tarafından anlaşılacaktır...