bugün
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu30
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı11
- patiswiss24
- evlilik9
- boşuna yaşıyorum hissi14
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı16
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi23
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- ruh okuzu8
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi20
- anın görüntüsü11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- futbolcu ismiyle nick almak14
- escort fiyatlarının güncellenmesi8
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı11
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- arda güler12
- icardi190511
- icardi1905 silik olsun kampanyası24
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması23
- sözlük kızlarının don renkleri9
- karınıza range rover alır mısınız18
- susmayan durmayan israile gemi ticareti10
- ali erbaş11
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- güzel kızların size abi demeye başlaması12
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü23
- ismail kartal12
- sivasspor'a verilen penaltı27
- sinemaların batma aşamasına gelmesi22
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı31
- trollerin karışması8
- fenerbahçe11
- sözlük yazarlarının pankekleri13
sevdiği entry'ler
hakan naber lan? neyse iyisindir sen, sana bi'şi olmaz.
ama aradan çok zaman geçmiş, arada sırada hala aklıma gelen, daha geçen ay birilerine anlattığım birisin ve burada da unutulmamışsın. fakat yine de kimse neden unutulmadığını yazmamış. dolayısıyla senin bizler için önemini anlayamayanlar da var ve neden unutamadığımızın yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. sadece tanımayanlar için de değil, bizler de farkında değiliz galiba. yahu biz seni neden unutamıyoruz? ama merak etme lan 13 yıl sürmüş olabilir ve ben çözdüm galiba.
gel anlatayım.
2008 yılı. bak tam 15 yıl önce başlayan, 2010'a kadar azgın süren bir 2 yıl. tam ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, belki de bu ülkedeki en ferah dönemlerden birindeyiz. zoom yok ama olsun biz zaten her gece skype'da konferans takılmaktayız, whatsapp gruplarımız yok ama msn gruplarımız var. aslında bugünlerden pek farkı yok, hatta bugünlerden daha abartılı janjanlı bi internet var ama henüz sosyal medya daha ortalarda yok. var da facebook bile yeni yeni yaygınlaşıyor, insanlar ilkokul arkadaşlarını bulmak için facebook'ta "ağlara katıl"makla uğraşıyor filan. dolayısıyla internette etkinlik bireysel olarak değil de kitlesel olarak anlamlı henüz. daha düşün inci sözlük yok ortada. dolayısıyla sözlüklerin popülaritesi tavan yapmış durumda. e bizler de tam göbeğindeyiz bu çağın.
biz hakan'la nasıl tanıştığımızı hiç bir zaman hatırlayamadık, araştırarak da bulamadık, o yüzden ben de hikayenin ortasından dalacağım.
kalabalığız, her gün hunharca aktif olan belki 20-25 kişi, uzak tanışıklıklarla birbirini çok bilen 60-70 kadar insan, dolaylı halleriyle belki 100-150 kişiye ulaşan bir ağ içindeyiz. hepimizin, ekşi, itü(hey gidi) ve uludağ sözlük hesapları var. dolayısıyla sözlükçüyüz. fakat bu ağdaki insanlar öyle organize olalım vs. derdinde değiller. herkes kafasına göre herkes ayrı bir cins ve herkesin derdi eğlenmek olunca, koşullarla imkanlar birbirine uyunca, biz belki de hayatımızın en mutlu günlerini yaşamış olduk.
2008-2009 yılında msn'imde 10larca grup vardı, o yüzden whatsapp gruplarında eğlenmek yeni bir şey olamadı. günde 10000 karakterden fazla entry giren insanlar olarak, twitter'a saramadık. bir görsele gülünecekse bobiler vardı, dolayısıyla instagram'dan da zevk alamadık. her gün sabahlara kadar skype'da takılan insanlara 10 yıl sonra zoom clubhouse, twitter sohbetleri filan heyecan meyecan vermez. biz bugün insanların internette eğlendiği her şeye o 2 sene içinde her gün defalarca eğlendiğimiz için genel olarak güncele olan heyecanımızı da yitirdik.
