bugün

olaylar ve insanlar karşısında kalbin kırılan parcalarını ifade eder.
bazen sadece üzülmek yetmez.
gecenin bir yarısı keane, radiohead, b-witched, evanescence falan dinlemek.
en son yaptıgımız duygusal durum.
mesela;

- aha kurbaga
+ vur lan kafasına vur vur
- ah ıh al sana ana oldu tuhya
+ olum ben sana dedim vurma diye okdar ne yaptın yaa.
- aha olmemiş lan numara yapıyomuş p..nk
+ vur vur lan vur
- al sana pat kut, tuh oldu lan...
+ ben sana ne dedim yaa niye vuruyon.
gerçeğin ta kendisidir.

her gece ayrı üzülüyorum. güldüğüm zamanlar da oluyor ya. ama üzüntü baskın geliyor. beynimi kemiren sorular, sorunlar, geleceğe dair halledilmesi gereken milyon i$, çözülmesi gereken sonsuz bilinmeyenli denklemler... bir çığ oluyor içimde hepsiç kime anlatsam, anlamaz. dinletsem, zorla olmaz. her gece daha bir eriyorum. aynen, güne$in erittiği kar gibi...

olumsuzluklar olumluluk doğursa ke$ke. biraz..? çok az..? hayır olmuyor. söznüp giden her dileğim gibi bu saçmalık da dudaklarımdan döküldüğü gibi bo$luğa karı$ıyor. ardından, kendime içimden çektiğim nutuklar geliyor. saatler boyu sürüp giden konu$malar...

"sevdiklerim yanımda yok" diye üzülüyorum. "sonra doğduğum yerde değilim" diye...yalnızım diye... aklıma gelen her $ey için acı çekiyorum, üzülüyorum. "geceleri neden karanlık" diye... "neden soğuk" diye... hepsinin cevabımını bir çırpıda bulabilsem de, "ben kendimi buldum ve kar$ımda bunlar vardı" diyip sıyrılmaya çalı$ıyorum i$in içinden. derinlere dalmadan, "belki bir daha yüzeye çıkamam" dü$üncesiyle uzakla$ıyorum. kaçıyorum.

caddeler, sokaklar, kaldırımlar o kadar bo$ ki...benden kaçıyor insanlar sanırım. gözlerimi kısıyorum sonra. her yer örümcek ağı. sinirleniyorum ma sonra sinirlendiğime üzülüyorum. ah tanrım, neden böyleyim? rüzgar $iddetli esiyor. hafif ıslak saçlarım bozuluyor. ve ben yine üzülüyorum. birilerine ho$ görüneyim kaygısı beni böyle yaptı, allah kahretsin. aynalarda rastlıyorum bazen; yeni yeni sakallarım çıkmı$, sol gözüm miyopa bağlı kanlanmı$. görmeyeli ne kadar da deği$mi$im. önce sol gözüme üzülüyorum. sonra gözleri görmeyen insanlara... daha sonra ceketimin sevmediğim rengine... ondan sonra ceketi olmayanlara... hep bencillikten insancıllığa doğru sürükleniyorum. çok eski bir söz vardı, söylemi$lerdi bana. hatırlayamıyorum.

gece yarısı uyandığımda farkettim. gözya$larım yıkamı$ yastığımı. bu sefer akan gözya$larıma değil de bu üzüntülerimin kimsenin farkında olmadığına üzülüyorum. sonra tekrar dalıyorum.
Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bugünün gücünü tüketir... *
mutlu olmanın guzelligini ve degerini gosteren durum.
mutlu günlerin değerinin anlaşılmasına neden olacak eylemdir.
bağışıklık sistemini çökertmeye yarayan şey. bir nevi illet. her illette olduğu gibi bunda da bir hayır beklenmelidir ama. bağışıklık sisteminiz gelmesi beklenilen hayırdan önce çökmesin yeter ki.
alıngan insanların çokca yaşadığı durumdur.
sevgiliyle tartışıldığında..sevgili sizi kırdığında,siz onu kırdığınızda gerçekleşen duygusal eylem.
iyi ve fedakar olmanın ödülü; oscar'ı.

