bugün

19-20 nisanda doktorlar görev bırakacak, grev yapacaklar. her fırsatta biz kutsal bir görev yapıyoruz diyenler görev bırakacaklar. peki kutsal görevin grevi olur mu? misal annelik kutsal bir görevdir. bi kadın kocasına, çocuğuna ya da başka herhangi bir şeye kızıp çocuğuna 2 gün bakmamazlık yapar mı? asıl kutsallık budur. umarım 19-20 nisanda görev yapmayacak olanlar bi daha "biz kutsal bir iş yapıyoruz" demezler...
Aradığım başlığı buldum yazmak da boynumuzun borcudur.

Tanım: 19-20 Nisan 2011 tarihleri arasında sağlık çalışanlarının pek çoğunun katılacağı grev.

Şimdi gelelim yalanlara:

AKP hükümeti sağlık politikalarını kökten değiştirdi. Geldiği günden beri o kadar çok oynandı o kadar çok değişiklik yapıldı ki bazen biz bile anlamakta zorlanıyoruz. Neler mi bunlar? 2005'ten itibaren gelen mecburi hizmet yasasını mı söyleyeyim sizlere(mecburi hizmet ayrı konu, başka bir entryde tartışmak lazım), sağlık personelinin içine düşürüldüğü taşeronlaşma ve 4 A-B-C kadro şerefsizliğini mi, eczacılara getirilen ağır yükleri mi, yoksa performans adı altında getirilen inanılmaz güçlükleri mi?

Şimdi iyi okuyun, bu entry bir isyandır, bu entry bir iç dökmedir, bu entry bir baş kaldırıdır:

Pratisyen hekim ne demek siz bilir misiniz? Hani hiçbirinizin o muayene olmak istemediği hekimler var ya, hani "Hiçbi bok bilmiyo!" dediğiniz o doktorlar var ya işte onlar, yani altı yıl okuyup da mezun olabilme başarısını gösterebilmiş hekimlerdir pratisyen hekimler. Bu ülkede en çok süre okuyan, en zor okulu okuyan, en çok harcı veren(dönem başına 750 TL), yaşıtları evlenip hayatını kurarken en güzel yıllarını okumaya verenlerdir. Hatta eski hocalarımız şöyle der bize: "Eskiden üniversitelerde boykot olurdu, sadece tıbbiyeliler gelmezdi, zira onlar ders çalışıyor olurlardı."

Efendim? "Ben mi yaz dedim sana?" mı dediniz? haklısınız, kimse bizi yazmaya zorlamıyor tercihler sırasında, zaten yakınmamız da zorluğa değildir. Çektiğimiz çileyle orantısız olarak gördüğümüz saygının düzeyinedir isyanımız.

Gelelim okul sonrasına, acaba kaçınız bilir bu ülkede yeni mezun bir doktorun diplomasına bakanlık tarafından el konulduğunu ve mecburi hizmeti bitirmeden diplomasının verilmediğini? Başka hangi meslekte var bu durum? Adalet Bakanlığı avukatların diplomasına el koyuyor mu? MEB öğretmenlerinkine? Bilir misiniz bu ülkede diplomanız yoksa hiçbir kurumda çalışamayacağınızı? Ve asistanlık yapıp uzman olsanız bile o mecburi hizmeti yapmadan uzmanlığınızı kullanamayacağınızı? Peki bu durumun 2005'ten bu yana geçerli olduğunu bilir misiniz?

Bilmezsiniz dostlarım. Çünkü siz televizyon dizilerinden arta kalan zamanlarda bazı siyasetçilerin "Yahu bunlar da zaten çok para alıyo, çalışsınlar ellemeyin!" tadındaki yorumlarını izlersiniz. Haklısınız sizin suçunuz yok, size sunulan bu.

Peki geçtik bunları, TUS sınavı var, uzmanlık okuyabilmek için girilen bir sınav. Artık son YGS iddialarından sonra iyice kanıksanan ÖSYM beceriksizliğinin içinde yapılan sınavlardan birisidir bu sınav. Ve inanın bana aklınıza gelemeyecek kadar çok iddia var bu sınavla ilgili. Haydi geçtik bunu, sınavı bir şekilde çalıştık kazandık. Sonrası ne mi? 3-6 yıl arasında değişen bir asistanlık süreci. Sabah sekizde başlayan mesai, saat dörtte nöbetle devam eder. Nöbet sonrası izin hakkı(ki yasal haktır) gasp edilen bir asistan hekim ertesi gün en az dörde kadar çalışır.(Hasta yakınları ve hastalarla yaşanabilecek problemlerden bahsetmiyorum bile). Ortalama olarak 36 saati bulan bir mesai yapılır aralıksız. Ehliyeti olanlar bilir, aralıksız beş, toplamda dokuz saatten fazla araba kullanamazsınız bir gün içerisinde. Peki siz bilir misiniz sağlığınızı emanet ettiğiniz doktorlar 36 saat çalışmak zorundadırlar?

