bugün

kişinin ayna ile sohbetini özetleyen kelimelerin sözlüğe döküldüğünü bildiren cümle.

kendi kendime ne yazsam, "tanım yapana kadar canım çıktı lan!" *
hep aynı sonu kendime hazırlıyorum.. kendim için hep aynı tarifi yapıyorum...
kişinin kendine yazdığı yazılar bir nevi terapi yöntemi.
şu anda oldukça sinir yüklüyüm birisi karşıma çıksa belkide öldürebilirim. o kadar doluyum ki hayata dair patlamaya hazır bir bomba gibiyim.
saçmalayarak deşarj olmaya çalışıyorum. lüzumsuz sohbetlerle kafamı dağıtmaya çalışıyorum. biliyorum aslında dışarı çıkıp gezmem dolaşmam gerek ama yapamıyorum dedim ya çok sinirliyim ve gereksiz yere tartışabilirim birileri ile. asıl korkum ise sevdiğim birilerini incitmek. onun için girdim sözlüğe ve kimse ile konuşmadan kafamı dağıtmak istiyorum.
bi yerlerde birileri yanında olmak istediğim birileri bensiz hayatına devam ediyor... ah ben yine zamanla yarışıyorum. kendim bu yazıyı sana yazıyorum,her seferinde bana söz verip aynı hatayı tekrarlamaktan bıkmadın.ben beni büyütürken nerde hata yaptım???
içimize yaptığımız yolculuklardan elimizde kalan sözcüklerdir.

en acımasız, en şefkatli, en vurdumduymaz ve en toleranslı diyaloglarımızdır. kendimizden kendimizi çıkarırız, karalarız aklarız. en çok da geceleri yaparız bunu. hesaplaşırız benliğimizle.

bir gün bir yanlışlık yaptıysak birine ve affedilmeyi bekliyorsak, döneceğimiz yer yine içimizdir. kendimize bağışlatabilirsek suçumuzu doğru yoldayız demektir. artık dünya da affedebilir bizi.
yeter artık toparla kendini.o hayatına girmeden önce de gayet mutlu biriydin, yani mutluluğun ona bağlı değil. artık idrak et bazı şeyleri.o gitti diye mutsuz olman da çok saçma.o sensiz mutluluğun tadını çıkarıyor başkasının kollarında.
kendine biraz saygı duy ve onurlu davran artık. değmez ki ona senin sevgin.o bunu hak edecek biri değil. anla artık aptal kafam anla. onsuz ne hale geldiğinden haberi var mı?var, peki ne yaptı senin için. sadece hiç, kocaman bir hiç. vazgeç bu sevdadan ve ayaklarının üzerinde dur artık. unut onu kalbim unut.ne olur ben bunu yapamıyorum bari sen yap, olur mu?
Ayşe Arman dan beklenilecek söylemdir.
kalkıp gidesin var. " ben geldim " diyesin var. ama... " ama"sı da var.
yıllardır hayalini kurduğun, her şeyi göze aldığın, uğrunda ağır bedeller ödediğin yerdesin. mutlu musun diye soranlara "mutsuz değilim" dediğinde içinde neler sorguluyorsun... ya da bu sorgulama için çok mu geç.
körü körüne sevinç naraları atmak varken bu ait olmamak neden peki?ya da bi yere ait olmak nasıl bir şey, eksik olmamak... neden hala cevabı yok sorularının. soruları sen sordun, cevapları da bul. sana körükörüne öğretilenlerden kurtul, tadını çıkar artık.
uzunca bir yılın rutin problemlerinin ardından hayata döndüm. kendimi iyi hissediyorum. korkmuyorum, ağlamıyorum, kimseye ihtiyaç duymuyorum. yalnız değilim. çevremde beni seven bir ailem ve arkadaşlarım var.

hiç heveslenmeyin ben bu yazıyı kendime yazdım.
artık hayatı, yanındakileri, sevdiklerini, işini, aileni umursamaya başla... hergün birilerinin seni terketmesine bir son ver artık...

bu vurdumduymazlık, bu saygısızlık nereye kadar? daha kaç kişiyi kırıp, incilteceksin? daha kaç kişi gidecek etrafından? amacın ne? sallanan sandalyede tek başına ölmek mi?

bir an önce toparlan, hayata yetiş, zira zaman şerefsizce ve acımadan ilerliyor...

bu ara da; nabzın bir haftadır 50'nin altın da... doktora git yoksa morga gideceksin...
(bkz: en güzeli)
(bkz: serefsizim aklıma geldiydi)
o son cigarayı içmeyecektin.
bagkur primini ödemeyi unutma yoksa bagkurdaki kenef karinin marifeti ile emekliğin bir sene daha atar.