neyse.
ve biz o en mutlu günleri yaşarken hakan aramızdaki en ikonik karakterlerden biriydi, talihsiz bi hayatı vardı, şanssızdı, sürekli tedavi görmek zorundaydı, ya ilaçlardan ya da ağrılardan dolayı bizden az uyuyordu ve hakan'ın hayatı son dönemlerde buralardı, internetti, msn'di, sözlüktü. çok da güzeldi her şey.
hakan'ın belçika'da kaldığı hastanedeki odasında "antonyooo" diye bağırarak uyanan adamı dahi hatırlıyorum. nasıl kafama çakıldıysa, neyse ona bile güldük günlerce. en büyük geyikleri goygoyları çevirdiğimiz zamanlarda hakan hep bir hastane odasında oldu ve biz o günler daha çok gülmeye çalıştık, daha çok eğlendik. hakan'a moral olsun diye yapıyorduk ama özel bir çabayla ya da zorlamayla değil, hepimizin içinden aynı anda geliyordu, yapıyorduk, en sonunda anlayacaktık herkesin aynı şeyi düşünüp birbirine söylemeden aynı şeyleri yaptığını.
ve sonradan anladık ki, bizim grup gibi başka gruplardaki insanlar için de aynı kişiydi hakan. ve başka insanlar ve bambaşka insanlar için de. o kadar çok kişinin derdini dinlemişti ve sözleriyle el uzatmıştı ki hepimiz sessiz minnet kitleleri gibi oluverdik hakan'a karşı. herkesin bildiği ama kimsenin birbirine söylemediği bir yemin, bir sır gibiydi.
hiç birimiz hakan'a sağlığından dolayı özel alaka göstermedik, bir arkadaşımızın yanında olmaktı derdimiz. aynı sözlükte bir başlık altında goy goy çevirmek gibiydi, başlığı hakan açsın istiyorduk sadece.
ve hakan'ın en büyük uktesi "bir sözlük zirvesine katılmak"tı. izmir'e geldiğinden haberim olamadı, lan zirve yapacaktık sen geldiğinde niye haber vermiyorsun? dedim. ailemi görmeye geldim gidip geri döneceğim dedi. tamam dedik dönüşünde zirve yapıyoruz.
hakan'ın online olmaması 2 anlama geliyordu. ya ameliyat ya da transfer süreci.
hiç bir zaman 3. ihtimali hesaba katmamıştık. ben daha izmir'i görmemiştim. ilk defa gidecektim. 2014'e kadar da izmir topraklarına ayağım değmedi. ben dönüp hakan hakkında bir entry bile giremedim, girebilmem için tam 13 yıl geçmesi gerekti işte.
birbirimizle konuşamadık lan. onlarca insan birbirimizle tek kelime konuşamadık. bir insan yerinden dahi kalkmadan nasıl bu kadar çok insana dokunabilmişti? anlamıyorduk.
bulut (moonlightsonata) bi entry girdi buralara, kimse cenazesine gelmedi diye. öyle zirve olmaz olsun nasıl gelelim diyemedik. hakan gelince zirve planlayacaktık onla, cenaze de ne ola ki? aramızda plan bile yapamadık ki, o kadar çok hakan'a bağlıydı ki her şey sanki, kimse kimseyle konuşamadı ki. donduk kaldık hepimiz aynı anda. ölen insanların facebook hesapları hakkında henüz kimse konuşmamışken. binlerce mesajıyla, geyiğiyle, şakasıyla her yerde hakan vardı. skype'da, msn'de sözlükte, mesaj kutularımızda.
