bugün

Çalışma gücüne sahip kişilerin iş aramalarına rağmen iş bulamamaları durumudur. Bu tip işsizlik "gayri iradi işsizlik" olarakta adlandırılır. işsizlik, yapısal işsizlik, mevsimsel işsizlik, konjonktürel işsizlik ve teknolojik işsizlik olarak çeşitlidir.
yağ var, şeker var, un var ama helva yapamıyoruz dedirten hadisedir.. zordur ama hayatın anlamsızlığını anlamaya yarar.
bir yandan evde olmanın ve istediği şeyi zaman kısıtlaması olmadan özgürce yapmanın rahatlığı diğer yanda belirsizlik ve maddi sorunlar derken insnaı yoran , yıpratan durum.
tenhalık. mekanda 'ıs' ve hiçkimsenin olmaması durumu...
Dinle çocuğum ıssızlığı.
Dalgalanan ıssızlığı,
Vadilerin kaydığı ıssızlığı,
Yankıların olduğu ıssızlığı,
Alınları toprağa eğilten ıssızlığı *
(bkz: istihdam yaratmayan büyüme)
(bkz: istihdam yaratma yöntemleri)
(bkz: the economic horror)
(bkz: los lunes al sol)
insanın sinir katsayının tavan yaptığı günlerin toplamını kapsayan ve giderek çevresindekilerce çekilmez hal almaya doğru gitmesidir. özellikle iş sahibi insanlarca iş sahibi olabilmenin çok kolaymışcasına tanımlanabilir olmasına acaip bozulursunuz. ve fakat işsizsinizdir ve kapitalizm her daim görev başındadır. size düşen akıllı ve uslu bir biçimde cv doldurmaya devam etmektir.

(bkz: referans ile torpil arasındaki fark)
türkiye'de çekilmez sorundur. hangi partiye oy verirseniz verin, hangi düşünceye sahip olursanız olun kapitalizmin nasıl bir canavar olduğunu görürsünüz, işe gireceğiniz yere hey ay 20 milyar kazandıracak olsanız dahi size 1 milyar vermeye çekinirler, işsizlik olduğunu bildikleri için sen kabul etmezsen nasıl olsa birisinin canına tak etmiş olacak ve kabul edecek diyerek açlık sınırındaki rakamları önermekteler.

kısaca açayım bu işsizliğin benim psikolojim üzerindeki etkilerini :

x anadolu lisesini aslanlar gibi bitirdim, iyi bir ortalamayla, y teknik üniversitesine girdim ve 4,5 senede de orayı bitirdim, yeni mezun olmama rağmen sektörümde 2,5 yıllık çok ciddi tecrübe sahibiyim, hem okul hem iş neler çektim bir ben bilirim, sırf işi öğrenmek için yol paramın da altında 2,5 yıl çalıştım ve online satış yapan bir mağazanın sistem yöneticiliği pozisyonuna başvurdum. şirket sahibi 12. dakikada ücret konusuna geldi, hey maaşallah, ne mülakat ama, ne kadar ücret düşünüyorsun dedi, adam her işi yapabileceğimin farkında ve benden hayvan gibi yararlanacak, ben yeni mezun olduğum için 1300-1400 ytl düşünüyorum dedim, biz 750-800 düşünüyoruz demez mi, lan taksim'de dilenecek olsam daha fazla para alırım, manyak mısın be adam diyemedim. az önce kendisine e-posta atıp kibarca reddettim.

şimdi en iyi liselerde, en iyi üniversitelerde okuyup okurken 2,5 yıl para almadan cebimden çalışmak için ödeyerek kariyer yapmama rağmen eğer ben 1,5 milyara maaş bulamıyorsam başbakanım çıkıp miting falan yapmasın, böyle saçmalık olmaz. yeni mezun olduğum için 800ytl'ye çalışmak zorunda değilim, bilgim var, heyecanım var, şevkim var, ama piyasada bana çömez ucuz iş gücü olarak bakılıyor. ulan 800 ytl aldım diyelim, evliyim diyelim, 500'ü kiraya verdim, 150'si yemek ve yol masrafım olsun, geri kalan 150 ile de faturaları ödedim diyelim(nasıl faturaysa onlar o kadar az), neyse geriye kaldı 0, biz bu sıfırın neresini yiyelim hanımla, diplomalarımı yesem 2-3 ancak idare ederiz, hayır cv'de referanslar kısmına başbakanı da yazıyorum ama yemiyor kimse. amerika'da bill gates hükümete neler söylüyor bakın:

--spoiler--
http://www.washingtonpost...2/23/AR2007022301697.html
--spoiler--

bu köle düzeninden farkı olmayan kapitalizm, şeriatçı adamı komunist yapar, ben 1 aydır bunu yaşıyorum. *
genç parti kesin bunu sorunu da çözeceğini iddia etmiştir..