1974 senesinde yazmiştim.
gecenin bir yarısında rüzgarın dövdüğü kaldırımlarda buldum kendimi. farkedişler ve pırıl pırıl bir derinlik sarhoşluğunun ardından anlam veremediğim bir şey beni sessizce kavradı. kızıl havalar ne de çabuk gelmişti, yapacak bir şey yoktu, özgürlüğün üzerine yürümekten başka. her saniye eriyordu kaldırımlar, arkamda bıraktığım geçmiş bile değildi. tatlı bir şimdi hissettim iliklerimde.
özgürdüm, jean paul' un dediği gibi, her şeyde özgürdüm ve yürüdükçe karanlığın üzerine, kalp çarpıntılarımda şimdiyi yaşıyordum derin ve sessiz. buruk yalnızlıkların ve yapmacık gülüşlerin ardında elbet fethedilmeyi bekleyen bir kale vardı, sessiz ordum yürüyordu üzerine.
sevgili kendim,

lanet olsun ki iradesizliğime yenilip forumsal yazıpkoygaçlardan birine daha bir giri giriyorum. gir giri giriyorum. güzel kendim, lanet olsun yine yeni yeniden, çok narsistim. öyle değil mi? neyse boşver şimdi bunları burada konu sensin canım benim. ee nasılsın? platonik nasıl? o bilinç altındaki dünyayı ele geçirme planlarımız ne alemde? herhangi bir pırogrıs var mı? yada sıtrong bir pırezıns? olmadığını görmekteyim. hoş, zati senden ne beklenirdi ki, gözünün önünde platoniği yedikleri günden beri senden bir bok olmayacağını anladıydım. dım. dımarlı sürahi... yanınız sonradan eline alıp yiyenleri doğradığın o 20 inçlik maşet'i hala unutamıyorum ha! uuvv, nası kanlar süzülüyordu öle şarıl şarıl bıçak kısmından! sahi la, nereye attıydık cesetlerini? halkalıya mı? hep merak etmişimdir lan kendim, acaba bulan oldu mu o cesetleri diye. gerçi etini kemiğini feci doğradıydık, nereden bulacaklar ki. bulsalardı ikimiz de kodesteydik zaten. bir de bize ters ters, dik idk baktı diye baltayla yardığımız 10000in üzerinde kişiyi bilem bulamadılar ki. ar ki. arkidiş. sevgili arkidiş. bir de kafasında dividi kutusu kırdığımız ev sahibimiz vardı hatırlarsan. hastaneye kaldırılmıştı velakin kurtarılamamıştı. hatırlarsın. aa lars dedin de, hani bizim kanka vardı ya lars ulrich, sahi la o napıyo? nasıl görmeyeli? yoksam gördük mü yakın bir zamanda? manda. manda ve himaye. ya sen onu bunu bırak da, bakırköy nasıl şu sıralar. duyduğuma göre yağmurluymuş. tıpkı o güzel, hüznün şehri istanbul gibi. mashar osman'ın her yeri çamur olmuş diyolar. heykel vardı bir zamanlar orda, hala daha var. hani düşünen felsefe yapan bir adam. heykel. filozof bir heykel. lan bakıp bakıp bizden daha felsefe sevgisine sahip olduğunu düşünürdük. mürdüm eriği. mürdük eriği mi yoksam. mağma eriği mağma! mağma eriyiği! lav lav! ay lav yu! van tu tiri foro. nıhahahaa! aa o da ne, pek şahane pıröfösör ismail hocam sevgili mehmetten içeri giriyo. biliyorsun mehmetle birbirimizi çok seviyoruz. ah! sevgili koğuşum mehmet! aa! elindeki mustafa değil mi? ama mustafayı bana vurmayacak, biliyorum. biliyorum çünkü mustafayla aramız limoni... biliyorum çünküm bunu yaparsa geceleyin kanını emerim. hemi de kafasına çivi çakıp yaparım bunu. ehehe! o da biliyor zati. o yüzden bana .. iiyğne... ıımgh.. yap... mı.. caaakghh... ınghh!
cesaret
gerekli olan tek şey...
sırt çantanı alıp çıkabilmek,anılarını yada seni anlatan bişeyleri alıp gitmek değil...çünkü bugüne kadar ne yaptın ki kendin için neyi alacaksın giderken
üç beş parça eşya, belkide o bile değil... neyin var ki senin? bu zamana kadar neye benim diye bildin? kendin için ne yaptın?
sahip olabildiğin tek şey cesaretin gayeret, az kaldı, gideceksin
ama...
nereye?
yada yapabilecekmisin bukadar cesurmusun sen yada ben ....
gücün yok senin, tükenmişsin. hiçbir şeyi kocaman bir yürekle istemiyorsun. çünkü yüreğin küçücük kalmış sana bile yetmez olmuş.
karakterini s.keyim.
akşama eve gelirken yarımlık yoğurt ve 2 ekmek al. yoksa annem sikertir.
cumartesi akşamı hatunla buluşucaksın unutma. green'e gitme, canlı müzik var, giriş parası alıyorlar. en iyi tercih english pub, sakin olur, yiyiş olur.
yarın öss açıklanıyormuş, anneyi televizyondan uzak tut. ne kadar geç öğrenirse o kadar iyi.
facebook'da özge mesaj atmıştı iki gün önce, ona cevap ver. "ben facebook'a çok bakmıyorum, işte öyle birkaç günde bir bakarım belki" tribi için yeterli bir süre 2 gün. ara sıra da dışarı çık. ne biçim bi adam oldun mnkym.
ayakkabicinin acilir vaadine kanip ayakkabi alip onunla fellik fellik gezerek kücük parmaginin kösesine sictirtma bi da.
son ihtarim olsun bu.
güncel Önemli Başlıklar