önce birbirimizle konuşmayı kestik, kesmedik de uzaklaştık diyelim. buralardan da soğuduk, msn de bitti. hakan hakkında ne varsa durdurmak dondurmak istedik kafamızda. zaten bütün o çılgınlık da bitmişti. her şey o 2 senede o kadar ilginç değişmişti ki. bazen düşünürüm hakan hala hayatta olsaydı çok farklı olabilirdi diye. gerçekten de çok farklı olurdu. bu kadar harika insanla bir arada böyle bir enerjiyle bir daha aynı şeyleri yaşayamayacağımdan eminim. hakan'ın varlığı bizleri bir arada tutmadı ama yokluğu bizleri birbirimizden kopartmaya yetti.
bunca eğlenceyi yaşayıp bunca şeyi konuştuğun insan hakkında ufacık bir şey hatırlanınca herkes nasıl bu kadar sus pus olur hala anlayamıyorum. ama hakan'ı hatırladığım anda aynı şekilde ben de sessizleşiyorum.
hakan bizim için bir şeylerin hem yarım kalması hem de bitmesi anlamına geldi. ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, anlamadığımız, anlamlandıramadığımız bir kayıp yaşadık. hala da anlayabilmiş değiliz.
daha bugün 2023 yılı, sokakta birisi "antonyoo" diye bağırdı alakasız. öylece kala kaldım. 13 yıl sonra bir isim, benim gibi her gün çalıştığı insanın adını bile hatırlayamayan bir insanı gözbebeklerinden çiviledi boşluğa. napayım ben şimdi?
hep içimizde hakan'dan bir parça varmış da hakan gidince onla birlikte biz de biraz ölmüşüz gibi gelirdi.
değilmiş, hepimizin hakan'da bir parçası varmış meğerse, o gidince biz de biraz ölmüşüz meğerse.
unutamama sebebimiz tam olarak bu işte,
hakan bizim büyüdüğümüz gündü.
ama aradan çok zaman geçmiş, arada sırada hala aklıma gelen, daha geçen ay birilerine anlattığım birisin ve burada da unutulmamışsın. fakat yine de kimse neden unutulmadığını yazmamış. dolayısıyla senin bizler için önemini anlayamayanlar da var ve neden unutamadığımızın yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. sadece tanımayanlar için de değil, bizler de farkında değiliz galiba. yahu biz seni neden unutamıyoruz? ama merak etme lan 13 yıl sürmüş olabilir ve ben çözdüm galiba.
gel anlatayım.
2008 yılı. bak tam 15 yıl önce başlayan, 2010'a kadar azgın süren bir 2 yıl. tam ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, belki de bu ülkedeki en ferah dönemlerden birindeyiz. zoom yok ama olsun biz zaten her gece skype'da konferans takılmaktayız, whatsapp gruplarımız yok ama msn gruplarımız var. aslında bugünlerden pek farkı yok, hatta bugünlerden daha abartılı janjanlı bi internet var ama henüz sosyal medya daha ortalarda yok. var da facebook bile yeni yeni yaygınlaşıyor, insanlar ilkokul arkadaşlarını bulmak için facebook'ta "ağlara katıl"makla uğraşıyor filan. dolayısıyla internette etkinlik bireysel olarak değil de kitlesel olarak anlamlı henüz. daha düşün inci sözlük yok ortada. dolayısıyla sözlüklerin popülaritesi tavan yapmış durumda. e bizler de tam göbeğindeyiz bu çağın.
biz hakan'la nasıl tanıştığımızı hiç bir zaman hatırlayamadık, araştırarak da bulamadık, o yüzden ben de hikayenin ortasından dalacağım.
kalabalığız, her gün hunharca aktif olan belki 20-25 kişi, uzak tanışıklıklarla birbirini çok bilen 60-70 kadar insan, dolaylı halleriyle belki 100-150 kişiye ulaşan bir ağ içindeyiz. hepimizin, ekşi, itü(hey gidi) ve uludağ sözlük hesapları var. dolayısıyla sözlükçüyüz. fakat bu ağdaki insanlar öyle organize olalım vs. derdinde değiller. herkes kafasına göre herkes ayrı bir cins ve herkesin derdi eğlenmek olunca, koşullarla imkanlar birbirine uyunca, biz belki de hayatımızın en mutlu günlerini yaşamış olduk.
