bugün

Zeyno nun ölümünün ve eleninin diziye girişinin verdiği travma .

(bkz: Yılan Hikayesi)
6 Kasım 2002 Fenerbahçe 6-0 Galatasaray.
2002 dünya kupasında 3. oluşumuz ve kalecimiz rüştü reçber'in devleşmesi.

çok daha mutlu ve umutlu olmam.
Güzel günlerdi, çocukluk zamanları, soğuk geçen kışlar, ilkokul günleri, akrabalar, dünyadan bi haber yaşayan tek derdi oyun olan tüm küçük çocuklar gibi.
Yüzümü kırmızı beyaza boyamıştım milli maç günü okuldan kaçmıştım.
Dünya kupası. Ortaokuldaydım, okulun bodrum katındaki spor salonunda izleniyordu sanırım. Bir de bilgi yarışması düzenlenmişti aynı katta. izmir çapındaki okullar arasında, genel kültür ve matematik alanlarında. Canım, şaşkın bir arkadaşım ile beraber temsil etmiştik okulumuzu. Hey gidi.
Unutulmayan kötü anılara girmeye gerek yok.

Edit: i.mansız'a aşıktık. Söylemedrn geçersek doktorlar çarpar valla.
Şimdi hiiç söylemiyim başıma bela alırım.
Bu kadar çok türbanlı yoktu.
2002 'de üniversite okuyanlara acıdığım sene. Sonuçta letgo yoktu nasıl dizdiler evlerini acaba. Zordur be
rahmetli tekir bey sıkı içerdi.

görsel
Üniversiteye başlamam.
Yaz tatiliydi. Sünnet olmuş, eve getirilmiştim. Altımdaki bol donla apartmanın önüne doluşmuş kalabalığı ağlamamaya çalışarak selamlıyordum. Ev ağzına kadar tanımadığım akrabalarla dolmuş, çoğuyla pipim vesilesiyle tanışmıştım. Acıdan ve utanç duygusundan kaçmak için uyudum. Gözlerimi ömrümdeki en mucizevi anlardan birine açmıştım o gün. Tam ilhan mansız topa vururken.
okuldaydım dersteydim ,13 yaşındaydım ,öğretmen geldi ,oğlum dışarı gelir misin dedi. normalde kaba saba bir adamdı o çağıran müdür yardımcısı öğretmen ,ama o gün bir o kadar kibardı ve bir o kadar naifti bana karşı. dışarı çıktım ,üvey baban geldi annen hastaymış seni alacak dedi ,kekeleyerek. elini tuttum üvey babamın, eve kadar yürüdük, hiç konuşmadı evin önünde ambulans gördüm, ne oluyor dedim kendi kendime,tüm çocukluğumla. içeri girdim ablam bir kanepede ,abim diğer kanepede hayata küsmüşler. ablam beni görünce içeri gel dedi, hemen yatak odasına gidip üstümü değiştirdi. hastaneye gideceğiz ,annem hastanede dedi. annemin çalıştığı yerin ayarladığı esnaf sanatkar odası ambulansına bindik. bulunduğumuz ilçeden yaklaşık 40 km uzakta olan ,şehir merkezi hastanesine gittik (tıp fakültesi). daha önce hiç görmediğim bir yerdi, halbuki küçüklükten beri astımla cebelleştiğimden ,her hastaneyi görmüştüm bölgedeki. abim bana meyve suyu aldı ,bir de poğaça, ambulansın arkasını açtılar ayaklarımı dışarı sarkıtıp oturuyordum. meyve suyu ve poğaçayı yerken ,üvey babam geldi ve bana hala rüyalarıma giren o haberi verdi.

annem bana o gün 5 kez söylendiği gibi hasta değildi. gerçeği söyleyememişler 13 yaşındaki ergene. saat 03:15te kalp krizinden vefat etmiş annem tam 40 yaşındayken.tarih ise 12.05.2002.

ben ise o gün hayatımda ilk ve son kez cenaze namazı kıldım,elimde belki de bugünün parası ile 5 tllik ,3 hafta biriktirdiğim para ile aldığım anneler günü hediyesini sıkarken.
ilhan mansız allahım gooooooooooooool.
aşıktım, heyecanlıydım, umutlarım vardı.
güzel yıllardı.
2002 dünya kupası.
Küçücük Bir Anadolu kasabasından ankaraya taşındığım dünyanın büyüklüğünü kavradığım senedir. Ankarada ilk saatim dolmadan annanneyi kaybedip beni derinden yaralayan Bir kaç sahneyi çok net geriye kalanların rutinlik ve içe kapanmışlıkla unutulduğu Bir yıldır.

