bugün

bir slogan. Şimdi çiğ köfteyi hiç sevmem. Ne yapmam gerekir? Çiğ köfte yemeyip yiyene de karışmamam di mi ama hayır. Batıyor bişey. Sağım solum oynuyor, zoruma gidiyor, kendimi dışlanmış hissediyorum.

insanlar çoluk çocuk, genç, yaşlı ellerinde çiğ köfte dürüm mutlu mutlu ortalıkta dolaşıyor. Çiğ köfte tezgahlarında yeşillikler soslar. Yetmedi aq çiğ köfte partilerine akıp muhabbetin dibine vuruyorlar. Kim bilir daha ne alemler ne gizli eğlenceler. ya ben? Tamamen dışlanmış durumdayım.

Yetti mi yeter mi aq? Bir ekonomi de oluşmuş. Dandik bulgura iki salça baharat katıp kilosunu 20 liradan gömüp bir de para kazanmazlar mı.

Diyeceksiniz ki sen de sat. Sen tezgah altında ye aq cafe de paris soslu bifteğini sanane milletten. Kazan paranı keyfine bak. Ama yok çiğ köfte satarsam da prensiplerimle çelişir. Diyeceksiniz hay senin prensibine atliyim. Olmaz bu dünyada prensiplerimiz için yaşıyoruz.

Bu olay beynimi biraz daha tırmalarsa ben de aksiyon almaya, bu bağnaz insanlara gerçekleri anlatmaya başlıyorum. Önce güzellikle ikna etmeye çalışacam. Bulgur yemenin insanları obez yaptığı, baharatların mideye zarar verdiğini, o salçaların içine neler neler katıldığını falan. Dernekler, vakıflar, STK'lar kurup insanlara bi sezar salatanın ne bilim bi suşinin ne kadar sağlıklı olduğunu, faydalarını anlatıp kamuoyu oluşturmaya da çalışırım gibi duruyor. Çağdaş dünyada böyle bir yiyecek olmadığını da anlatırım. Sonra çiğ köftenin insanın zihninde sebep olduğu hasarın insanı insanlıktan çıkarıp çağ dışı bir yaratığa dönüştürdüğü teorimle ilgili bilimsel çalışmalar yaparım. Gibi gibi şeyler. Hayatımın bir anlamı olur.
güncel Önemli Başlıklar