bugün

aferin lan güldürdün şakacı çocuk.
olay tarihçilerindir. yorum bizimdir.
kacarken saraydan bir akce bile almadıgı iddia edilen hainin şaşırtmayan hareketidir.
saraydan bir akçe almadı denen herif para için camileri bile işgalcilere satmış.
(bkz: vahdettin in taksim camii ni fransızlar a satması)

https://tarihturklerdebas...e-kiraya-verdigi-camiler/
çomar tayfasının savuacam derken saçmaladığı, rezil kepaze olduğu durumdur. bir de ecdadım o benim diye karşılık verenleri görülmüştür.

ecdadın vatan hainiyse ecdadının da seninde amına koyayım.
kurtuluş savaşının kazanacalıcağına inanmayan ingilizlerin noteri olup atalarının mezarlarında ters dönmesine neden olan son sultanın maltaya kaçmasıdır. işin garibi Atatürk te çok fazla üztünde durmaz Vahdettinde Atatürk aleyhinde bir faaliyette bulunmaz. ikiside öldükten sonra kapıştıran kapıştırana.
Padişah, Halife Vahdettin, kurtuluş savaşı kazanılıp Yunan denize döküldükten sonra,
16 Kasım 1922 Perşembe sabahı, kendi el yazısıyla yazıp imzaladığı aşağıdaki iki satırlık mektubu, ingiliz işgal kuvvetlerinin komutanı General Harington'a iletti:

"DERSAADET iŞGAL ORDULARI BAŞKUMANDANI GENERAL HARRiNGTON CENAPLARINA

istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, ingiliz Devlet-i Fehimanesi'ne iltica ve bir an evvel istandul'dan başka bir yere naklimi talep ederim.
16 Teşrinisani 1922

HALiFE i MÜSLÜMiN MEHMET VAHDETTiN

Ertesi gün Cuma idi. Halifenin Cuma selamlığında bulunması gerekiyordu. Vahdettin ise, bu törenden önce kaçmış olmak istiyordu.
ingiliz General Harrington, bu mektubu alır almaz, Vahdettin'i kaçırma hazırlıklarını tamamladı.
Vahdettin, 17 Kasım 1922 Cuma günü sabah 8.00'de, kalmakta olduğu Yıldız Sarayı'nın yan kapısından çıktı. Yanında 10 yaşındaki oğlu Ertuğrul, eşleri, doktoru, müzik hocası, yardımcısı, yaveri, berberi ve 5 hizmetçi vardı.
Kapıda, ingiliz muhafız kıtası Kumandanı Albay Steele, tercüman Mr. Mattheews, Teğmen Kendall tarafından karşılandı.
Yağışlı bir havada dikkat çekmeden Yıldız Saray'ından ayrıldılar. Tophanedeki ingiliz üssüne varıldı.
Orada General Harrington, General Sir Anderson, Komiser Henderson, Albay Baird, Vahdettin'i karşıladılar.
Oradan "Malaya" zırhlısına götürdüler.
ingiliz zırhlısına binince, Henderson Vahdettin'e
"ingiltere Kralı adına, ingiliz toprağına hoş geldiniz" dedi.
Vahdettin, ingiliz Kralına bir teşekkür mektubu yollanmasını istedi. Bu arada, "Tahtından vazgeçmediğini" de belirtti.
Oradan Malta adasına götürüldü.
Vahdettin, geride bıraktığı, götüremediği ailesini ve yakınlarını da, ingiliz işgal Orduları Başkomutanı General Harington'a emanet etti.
Yani Türk milletine değil. Ankara Hükumetine değil, Müslümanlara değil, ingiliz işgal Orduları Başkumandanına emanet etti.
Harrington da bu konuda elinden geleni yapacağına güvence verdi.
Vahdettin'in kaçtığı ancak öğleden sonra farkedildi. ingiliz basını haberi dünyaya duyurdu. Gerekçe olarakta, - O günkü Cuma selamlığında, halktan bir saldırı olabileceğinden korktuğu için- kaçtığı anlatıldı.
Vahdettin, Malta'dan sonra gittiği her yerde, Halifelik sıfatını devam ettirdiğini herkese duyurmuştu.
Buna rağmen Ne Mısırda, ne Mekke'de kendisini kimse Halife olarak ciddiye almadı. Hiç bir Müslüman ülke yetkilisi adam yerine koymadı. Saygı duymadı.
En son italya'nın Sanremo şehrine götürüldü. Orada kendisine, bütün yardımcıları ve çalışanlarıyla beraber kalabileceği bir villa tahsis edildi.
Bu villasında 26 Mayıs 1926 da öldü. Ölüsüne de kimse sahip çıkmamıştı. Sonra bir hayırsever, cenazeyi Şam'a götürdü. Orada defnedildi.