Yapısal işsizlik tarih olacak!
Gizli işsizlik diye birşey kalmayacak...
Konjonktürel işsizlik de neymiş? genç parti çözer!
bir ülkenin anasının bellenmesinin en büyük nedeni.
herkesin bir isi var,
benim isim kollarım.
herkes işine gider,
ben kollarımı sallarım.
(bkz: philips eğrisi)
oecd gibi, gelişmiş yahut gelişmekte olan ülkeler arasında işsizlik açısından ispanya'dan sonra ikinci geliyoruz. ikinci en çok işsizi olan ülke. buna bile sevinenleri gördüm, "nası koyduk ispanyaya" gibisinden.
Üniversitelerini politik amaçlar doğrultusunda kullanıp iş sahasındaki arz-talep dengesini yakalayamamış bir ekonomik sistem içerisinde "gelecek garantisi" adı altında insanları eğitip ardından da işsizliğe terketmek elbette "sosyal devlet " anlayışı içerisinde tuhaf kaçmaktadır.Asgari ücretin 403 ytl olduğu ve açlık sınırının 846 ytl olduğu bir ülkede işsizler kadar kadrolu ya da sözleşmeli olarak devlet kurumlarında çalışan " orta direk " denilen memur kadrosu da donuna kadar sömürülmektedir. Bütün bu gerçekler karşısında pembe ekonomik tablolar ve istatistiki yalanlar ile yaratılan siyasi bir sanal ekonomi elbette seçim öncesinde de sanal vaadler ile halka paketlenmişti. Yıllardır yaratılmaya çalışılan bir "orta direk " sınıfı ve işsizler ordusu bir şükür toplumu haline getirilmeye başlandı , sosyal devletin yurttaşına sunması gereken temel hizmetler sosyal devletten bağımsız kurumlar tarafından özelleştirmeler yoluyla sahiplenildi geriye kalan ise hakkını kimden arayacağını bilemeyen , devlet bürokrasisinden bunalmış ,iktidar erkinin palavralarına gönül vermiş "fakir ama mutlu" sanal insan gerçekliğiyle yaşamaya mahkum edilmiş sadaka toplumunun demokrasisine alıştırılmış bir kitle kaldı.Allah razı olsun :P
ing: unemployment.
türkiyenin en büyük sorunu.
(bkz: işsizlik psikolojisi)
akp sayesinde %0 a inmiş şeydir. *
http://www.evrensel.net adresinden alıntıdır.

