bugün

"kanlı 1 mayıs" olarak da anılan gündür. taksim'de yapılan 1 mayıs kutlamalarına ates acılmıs otuzdan fazla insan hayatını kaybetmiştir. turkiye tarihi acısından katillerin bulunamaması yargının kara lekelerinden biridir.
1977 unutulmaz yılın adı
1 mayıs bayramı idi sorarlar birgün sorarlar...
(bkz: etap marmara)
uğur mumcu'nun yazısı he şeyi anlatmaktadır.

Soruşturma nasıl yapılmalı!..
Uğur Mumcu,
Cumhuriyet gazetesi, 6 Mayıs 1977

1 Mayıs Olayı, Türk basını için sınav günü oldu. Bakınız bir kısım basın olayı nasıl çarptırdı, kamuoyunu aldatmak için hangi duyguları kullandı. Bunları acıyla izliyoruz.

Bu tür olaylarda, peşin ve değer yargılarından kaçınmak gerekir. Çünkü peşin yargılar, çoğu kez, gerçeğin gizlenmesine yarar. Düşüncenin yerini duygu, soğukkanlılığın yerini öfke alır. Bu öfke ve duygu selinden ayrılmasak, gerçeği gün ışığına çıkaramayız.

Sağ güçler, bu olaydan çıkar sağlamaya çalışıyor. Partiler, dernekleri TRT'si yazar ve çizeri ile, DiSK'i sanık sandalyesine oturtmak, istanbul'un ilerici, namuslu ve yürekli Belediye Başkanı Ahmet isvan'ı karalamak, bundan siyasal yarar sağlamak istiyorlar. Buna meydan vermemek gerekiyor.

Türkiye'de yıllardır bir oyun oynanıyor. Bir plân adım adım uygulanıyor. Önce, sağ kesim içinde, silahlı örgütler oluşturup, sol kesim üzerine saldırttılar. Bu yetmedi... Şimdi de, solu kendi içinde parçalamak, solu, yine solun bir fraksiyonu ile yıpratmak, yoketmek ve yozlaştırmak istiyorlar.

Devrimci bilinç işte bugünler için gereklidir...

1 Mayıs öncesinde bir sürü siyasal cinayet işlendi. istanbul'un orta yerinde genç insanları kurşun yağmuruna tutan eşkıya çetesinin bir üyesi bile yakalanamadı. Sırtında bunca kara tabutu taşıyan istanbul Valisi nasıl gönül rahatlığı içinde koltuğunda oturmaktadır?..

ileri basın olarak, 1 Mayıs öncesindeki siyasal cinayetleri olduğu gibi, 1 Mayıs olayını da didik didik edip, bunların suç belirtilerini, kanıtlarını, devletin bürokratlarına, bakanına, valisine, emniyet müdürüne, bir bir sormalıyız...

Dört beş gündür gazetelerde okuyorsunuz. intercontinental Oteli'nden kalabalığa ateş açıldığı söyleniyor. Bu konuda herhangi bir soruşturma yapılmış mıdır? Bu otelin 'güvenlik amiri' Emniyet Genel Müdürlüğü eski yardımcılarından ve istanbul Emniyet eski Müdür Vekillerinden Mehmet Akzambak'a herhangi bir soru yönetilmiş midir?

1955 yılının 6/7 eylül olaylarına yol açan olay Selanik'te Atatürk'ün doğduğu eve bomba atılmasıydı. Yassıada duruşmalarında, bu bombanın bir güvenlik görevlisi olan, Oktay Ergin tarafından konduğu anlaşılmıştı. Yassıada duruşmalarına kadar 6/7 eylül olaylarının 'solcular' tarafından yapıldığı ileri sürüldü. ileri sürülmek ne kelime, birçok solcu bu gerekçeyle tutuklanmış, aylarca hücrelerde yatırılmıştı...

Atatürk'ün Selanik'teki doğduğu eve bomba koyan güvenlik görevlisi Oktay Ergin, şimdi nerdedir dersiniz? Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığında... Oktay Ergin, 1 Mayıs toplantısı ile ilgili önlemlerin alınmasında ve uygulanmasında en önemli görevlerden birini üstlenmişti.

Sanırız, Oktay Ergin'de bu konuda çok yararlı bilgiler vardır...

Burada belirli kişileri suçlamak amacı gütmüyorum. Fakat, bu olay, enine boyuna, bütün ayrıntılarıyla incelenmeli ve her belirti, her kanıt, kamuoyu önünde tartışılmalıdır...

intercontinental Oteli ile Sular idaresi duvarından ateş açanlar yakalanmış mıdır?... Bunu kimden soralım? Emniyet Genel Müdürlüğünden mi, Güvenlik Dairesi Başkanlığından mı? istanbul Valisinden mi? Kimden?...
ayrıca günün başlıkları şöyledir.

