bugün

mandalina soyarken çocukluğunu hatırlayan insan

cocuk olmaya en cok yakisan mevsim kistir kim ne dersin...

yazin anasi babasi olsa arkasindan aglar tamam ama, kis kadar hic biri de hatirlatmaz insana bir zamanlar cocuk oldugunu...

havadan ziplaya ziplaya inen kücük, beyaz yaramazlar, o yaramazlarin yaramazliklarina alet olup yapilan kardan adamlar, yilbasi alisverisi, firinda közlenen kestane, hastalaninca nane limon icmek... hepsi cocukluktan cikip gelirler ve tuhaf bir sekilde o günlere aittirler hala...

bir de meyveler tabii ki, sadece kisin o tadi verebilen...

mandalina, portakal, haydi canim hoscakal...

icinde de, kabuklarinda da cocukluk gizlidir ikisinin de... bakmayi bilen, hala görebilir o turuncuya siginmis haldeki rengarenk dünyayi...

babanin bicagi eline almasi, portakallari kendi icin kabuklariyla yuvarlak yuvarlak kesmesi, sizin icin üzerine dikey cizgiler cektikten sonra soymasi o kabuklari...
tek tek ayrilan dilimler, o dilimlerin zar kivamindaki kabuklarini bile soymak ve cigneme zahmetine bile katlanmadan bütün bütüne yutmak hepsini sirayla...

sonra babanin bicagi eline almasi bir kez daha, önündeki portakal ya da mandalina kabuklarindan büyük bir özen ve itinayla yengec yapmasi...
güncel Önemli Başlıklar