bugün

Çok koydu be!
Bir merhabayı esirgemen çok koydu!
O sokakta, tam da orada yüzünü çevirip gitmen çok koydu!
Hani biz o sokakta ne çok adım atmıştık beraber, ne çok hayal kurmuş, ne çok yıkıma uğramıştık.
Biz o sokakta her şeye rağmen ne çok ayakta kalmıştık.
O sokakta tanımıştım aşkı, rüzgar'ı, yağmur'u, güneş'i, ay'ı, düşen yaprakları, çiçek açan dalları ve terkedilmeyi, buz gibi terlemeyi, bir mum ışığında tir tir titremeyi o sokakta tanımıştım.
insan yüzlerini, o yüzlerde gizli olan umudu ya da çaresizliği.
Ömrüm diyorum, yaşamaya dair ne mühürlenmişse ömrüme o sokakta tanımıştım ben, seninle tanımıştım.
Çok koydu be! Yine aynı sokakta benden uzak adımlarla yürürken gözlerime değmedi ya gözlerin.
Ben de herkes kadar bir yer kaplarken şu evrende, gözlerine bile sığdıramadım ya kendimi, çok koydu be! Çok koydu!