Not: Vahdettin'in bu tarihi mektubunun aslı, ingiliz Dış işleri Bakanlığı Arşivindedir.
bugün 97. yıldönümü olan hadise.

ama vahdettin sevenler nedense hiç hatırlamamış. çok ilginç...

vahdettin, general harrington'a yazdığı mektupta iltica talebinde bulunmuş, 1 kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ile bu talebi işleme konulmuş ve 17 kasım 1922 tarihinde sabah saatlerinde britanya donanmasına ait hms malaya zırhlısına binerek topuklamıştır...

öncelikle şunu iyi bilmeniz lazım.
vahdettin kovulmadı, sürgüne gönderilmedi. vahdettin hakkında herhangi bir deport yahut sürgün kararı ve/veya emri yoktur.
(bkz: vahdettin hakkında çıkan sürgün kararı)

vahdettin gayet de kendi istek ve arzusuyla ingilizlerden siyasi sığınma talep etmiş, ingilizler de bu talebi (vahdettin'in halifelik sıfatını kullanmak için) kabul etmiş ve onu istanbul'dan alıp götürmüşlerdir.

esasen ingilizler vahdettin'i hindistan'a götürmek istiyorlar, hint müslümanlarının britanya ile olan bağlarını güçlendirmek için hilafet makamını kullanmak istiyorlardı.

lakin ingilizlerin bu düşüncesi ters tepti.
zira hindistan müslümanları, vahdettin'in hindistan'a getirilmesini reddetti. hatta britanya hindistan bakanlığına şöyle bir mektup yazıldı;
(bkz: ülkemizde ingiliz ajanı padişah istemiyoruz/#38102858)

işte ingilizlerin bu planı ters tepip, vahdettin de elde kalınca ingilizler vahdettin'i malta'ya atıp kaçtılar.
garibim vahdettin de ağzına çalınmış bir parmak ingiliz balıyla mısır'a, hindistan'a sultan olma umuduyla bekledi durdu.
tabi beklerken umutlar tükendi.

vahdettin ingilizlerden bir fayda gelmeyeceğini anlayınca çareyi amerikan başkanına mektup yazmakta buldu.
(bkz: vahdeddin in amerikan başkanına yazdığı mektup)

bu mektupta vahdettin yardım edilmesi halinde sahip olduğu padişahlık ve hilafet makamlarını tekrar geri alabileceğinden bahsetmiş ve amerika'nın çıkarlarına hizmet edeceğini deklare etmiş.

tabi bu arada vahdettin bu mektubu italya'dan yazıyor.
yani, malta'dan italya'ya geçmiş.
peki italya'da nerede yaşıyor?
san remo'da...

bak bu san remo'daki yaşantı zurna'nın zırt dediği yer.
fakir, yoksul, sefil vahdettin, italya'nın gözde tatil beldesi san remo'da şu evde yaşıyor;
görsel

ne kadar da fakir ve harap bir ev değil mi?
bahçesi de var;
görsel

neyse, vahdettin abd'den de umduğunu bulamayınca, şansını bir de fransa'da denemek istemiş.
13 mart 1924 tarihinde fransa cumhurbaşkanı millerand'a bir mektup yazmış.
(bkz: vahdettin in millerand a yazdığı mektup)

üstelik bu mektubun bir kopyasını da britanya kralı'na da göndermiş.
amma ve lakin fransa henüz 5 ay önce kurulmuş türkiye cumhuriyeti'ni ilk tanıyan, hatta türkiye cumhuriyeti kurulmadan evvel, tbmm hükümeti ile ilk anlaşmayı yapan (bkz: ankara antlaşması)
ülkeydi. türkiye'ye karşı böyle hasmane bir tutuma girmemesi gerektiğini sütçü imam'dan, kara yılan'dan, şehit kamil'den öğrenmiş, fransız devlet hafızasına kazımışlardı.

işte vahdettin'in yaptığı bu tüm girişimlerden aldığı yanıtlar hep olumsuz olmuştu.
çünkü vaktiyle türkiye üzerinde işgal girişiminde bulunanların hepsi artık "geldikleri gibi gideceklerini" çok iyi anlamışlardı...

işte son padişah vahdettin'in yurtdışına çıkışı ve oradaki hayatı kısaca böyle.

o osmanlı'ya padişah olacak kudrette biri değildi, yaptıkları, tam bir ingiliz kuklası olması ve kaçışı da osmanlı hanedanının en niteliksiz, en basiretsiz üyesi olduğunu doğrular.

hülasa son halife abdülmecid efendi de ölmeden önce "beni vahdeddin in yanına gömmeyin" şeklinde vasiyet vermiş ve vahdettin'in nasıl kişiliksiz biri olduğunu bu şekilde vurgulamıştır...

