bugün

öyle bir unuttuk ki, o biçim...
hadi bu zaman aşımı... 6 şubat hemen şurada, dün gibi olsa da, onu da unuttuk!
unutmayanlara, ibret olanlara ne mutlu.
ölenlere rahmet....
24. Senesi. Çocukluğumun birçok hatırası bu tarihle alakalı. Çadırda toprak kokusuyla uyuyup uyanırdık. Hala toprak kokusu bana depremi hatırlatır. Bir apartman dolusu insanı, sadece araya asılan battaniye ayırıyordu. En ufak bir artçıda herkes birbirini teselli ediyordu. Ve buna benzer bir sürü acı hatıra.

24 sene geçti. Bu şehirde kime 17 ağustos desen hala iç çeker.

24 sene geçti ama yaşayanlara 6 ay önceki acıların tazeliği kadar taze.
ürpertici tarih. ölenlerin yeri cennet olsun.
Bizden bir şey olmaz arkadaşlar.

Çanta bana göre gereksiz ama hazırladım, deprem ağını indirdim. Uyuyorum..

Allah gerçekten varsa lütfen kendini belli etsin.

Herkesin başı sağ olsun.
sonrasında ne oldu ????

20 bilim insanı ve araştırmacıdan oluşan
Ulusal Deprem Konseyi kuruldu ancak bu
Konsey 2007 yılında lağvedildi .

istanbul'un birçok noktasına deprem
konteynırları yerleştirildi ve toplanma
alanları belirlendi. Belirlenen toplanma
alanlarının büyük bir bölümü daha sonra
imara açıldı .

AÇILAN DAVALAR NASIL SONUÇLANDI?

Depremin ardından 170 kamu görevlisi
hakkında görevi ihmal suçlamasıyla dava açıldı.
Bu kişilerin bazıları görevden uzaklaştırılırken, bazı
davalar da zaman aşımı nedeniyle düştü.

Ayrıca yıkılan ya da zarar gören binaların
müteahhitleriyle ilgili 2 bin 100 dava açıldı.
Ancak bu davalarda verilen hükümler ertelendi
veya zaman aşımı nedeniyle düştü.

Yalova'da inşa ettiği binaların önemli bir kısmı
çöken ve 200'ye yakın insanın hayatını kaybetmesine
neden olan müteahhit Veli Göçer'le ilgili yargı
süreci sembol davaya dönüştü.

Göçer, 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. 7,5 yıl
hapis yattıktan sonra 2011'de tahliye oldu ve
geçen yıl kurduğu şirketle yeniden inşaat
sektöründe faaliyet göstermeye başladı.

https://www.cumhuriyet.co...hayatini-kaybetti-1758895
bu sabah aklıma gelmiş olan deprem. ben doğmadan 4 sene önce yaşanmış. ablam o zaman 11 yaşındaymış.
uykuda olup hissetmemiştim depremi.
Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın.
https://www.sabah.com.tr/...sim-17-agustos-depreminde
Allah bir daha böyle bir felaket yaşatmasın. Çok zor çok acı.
1999 da ki depremde bekar ve yalnız yaşandığı için bardan sarhoş çıkıp eve gelip yatmıştım.
sarsıntı olduğunda rüya görüyorum sandım, sanki annem veya kardeşim ya da arkadaşım gelmiş de (evimin anahtarı olan 5 kişi; anne, 2 kardeş, 1 arkadaş, 1 manita) hadi kalk diye beni sarsıyor sandım.
uyumaya devam ettim.

unutmadan; 17 ağustos depreminde çöken bina sayısı 133.683 ve ölü sayısı 17.480 kişi. istatistik olarak çöken her 7.6 bina da 1 kişi ölmüş (depremin şiddeti de 7.6 richter ve bu çöken binalarda ölen insanlar kabaca; her 8 tane çöken bina dan 1 ölü çıkmış anlamı geliyor. bu rakamı iyi tutturmuşlar, kim akıl ettiyse aferin) bu rakamlar çok ilginç.

basit bir araştırma yaptım.
konuyu grafik istatistik matematik rakamlara istatistiklere şablonlara görsellere bakınızlara boğmadan ve konuyu uzatmadan düz mantıkla ve herkesin anlayacağı basitlikte açıklayalım.
unutmadan; övünmek gibi olmasın ama bazen mütevazi olmamak gerek ki; aptal cahil ile aranızda ki farkı insanlara göstermek, hatırlatmak gerek.
konuyu basite indirip her zeka akıl eğitim seviyesinde insanın anlayacağı şekilde anlatmak için bilgi ve birikim gerekir.