2008-2009 yılında msn'imde 10larca grup vardı, o yüzden whatsapp gruplarında eğlenmek yeni bir şey olamadı. günde 10000 karakterden fazla entry giren insanlar olarak, twitter'a saramadık. bir görsele gülünecekse bobiler vardı, dolayısıyla instagram'dan da zevk alamadık. her gün sabahlara kadar skype'da takılan insanlara 10 yıl sonra zoom clubhouse, twitter sohbetleri filan heyecan meyecan vermez. biz bugün insanların internette eğlendiği her şeye o 2 sene içinde her gün defalarca eğlendiğimiz için genel olarak güncele olan heyecanımızı da yitirdik.
neyse.
ve biz o en mutlu günleri yaşarken hakan aramızdaki en ikonik karakterlerden biriydi, talihsiz bi hayatı vardı, şanssızdı, sürekli tedavi görmek zorundaydı, ya ilaçlardan ya da ağrılardan dolayı bizden az uyuyordu ve hakan'ın hayatı son dönemlerde buralardı, internetti, msn'di, sözlüktü. çok da güzeldi her şey.
hakan'ın belçika'da kaldığı hastanedeki odasında "antonyooo" diye bağırarak uyanan adamı dahi hatırlıyorum. nasıl kafama çakıldıysa, neyse ona bile güldük günlerce. en büyük geyikleri goygoyları çevirdiğimiz zamanlarda hakan hep bir hastane odasında oldu ve biz o günler daha çok gülmeye çalıştık, daha çok eğlendik. hakan'a moral olsun diye yapıyorduk ama özel bir çabayla ya da zorlamayla değil, hepimizin içinden aynı anda geliyordu, yapıyorduk, en sonunda anlayacaktık herkesin aynı şeyi düşünüp birbirine söylemeden aynı şeyleri yaptığını.
ve sonradan anladık ki, bizim grup gibi başka gruplardaki insanlar için de aynı kişiydi hakan. ve başka insanlar ve bambaşka insanlar için de. o kadar çok kişinin derdini dinlemişti ve sözleriyle el uzatmıştı ki hepimiz sessiz minnet kitleleri gibi oluverdik hakan'a karşı. herkesin bildiği ama kimsenin birbirine söylemediği bir yemin, bir sır gibiydi.
hiç birimiz hakan'a sağlığından dolayı özel alaka göstermedik, bir arkadaşımızın yanında olmaktı derdimiz. aynı sözlükte bir başlık altında goy goy çevirmek gibiydi, başlığı hakan açsın istiyorduk sadece.
ve hakan'ın en büyük uktesi "bir sözlük zirvesine katılmak"tı. izmir'e geldiğinden haberim olamadı, lan zirve yapacaktık sen geldiğinde niye haber vermiyorsun? dedim. ailemi görmeye geldim gidip geri döneceğim dedi. tamam dedik dönüşünde zirve yapıyoruz.
hakan'ın online olmaması 2 anlama geliyordu. ya ameliyat ya da transfer süreci.
hiç bir zaman 3. ihtimali hesaba katmamıştık. ben daha izmir'i görmemiştim. ilk defa gidecektim. 2014'e kadar da izmir topraklarına ayağım değmedi. ben dönüp hakan hakkında bir entry bile giremedim, girebilmem için tam 13 yıl geçmesi gerekti işte.
birbirimizle konuşamadık lan. onlarca insan birbirimizle tek kelime konuşamadık. bir insan yerinden dahi kalkmadan nasıl bu kadar çok insana dokunabilmişti? anlamıyorduk.
bulut (moonlightsonata) bi entry girdi buralara, kimse cenazesine gelmedi diye. öyle zirve olmaz olsun nasıl gelelim diyemedik. hakan gelince zirve planlayacaktık onla, cenaze de ne ola ki? aramızda plan bile yapamadık ki, o kadar çok hakan'a bağlıydı ki her şey sanki, kimse kimseyle konuşamadı ki. donduk kaldık hepimiz aynı anda. ölen insanların facebook hesapları hakkında henüz kimse konuşmamışken. binlerce mesajıyla, geyiğiyle, şakasıyla her yerde hakan vardı. skype'da, msn'de sözlükte, mesaj kutularımızda.
