bugün

şahsım adına gün itibariyle başlamış oyunlardır.. staj yaptığım şirket, sadece kıyamet gününde gelmeme izni verdiğinden, odakule'deki iş yerine gidene kadar çeşitli kış sporu dallarında hünerlerimi sergiledim..
curling
oyunlar carlingle başladı.. bilmeyenler için açıklayayım, hani hep eurosport'ta görüp de 'ne ulan bu her açtığımda oynuolar futbol istiyorum birader ben' nidalarıyla izlediğiniz, bir nevi buz üstünde düdüklü tencere tarzı bir şeyi kaydırma olayı.. benim durumumda düdüklü tencere tarzı şey, annemin elime tutuşturduğu çöp torbaları oldu.. evden geç çıkmamdan kelli, kadıköy belediyesinin manasızca sokağın sonuna koymayı uygun gördüğü apartmanımızn çöp konteynırın yanındaki birazdan alınacak torbaların oraya, güzel bir salvoyla gönderdim torbamı.. sokak boyunca süzülen çöp torbam, konteynıra hafif bir çarpmayla yolculuğunu sona erdirdi.. benim de günün ikinci ayağına geçme vaktim geldi..
buz tırmanışı
aslen kaya tırmanışıdır bu sporun adı.. ancak gerekli ekipman ve tehçizat ile buzda da icra edilebilmektedir.. benim bu gibi avantajlarım yoktu, çığ düşmüş sokak girişindeki apartmanların bahçelerinden, ana caddeye ulaşmaya çalışırken, ama yüreğimi ortaya koydum.. kısa bir durum değerlendirmesi ile, caddeye gidilecek en akla uygun rotayı belirledim ve tırmanış ve trekking'e başladım.. son derece zorlu geçen 5 dakika ve biri ağaçtan düşerek boyun kırılması vasıtası, biri de mahallenin serseri ama kankam olan köpek çetesinin bir an beni tanımayıp it kopuk diye üzerime çullanması vasıtası ile 2 defa atlatılan ölüm tehlikesinin ardından ana caddeye ulaşmıştım.. ama vapura yetişmek için sadece 15 dakikam kalmıştı ve çetin bir yol beni bekliyordu daha..
snowboarding
nispeten kısa bir tecrübe oldu benim için.. karda ve tipide kör topal ilerlerken bir koli kartonunun üzerine denk gelmem ve bu koli kartonunun açılı yolda atak bir şekilde üzerinde ben olmama rağmen öne atılması ile benim doğaya karşı denge mücadelem başladı.. neyse ki 10 metre önde direk vardı da bu mücadele hüsranla sonuçlanmadı..
slalom kayak
en zorlu ayak bu oldu.. kadıköy'ün vefalı esnafı dükkanlarının önünü daimi bir şekilde sulamıştı.. bu kar tutmasını son derece başarılı bir biçimde engellerken, zemini jilet gibi buz yapmıştı.. müşteri dükkana girebilsin de gerekirse uçarak girsin mantığı hakim.. neyse.. bu zorlu parkurda beni yüzüstü bırakan botlarım oldu.. hızlı hızlı ilerlerken vapura yetişmek için, dönüşü olmayan bir yola girdiğimi hissettim.. artık hareketimin nedeni benim eylemim değildi.. resmen kayıyordum.. bu duruma ayrı bir başlık açmak gerekir aslında, belki bir ara yaparım.. kaygan zeminde kişinin önlenemez ve geometrik bir şekilde büyüyen akselarasyonu.. ama şimdi düşündüm de 50 karaktere uydur, 'akselarasyon türkçe mi ki la?' diyenlere laf yetiştir falan, uzun iş.. neyse efendim.. sakin olmam gerekiyordu ama olamıyordum, zira gittikçe hızlanıyordum.. ani bir fren çabası beni yerle yeksan edebilirdi.. öte yandan hemen harekete geçmezsem, hızımı alamayıp iskelenin yanından vapura değil de direk marmara denizi'ne kavuşma ihtimalim de ufukta belirecekti.. karşıma adımbaşı çıkan insalardan kıvrak vücut çalımları ile kurtuldum.. ama bedenim artık tamamen kontrolden çıkmıştı, buzlu zemin nereye isterse oraya savruluyordum.. ben de gözümü kararttım ve kendimi yumuşakça yere bıraktım.. zararın neresinden dönülürse kardır.. vicdanı rahatsız olan yöre esnafının da yardımıyla tekrar ayağa kalktım ve vapuruma yetiştim.. artık son ayak için hazırdım..
uzun kayaklarla dağ bayır atlama
bu sporun ismini bulamadım ya ama anladınız diye tahmin ediyorum.. böyle bir buçuk serdar ortaç boyunda kayaklara, vücudu o kayaklara paralel hale getirerek bir tepeden en uzağa atlama sporu.. kim icat etmiş bilemiyorum.. ama adrenalin dolu bir atraksiyon.. ben tepeden değil de 8 adet merdivenden atlayarak tecrübe ettim, o bile yetti.. koduumun kaygan botlarım, karaköy'ü tünele bağlayan o alt geçitin merdivenlerinin en başında ayağımı yerden kesti.. ben de televizyonda gördüklerimi uygulayıp vücudumu paralel yapayım derken yere, çakıldım bitti.. mesafe daha kısa ya ondan heralde.. ama güzel bir enstantane verdim, hemen oradaki kamera satan ve geçenleri çektiği kamera görüntülerini yine geçenlere ufak bir monitörde gösteren satıcıya ve onun kamerasına..
yarın olimpiyatlarda ikinci gün.. bana ve bütün dışarı çıkacaklara bol şans.. katılımcı arkadaşlara başarılar..
dün son gününü yaşayan oyunlardır.. kapanış artistik buz pateniyle oldu.. akbil gişesinin önünde erimiş karlara aldanıp, ayarsız attığım bir adım neticesinde ayna gibi buz olan zeminde ayaklarım yerden kesildi..
ve şovum başladı..
havada yaşanan ilk şoku atlatmamın ardından yere keskin bir inişi yaptım, sonrasında bir üçlü dönüş ile ilk aksiyonumu tamamladım.. tam bu anda elimdeki sabah vapurda okumak için aldığım gazeteyi ekleriyle birlikte kalabalığa doğru istemsiz bir şekilde fırlatmam, gösterimin bir parçası sayıldı ve izleyicilerden büyük alkış aldı.. tam yavaşlayıp düşmeden bu vukuatı da atlattım derken önüme fırlayan kediyle, sağ ayağımı yerden yarım vole şeklinde kesmemle havada ikili salvo ile düşmeden müthiş bir final sundum artistik buz pateni sevenlere..
akbil gişesinden ve dönerciden 10 tam puanı kaptım ancak simitçi ve akbil sırası bekleyen amca biraz cimri davrandı ve 8 puan çaktı.. buna rağmen altın madalyayı ülkeme getirdim..
akbilcinin ne altını ne de madalyası olduğu için, parasıyla bir 20 milyonluk akbil verdi bana.. o da güzel..
sonuçta ülkemi bu oyunlarda 3 gündür başarıyla temsil ettiğime inanıyorum.. eğer ilgi gösterilirse kış oyunlarında, benim gibi daha nice yetenekli gencin önü açılır..
seneye tekrarlanacak oyunlar için şimdiden çalışmalara başladım..
yalnız gazetenin bulmaca ilavesini hala vermediler eşşeoğluları.. bu kafayla gidilirse ülkemizde buz pateninin gelişmesi zor..