Hürriyet: Mayıs Katliamı: 34 Ölü,
Milliyet: Taksim'de Kanlı Miting: 34 Ölü, Yüzlerce Yaralı,
Günaydın: Maocu Vatan Hainleri işçi Bayramı'nı Kana Buladı: 39 Ölü Var!
Cumhuriyet: 1 Mayıs Kanlı Bitti: 33 Ölü,
Politika: 1 Mayıs Töreni Saldırıya Uğradı - 35 kişi öldü, yüzlerce yaralı var, Tercüman: Maocular, DiSK'in istanbul'da yaptığı mitingi bastılar - 34 Ölü Var,
Son Havadis: Taksim savaş alanı gibiydi - Kızıllar Kudurdu,
Hergün: Solcular 40 işçiyi Katletti,
Bayrak: Taksim'de 38 Ölü,
Yeni Asya: DiSK mitinginde komünistler birbirini yedi, 40 ölü - Taksim'de Savaş...

http://www.medyakronik.co...rsiv/basintarh_300401.htm
(bkz: kazancı yokuşu)
nail güreli nin mayıs ayı içerisinde piyasaya çıkan belgelere dayanan kitabı.
(bkz: sisli meydani nda uc kiz)
böylesi önemli bir olaydan başlıca sorumlu dönemin başbakanıdır. çünkü böylesi önemli bir olay, bir anda uyanıveren bir hevesin yaratacağı bir olay sayılamaz, burada "kendiliğindenlik" söz konusu olamaz. inceden inceye hazırlanmış bir düzenle karşı karşıya kalınmıştır. her şeyden önce şunu söylememiz gerekir ki, böylesine planlı bir düzeni hükümetin haber alması, bilmesi gerekirdi. bir hükümet, bu gibi olaylar karşısında, suçu yükleyecek kişiler, kurumlar aramakla yetinemez. doğrudan doğruya kendi suçlu duruma girer. varsayalım ki, o günkü kurşunlar işçilere değil de, devlete yönelik olsaydı, huzuru korumakla görevli hükümet böyle mi davranacaktı? kaldı ki, buna benzer düzenler karşısında bir hükümet habersiz de bulunsa, onu bastırma girişimine geçer. oysa olaylar böyle geçmemiştir.

bayramlarını kutlamak üzere toplanan işçiler, toplanma yerlerinde buluşmuşlar, sendikalar, çeşitli demokratik kuruluşlar, kendilerine gösterilen yerleri, hiçbir karışıklığa yol açmadan almışlar ve yürüyüş büyük bir ağırbaşlılıkla iyi niyetle başlamıştır. türkiye işçi sınıfının o dönemde böylesi uygar bir gösteriyi düzenleyebilmesi büyük başarıdır. olay yüzünden disk'i suçlamak isteyenlerin, suçlayanların bulunduğunu bildiğim için, konunun bu yanına dikkat çekmek istiyorum.

taksim meydanı'nda toplanan büyük işçi kitlesinin artık dağılma zamanı yaklaşırken ne görülüyor; gayrettepe'den, mecidiyeköy'den, şişli'den ellerini kollarını sallayarak gelen bir grup, bir anda bu büyük işçi kitlesini perişan ediyorlar. ayrıntıları üzerinde dikkatle duralım; su deposunun üstünden, kimi yapıların üst katlarından açılan ateşle birkaç kişi ölerek yere devrildikten sonra, asıl istenen şey gerçekleşiyor, büyük, önüne geçilmez bir panik başlıyor. "asıl istenen şey" kelime grubunun üzerinde ısrarla durmak istiyorum, bu ortalığı karıştıran kişiler gerçi yüzbinlerce insanı öldüremezlerdi, ama ilk sokuldukları sıralarda bulunanları topluca yere serebilirlerdi. planın zalim düzenleyicisi, halki birbirine çiğnetmek yolunu yeğlemiştir.

bunun arkasından gelen olaylar büsbütün şaşırtıcıdır; bozguncuların ortadan silinmek için yöneldikleri dar yokuşlardan aşağı, canlarını kurtarmak isteyen polislerin de koşmakta olduğu bilinmektedir. ölenler arasında bir de polis vardır. ama burada kuşku uyandıran şey, saldırıya uğrayan ve panikleyen halkın yardımına devlet güçlerinin koşmamasıdır. tepki oluyor, panzerler halkın üzerine yürüyor, niçin? tabancaları, makinalı tüfekleri bu kalabalık mı ateşlemiştir. polis de kandırılmıştır. olay günü polislerin üstlerine başkaldırması bunun kanıtıdır. unutulmaması gereken bir diğer nokta 1 mayıs günü önemli olaylar beklendiği dedikodusu daha iki gün önce istanbul'a yayılmıştır.