önce birbirimizle konuşmayı kestik, kesmedik de uzaklaştık diyelim. buralardan da soğuduk, msn de bitti. hakan hakkında ne varsa durdurmak dondurmak istedik kafamızda. zaten bütün o çılgınlık da bitmişti. her şey o 2 senede o kadar ilginç değişmişti ki. bazen düşünürüm hakan hala hayatta olsaydı çok farklı olabilirdi diye. gerçekten de çok farklı olurdu. bu kadar harika insanla bir arada böyle bir enerjiyle bir daha aynı şeyleri yaşayamayacağımdan eminim. hakan'ın varlığı bizleri bir arada tutmadı ama yokluğu bizleri birbirimizden kopartmaya yetti.
bunca eğlenceyi yaşayıp bunca şeyi konuştuğun insan hakkında ufacık bir şey hatırlanınca herkes nasıl bu kadar sus pus olur hala anlayamıyorum. ama hakan'ı hatırladığım anda aynı şekilde ben de sessizleşiyorum.
hakan bizim için bir şeylerin hem yarım kalması hem de bitmesi anlamına geldi. ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, anlamadığımız, anlamlandıramadığımız bir kayıp yaşadık. hala da anlayabilmiş değiliz.
daha bugün 2023 yılı, sokakta birisi "antonyoo" diye bağırdı alakasız. öylece kala kaldım. 13 yıl sonra bir isim, benim gibi her gün çalıştığı insanın adını bile hatırlayamayan bir insanı gözbebeklerinden çiviledi boşluğa. napayım ben şimdi?
hep içimizde hakan'dan bir parça varmış da hakan gidince onla birlikte biz de biraz ölmüşüz gibi gelirdi.
değilmiş, hepimizin hakan'da bir parçası varmış meğerse, o gidince biz de biraz ölmüşüz meğerse.
unutamama sebebimiz tam olarak bu işte,
hakan bizim büyüdüğümüz gündü.
Akıllarda msn’ deki galatasaray formalı, gülen fotoğrafıyla kalmış olan, huzur içinde uyumasını dilediğim değerli yazar.
istanbul maalesef. halbuki sabah ankara garında beklerken edremit otobüsüne binmek gelmişti içimden.
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan ruhuma sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence artık sen de şimdi herkes gibisin.
Gönlümle gönlümle başbaşa düşündüm demin
Artık bir sihirsiz nefes gibisin
Şimdi taa içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin
Maziye karışıp sevda yeminim
Bir anda unuttum seni eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.
Not: Nazım'ın 16'sında yazdığı bir şiirdir.
Onlardan ruhuma sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence artık sen de şimdi herkes gibisin.
Gönlümle gönlümle başbaşa düşündüm demin
Artık bir sihirsiz nefes gibisin
Şimdi taa içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin
Maziye karışıp sevda yeminim
Bir anda unuttum seni eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.
Not: Nazım'ın 16'sında yazdığı bir şiirdir.
Ne iş olsa yaparım abi... Diyen bir yazar.
Dahil olduğum dernek abartmayın lan büyük locada toplanıp türkiye'yi nasıl yıkarız, şanlı türk milletini nasıl yok ederiz diye plan yapıyoruz ama ilkokul mezunu ak partililer büyük resmi her seferinde görüyor.
doksanlı yıllarda izel çelik ercan'ın bu konuda köpeksi bir şarkısı vardır zaten, o yüzden koymamışlardır.
haydi şimdi bütün eller hav aya...
haydi şimdi bütün eller hav aya...
Her bilenin üstünde bir bilen vardır.
Şoför siz değilseniz imkansız olan durum.