başlayalım...
söz konusu olan bu deprem de ölen insan sayısına bakarak aslında deprem yönetmeliğine türkiye'nin ihtiyacı yok diyebiliriz.
düşünün...
çöken her 7.6 (hadi amele hesabı yapalım ve 7 veya 8 bina diyelim) çöken her 8 binadan çıkan ölü sayısı 1 ve istatistik olarak mükemmel bir sonuç. deprem de can kaybı yok denecek seviyede.
neden mi?
marmara bölgesinde rant kaygısıyla yapılan binalar en az 5-10 katlı ve çift daire. ortalamasını alırsak bir bina 7 katlı. çift daire (diğer site içinde çoklu daireler olan vs binalar falan da düşünülürse) bu bir bina da ortalama 14 daire var demektir.
14 daire olan bir binadan 7 tanesi yıkılmış ve bu binalardan-dairelerden (çöken her 98 daire)çıkan ölü sayısı 1 kişi.
bu müthiş bir rakam ve bu rakamı yakalamış inşaat tekniği, mühendislik bilgisi, malzeme, inşaat yapı da kullanılan insan can kaybını minimize eden teknolojik ürünler günümüzde amerika avrupa japonya da bile yok ve tahminen bu mühendislik bilgisi önümüzde ki 50 yıl boyunca da olmayacak.
düşünün, canınız acımaz; amerika da los angeles altından geçen san andreas fayını... deprem olmuş ve 130.000 bina yıkılmış ama ölü sayısı 17.000 kişi. yıkılan her 7 bina da 1 kişi ölmüş, amerikalılar bilim insanları kiliselere toplanır şkür ayini yapar, sokaklarda eğlenir.

çöken binalar derken bu çöken binaların %30 kısmı iş yeri fabrika olsa, burası çalışmıyor mesai saati dışı, insanlar yok olarak varsayarak sadece iskan insanların aileleri ile ikamet ettiği yer olarak rakamları güncellesek yıkılan çöken her 65 daire de 1 kişi ölmüş demektir.
yine de ortaya çıkan rakam inşaat tekniği mühendislik açısından muazzam bir başarı oranı.

bunun için diyorum "boşu boşuna üzülüyoruz, teleşlanıyoruz ve deprem yönetmeliği binalar çürük diye sayıklıyoruz" aslında bu sonuçlara bakarak donyo bozo koskonoyor diyene haksız diyebilir misiniz?
fosur fosur uyuduğum depremdir. uyandığımda ntv açıktı yıkık binaları gösteriyordu.
yaklaşık 14 gün öncesinde izmir'e tatile gittiğim gün. orada kaldığımız evimiz yıkılmamıştı ama o evlerde kalan ailem, arkadaşlarım yıllarca travmasını yaşadı.
1999'da ki türkiye 2023'de ki türkiye düşünülürse...
keşke 1999'da ki türkiye de olsaydık.
bunu neden mi dedim?
yanan ormanlara bakın, yaşanan sellere bakın, yaşadığımız corona salgınında ki politikalara uygulamalara müdahalelere bakın...
yaşanacak istanbul depreminde bir sınavı bile yapamayan devlet-kamu yönetimi sizce nasıl bir performans gösterecek?

https://www.youtube.com/shorts/j-2ASSz1VfY

Toplu Konut idaresi Başkanlığı (TOKi), tarafından ‘her türlü felakete dayanıklı’ denilerek inşa edilen afad binası.

https://www.youtube.com/watch?v=dp9gvtqJAjE

hatırlayın, polat tower yangınını. oradaydım ve yangını gördüm. yangına müdahale edilemedi, dış kaplamalar yandı ve binanın dış cephesinde yanacak bir materyal kalmadığı için yangın kendiliğinden söndü, yani söndürülmedi-yangın söndürelemedi.

türkiye de istanbul da deprem yönetmeliği var. bu deprem yönetmeliğine göre yapılan her bina en fazla 20 kat ve 60 metre yüksekliğinde olmalı.
daha fazla yüksek katlı binalar yapılması için yüksek katlı gökdelen yönetmeliği olması lazım.
böyle yönetmelik var mı?
yok!
peki, bizim gökdelene boğduğumuz yüksek katlı binalarla donattığımız istanbul da 2016 dan önce yapılan gökdelenler 20 kat dan fazla yüksek katlı binalar deprem yönetmeliğine göre mi yapıldı?
hayır!
çünkü; deprem yönetmeliğine göre 20 kat dan daha fazla bina yapamazsınız.
yapsanız bile bu binalara iskan kullanım izini tapu veremezsiniz, elektrik su doğalgaz vb abonelikleri açamazsınız. tv de reklam kampanya vb yapamazsınız, bu yapıların finansmanı için kredi verilemez, teminat gösterilemez.
tabi ki hukuk devletinde...

