bugün

http://www.facebook.com/n...os-2011/10150791293435198

yukarıdaki linkten ulaşılabilen her cümlesinde haklısın abi dedirten 25 ağustos 2011 tarihli ersin karabulut yazısı.
böylesine önemli ve maalesef dedirten durumlar ancak bu kadar güzel ve samimi anlatılabilirdi bu kadar açıklayıcı olabilirdi.
şu ülkede yaşayan herkesin okuması gerektiğine inanıyorum resmen içimdekileri anlatmış.
pek fazla ersin karabulut ve karikatür dergisi takipçisi değilimdir ama bu yazı gece gece insana bir tokat gibi çarpıyor mu desem derin düşüncelere daldırıp nereye gidiyoruz lan biz dedirtiyor mu desem bilemedim ama tek kelimeyle bu ülkede yaşayan ve duyarlı olan her insanı etkileyebilecek güçte bir yazı. teşekkürler ersin karabulut.
Selam. Normalde böyle şeyler yazıp çizmeye de utanırım ama bu hafta içimden seninle konuşmak geldi. Bi ihtimal kulağına gelirse diye. bu ne lan duyarlı mısın nesin diye dalga gecenler olucaktır, ama napalım, bu hafta böyle.
Geçen gün gidip can yücel;in mezarını kırıp yıkmışsın. Kendisinin toplasan iki üç şiirini yarım yamalak biliyorum, öyle manyak bi okuru olmadım hiç yani. Ölüm yıldönümünde mezarına şarap döktükleirni duyunca aklıma sen geldin. Ulan dedim bizimki uyuz olacak bu olaya. Ama gidip mezarı kırıcağını düşünmemiştim. Gerçek bi ayıya dönüşmüşsün, ne diyim.
Peki acaba dönüşmedin de eskiden de böyle miydin?
Bak ben mesela eskiden izlediğimiz filmlerin daha güzel, eskiden içtiğimiz suyun daha lezzetli, bakkal amcanın daha iyi kalpli olduğuna inanmamı, o yıllarda çocuk oluşuma bağlıyorum. Yaşamın aslında kötüleşmediğini, aynı kaldığını, sadece büyüdükçe benim için zorlaştığını düşünmek istiyorum. Bi yandan mantıklı olan da bu zaten. Ama böyle düşünmeme rağmen, bazen yine de emin olamıyorum. Sanki bakkal amca hakkaten de ben küçükken daha . otobüsteki amcalar teyzeler daha yumuşaktı böyle. Sen de daha sakindin. Belki çok saçmadır ama elimde değil, öyle gibi geliyo.
Geçenlerde voleybolcu bir kıza otobüste şortla bindiği için önce bağırıp sonra da yumruk atmışsın. Gerçekten bak, sen eskiden böyle bu kadar sinirli değildin. iyi hatırlıyorum. Yumruk attığında sesini çıkartmayan amcalar teyzeler de böyle değildi. Sana bir şey oldu. Mezar yıkıyosun lan, bi düşün bak, çok acayip bi şey bu. Adamlar dev gibi insanlık anıtına ucube diyip sonra da kafasını kestiler. Koca heykeli yıktırttılar. Onlardan mı cesaret alıyorsun, olay bu mu yani?
O heykeli yapan da aha senin kırdığın mezarı yapan kişiymiş zaten. Yoksa sen de heykeli yıktıranla aynı kişi olmayasın?
Zaten her işi yapıyorsun, her an her yerdesin. Bi kaç sene önce Karaköy iskelesinde kız arkadaşımı uğurlarken de ordaydın. Vedalaşıyorduk, sarılmıştık böyle, vapurun iskeleye yanaşmasını bekliyorduk. dışarı çıkın nerde ne yapıyorsanız yapın diye bi ses duyduk, bi baktık o jeton kabinleri var ya ordan bize bakıyorsun. Önce bize seslendiğini anlamadık. Şimdi tam hatırlamıyorum ama lan yürüyün burada o işler yapılmaz! Yürü gibi bi cümle daha kurdun. Ben o zamanlar henüz senden bu kadar korkmadığım için ne diyo lan bu lavuk; diye bi kabaracak gibi oldum da hadi neyse diye indik iskeleden.