#tarih
topuklayalım aaabi.
Topuklamamıştır. Siktir olup gitmiştir.
Kuyruğunu kıstırıp kocasi ingilterenin kucağına atlamıştır.
bugün itibariyle 99. seneyi devriyesini idrak ettiğimiz topuklama hadisesi...

vahdettin, 17 kasım 1922 sabahı dolmabahçe sarayı'nın denize açılan kapısından bir ingiliz motörü vasıtasıyla açıkta kendisini bekleyen britanya donanmasına ait hms malaya zırhlısına binerek yurdu terk etmiştir.

vahdettin, hms malaya zırhlısına bindiğinde yanında sadece oğlu şehzade mehmet ertuğrul vardı.

peki ya geride bıraktıkları.

1. eşi emine nazikeda baş kadınefendi.
2. eşi inşirah kadınefendi.
3. eşi nevvare başhanımefendi.
4. ve son eşi, yani sakarya savaşı esnasında yunan ankara'ya dayanmışken milletin ve vatanın durumunu umursamayıp evlenip gerdeğe girdiği kendisinden tam 42 yaş küçük olan nimet nevzad hanımefendi...

vahdettin topuklarken sadece karılarını geride bırakmadı tabi.
kızlarını da ingiliz işgal kuvvetlerine emanet etti.

vahdettin'in geride bıraktığı 3 kızı vardı.

1)fenire sultan
2)sabiha sultan
3)ulviye sultan...

ilginçtir, vahdettin'in kızlarından olan ulviye sultan, kurtuluş savaşı kahramanlarımızdan olan ismail hakkı tevfik okday ile evliydi. ismail hakkı okday bey, sarayın ihtişamını, lüksü ve şatafatı bırakarak milli mücadeleye iştirak etmek için istanbul'dan kaçmış, mustafa kemal paşa'nın yanında vatan için çarpışmıştır, milli mücadeleyi başlattığı iddia edilen vahdettin de kızı ulviye sultan'ı eşinden boşatmıştır.
(bkz: saraydan kaçıp milli mücadeleye katılan damat/#42140928)

kızını milli mücadeleye katılan şerefli ve namuslu bir türk subayından boşatıyorsun, sonra topuklarken kızını ingiliz subaylarına bırakıyorsun.

işte vahdettin budur.
yaptıkları unutulmayacaktır...
Bir de bunu kabul etmeyenler var daha komik.
görsel
osmanlı torunlarını sessizliğe boğan yıldönümüdür. trt den bir dizi bekliyoruz vahdettini aklama alt metinli. abdülhamidi dünya padişahı yaptılar bir dizi ile. sırada bence vahdettinin aslında milletin iyiliği için ülkeyi terk ettiğini anlatan bir dizi yapsınlar artık. hatta mustafa kemal atatürk vahdettin olmasa milli mücadeleyi başlatamıyormuş falan "çok gizli" belgelere dayanan böyle bir dizi yakışır artık.
görsel
topuklamasının sene yi devriyesi şerefine sifonu çektim. foşşşş.
topuklayan vahdoş the osssmanlı çoçuuuuu.
dersaadet isgal ordulari baskumandani
general harrington cenaplarina...
istanbul'da hayatımı tehlikede gordugumden ingiltere devlet-i fehimanesine iltica ve bir an evvel mahall-i ahare naklimi talep ederim efendim...

diyerek 100 sene önce bugün, ingiliz hms malaya zırhlısına binerek bu kutlu vatan toprağından topuklamış olan son osmanlı padişahı...

bu millet umarız bir daha kula kulluk edecek kadar gerizekalı olmaz da cumhuriyetimizin kıymetini bilir...
Onu baş tacı edenler, karaktersiz Vahdettin gibi ecdatlarını sürekli övenler, şu an yaşadığı ülkenin kurucusu Atatürk'e saygı duymayanlar da keşke siktirip gitse.
Bu öyle büyük bir topuklamadır ki, aradan 100 yıl geçmesine rağmen hâlâ dün gibi hatırlanır. Temsili;

görsel
bugün 101. seneyi devriyesidir. hamdüsenalar olsun...
kaçması anlaşılabilir bir durum...