siz güzel yüzünüzü onlara dönmüşsünüzdür; ama buna rağmen size sırtını dönenler bu ödülü elinize tutuşturuverirler gözünüzün yaşına bakmadan. hoş, gözünüzde yaş bile kalmadığını sizden başka birisinin bilip bilmediği ise meçhuldür. bunun üstüne sizden onu (sahte bir) gururla göğe doğru kaldırmanızı beklerler. işte o an "ben bunu hakedecek ne yaptım" demeniz beyhudedir. cevabı çok iyi bilirsiniz;

"ben kendimden başka herkesi düşünmeyi göze aldım; işte bu da benim layığım.."

ve tebrikler. artık onların gözünde bir ingiliz sömürge devletinden farksızsınız. fakat durun; belki de artık sömürelecek bir yanınızın bile kalmaması onlardan farklı olmanızı sağlayabilir. yeterince sömürüldünüz; ama yine de akıllanmadınız.

ah şu iyi insan olma dürtüsü; ne zaaf peh peh.
ç a r e s i z l i k t i r.
budur.

Kudus'te gorevlendirilen bir gazeteci, Aglama Duvari'nin onunden her gecisinde, yasli bir musevînin orada oyle durup dua ettigini fark etmis. Bir hafta, iki hafta... sonunda adamla bir roportaj yapmaya karar vermis. Izin alip teybini acmis, sormus adama:
- Adiniz ?
- David, Polonya Yahudisiyim. Yasim 65.

Smalla'da bir manav dukkânim var. Evliyim. Iki cocugum Tel Aviv'de bir cicek serasinda calisiyor...
- Sizi her gun burada, Aglama Duvari'nin onunde, dua ederken goruyorum.

- Evet, her sabah dukkâni acmadan buraya gelirim. Dunya barisi ve insanlarin kardesligi icin dua ederim. Ogle tatilinde bu sefer
insanlarin mutlulugu, acilarin sona ermesi icin Yaradan'a yalvaririm. Aksam da, eve donerken, bu kez durust ve iyi insanlarin esenligi icin dua ederim. Cumartesi gunumu de burada, yine dua ederek geciririm.

- Ne guzel! Kac senedir bunu surduruyorsunuz ?
- Israil'e goctugumden beri, yani 40 yili gecti.

Gazeteci cok etkilenmis, heyecanla sormus:
- 40 yildir her gun dua ediyorsunuz. 40 yildir yilmadiniz. Bugun nasil bir duygu icindesiniz, neler hissediyorsunuz ?