Geçenlerde de duydum ki otobüs şoförü olmuşsun, sürdüğün otobüste bi çift öpüştü diye benzer şeyler söyleyip aşağı indirmişsin çocukları. Lan oğlum bi şey sorucam sen insanların birbirine sarılmasına öpmesine neden bu kadar kızıyorsun? Açık konuş, o sırada arzuluyor musun yoksa o kızları? Günahını almayım ama kıskançsın sanırım hafiften. Tamam mesela bak bi yerde sap sap otururken yanımda bi çift öpüşünce ben de bi kıskanıyorumi bi yutkunuyorum böyle gulp diye. Ama çok bakmıyorum, öpsün yani çocuk kızı ne güzel işte. Benim rahatsız olmam o anki saplığımla ilgili çünkü. Seninki de bana öyle gibi geldi. O kızı o çocuğa yedirmek istemiyosun. O ahlaksız diye bağırdığın kız sana gelse, azcık gülümsese, iki tatlı söz söylese heycanlanıp boncuk boncuk terler, bayan mayan eheh meheh diyerek tavlamaya calışırsın gibime geliyo. Neyse dediğim gibi günahını almıyım, öyle olur gibi geldi bi an.
Geçenlerde kızarkadaşımla vapura bindiğimizde de arkamızda oturuyodun. Kolumu kızın omzuna attım, gülüşüyoruz ediyoruz, ama sessiz sakiniz, rahatsız etmiyoruz kimseyi. Çıt çıkartmıyoruz, öpüşme filan da yok zaten. Bi baktım arkadan bizi kesiyorsun. Hemen anladım, kolumun yerini beğenmedin. Kızla fazla samimi buldun beni. Korktum lan bakışlarından. Çünkü biliyorum gelip bişi söylesen, ne biliyim ramazanda utanmıyor musunuz sarmaş dolaş oturmaya desen, etrafımızdaki insanlar da artık sesini çıkartmayacak. Bi çoğu da seni haklı bulucak. Cevap versem uzatma diyecekler. Kavga çıksa, ağzını burnunu bi güzel kırsam ben suçlu olucam. Karakolluk olsak zaten bitmişim. Her şekilde haklısın yani.
Yanlış anlama, sadece ramazanla öpüşmeyle bilmemneyle ilgili şeyler söylemiyorum. Ben genel olarak senin tavırlarınının değişmesine üzülüyorum. Sevgisiz bi insana dönüştün sen. Herhangi bir şeyi sevmeyi zayıflık gibi görür oldun sanırım. Sürekli laf söylüyorsun her şeye. Senin için her şey bok gibi. Bazen internet gazetelerinde haber altındaki yorumlarını okuyorum. Adam bi şeyden övgüyle bahsetmişse anında popülist ibne, ayak yapıyo diyosun. Biri bi film mi çekmiş, olmamış diyiveriyosun. Sana yaranmak mümkün değil. Hiç bi şeyi sevmiyorsun. Başka insanları hiç sevmiyorsun. Sokakta karşıma çıktığında kötü bakıyosun. Sana selam vermeye korkuyorum. Karşılaştığımızda günaydın derim ben normalde. Ama yüzüne baktığımda her an ne bakıyosun lan; diycek gibi davranıyosun. Çekiniyorum, kaçırıyorum gözlerimi. Beni yendiğini hissettiğin için sen bundan da hoşnut oluyosun.
Geçenlerde yuutupda eski siyasilerin bi tartışmasını izledim. Demirel, Mesut Yılmaz, Ecevit, inönü, Erbakan filan hepsi bir masada oturuyolar ve biri konuşurken diğerinin çıtı çıkmıyo. Bu adamların ülkeyi yönettiği yılları övecek değilim şimdi tabii. Ama ne biçim saygılılarmış lan. Hiç bağırıp çağırmıyolar. En fazla iğneliyici konuşuyolar. Şimdiki adamları aynı masaya oturtmayı başarsalar da biri silahını çekicek gibi bakar, biri kollarını sıvayıp dövücekmiş gibi yapar, hatta yok öyle lagaluga;lölö yapma filan derler. Acaba sen de bu adamları göre göre mi böyle oldun? Bu devirde öyle olmak daha mı doğru, daha mı geçerli geliyo? artık böyle yersefilan mı diyosun? Daha mı iyi hissediyosun?
Yıllar evvel mısıra gitmiş bi tanıdığımız mısırda yalan söylemek normal bi şey. Kimse utanmıyo yalancı durumuna düşmekten demişti de aklım çıkmıştı, inanamamıştım. Hani iki gün Avrupa gezmiş insanlar hemen başlarlar ya abi Almanyada insanlar çok nazik, gülümseyerek selam veriyolar, burada herkes ayı gibi diye memleketi kötülemeye. Ben yakına kadar yav olur mu öyle şey, kötü bir millet olur mu? Biri ne kadar kötüyse diğerleri de o kadar kötüdür ya da iyidir diye düşünürdüm.