Bilmezsiniz dostlarım. Çünkü siz her daim karşınızda IQ seviyesi 1500 olan hekimler görmek istersiniz, bir allahın günü de düşünmezsiniz ki bu da insan, acaba kaç saat mesai yapmıştır diye.

Mecburi hizmete gelince, şunu bilin ki hiçbir hekim pek çok kişinin ortak yanıldığı gibi mecburi hizmete gitmeme derdinde değildir. Ama soruyorum size, bir öğretmen kara tahtayla yapar işini, bir avukata mahkeme gerekir, peki ya doktora ne gerekir? Şeker hastalığının tanısını sırtınızı dinleyerek koyduğumuzu mu düşünürsünüz acaba?

"Uzman ol rahat et!" diyen sesler duyuyorum bazılarınızdan. Uzman olmak dert değil, mesele uzman olunca önünüze yine mecburi hizmetin konulması ve yaşınız otuza yaklaşırken dökülen saçlarınız, artan gözlük numaranız, yaşıtlarınızın çocukları ilkokula başlarken sizin hala evlenememiş olmanızdır.

Daha sorun çok ama dönelim esas konuya:

Bu eylem ne için yapıldı biliyor musunuz ey dostlar? Performans adı altında hekimlere süper paralar verdiğini iddia eden sağlık bakanımız var ya işte ona haykırmak için yapıldı. Gün gelecek ameliyatlar yapılmayacak, kronik hastalıklarla "performans" yüzünden uğraşılmayacak zira bademciklerinizin şiştiğini anlamak ve bundan yüz tane yapmak bize daha iyi performans getirecek. Kanserli babanıza bakıl(a)madığında, sizinle ilgilenil(e)mediğinde anlayacaksınız bu sistemi. Ey dostlar bu eylemler sizin için. Kutsal görev bırakılır mıymış falan geçin bunları. Hiç kimse mağdur edilmedi. Acil servisler çalıştı. Bu grevlerde hiçbir doktor polisle çatışmadı, sağa sola molotof atmadı. Hiçbir bankanın camı kırılmadı.

Ama bu ülkenin yandaş ve yandaş olmayan medyası bu eylemi günler öncesinden duyuran doktorları dinlemedi bile. Akşam haberlerinde magazin haberi niyetine 30 sn bahsedildi bu eylemden. Kötü niyetli olan bazı kanallarlar ise olayların abartıldığını, kimsenin böyle bir hakkı olmadığını savundu.

Biz eylem yapmaya gönüllü değiliz, meraklı hiç değiliz. Emin olun sağlık hizmeti sunmak bizim için daha kolaydır.

GÖZÜMÜZ NE PARADA NE PULDA, SADECE HAK ETTiĞiMiZ SAYGIYI iSTiYORUZ SiZLERDEN...

Çok mu şey istedik?
bu kadar yoğun katılıma rağmen alenen medya örtbas etmiştir ve halk bilgilendirilmemiştir.sonra da bağımsız medya diye nara atarlar.
izmir deki yapılan grevde sağlıkçıların! bir hastanenin ameliyathanesine girmeye çalışması ile yaptığı eylemdir. Hiç hoş değildir.
bazıları için zararlı çıkacakları eylem.daha az çay içeçekler.
yandaş medya yine olayları görmezlikten gelmektedir. e normal tabi, o kadar parayı, ihaleyi bana da verseler ben de üç maymunu oynarım.

gerçi bu konuyla alakasız olacak ama, arkadaş bu akp'ye kim oy veriyor; doktorların haklarını ellerinden alıyorlar, öğretmenleri süründürüyorlar, öğrencileri kandırıyorlar, avukat ve savcılara yapmadıklarını bırakmadılar, emekliler zaten onlar için bi'an önce ölmesi gereken insanlar. iyi de amnkoyim kim veriyor lan oyları bunlara. bi'insanın ya gerizekalı olması lazım ya da hayatı boyunca başkasına muhtaç olan-olacak onursuz ve gurursuz birisi olması lazım.
habertürk
milliyet
hurriyet
ntvmsnbc
internethaber
haber3

bu sitelerin hiçbirinde grev günü anasayfada haber yoktu.
zaman ve haber7 de ise grevin sorunsuz ve düşük katılımla geçtiği hakkında kısa haberler vardı.

ee sen şimdi dersin medya bağımsız değil, hükümet etkisinde diye. tekel işçilerini, kpss kopya skandalını, ygs şifre iddialarını hergün manşet yapan, ana haberde ilk sıraya koyan gazeteler ya da tvler sağlık çalışanlarının grevini es geçtiler. demek ki ya kimse sallamıyo doktorları ya da grev istenilen neticeyi vermedi. sadece asistanlar hasta bakacaklarına hastane kantinlerinde tavla oynadılar o kadar...
bazı şerefsizlerin umrunda bile olmayacak grevdir. halkımız da muhtemelen doktorlara cephe almıştır grevden sonra. bu halktan cacık bile olmaz.