vahdettin'in kaçmasında üç olayın büyük etkisi olmuştur:
1. romanov hanedanı'nın katledilmesi.. 16 temmuz 1918.
2. saltanatın kaldırılması: 1 kasım 1922.. bu olaydan sadece 16 gün önce..
3. ankara hükümeti karşıtı gazeteci ali kemal'in linç edilmesi: 6 kasım 1922... yani vahdettin'in general harrington'a mektup yazması, onun konuyu ingiltere'ye danışması, cevap gelmesi, vahdettin'in hazırlık yapması ve kaçması, toplam 11 gün.. aslında bence atatürk'ün, ali kemal'i linç ettiren sakallı nurettin paşa'ya kızmasının nedeni de tam olarak bu..

bir de, tetikleyici etkenlerin dışında başka bir sorun daha var..
avrupa'da hanedan, çok sınırlı bir kitleden oluşur.. mesela ingiltere ya da danimarka, bırakalım evlilik yoluyla aileye girenleri, doğrudan prens olan, konsort olmayan hanedan mensuplarının dahi rütbe ve ünvanlarını alıyor, 5. sıradan sonra taht adayı dahi bırakmıyor.. osmanlı'da ise ömrümüz kardeş, yeğen öldürmekle geçmiş.. onu geçtim, ülkeyi toplamda 150 seneye yakın gelinler yönetmiş.. bir de, osmanlı hanedanında sadece erkek evlatlar tahta geçiyor, avrupa'da böyle bir sorun da yok, kızlar da ülke yönetiyor.. müslüman idarelerde illa erkek olsun durumu var.. dolayısıyla sultanların birden çok erkek çocuk sahibi olabilmesi için yapılan bütün doğumlarda doğan kızlar, damatlar, gelinler, çocuklar, torunlar derken hanedan 150-200 kişi.. ve bunlar, yeni idare tarafından (tabii ki) kabul görmüyor.. anadolu'ya milli mücadele esnasında geçmek isteyenlere izin verilmiyor, istenmiyorlar vesaire.. yeni idare bunları bir sorun olarak görüyor ve padişah da, sorun olarak görüldüğünün farkında..

şimdi.. bir anlığına vahdettin olalım:
1. dünya savaşından rus hanedanı yenik olarak çıktı, yeni bir idare geldi ve ilk işi hanedan mensuplarını temizlemek oldu. anadolu'da da padişah 1. dünya savaşından yenik çıktı, yeni idare geldi... sonrası meçhul..
2. bu idare saltanatı kaldırdı yani padişahın padişahlığını elinden aldı.. hilafet zaten bu adamda değildi, abdülmecid efendi'deydi.. ünvan da gitti...
3. saraya yakın ve anadolu hükümeti karşıtı, önemli bir adam sokak ortasında linç edildi...

siz bu parçaları birleştirseniz, ne görürdünüz?

burada, vahdettin'e saygı gösterilmiyor, yaptığı şey aşağılayıcı bir davranış olarak görülüyor, dolayısıyla adama tepki gösteriliyor.. nedenini anlamıyorum mesela... vahdettin'e niye tepki gösteriyoruz? onurlu bir hareket yapmadığı ve kaçtığı için mi? iyi de, adamdan onur namına ne bekliyoruz ki? bir laf vardır, "gönül, umduğundan kırılır".. benim şahsen, sarayı abluka altındayken düşmanla işbirliği yapıp vatanseverleri hain ilan eden, memleket kırılırken sarayından mutlu mesut oturan, yurtdışına kaçtıktan sonra dahi en büyük derdi 18 yaşındaki dördüncü eşini yanına getirmek olan 70 yaşlarından bir amcadan hiç bir beklentim yok.. tepki göstermeye gerek bile görmüyorum.

üstelik, vahdettin gidişiyle, ülkeye karşı iki büyük hizmetten birini de vermiştir: o da meşruiyet sorununu gidermek.. vahdettin kaçmasaydı, hatta atıyorum 1. dünya savaşından sonra kahramanca gayret gösterseydi, anadolu'ya silah ve subay kaçırılmasını kolaylaştırmak için elinden geleni yapsaydı, saray doktorlarını ve şehzadeleri falan gönderseydi, ya da dümdüz kaçmayıp sarayında otursaydı ankara hükümeti meşruiyetini nasıl kemale erdirecek yani tamamlayacaktı? ortada hep iki idare olacaktı.. bu sefer atatürk bunları yargılayıp hapsetmeye, sürgün etmeye mi mecbur kalacaktı, yoksa 4 sene daha vahdettin'in ölmesini bekleyip, kalanları atıyorum idam mı edecekti? ya bırakın, gittiği iyi oldu, atatürk'ün başı ağrımadı...
görsel