Uzun uzun ic gecirmis yasli Musevî; sonra bezgin bir sesle cevap vermis:
- Vallahi artik bilemiyorum, demis. Icimde, sanki duvara konusuyormusum gibi bir his var...
ağlamaktır.
bazen bir şarkının tek bir mısrasında; bazen bir apartman kuytusunda ;bir telefon çalışında ya da uzun bekleyişler sonrası çalmayışında; bazen eski bir resmin kıvrık köşesinde; bir çocuğun neşeli sesinde; gece yarısı bir otobüsün sessizliğinde; bazen sevgilinin sıcak nefesinde mazide kalmış ve ya kaldığı sanılan acıları hatırlamaktır.
kendinize ve karsınızdakine olan guveninin sarsıldıgı, senin verdigin deger kadar deger gormediginizi anladıgınız, yuregınize ve bogazınıza bir yumrunun oturdugu an, aslında tek suclusu biziz cunku biz izin vermediginiz muddetce hic kimse bizi uzemez.
vakit kaybıdır, zavallıktır hiç bir işe yaramaz.
"bazen yaşadığınızı hatırlamak için üzgün de olabilmelisiniz.
hiçbir şey hissetmemekten iyidir değil mi?"
diğer insanların boşver üzülme , değmez vs gibi söylemlerinin vız gelip tırıs gittiği, çoğu zaman kişinin elinde olmayan durumdur.
bazı hayatı çözmüş, geniş ve fazlasıyla relax insanlar da vardır ki kendileri hakikaten üzülmez ama onlara bağlı kişileri bu tavrıyla mutlaka üzer.
en güzel üzülmek durduk yere üzülmektir.
neden sebep yokken üzülmek, yalın ve gerçektir.
diğer türlü zaten milyon tane bahane vardır.
mutlu olmak kadar insana özgü doğal bir duygudur... yoksa geceler olmadan şafağa nasıl ulaşılır...
insanı yıpratan, canını acıtan bir duygu. ancak dikkat ederseniz hep hayatımızda bizim için değerli olan şeyler için üzülürüz. bir tren penceresinden ya da bir otobüs camından bizi uğurlamaya gelen, ardımızda bıraktığımız sevdiklerimize el sallarken; gece boyunca tavana dikilen gözlerimizin yanında aklımızın her bir karesinin o' nu düşündüğü ; bu nedenden müzdarip aşk acısı çektiğimiz yatağımızda kıvranırken, hayatın yükünün ağır geldiği ve taşıyamayacağımızı anladığımız zamanlarda hep bir hüzün, hep bir kedercilik tutsak eder bizi. her duyguyu yaşadığımız gibi üzüntüyü de yaşamalıyız; kısacık süren mutluluklara erişebilmek adına. guido cavalcanti'nin mısraları geldi aklıma; o kadar güzel anlatmış ki çektiği acıyı ve ve ızdırabı, buyrun;

zihnimi öyle üzüntüye boğdun ki;
ruhum ayrılıp gitmeye çabalıyor
ve acı çeken kalbin yolladığı iç çekişler
kalbin bu acıya katlanamayacağını gösteriyor gözlere
senin büyük gücünü hisseden aşk diyor ki:
"ölmek zorunda olman acı veriyor bana,
sana merhamet göstermeyi hiç istemeyen,
bu acımasız kadın yüzünden;
yaşamdan kopmuş biri gibi yürüyorum.
bakanlara prinçten, taştan veya tahtadan yapılmış bir insan gibi görünen.".
çok sevdiği bir dostu tarafından yanlış anlaşıldığı için, yanlış anlama neticesinde ağır sözler işittiği için, içine çok garip bir duygunun oturması ve daha da kalkmamasıdır.
yarının sıkıntısından hiç bir şey eksiltmez, sadece bugünün gücünü tüketir.
aşağıdaki sebepler yüzünden yaşanan umutsuzluk ve mutsuzluk halidir.
-paranın dünyadaki tek güç olması ve tüm insani duygulardan önce gelmesi. hatta bu amaçla türlü oyunlarla insanların kandırılıp barış yanlısı gibi görünerek silah ticaretinin yapılması.
-her geçen gün gezegenin daha da kirlenmesi
-halen kadın, erkek veya çocuk demeden onlarca insanın tacize uğraması, tecavüz mağduru olması. hatta kendi rızasıyla olsun olmasın bedenini bu yolla kullanarak para kazanması.
-iyi insanların parmakla gösteriliyor olması.
-insan ilişkilerindeki yozlaşma.
-cehaletin gitgide artması.
-bencillik.
aşk ve sevginin, kişisel menfaatler için ayaklar altına alınması
-ülkesi umrunda bile olmayan ve atalarına saygıyı bilmeyenlerin baş olması.
-halen bu insanları savunanlar olabilmesi.
-kimsenin bir başkasına saygısı kalmaması.
-"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" düşüncesinde bir neslin yaratılması.
-yalan söylemenin vicdanları rahatsız etmiyor oluşu.
-dünyanın dört bir yanında çocukların açlıktan, hastalıktan savaştan ölmesi.
-bunları sadece yazabiliyor olmak.
-çünkü hayatın devam ediyor olması.