bugün

cahil türkiyedir.
“Cahillik” derken de genel anlamda “cahil halk “ kalıbına soktuğumuz, günümüz tabiriyle “göbeğini kaşıyan” kitleden bahsetmiyorum.

Cahillikle suçladığım kitle, maddi manevi imkansızlıklarla yaşayan “cahil halkımız” değil; tam aksine her türlü imkana sahip olan “cahillerimiz”

Çocukluktan ve okumayı sökmesinden itibaren, okumayı sökmekle kalan, sadece televizyon izleyen, hayatında hiç kitap okumamakla övünen, ne yaşadıgı topraklarla ne de dünyayla ilgili en ufak bi fikre sahip olmayan, ergenliği sadece tv dizilerini takip ederek, boş sözlerle dolu şarkılarla geçirip, gençliğe erişip, akabinde dersane takviyeleriyle bir üniversiteye kapağı atan ve yine ezberleye ezberleye hocalara yalakalıkla mezun olup bomboş, vizyonsuz, en kısa yoldan köşeyi dönme çabası içindeki sorgulamayan üniversite gençliğidir bahsettiğim.

Erkekse mevz-u bahis gencimiz, mutlaka futbolla yatıp futbolla kalkar.
Spor,onun için sadece futboldan ibarettir. Olimpiyatmış, atletizmmiş hiç ilgisini çekmez. Atletizm ile ilgili tek bildiği Usain Bolt’un rekorlardan sonra yaptığı dansıdır.

Uzman oldugunu iddia ettiği futbol hakkında ise herhangi bir takımın taraftarıdır, oyunun değil.
"Biz 6 tane koyduk, biz sizi beşledik, biz sizi kalecisiz yendik"den öteye gidemez tartışma seviyesi. En sevdiği spor olan futbol, sadece "Turkcell Süper Lig hiiiç bitmesiin" ve iddaa'nın bülteninde yer alan maçlardır. Ne bir Dünya Kupası Kültürü’ne haizdir, ne de Panenka, Kempes, Fontaine kimdir haberi vardır.

Bir kitap bile okumamıştır futbolla ilgili. Ama elinden Fotomaç'ı düşürmez asla.

Kız ise, Demet Akalın'a "hafif kadın" der ama onun şarkısıyla coşar, onun gibi giyinir, onun gibi konuşur . Dalga geçtiği Esra-Ceyda gibi kızları taklit ederek artık “oha olmadan” duramayan bir organizmaya dönüşür. Sırf yakışıklı diye kendisine zerre değer vermeyen adamlarla "takılır". “Çıktığı” çocugun ona karışması hoşuna gider, yeri gelir küfür yer ama "beni ne kadar da sahipleniyor canım benim" diye sevinir.
Okur okur(!) sonra hayırlı bir kısmet bekleyip, evde çocuk bakma hayalleri kurar.

Siyaset mi ?

Milliyetçi ise sadece "ya sev ya terk et” olur mottosu.

Konuşamazsın anlatamazsın ona milliyetçiliğin aslında ne olduğunu.

"Ben Türk'üm senin gibi vatan haini degilim ulan"dır sana cevabı.

"iyi de ben de Türk’üm kardeşim ama bak milliyetçilik böyle bir şey değil ki” diyemezsin. Çünkü o da bilmez neyi savunduğunu. Öyle görmüştür, öyle aşılanmıştır. Bir taraf seçmesi ve o tarafı sorgulamaması öğretilmiştir. Kendi okumaz, kendi anlamaya çalışmaz neyi savunduğunu. Orhan Pamuk piçtir göttür, Hrant Dink, "Ermeni tohumunun tekidir" ona göre.

“Peki sen okudun mu hiç bu adamları” dersin.

"Okumaya gerek var mı yoksa bu herifleri mi savunacaksın bana" olur cevabı.

Yani daha karşısında olduğu şeyin ne olduğunu bilmeden geçmiştir karşı tarafa.
"Bu videoyu paylaşmayan Türk değildir" ona göre, "grubunu davet etmeyen bizden değildir" onun için.

Mevlana ile övünür ama "ne olursan ol gel” diyen adamın topraklarında " begenmiyorsan git başka yerde yaşa" narası atar. anlatamazsın Türklük bu değil diye..
Solcuysa , parka giyip kirli sakal bırakmaktan öteye gidemez vizyonu.

