bugün

olay anında annemin "çok kötü oluyo, dışarı çıkın" ve babamın "yere yatın" çığlıklarını duyduktan sonra ne bok yiyeceğimi bilemediğim, aylarca uykularımda sallanmama neden olan deprem.*
saat 18:45 civarında, evde tv seyrederken meydana gelen deprem. atv haber başlarken * hala pilot kamerası salanmaktaydı.
okulların acıldıgı zaman olan deprem ve bu deprem dolayısı ile okullar 15 gun daha tatil edilmiştir.
ankarayda yolculuk yaparken deprem sonrasında ulaşımın saatlerce durmasına neden olan ve hiç alakasız bir durakta * inmek zorunda kaldığım doğa felaketi.
son zamanlarda toplu konutlara yapılan reklamlar basbakanin toki icin aciklama yapmasi insanlari oraya tasimak istemesi, istanbul buyuksehir belediyesinin sistemli bir sekilde yıkıma baslamis olmasi, son zamanlarda diger ulkelerde artan depremler, 12 kasim 1999 duzce ve otekilerini akla getiriyor
televizyonda şirinleri izlerken başladığında tırsıp masanın altına saklandığımız deprem.**
4. kattayken cok etkili olan deprem insanı duvardan duvara vuruyo .
yatakta yatmaya devam edip kelime-i şehadetgetirerek geçirdiğimiz deprem
benim için,o zamanlar yeni çıkmış olan fifa 2000i oynarken meydana gelmiş olan depremdir.
monitörümün ve oturduğum sandalyemin şiddetle sağa sola oynaması , ışığın voltaj düşerken girdiği tribe girmesiyle kavramış ve bu atmosferden inanılmaz keyif alaraktan oyuna devam etmekteydim ki annemin çığıkları eşliğinde odadan dışarı atıldım ..

nitekim 2-3 saat sonra döndüğümüzde benden 200 km ötede insanların enkaz altlarında olduğunu veya öldüğünü duyarak kendimden kısa bi süreliğine nefret etmiştim o andan aldığım keyif için ..
17 Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra dahada korkutan 7.2 büyüklüğündeki depremdir.. Cuma günü saat 18:57 sularında yaklaşık 45 sn süreyle gerçekleşmiştir..
bizzat yasadığım deprem.insan oyle bir psikoloji içinde oluyor ki o gun cuma olduğu için kıyamet kopacak zannettiydim saat 12'i gecince rahatlamıştım.şimdi çok aptalca geliyo ama insan o kadar yıkılan evi görünce psikolojisi de bozuluyor haliyle.deprem olduğunda ilk aklıma sıra arkadaşım geldiydi 6 katlı evde oturuyodu .kesin yıkılmıştır diye dusunmustum .insanın yakınlarının ölmüş olabileceklerini dusunmesi çok acı ki onların olduğu haberini almak tarif edilmez bişey.
esnasında araba kullandığım ve rotttaki titreme haricinde hiçbişey hissetmediğim deprem.
7 katlı binanın 7. katında evdeki ahalinin besmele sesleri ve sallantıyla uyandıgım akabinde donup kaldıgım gün.
gerçekleştiği anda elma soyma işlemine ısrarla devam ettiğim feci doğa olayı..şoktan çıkamadım evden en son ben çıktım ve elma hala elimdeydi..hiç bir şeyin o andan sonra önemi kalmıyor sizin gözünüzde..deprem olurken dedemin beni çıkarmak yerine televizyonu tutmasını da hala unutamadım..ne televizyonmuş!
17 Ağustos'la birlikta sözlükte bulunması ancak üzerine fazla yazılmaması gereken, sadece akıllarda tarih olarak kalması daha hayırlı olacak maddi ve manevi yıkım.
hayatımı değiştiren, evimizi kaybetmemize neden olan, bir çok arkadaşımın yaşamını yitirdiği deprem.
ertesi sabah duman bulutundan göz gözü görmüyordu. binanın yıkılan 2 katının arasından sarkan kolun şaka olduğunu bile düşünebilirdiniz. doğanın kötü bir şakasıydı hakikatten. depremin etkisiyle bir çok evde yangın çıkmıştı ve birçok insan yanarak ölmüştü. depremden 4-5 gün sonrasına kadar yer hala sarsılmaya devam etti. öyleki 3-3,5 gibi büyüklükteki artçı sarsıntılara bünyemiz uyum sağladı. o ramazan, kaynaşlıda deprem bölgesindeki yardım çadırlarının kreş olarak kullandığımız kısımda, kimi annesiz babasız kalmış, kimi kaynaşlı soğuğunda çıplak ayakla gezen çocuklarına masallar anlattık. avutmaya çalıştık. allah tekrar yaşatmasın.
ana haber bültenlerine yakın bir saatte meydana geldiği için tüm kameraların sallanışı tekrar tekrar gösterilmişti kanallarda. ayrıca 17 agustos depreminden daha çok hissedilmiştir nedeni ise 12 kasım depreminin yere daha yakın bir yerde olmuş olmasıdır.
beni ve ailemi tee antalya'ya sürükleyen deprem.. çadırda döşek altlarında dolaşan fareyle de çok mutsuz değildim aslında.. depremden 3 gün sonra kendilerini sokaklara açan apartman dairelerinden yayılan koku, yanan binaları görmekten çok daha acıydı..
8 sene once bugun olan deprem.