T: Bir seneye ait hatırlananlar bütünü.
Annem hayattaydı.
ilköğretim bitti
Dünya kupası
Yaz tatili.
(bkz: Shakira)
babam bana 2 lira vermiş o gümlük harçlık. o zamanlar 2 lira 5 yaşındaki bi çocuk için çok para. meybuz 10 kuruş çatapatın tanesi 1 kuruş eti puf 25 kuruş. kapımızın önünde beybileyt oynuyoruz. canımız sıkılmız karşı sokaktaki çingenelerle kavga ediyoruz.
6 kasım.
Bu gün sanat tarihinde işlemiştik çalıştığım yerden çıktı.
Lisedeydim.
O yılın Eylülünde sekizinci sınıfa geçmiştim. Komşumuz bir cemaatin ileri geleniydi ( fetö değil). Bir şekilde iyi eğitim alacak diye bizimkileri ikna edip yaşadığım şehire cok uzak olan bir şehire götürmüştü. Daha bir hafta dolmadan bunalmaya başladım hiç bana göre değildi. Daha çocuk olmamıza rağmen gittiğiniz okulda kızlarla kesinlikle iletişim kurmayın diye telkinde bulunuyorlardı. Her sabah zorla namaza kaldırılıyorduk. Her akşam bir yere sohbete götürülüyorduk. Kafayı yemek üzereydim ailemi özlüyordum ama dayanamadı demesinler diye dişimi sıkıyordum. Ama bir akşam sabrım taştı. Kaldığım yurdun arkasında lunapark vardı ilk defa öyle büyük bir lunapark görüyordum. Çocuklar eğleniyordu ben de ne güzel bir yer diyip hayran hayran bakarken cemaat abisi şu günahkârlara bak zamanlarını dünyevi şeylere harcıyorlar israf ediyorlar dedi. O akşam nasıl hasta ruhlu insanlar arasında olduğumu fark ettim. Kaçacaktım. Cep telefonu olmadığı için ankesörlüden bizimkileri arayacağım dedim. Çıkarken de el çantamı kimseye fark ettirmeden yanıma aldım millet yatsı sonrası sohbetteydi. Çok zor olmadı.
Dışarı çıktım kalbim nasıl küt küt atıyor. Havada hafif yağmur var telaşlı adımlarım kimsenin dikkatini çekmedi. Cebimdeki paraya baktım otobüse yetiyordu taksiciye otogara kaça götürürsün diye sordum 6 milyon dedi pazarlıkla 5 milyona indirdim. Bu biraz şüphelendi ama bir şey de diyemedi tabi. Yatılı okuldayım ailemi ziyarete gideceğim dedim. Otogara gidince hemen bilet sordurdum. Bir firmanın gece 12 otobüsü vardı. Sabaha ordaydım. Bilet kalmamıştı ama muavin koltuğuna ikna ettim. Gerekirse ayakta bile giderdim. Özgür olacaktım neticede. O esnada bizimkileri arayıp durumu bildirdim. Yurda söyleyin peşimden gelmesinler dedim. Annem havalara uçtu tabi. Babam da zaten olumlu karşıladı. Ve o günden sonra bir daha hiçbirinin kapısının önünden geçmedim. Bir insana en büyük kötülüğün o insanın özgür iradesini elinden almak olduğunu anladim.biraz erken yaşta anlamıştım ama olsun. Sonuçta hiçbir şey özgürlükten kıymetli değildi. 2002 bu yüzden hayatımdaki kırılma noktalarından birisi oldu.