Şimdiyse kusura bakma ama, senin ciddi ciddi kötüleştiğine inanmaya başladım. Hani bu topraklarda yetişenler bambaşka hoşgörülü oluyodu lan, yıllarca öyle bilmedik mi? Sana uygun gelmeyen hiç bi şeye tahammül etmek istemiyosun. isterse ülke ekonomisi süper olsun, dev alışveriş merkezleri açılsın, duble yollarda istediğin kadar bas git arabanla, sen böyle olduktan sonra neye yarıycak? Cebinde parası olan sihirli insanlar mı olalım hep birlikte yani? Koca heykel niye yıkıldı lan? Kusura bakma aklım hep ona gidiyo. Nasıl bi mantıkla gaza gelindi de yıkıldı?
Bak o olayın olduğu günlerde bi taksiciyle muhabbet ediyoruz, yıkılsın kardeşim! dedi. Böyle bi cevap karşısında aslında susmak lazım ama ağzımı tutamadım, ya niye yıkılsın abi? Heykelin kendisi güzel de olmayabilir, ama ifade ettiği bir şey var, bi de dikilmiş işte oraya. Neden şimdi ucube diyip yıkıyolar? Normal mi bu sence? dedim. Mantıklı bi cevap bekledim, hani şu yüzden yıkılsın desin ki diyolog ilerlesin diye. Adam sadece yıkılsın ya boşver yıkılsın! dedi zevk alır gibi. Sanki heykelle toplaşıp küçükken bununla dalga geçmiş de şimdi intikam alıyo gibi. Bu tavır sana da garip gelmiyo mu? O taksicide mi sendin lan yoksa? Sen de her işi yapmışsın mna koyayım, otobüs şoförü müsün taksi şoförü müsün belli değil. Arada vapura da biniyosun filan, ilginç adamsın. ( kötü espiri gücümle seni pis döverim.)
Yakına kadar bu sadece bi dönem. Bu adam da değişecek. Sadece kötü günler geçiriyo, ondan sevmiyo beni diyodum ama sen galiba artık eskiye dönmiyceksin. Hayatında yurt dışında yaşamaya özenmemiş olan bana bile eyvah ya, bizim dergilere de bi şeyler olucak, bu işi yaptırmıycaklar bana. Kız arkadaşımın omzuna da kolumu atamıycak mıyım artık? Başka ülkeye mi gitmek lazım? Gitsek naapıcaz, ne bok yiycez dedirttin.
Çünkü sen ilerde etek giydiği için otobüste kızıma yumruk atacaksın gibi geliyo bana. Oysa kızımla ben, senin kızına hayatta karışmazdık. Herkesin istediği gibi giyindiği, istediği gibi yaşayabileceği bir memlekette yaşamaya hazır ve istekli olurduk. işin kötüsü, sen bunları okuduğunda azıcık düşünmek yerine beğenmeyen defolup gitsin lan diyosun, biliyorum ben seni. Zaten burada yaşamamı istemiyo gibisin. Vapurdan dışarıdaki süper boğaz manzarasını izlemek yerine beni ve kızarkadaşımı kontrol ediyosun, ordan belli. Aynı şekilde bunları yazdığım için neler hissettiğimi, beni ciddi ciddi endişelendirdiğini anlamak yerine trübünlere oynuyosun diyceksin.
Bütün bunlara rağmen, çok umutlu olmasam da, belki, bi ihtimal, bu günler de geçer. Çünkü birbirimizi anlamıyo olabiliriz cidden. Ama tek ricam, sinirli olma. Ne biliyim mezar kırma, heykel yıkma, yumruk atma diyorum, çok bi şey de değil yani. Kurban olayım ;burdan gitmek lazım geyiği yapanlarla dalga geçen beni bile bu otobüslerden bu vapurlardan bu sokaktan soğutma işte. Elin fransızına bonjur diyemem ben, sana selamınaleyküm derim, bin kat da tercih ederim. Çocukken aynı mahallede oynardık, yabancı değilim tanıyosun beni. Bakarsın bi gün karşılıklı otururuz, iki çay söyleriz, anlatırsın derdini. Yemin ederim ne dersen dinlerim. Dersin ki ;bak kardeşim ben sana dargınım çünkü şöyle şöyle yapmıştınBen de sana derdimi anlatırım, gülüşürüz ederiz. işte o günün gelebileceğini umarak sana mezarını kırıp yıktığın Can Yücelinin meşhur bir şiirini hediye ediyim hadi. Tamamını da bilmiyodum internetten baktım idare et.
En uzak mesafe ne Afrikadır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir,
Birbirini anlamayan.