hadi bakalım, özel izinlerle, yasaları kanunları yönetmelikleri sanki bedeninize bol gelen elbiseyi yaptırır gibi değiştirerek (2015 den sonra ki yapılanlar) bu binaları yaptınız.
peki, günümüzde bütün dünyada var olan yetkin mühendislik (mesleki yeterlilik) sistemini inşaat mühendisliği alanında uygulayarak bu yapıları yetkin mühendislik denetimi yapacak bir kontrol denetleme mekanizmanız var mı?
o'da yok.
O zaman 5 yaşındaydım ve Bursa'da oturuyorduk. Sallanmayı hatırlıyorum babam beni kucağına alıp evden kaçmıştık. Binamız yıkılmadı ama ciddi hasar aldı. Arabada yattığımızı hatırlıyorum.
Ders alınmadi yine çürük binalar yapılıyor.
https://video.haber7.com/...pilan-aciklama-unutulmadi
Unutulmus olan deprem. Sadece gununde duyar kasiliyor artik. Istanbul'da alti doldurma yuz binlerce ev var ve yapilmaya da devam ediyor. Bugun bir deprem olsa dakikasinda yikilacak hepsi.

Ne diyelim, 23.yilinda olenlere rahmet, geride kalan bizlere de sabir diliyorum.
o gün hava boğucu derecede sıcak ve rutubetliydi .
istanbulda nem ve hava kirliliği yüzünden yıldızlar
iç anadoludaki gibi net görülemez . ancak o gece
yıldız kümeleri bile rahatça seçiliyordu ...
herkes unuttu, daha da unutacak. ta ki tekrar yaşayana kadar...
burada katil olan fay hattı değil, "beton tabut" yaparken malzemeden çalan, dandik malzeme kullandırtan hırsız, insan canına para
mal kadar önem vermeyen müteahhitlerdir, buna göz yuman izin veren belediyeler ve siyasilerdir... Deprem vergilerini cart curta ayıran siyasilerdir ve uçup gider. Toplanma alanları ranta açılır, artık sadece yeşil alan olarak mezarlık kaldığı gibi, toplanma alanı olarak da sadece mezarlıklar kalır böylelikle... ve sadece 30 saniyelik bir olay yüzünden binlerce hayat, aile, yuva yıkılır yok olur... Ateist Japonya'da kimsenin burnu depremlerde kanamazken bizim yobazlar ise depremin sebebini içkiye bağlar ve Rabbimiz zina yuvalarını vurdu derler... O kadar ölen masum cana zinakar diyecek, iftira atacak kadar da alçaktırlar... Önlem almak yerine hep saçma sapan işlerle uğraştığımızdan dolayı bu haldeyiz... halkı üflesen yıkılacak, ölümcül, kaçak yapılarda (beton tabut) yaşamaya mahkum ederler... Daha sonra da basiretsizliklerini, suçlarını, ayıplarını Allah'a atarak "Allah'ın yazdığı kader böyleymiş" derler... Japonya'da 8-9 şiddetindeki depremlerde kimsenin burnu kanamazken bunlar Türkiye'de olur... Ve bu maalesef son değil, son olmayacak gibi... Hep gördük neler olmuş...
(bkz: 12 kasım 1999 düzce depremi)
(bkz: 8 mart 2010 elazığ depremi)
(bkz: 23 ekim 2011 van depremi)
(bkz: 9 kasım 2011 van depremi)
(bkz: 24 ocak 2020 elazığ depremi)
(bkz: 30 ekim 2020 izmir depremi)
10 senedir yıkılmayı bekleyen binalar çöktü izmir depreminde. Burada sorumlu partiden bağımsız tüm belediyeler ve hükümetlerdir... O enkazın altında siyasi görüşü farketmeksizin herkes kalabilir...
birçok can ve mal kaybı yaşandığı, derin acıların duyulduğu, uçsuz bucaksız çığlıkların atıldığı ve binlerce insanın o an hayatınının imtihanını gördüğü kapkaranlık bir gündür 17 ağustos.