saati, deprem olus noktasinin derinligi ve uzakligi acisindan 17 agustos'taki deprem ankara'da cok hissedilmemisti, ama bu depremi ilk anda ankara'da oldu diye dusunmustuk. okuldan cikmis eve donuyorduk. birden durduk ve ankarayda mahsur kaldik. o yasadigimiz panik gorulmeye degerdi aslinda. hangi kanaldi hatirlamiyorum ama o donemler newyork ta deprem diye bir film de yayinlanmisti. duzce depreminde de yerin altinda kalinca baya korkmustuk. bir seneyi askin bir sure, cok zorda almadikca ankaraya veya metroya binememistik.
bir daha yaşanmamasını dilediğim doğa olayı.
kanepeye uzanmış şirinleri izlerken yakalandığım ve 4.kattaki evimden, apartman merdivenlerini kendimi aşmış biçimdeki bir hızda inerek kendimi dışarı attığım depremdir.
9 senenin özetini, yasanmıslıgını bir kutuda biriktirtir insana yeri geldiginde, ne kadar unutmaya calıssanız, olmaz, yapamazsanız...

gecen sene yazdıgım, ve dolabımın derinliklerinde yesil kutudan cıkan bir mektup, nedendir bilmem, paylasmak istedim:

--spoiler--

bugün senin dogum günün. pastan burda hediyenin yaninda. en sevdigim sarki ise caliyor inceden inceye. bekliyorum seni ama yoksun yine, 8 senedir oldugu gibi.

en son ne zaman görüstük hatirlar misin? tarih 11 kasim'i gösteriyordu. sen bizim cadira gelmistin ziyarete her zaman ki gibi. gitme demistim sana, lütfen gitme, kötü seyler olur durma evde... ama sen ailem orda dedin, onlari ikna etmem lazim. o gece konuscaktin onlarla, evde kalmanin ne kadar güvensiz oldugunu bir kez daha anlaticaktin, yanimiza gelmek istedigini.

o aksam aradin beni. oldu dedin kelebek, ikna ettim sonunda onlari yarin aksam babam dönünce biz de gelicez sizin yaniniza. ikimizde uçmustuk sevinçten, hatirlar misin?

babamla cadirinizi yapmaya baslamistik bile. bizimkinden güzel oldu diye hafifte kiskanmistim, itiraf ediyorum. ama hep yanimizda olacaktiniz ya bundan sonra, olsundu. o gece nasilsa son gecenizde apartmanda.

ama olmadi, yine kötü kaderim sardi etrafimi, yine sevdiklerime kiydi, beni almak yerine...
tarihler 12 kasim'i gösterirken, sen gittin melekler diyarina, yaninda tüm sevdiklerimle...

bak yine agliyorum ben irem, söz vermistim sana halbuki gecen sene aglamiyacam bundan sonra diye, tipki ondan onceki seneler söz verdigim gibi. ama olmuyor iste, bilirsin hep aglarim ben.

ama yok, en azindan bugün aglamak yok. bugün dogum günün senin. 22 mayis bugün. her sene seninle birlikte parktaki o küçük agacin altinda elimizdeki kendi yaptigimiz pastayla kutladigimiz gün. aglamak yasak bugün bize.

basta da dedim ya bugün senin dogum günün, pastan burda, 8 yildir veremedigim tüm hediyelerinin yaninda. aslinda biliyorum sen de yanimdasin simdi. gülerek açiyorsun hediyelerini. sonra sariliyosun bana simsicak... hissediyorum burdasin yine. görmesemde biliyorum...

hadi irem, bak mumlari sönüyo pastanin, seni bekliyorlar dilek tutman için... burdasin biliyorum, üfle de mumlari tekrar saril bana...
söz veriyorum aglamiyacagim bu sefer...
--spoiler--
günler yaklastıkca insanın icinin daha cok burkulma, yaraların iyice sızlama sebebidir.
yusuf abiyle cidden tanıştığım ve "3.5 atmak nedir?"* sorusunu en net şekilde cevapladığım akşamdır...
güncel Önemli Başlıklar