hiçbir olay gününe hapsolup kalmaz; her olayın bir geçmişi, bir de geleceği vardır, ama bu geçmiş ile gelecek, olay gününün görüntüsünde mevcut değildir. türkiye'de 80 öncesi işçi sınıfı hareketi doğrudan doğruya polis aracılığıyla ezdirilirdi. çünkü işçiler, sınıf olarak gelişmemişlerdi. onları ve onlardan yana olan sayısı az aydınları izleyip, yakalayıp ezmek için gizli ve açık polis yeterliydi. türkiye'nin demokratikleşme süreci içinde ve bu sürecin gereği olarak egemen güçler, zorbalıklarını doğrudan yürütemez duruma girince, halkın uyanışını durdurmak, en azından geciktirmek için, yeni araçlar kullanmak gereğini duymuştur. batıda bu işin deneyimleri yapılmıştı, önde bir dolu örnek vardı. devlet güçlerine yardımcı vurucu başka güçler kurduruldu. gerekçe hazırdı,; sol ilerliyorsa onun karşısında sağ da gelişecekti ve bunlar çarpışacaklardı, bu çarpışma demokrasi gereği idi. böyle gösteriliyor buna inandırılmak isteniyordu halk. gençler öldürülüyor ve hükümet ses çıkarmıyordu.

olayların altındaki nedenleri görmeyenler buna "solun solla çatışması" gibi yanlış bir isim veriyorlar. gerçek şudur ki, kanlı 1 mayıs'ta en öğretici biçimde kendini gösteren gizli plan, solun sol gibi görünenlere vurdurulmasından başka bir şey değildir.
bir daha yasanası ve anılası olmayacak günlerdendir.
türkiye işçi sınıfının ve bunla paralel devrimci hareketin yükselişinin tavan noktalarından birinin tarihidir. ülkedeki gelmiş geçmiş en görkemli miting olduğu söylenir.

ayrıca, taksim meydanında toplanmış 500 binin üstündeki kalabalığa uluslararası kontrgerilla ve yerli taşeronları, sivil faşistler ve türk devleti "resmi" kuvvetleri tarafından provokatif katliam teşebbüsü sonucu 34 kişinin ölümüyle hatırlanır.

yıllar sonra, 1 mayıs katliamı ile amaçlananın, sola dönük şok bir eylem ile askeri darbe tarihinin öne çekilmesi için uygun sosyo-psikolojik zemini yaratmak olduğu, o tarihlerde kontrgerilla faaliyeti içinde orta kademede görev almış kimi şahıslar tarafından açıklanmış, fakat basın tarafından hasıraltı edilmiştir.

katliam sonrası, faşist ve dinci basın, inandırıcı olma amacı bile gütmeden, adeta alay edercesine "komünistler işçileri katletti" gibi saçma bir iddiada bulunmuş, sağ burjuva basın, katliamı o yıllarda artan şiddetin farksız bir parçası gibi gösterip gölgede bırakmak istemiş, sol burjuva basın, sorumluluğu bütünüyle cia ve devlet içindeki gerici unsurlara yıkıp devletin kendisini aklama amacı gütmüş, devrimciler ise katliamın görünenler dışındaki gerçek faillerini ve amaçlarını mahallelerde,işyerlerinde halka açıklayıp ülke çapında büyük bir toplumsal meşruiyet ve destek sağlamıştır (kimi sol grupların mitingin organizasyonu gibi nedenlerle birbirini suçladığı da bilinir). yukarıda sayılan bu ideolojik-politik kesimlerin hepsi, farklı yerlerden de olsa, 1 mayıs katliamını 12 eylüle giden yolda bir kırılma noktası olarak görmede ortaklaşır.