özellikle enkaz altında "amca nolur annemiı kurtar" diye yalvaran kız çocuğu gelir aklıma, ve yüreğimi darmadağın eder.

17 ağustos 1999 tarihinde kaybettiğimiz vatandaşlarımız huzur içinde yatsın. aynı zamanda o depreme maruz kalıp da eşinizi dostunuzu, ananızı, babanızı kaybeden depremzedeler, sizin de başınız sağolsun.
1999 depremi olduğunda ki istanbul ile şu an 2022 de ki istanbul bir değil, daha da tehlikeli.
eviniz depreme dayanıklı olsa bile ölü yaralı sayısı düşük olacağı öngörülmüyor ki bu ölümler bina çökmese bile yangın basınç zehirli gazlar karbonmonoksit zehirlenmesiyle vb olacak.
hayatımızı kolaylaştıran doğalgaz olası bir deprem de en büyük katilimiz olacak. hele ki daracık sokaklar, plansız yapılaşma, imar affıyla rant hırsıyla oy kaygısıyla verilen tapular düşünülürse...
ne demek istediğimi şu kısacık video da görün.

https://www.youtube.com/watch?v=y-tAg5Cl-Vs

unutmadan; deprem de şebeke otomatik olarak gazı keser demeyin. borularda ki gaz ve gazın basıncı gazı kesseniz de o an sabit kalır.
deprem olacağını 5 dakika önceden bilseniz ve şebekeye verilen gazı kesseniz bile patlama parlama kaçınılmaz.
Yalnız ay bugün über derecede parlak ve köpekler uluyup duruyor bi allah korusun zinciri oluşturmak iyi olabilir.
17 ağustos 1999 depremi olmuş.
aklı başında insanlar bu şiddet ve yıkımda bir depremin mutlaka istanbul'u vuracağını tartışıyor. tc nin bırakın mali ekonomik yapısını egemenlik ve hükümranlık haklarını bile sarsacak sonuçlara neden olacak bu deprem için önlem alınması gerekliliğini konuşuyor.
örn: devletin ödediği her 100 lira emekli aylığının 40 lirasını tek başına sağlayan, bütçe de ayrılan sosyal güvenlik sağlık vb giderlere en çok katma değer vergi geliri sağlayan istanbul'un deprem ile (bir de afet bölgesi ilan edilmesiyle vs teknik konulara girmeye gerek yok) 3-4 yıl atıl olmasını devletin kaldıramayacağı konuşuluyor.

örn: acil olarak yıkılması gereken ve yeniden yapılması gereken kamu binaları; hastane hapishane karakol askeri kışlaların itfaiye yanı sıra kamu personeli asker polis sağlık personeli arama kurtarma ekiplerinin evleri lojmanları da 1. öncelik olarak depreme dayanıklı değilse yıkılıp yeniden yapılmalı.
öyle ya...
deprem olmuş ve çökmüş iletişim altyapı düşünülürse evinde olmayan görev yerinde olan arama kurtarma ekibinde görevli olan kişiler, doktor polis asker itfaiye eşinin çocuğunu mu bırakıp göreve çıkacak. evinde olsa bina kafasına yıkılsa ailesini enkaz da bırakıp, ailesi yaralanmamış olsa bile yağma için gelecek suriyeli afgan başta olmak üzere ne idüğü belirsiz malum millet ırklarlardan olanların insafına mı ailesini bırakacak? bunun iççin öncelik listesinde kamu personeli ve arama kurtarma ekiplerinin ailelerinin oturduğu evlerin depreme dayanıklı hale getirilmesi vardı.

neyse, böyle yüzlerce felaket senaryosu altında (bunları bu tartışmaları raporları okumuş biri olarak) 1999 yılında istanbul'u imar edelim, yıkılacakları yıkıp yeniden yapalım diyen insanlar kaynak olarak 50 milyar dolar hesap edilmişti.

128 milyar dolar tartışmalarına girmeye gerek yok ama devlet 1999 dan beri trilyonlarca dolar vergi topladı.
bu paralarla ne yaptı?
yol yaptı, hava alanı yaptı, köprü yaptı, hastane yaptı demeyin ki; bunlar devlet bütçesi vergilerimizle yapılmadı.
hoş, yapılan yeni yapıların güvenliği de tartışılır.
Arkadaşlar yıldızların çok olması tüm marmara bölgesinin elektriği kesildiği için.

Yani galaksiler falan yaklaşmadı o gece.
Van depremi ile 17 ağustos depremini bir tutan marabalar görüyorum.

Makarna tabağını sessizce yere bırak moron.