bugün
- boşuna yaşıyorum hissi17
- bik bik moderatör olsun9
- evlilik17
- ellerim bos gonlum hos10
- patiswiss18
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı11
- akp seçmeni17
- ali erbaş19
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası13
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- arkadaşlar biri var12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi18
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- nervio'ya aşık olmak11
- türkiyede çok abartılan arabalar9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı16
- karınıza range rover alır mısınız23
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu38
- anın görüntüsü15
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- ilk buluşmada çorumlu olduğunu ağzından kaçırmak8
- icardi190514
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır20
- türkiye işçi partisi11
- futbolcu ismiyle nick almak15
- çin halk cumhuriyeti8
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi12
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- online olup entry girmeyen yazarlar9
Hayatını Türk irfanına adayan münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi" diye tanımlamış üstad kendini.
üstad diyoruz çünkü tefekkür aşkından, okumaktan, biraz da kataraktan gözlerini kaybetmiş 39 yaşında. çılgınca bir üslup, satır aralarında kendinizi kaybettiğin müsveddeler -onun tabiri.
18 yaşında marx'dan engels'den başlayıp ölümüne doğru upanişadlar ve vedalar'da biten bir serüven. 18 yaşında das capital'in 1. cildini okur. engels'in bir kitabından 100 sayfa not çıkarmıştır o yaşında ama kanaati: "bir şey anlamadım".
islam'dan nasiplenemeyen bir gönül ve feraset. islam olmayınca feraset ne kadar olur ki zaten ? 66 yılında lamia yazdığı bir mektubunda şunları karalar:
"bugün ilk kez oruç tuttum. kabul et." ve lamia'ya çoğu mektubunu şu kelimeyle sonlar: "perestişle" . yani tapınırcasına sevgiyle. lamia onun gerçek sevgilisi, karısı ise annesi.
oğullarıyla bile anlaşamaz bu yumurcak. oğluna kitap verdiğini onun basketbol peşinde koştuğunu ifade eder. aynı oğul(mahmut ali meriç) onun kitaplarını tüysüz tavuğa çevirecektir. biz de iletişim yayınlarından bu tavukları alıp okuyacakmışız. ne bilirdi ?
ben de okumaya cemil meriç'le başladım.
"Ben cenneti hep bir çeşit
kütüphane olarak hayal etmişimdir." diyor idi Jorge Louis Borges. cemil meriç'in kütüphanesi de hem cenneti hem fildişi kulesiydi bu bağlamda. hatay'da erken yaşta fransızca öğrendi. balzac'ı her yıl hatim eder, büyülenirdi.
istanbul'a ilk geldiğinde taşralı, ölürken ise istanbul beyefendisydi. bunun en büyük ayeti ise (bkz: ümit meriç). kitapları okurken kainatı okumayı unutmuştu şüphesiz. belki de göremediği yıldızları okumak elden gelir bir iş değildi.
said-i nursi'ye her zaman derin bir saygı duydu. onu bir davanın ağır sorumluluğunu tek başına sırtına almış bir hakikatperver olarak niteledi. belki islamî cihette tek aklî düşüncesi buydu. kanaatimce "akleden kalp" vasfına sahip değildi. ibadet'ten, secde'den bu kadar uzak kalmış bir kişilik olması da bunu körüklemişti.
lakin, kelimelerle dansı görmezlikten gelinemez. biricik bir kalemi olduğunu şeksiz kabul etmek gerekir. 'bu ülke' 'sini o dönem bu ülkede anlayan var mıydı merak ediyorum. arkasına bir kanaviçe eklemeseydi kitaba uzaylı muamelesi yapılacaktı belki de. geçen günlerde öylesine caravaggio tablolarına bakarken "narcissus" isimli bir tabloya rastladım. uzun zaman önce anlamadığım, neyden ilham aldığını çözemedim şu paragrafa anlam verebilmiş oldum böylece:
"kelimeleri sana veriyorum okuyucu… onlar yanıp sönen bir oyuncak. Boş içleri, boş mu? Alev var göğüslerinin içinde, barut var, gözyaşı var. Nihayet bütün dünya kelimelerden ibaret. Ama sende ne varsa kelimede de o var, kelime, Narsis’in kendini seyrettiği dere. Çok bakma içine düşersin! "
yöntem olarak böyle ağır bir üslubu seçmesi kendi tercihi tabi ki. şu da aşikar ki halk'a temas etmemesi bunun en büyük nedeni.