işsizlik
Seçime giderken burjuva medyası ve siyasetçileri suni meselelerle gündemi doldurmaktadır. Seçim zamanı tartışılmak gereken gerçek bir soruna değinelim.
Türkiye istatistik Kurumunun son verilerine göre Şubat 2007 'de genel işsizlik oranı yüzde 11.4, tarım dışı işsizlik oranı yüzde 14.2 idi. Genel işsizlik oranını hesaplarken tarım yapan ailelerin kadınları ve çocukları da işletmede çalışmakta sayıldığından, işsizlik oranını küçültmektedir. Bu sebeple yüzde 14.2, işsizliği göstermekte daha anlamlı bir rakamdır.
işsizlik sorunun çözümünü burjuva iktisatçıları 'büyümede' görür. Büyüme dedikleri mal ve hizmet üretim artışıdır. Yani gayrisafi yurt içi hâsılanın artmasıdır. Daha çok üretim yapılırsa daha çok insan istihdam edilecek; işsizlerin sayısı ve işsizlik oranı da böylece azalacaktır. Acaba?
Tabiî ki istihdam artışının işsizlik oranını artırması için, istihdam edilen insan sayısının işgücüne yeni katılanların (gençlerin, kadınların vs.) ve işten çıkarılanların sayısını aşması gerekir. Yoksa istihdam bundan az artarsa, işsizlik oranı yine yükselebilir.
Sorun bundan ibaret değil. Gayrisafi yurt içi hâsıla artışı daima istihdamı artırmamaktadır. Bazı yıllar gayrisafi yurt içi hâsıla artarken istihdam azalmaktadır. Örneğin 2000'de gayrisafi yurt içi hâsıla yüzde 7.36 arttı, istihdam 467000 kişi azaldı. 2002'de gayrisafi yurt içi hâsıla yüzde 7.94 arttı, istihdam 170000 kişi azaldı. 2003'te gayrisafi yurt içi hâsıla yüzde 5.79 arttı, istihdam 207000 kişi azaldı. Gayrisafi yurt içi hâsıla artışı istihdamı artırdığında da aynı oranda artırmamaktadır: 2006'da hâsıla yüzde 6 artmış, istihdamı da yüzde 1 artırmıştır.
Hâsıla artışı ile istihdam artışı arasındaki bağın bunca zayıf olmasının birkaç sebebi olabilir. Biri, kırdan kente göç eden ailelerde kadınların işgücü dışında kalmasıdır. Başka biri de sanayide ve hizmetlerde üretim artışının işçileri daha yoğun çalıştırarak elde edilmesidir.
O hâlde istihdam sorununu ve (yüzde onun üzerindeki) işsizlik sorununun çözümü iktisadî büyüme değildir.
Yakınlarda bir Ekodiyalog programında işsizlik sorunun çözümü sorulduğunda programın malum şahısları çözümü açıkladılar: çözüm eğitim imiş. Bunun mantığı da şöyle: kişinin eğitim seviyesi yükselirse daha üretken olur, yani patronlara kâr sağlama yeteneği gelişir. O zaman da iş bulma ihtimali artar.
Başka bir ifade ile bu toplumda bir ferdin toplumsal üretime katılıp başı dik, kendi kazancı ile insanca yaşayabilmesi için mutlaka başka birisine kâr üretmesi (ve bunu yapabildiğini kanıtlaması, kendi beğendirmesi) lâzım.
Bu makul bir düzen değildir. Her insan üretkendir. Onun çalışma ve kendi geçimini sağlama hakkı, kendini sermaye sahibi birilerine beğendirmesine bağlı olmamalıdır.
Görülüyor ki istihdam ve işsizlik sorunu özünde bir bölüşme, paylaşma sorunudur. Ülkede mevcut iş yerlerinde herkese iş verilebilir. Çalışanların verimli ve disiplinli çalışması, ayrı bir sorundur ve çözüm yöntemleri vardır.
Kapitalizmin savunucuları bu sistemin 'verimli' ve 'etkin' olduğunu tekrarlayadurur. Etkin demek, kaynakları israf etmeyen demektir. Tarım dışında çalışmak isteyenlerin yüzde 14.2'sini işsiz bırakan bir sistem, nasıl etkin olur? insanları işsiz bırakan bir düzen en müsrif ve ziyankâr düzendir.
Genel seçime gidiyoruz. Tartışılan konu, 367 yeter sayısı olup olmadığı, Gül'ün adaylığı, ittifaklar, birleşmeler, partiden partiye kayanlar.... Yüzde 10'un üzerinde işsizliği, 2760000 işsizi hatırlayan var mı?
şans meselesidir... bugün giremessin işe yarın tepesine oturursun... eee bu ülkede böle, körler memleketinde şaşılar padişah olur demişler
askerden sonra yaşadığım bir süreçtir kendisi. insan işsiz olduğunu etrafındakilere bakarak anlıyor kesinlikle. birer birer arkadaşlarınız iş buluyorsa "bu işte bir terslik var neden ben bulamadım" die bir iç sesle karşılaşıyor bünye. tabiiki "ee askerden geldin şimdi naapacaksın" sorularıda sizin işsiz olduğunuzu sık sık haykırıyor. ancak paniğe gerek yok kanımca. eylül ekim iş bulmak için en uygun zamanlardır. ekimde geçtiyse evet panik yapmak lazım.
türkiye'nin gerçek sorunlarından biri. çarpık bir büyüme ile çarpık bir şekilde gelişcek. bırakalım türbanı buraya bakalım.
önceleri dünyada başa gelebilecek en kötü olaylardan biri olduğunu düşünürdüm.

şimdi daha kötüsünü biliyorum.

Bir ay boyunca eşek gibi çalışıp, maaşa elini bile süremeden borç ödemek!
insanın isteği saatte uyanabilmesidir.