Ersin Karabulut - Uykusuz (Ağustos 2011)

edit: copy paste'den dolayı çıkan saçma kodları sildim.
ikili ilişkilerde karşı tarafa kendi haklı olduğunu göstermen için kullanacağın en etkili silah.
seni artık sevmiyordum diyemediğin zaman imdadına yetişir bu taktik.
parayı bulunca, karşındakilerin sana en çok telffuz ettikleri kelime.
(bkz: ben bu yazıyı ersin karabulut a yazdım)
Kici basi oynamaya baslayan sevgiliye soylenmesi gereken soz.
inanılmaz güzel, sevimli insan ersin karabulut'a ait yazıdır.
ersin karabulut'un son yıllardaki en samimi yazılarından biri. bir insan bu kadar mı benden olur beni anlatır. bence okuyun ben arkadaşlarıma zorla okutuyorum size o kadarını yapamam ama okuyun lan n'olursunuz sanki çok uzun biliyorum ama okuduğunuzda hani sizin gibi düşünen biri daha var bu dünyada tıpa tıp aynı duyguları paylaştığınız onu farkettiğiniz anlar vardır * işte o hissi yaşayacaksınız o kadar diyorum ben size. burdan sana sesleniyorum ersin abi yazı müthiş olmuş yahu. öhöm. sevgiler, saygılar.
ersin karabulut'un benim de aklıma takılanları anlatan yazısı. herkes okumalı. o kadar içten, samimi ve dürüst yazılmış ki; bahsettiği insan okusa -ben hakket ne kadar değişmişim, nedir beni bu kadar değiştiren?- der. uzun falan ama okuyun. zaten üçüncü satırdan sonra akıyor yazı.
bu söz, bir ilişkinin bitmesine yakın gelen bir cümledir. erkek yahut kız kişisi, ilişkiyi koparmanın temellerini bu kelamlarla atar.
karşısındakinin duygularından emin olduktan sonra ona kaba ve özensiz davranan her insana söylenen sözdür.
söyleyen kişinin karşısındakine bakış açısının büyüdüğünü belirten cümledir. halbuki söylenen kişi hep aynı kişiydi. beklenti bu olsa gerek.
çoğunlukla yolunda gitmeyenler bir şey olduğunu sezdiren cümledir. insan ilişkileri kastediliyorsa tek taraflı bir değişimi düşünmek yanlıştır. kabullenmesi zor da olsa yaşananlar karşılıklıdır. değişimin hangi bağlamda gerçekleştiği de ayrıca önemlidir. bu olumlu bir değişmeyse, gelişmedir. yok, olumsuz yönde bir gelişme ise, tökezletir.
bir insana kötü anlamda söylendiğinde moral bozan cümledir.

belki senin anlayışın değişmiştir. değil mi ama?
karsi tarafa kabul ettiremediginiz cumledir.
Genelde Hayal kırıklığı barındıran cümle.
Değişmek değildir aslında, o sadece gerçek yüzün ortaya çıkmasından ibaret. Ne gÜzel oynuyorsunuz öyle. *
"insanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi söylerler." demiş adamın biri.
Eski sevgilimin söylediği söz.
Eski mi onu da bilmiyorum. Sanki onu hiç kalbimden atamayacağım gibi. 2 yıl. 2 yılım geçti onunla. Duygularım var, bana dokunuşları var, bakışları var.
keşke hiç demeseydi bu lafları. "Beni gerçekten seviyor musun", "sen çok değiştin", "sanki aynı değiliz" halbuki benim ona olan sevgimde en küçük bir değişiklik yoktu. Değiştim çünkü babamı kaybettim. Aynı olamam ki artık. Hayatımda çok şey değişti, artık o aşık olduğun deli dolu umursamaz üniversiteli olamam. Bunu anlaması gerekirdi. iyi günde herkes yanımda zaten, kötü günde sen de böyle yaparsan...
sonra napsan o profil silinmez . uğraşmayın . sonucu ayrılığa varır.
"beni aldattığını hissediyorum" cümlesinin üstü kapalı hali.
ayrılıkla sonuçlanabilecek cümledir.
sürekli duyduğum söz.insanlar yapmak zorunda olmadığınız şeyleri yapmadığınız zaman sizi suçlayabiliyor , o hesap.
+herif sen çok değiştin,
-evet gülüm değiştim, hele bi sor niye değiştim,
+niye?
-baktığım götte cehennem ateşini görebiliyorum artık, taytlı göt gördüğümde kafamı çevirebiliyorum. eskiden içine düşüyordum,
+herif allah belanı versin,
-verdi zaten seni verdi daha ne verecek,
+neeeeeee!!!
-hava diyorum çok güzel tam öpüşmelik,
-orucum olmaz şimdi.
doğruluğuna kafa yormamak gerekir. bunu söyleyenle kurduğunuz ilişkinin nevi ne olursa olsun artık son kullanma tarihi gelmiştir.

gerçekten değiştiyseniz, artık ilişkiyi kuran, hevesle yürüten, keyif alan insan değilsinizdir yol alın.

yok aslında değişmediyseniz, karşınızdaki alıştıra alıştıra bavulları topluyor derhal yol alın.