(bkz: kontrgerilla) (bkz: türk devleti tarihi)
(bkz: hak verilmez alınır) (bkz: disk)
(bkz: 1 mayıs bahar ve çalışma bayramı) (bkz: sarı sendika)
(bkz: emekçilerin uluslararası savaş günü olarak 1 mayıs)
abdullah çatlı'nın parmağının bulunduğu katliam.
devletin kendi vatandaşını hiç düşünmeden kurşuna dizdiği vahşi katliam...
herkesin birbirine topu attığı, cia'in devletin içinde bulunan bir takım yardakçılarının sayesinde yaptığı bilinse de, dünün "rusçu"su bugünün amerikan sempatizanı** bir takım insanlar tarafından daima "türk devleti"(?)ne suç atılan, velakin tam bağımsız bir devletimizin olmadığını tokat gibi yüzümüze vuran katliamın tarihi.
türk işcisinin haykırışa geçtiği, geçmekte de geç kaldığı her yılında olayların olduğu bize göre gün onlara göre bayramdır.
(bkz: senlere)
solun 70 ledeki gibi yükselişi olursa tekrar gerçekleşecek olan suikat,katliam.şimdilik ses çıkartmıyorlar ses gelmiyor diye.
bazı çevrelerin çok sevdiği abdullah catlinın parmağının bulunduğu kanlı 1 mayıs'tır.
bir de ertesi gün basının yazdıkları vardır. pek çok basın kuruluşu bu işi maocu vatan hainlerinin(!) yaptığını söylemiştir. sonrasında ise Türkiye Devrim Konseyi isimli yalancı bir devrimci örgüt üstlendi bu olayı. fakat kısa sürede derin devletin bu işi yaptığını anlaşıldı. ne ilginçtir bu "kapak" durumundan bir daha bahsedemedi basın yayın kuruluşları. fakat asıl halkın düşmanları kimler, onlargörülmüş oldu. geriye sadece kanlı ve acılı bir gün olarak akılda kaldı 1 mayıs 1977.
"elimizin hünerinde yeryüzü" diyen, insan onurunu ve emeğini en yüce değer görenlerin yok edildiği,

"yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dedikleri için ve haksız rekabete karşı kardeşçe omuz omuza duranların vurulduğu,

"tam bağımsız türkiye", "faşizme geçit yok" diyenlerin susturulduğu,

yerine;

insan onurunu çiğneyen tv eğlencelerinin türediği, adaletin bu dünyada değil ötedünyada sağlanacağına inanan, çaresizliğin ve dogmaların birleşmesi ile teslimiyetin yüceltildiği bir düşün biçiminin her yanı sardığı, bağımsızlığın asla olamayacağına inanmış yeni nesillerin yetiştirildiği, 12 eylülün yok ettiği toplumsal tepkininin yerini alan anlamsız dinginliğe askerlerin yeni kuşaklarının bile yeri geldiğinde "halk tepki göstermeli" diyebildiği, başına gelmeden önce tehlikeyi algılayamayan, algılasa dahi işine gelmeyen, "Beni sokmayan yılan bin yaşasın" demenin erdem olduğu, vurdumduymazlığın, kayıtsızlığın, duyarsızlığın olağan bir yaşam biçimi sayıldığı ve aksine bu düzene uyum sağlamanın "devletin malı deniz, yemeyen domuz" diyerek hırsızlığın "akıllı, zeki olmak" olarak idrak edildiği ve benimsendiği, örgütlenmeden korkan ancak kişisel de olsa "adalet" isteyen yeni kuşakların önüne "tek kişilik orduların" idol olarak empoze edildiği, bağımsız olmayan,sermayenin ve parababalarının haber kaynaklarının dayattığı bilgiye muhtaç hale gelmiş ve aldığı bu son derece çarpıtılmış bilgiye "doğru" yaftasını yapıştırmanın eleştirisini yapabilecek bağımsız ve dogmatik olmayan hayat felfesine ulaşamamış insanlardan oluşan yeni düşünce biçimi getirilmiştir topluma...

günümüzün 1 mayısları artık popstar yarışmalarına katılma hakkını elde etmek için sabahın beşinde kuyruğa giren proleteryadan oluşmaktadır.
o gününden önce etraftaki otellere amerikalılar yerleşmiştir. olay günü otel tamamen kapalı olmasına rağmen amerikalıların çıkarılmadığı ve kimliklerinin tespit edilemediği biliniyor. *
Uluslararası işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün 50 yıllık aradan sonra Türkiyede 1977 yılında yüzbinlerce kişinin katıldığı kitlesel buluşmanın, kan gölüne dönmesi*
yapılanların ardından yıllar geçse de, katliamın izi hala silinememiştir. sağcı burjuva basını önce suçu sol örgütlere yıkmaya çalışsa da, bu olayı gerçekleştirenlerin başkaları olduğu ortaya çıkınca suskunluğa bürünmüşlerdir. ve yıllardır unutturmaya çalışmışlardır 1 mayıs katliamını. fakat günümüzde sadece camların kırıldığı gün gibi hatırlanan 1 mayıs hakkında hiç bir sağ görüşlü bu katliam hakkında konuşamamaktadır. neden acaba?
dedemin kardeşini kaybettğim olaydır.devlet, millet diye ötenler devletin katil olduğunu bu olaydan sonra dahi anlamamıştır.
utanç veren tarihtir, lanet olsundur.
güncel Önemli Başlıklar