Deniz Gezmiş'i ağzından düşürmezken "bu adam ne için canını verdi acaba ben de yapar mıydım aynısını davam uğruna" diye bi an olsun sormaz kendine. Bir kere de "Şu karşıt görüşü dinleyeyim de neye karşı oldugumu anlayayım" demek gelmez içinden.
“Ben sosyalistim kahrolsun emperyalizm” der, ingilizce yazılı tişörtünü giyip, Nike marka ayakkabısını fırlatır emperyalistlere.

Muhafazakarsa, hep kendi haklıdır, hep kendine Demokrasi ister, demokrasinin ne olduğunu bile bilmiyorken hem de.

Türbanla üniversiteye girememenin ne kadar aşağılayıcı, dışlanmanın ne kadar iğrenç bir şey oldugunu görür, ama “kız arkadaşınla elele tutuştun” diye seni taciz etmekten de kaçınmaz. "Müslümanım" diyip, "acaba inandıgım şeyi ne kadar biliyorum, hadisleri, kutsal kitabı, Mevlana’yı ne kadar içime sindirebildim" deme zahmetine girmez bile.

inandığı dinde zorlamanın olmadığı hiç gelmez aklına.

Nikahsız yaşayan çiftlere laf atar ama 13 yaşında kızla evlenen adamın arkasında durmaya devam eder.

Nutuk'u okumadan "Ben Atatürkçüyüm" diye dolanır.

Atatürk'ün de insan olduğunu, onun da sevinçleri, üzüntüleri, zaafları, alışkanlıkları olduğunu, onun da sigara içmek gibi keyifleri olduğunu anlatan adamı "Atatürk Düşmanı" ilan eder.
Atatürk'ü aslında tamamen karşısında olduğu bir yere oturtur, öyle düşünmeyenleri de Atatürk karşıtı ilan edip, Atatürk Dini'ni yaratır laik düzende.

Muasır medeniyetler seviyesine gelmeyi, özgürce fikrini belirtmek değil de sadece mini etekle gezebilip, sevgiliyle rahatça öpüşebilmek olarak algılar.

"ÖDP’'yi destekliyorum ama; barajı geçemez nasıl olsa, oyum boşa gitmesin" diyip küfür ettiği kılıçdaroğluna oy verir.

Kültür - Sanat mı ?

Zeki Müren'in, Barış Manço'nun, Aşık Veysel'in, Mahsuni Şerif'in, Bülent Ortaçgil’in müzik yaptığı topraklarda; Ney'in, Kabak Kemane'nin, Kemençe'nin, Ud'un, Bağlama’nın hayat bulduğu ezgileri değil “ Zaten 8 tane nota var, kaç farklı şarkı yapılabilir ki” diyen adamcıkların "binlerce dansöz var" şarkılarıyla kendinden geçer.

Sevdiğine, "güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa" diyen adamın değil, "Allah belanı versin, Allah seni kahretsin" diyen adamın şarkılarını ezberler.

"Yalnız ve güzel ülkesi" için film yapıp ödüller alan adamın filmleri için değil, "Memen koluma değdi, panik oldum" diyip osurukla güldüren(!) adamın filmleri için sinema salonlarına akın eder, gişe yaptırır, köşe döndürür.

Bahsettiğim Türk Gençliği,önceki nesillerin aksine internet, televizyon, gazete, dergi, kitap gibi her türlü imkana sahiptir. Ama onları daha dolu biri olmak için değil, "daha ne kadar boş bir birey olabilirim" diyerek kullanır.
ve işte bu yüzden üniversitelerde yapılan anketlerde bile idol olarak kendisine Polat Alemdar'ı, Şahan Gökbakar'ı, Acun Ilıcalı'yı görür.

Türkiye'nin en güvenilir insanı olarak Seda Sayan'ı seçer.
ve işte tüm bunların olduğu ülkede kitap okumak, dünya hakkında, hayat hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmaya çalışmak hor görülür, aşağılanır. "uğraşma oğlum bunlarla" denir.

Aptal videoları paylaşan adamlar sen bir şeyleri okuyorsun, izliyorsun diye seni "senin boş vaktin çok" diyerek eleştirir (!) akılları sıra.
Entel kelimesinin hakaret olarak kullanıldığı bu ülkede, aslında normal bir bilgiye, vizyona, birikime sahip olmak " her boku bilmek" olarak görülüp aşağılanır.

Cahilliğe kulp takılır.

"Ama darbe dönemi sonrası içi boşaltıldı gençliğin" bahanesine sığınılır.

Böyle gittiği sürece de hiç bir şey değişmez.
Farkında olmak, sorgulamak, okumak, araştırmak OUT,
Cahillik ise IN olmaya devam eder.