sözlerimi bitirirken bu şarkı cemil meriç'ten gelsin gene:
"her yüzyılda birkaç kişi düşünür, geriye kalanlar ise bu kişilerin düşündüklerini düşünür"
üstad diyoruz çünkü tefekkür aşkından, okumaktan, biraz da kataraktan gözlerini kaybetmiş 39 yaşında. çılgınca bir üslup, satır aralarında kendinizi kaybettiğin müsveddeler -onun tabiri.
18 yaşında marx'dan engels'den başlayıp ölümüne doğru upanişadlar ve vedalar'da biten bir serüven. 18 yaşında das capital'in 1. cildini okur. engels'in bir kitabından 100 sayfa not çıkarmıştır o yaşında ama kanaati: "bir şey anlamadım".
islam'dan nasiplenemeyen bir gönül ve feraset. islam olmayınca feraset ne kadar olur ki zaten ? 66 yılında lamia yazdığı bir mektubunda şunları karalar:
"bugün ilk kez oruç tuttum. kabul et." ve lamia'ya çoğu mektubunu şu kelimeyle sonlar: "perestişle" . yani tapınırcasına sevgiyle. lamia onun gerçek sevgilisi, karısı ise annesi.
oğullarıyla bile anlaşamaz bu yumurcak. oğluna kitap verdiğini onun basketbol peşinde koştuğunu ifade eder. aynı oğul(mahmut ali meriç) onun kitaplarını tüysüz tavuğa çevirecektir. biz de iletişim yayınlarından bu tavukları alıp okuyacakmışız. ne bilirdi ?
ben de okumaya cemil meriç'le başladım.
"Ben cenneti hep bir çeşit
kütüphane olarak hayal etmişimdir." diyor idi Jorge Louis Borges. cemil meriç'in kütüphanesi de hem cenneti hem fildişi kulesiydi bu bağlamda. hatay'da erken yaşta fransızca öğrendi. balzac'ı her yıl hatim eder, büyülenirdi.
istanbul'a ilk geldiğinde taşralı, ölürken ise istanbul beyefendisydi. bunun en büyük ayeti ise (bkz: ümit meriç). kitapları okurken kainatı okumayı unutmuştu şüphesiz. belki de göremediği yıldızları okumak elden gelir bir iş değildi.
said-i nursi'ye her zaman derin bir saygı duydu. onu bir davanın ağır sorumluluğunu tek başına sırtına almış bir hakikatperver olarak niteledi. belki islamî cihette tek aklî düşüncesi buydu. kanaatimce "akleden kalp" vasfına sahip değildi. ibadet'ten, secde'den bu kadar uzak kalmış bir kişilik olması da bunu körüklemişti.
lakin, kelimelerle dansı görmezlikten gelinemez. biricik bir kalemi olduğunu şeksiz kabul etmek gerekir. 'bu ülke' 'sini o dönem bu ülkede anlayan var mıydı merak ediyorum. arkasına bir kanaviçe eklemeseydi kitaba uzaylı muamelesi yapılacaktı belki de. geçen günlerde öylesine caravaggio tablolarına bakarken "narcissus" isimli bir tabloya rastladım. uzun zaman önce anlamadığım, neyden ilham aldığını çözemedim şu paragrafa anlam verebilmiş oldum böylece:
"kelimeleri sana veriyorum okuyucu… onlar yanıp sönen bir oyuncak. Boş içleri, boş mu? Alev var göğüslerinin içinde, barut var, gözyaşı var. Nihayet bütün dünya kelimelerden ibaret. Ama sende ne varsa kelimede de o var, kelime, Narsis’in kendini seyrettiği dere. Çok bakma içine düşersin! "
yöntem olarak böyle ağır bir üslubu seçmesi kendi tercihi tabi ki. şu da aşikar ki halk'a temas etmemesi bunun en büyük nedeni.
sözlerimi bitirirken bu şarkı cemil meriç'ten gelsin gene:
"her yüzyılda birkaç kişi düşünür, geriye kalanlar ise bu kişilerin düşündüklerini düşünür"
güncel Önemli Başlıklar