bugün

görsel
arı maya baskılı kokulu silgi.
görsel
Duvar halısı.

Babaannemin köy evinde fırınlı sobanın yandığı küçük bir oda... yerler ve tavan tamamen ahşap. Soba yandıkça ahşap kokusu daha bir keskin hale gelirdi. Biçimsiz duvarları ise sarı cılız bir ışık aydınlatırdı. Sobanın karşısında yaylı bir döşekten bozma divan vardı. Yerlerde ise muşamba örtüler. Bu küçük odanın içerisindeki tek teknolojik alet ise 37 ekran Saba marka bir televizyondu.

Benim unutamadığım en büyük detay ise Divanın dayandığı duvara boydan boya asılmış duvar halısıydı. Doğu'ya dair bir coğrafyayı andıran bir yerde dört genç kadının her detayını zihnime nakşetmişim. Bir kadının sigara içişi, diğerinin elinde fal bakar gibi bir fincan tutması, bir diğerinin ise gayet şuh bir edayla ayağındaki terliği sallaması.

Bu detayları hatıra çöplüğüne görmüşken bu halının fotoğrafına denk gelmem ile birlikte 20 yıl öncesine geri döndüm. O cılız ışıklı odada Babaannemin dizinin dibindeydim.

görsel
kar yağışı ve doğum günümdür. Allah tan kış ayında doğdumda çifte bayram yaşıyorum.
görsel
görsel
arkasında ev resmi olan yelek.
O meşhur elli kiloluk üstü saten kaplı anneanne yorganıdır şüphesiz. Her gördüğümde duygulanırım.
anneanemin evindeki peçka (kuzine) üzerinde pişirilen kestane, börek ve üzerinde yapılan demleme çay. aynı zamanda suyun kaynamaya yakın çıkardığı tarif edemeyeceğim o ses...

görsel
görsel
çok derin kokan pembe yağ gülleri.
Amasya, misket, Ankara, kırmızı tişört.
Tüp kamyonu.

Hatırladığım ilk oyuncağım.
Kumaş mendil.
Bir metre kar yağardı ve ayaz o karı dondururdu.

Biz de o karın üzerinde kızak kayardık.

izleri tamamen silinmiş ankara lastikleri bu işi en iyi gören eşyamızdı. Elimize iki deynek alıp çömelerek kayardık. Karın üzerinde Tren rayları gibi şerit oluşurdu kızak kaymaktan.
torpilin patlamasından sonra çıkan barut kokusudur.

Küçükken 30 ağustosta tüm paramızı ortaya koyar birleştirip o günün planını 1 hafta önceden yapardık. Tabi yıl 2001 kağıt torpiller o zaman baya satılıyordu ama şehirde dedikodular vardı.olayları her zaman abartan çocuk vardır emin olun her ortamda bulursunuz pireyi deve yapar velhasıl geldi bu "arkadaşlar plastikk torpiller gelmiş bir atıyorsun şehrin sonundan duyuluyormuş" falan filan neyse biz bunu duyduğumuz an satılan yere koştuk hemen 1 kutu aldık o zamanın parası 10 milyon cebimizden çıktı ama herkeste bir adrenalin patlaması var. Sebebi o gün 29 ağustostu tüm hazırlıklar o gün yapılırdı ama mahallemizde belli başlı kurallar vardı

1:Alınan o envayi çeşit paketlerin bir tanesi bile açılmayacak ve atılmayacak

2: Kutular mahallenin en güvenilir adamına oy birliğiyle verilir

3: Herkese şimdiden bölüştürülür hakkı kadar patlatır (tabi o gün geldiği zaman bu kural geçerli olmaz o an ki heyecanla herkes ne bulursa fırlatır )

Neyse 30 ağustos sabahı kız kovalayan sesleriyle uyandık. Erken başlayanlar her zaman olur o heyecanla sabahtan buluşur güneşin altında maç yapar sonra parkın çeşmesinde başımızı sokardık. Sular t shirten akmaya başlardı.Onun verdiği rahatlamayla parka uzanır akşamın planını yapardık. Neyse fazla duygusala bağlamak istemiyorum. 30 ağustos geldiği vakit önüne gelen herkes atmaya başlar roket mi dersin kurbağ mı dersin torpil, kız kovalayan, topaç vs vs herşey 1,5 saat içinde biterdi. Sonra sıkıcı sıkıcı birbirimize bakardık "ulan ne yapalım falan" gibisinden bir bakışmalar olurdu şansımıza bulunduğumuz yer ormanlık gibi bir alandı her sene ya lastik yakardık yada çalı çırpı... bir ara koltuk yaktığımız bile olmuştu. Sonra polis gelir kovalama süreci başlardı. işte en sevdiğim kısım buydu o an ki heyecan adrenalin tarif edemiyorum sayın sözlük yazarları ama şunu biliyorum ne kadar param olursa olsun o günlerim gelmeyecek dünyanın en değerli şeyi aslında çocukluğummuş bunu yıllar sonra öğrenmek üzücü şimdi bakıyorumda ne yemeğin tadı var ne arkadaşların ne aşkların en güzel yıllar çocukluk yıllarıymış...
yumos marka camasir yumusatici.
ambalajin üstünde bir ayicik vardi reklamlarinda da oynardi. yumos iste.
pelus oyuncagi vardi onun bende. muhtemelen promosyon bir oyuncak. o olmadan asla yataga girmezdim.
Bazen marketlerde denk geliyorum ambalajindaki yumosa gözüm takiliyor.
ve o pelus oyuncak hala duruyor. atamiyorum.
Biraz önce biri daha gitmiş bulunuyor...
Capri, Capri sun, Capri Capri Capri sun.

Melodisiyle söylemeyen bizden değildir.
Soke soguk degil ama deli ruzgar var. Camlar sallaniyor oyle bir ruzgar. Soba salonun sol kosesinde. Ev yesil. Zaten yesil ev derdik vitrinler halilar duvarlar bildigin cam yesili. Dedem her gun eve 5te gelir. 5i bir dakika sekmez. Calisiyor mu? Hayir okey oynuyor arkadaslariyla ama zamana her zaman saygisi olan bir adam. Ananeme saat 16:43te hazir ol derse 16:44 gider beklemez oyle bir adam. Bende hep 5e 1 dakika kala cama dikilirdim. Bir adam 18 yil boyunca(benim evde kaldigim surec) bir kere mi bile sekmez? Sekmedi. Her gun 18:15te aksam yemegine oturdu. Her gun 19:00da sofradan kalkti. Haberleri izledi. 20:15te kitabini aldi. Cok okurdu hic durmazdi. Ben ondan ogrendim dakikligi. Zamana saygisi olmayanin hic bir seye saygisi olmaz derdi. Hep takim elbiseliydi hep jiletti. Bir erkegi adam yapan once terbiyesi sonra nasil giyindigidir derdi. Hep eli dolu gelirdi. Ananeme bir gun ciceksiz gelmedi. Nitekim ananem vefat ettiginde ki kendisinden 1 yil once ayni gun. Geriye kalan 1 yilda her gun cicek goturdu mezarina yine ayni saatte beraber kahvalti ettikleri saatte. Herkes severdi onu ev hep doluydu. Hep neseliydi. Erkek kardesini kaybetti, kiz kardesini kaybetti yine bozulmadi hic bir prensibi. Ama anneannem vefat ettikten sonra hersey degisti... Bambaska biri oldu. Zaman artik kontrolunde degildi. Dile kolay 72 sene beraber yasamislar. Zaman akti yurudu. 12 eylul 2016 sabahina doktor 10:00da dedi ameliyat. Kanser buldular safra kesesinde. Yuzde 50 yasama sansi verdi doktor. 90 yasindaki dedem dedi ki 'zamana hep iyi davrandim o da bana, varsin kaybeden yuzde 50 de olalim dedi.' doktor 10:05te geldi hazir misin demeye. Dedem dedi ki; gec kaldin doktor zaman bunun acisini senden cikartir...

Ne yazdim. Sizin acacaginiz duygusal basligin amina koyim.
Burnu kopmuş terlikler.
küçüksün diye hiç gidemediğim yazlık sinema,babane evindeki mermer kurna,teyzemde yemelere doyomadığım chokella ve en öenmlisi kanun dersi almam.
tam yuvarlak metal gözlükler.
yatay kalın şeritli iki renk örgü orlon kazaklar.
sırtında yuvarlak köşeli tüp,elinde hortumlu fıskiyeyle ilaçlama yapan adam.
papatya tarlası ve tahtadan kale.